Şimdi Kürtler masada ve bekliyor ama karşıda kimse yok. Öyle ki
Kürtler aynı zamanda masanın boş tarafını da oturup dolduruyor. Yani
masanın iki tarafında Kürtler oturmuş. Birbirleriyle pazarlık yapar
gibiler
Kürtlerin farklı örgütleri kendi önerilerini Öcalan’a gönderdiklerini açıkladılar. Bu yeni bir sürecin başlaması demektir. Öcalan, Kürt tarafından gelen önerileri ve uyarıları bir bakıma Kürt toplumunun hassasiyetlerini ve kaygılarını hesaba katan çok dikkatli bir açıklama yapacaktır. Böylelikle Kürtler için yeni bir süreç başlayacak.
Kürt sorunun çözümünde aslında tek taraflı bir yönelim var. Yani bir bakıma Kürtler Kürtlere karşı adımlar atıyor. Henüz karşıda bir güç ve muhatap bulunmuyor. 30 yıla yakındır süren savaşın muhatapları var. Şimdi Kürtler masada ve bekliyor ama karşıda kimse yok. Öyle ki Kürtler aynı zamanda masanın boş tarafını da oturup dolduruyor. Yani masanın iki tarafında Kürtler oturmuş. Birbirleriyle pazarlık yapar gibiler.
AKP Kürtlerin bölünmesini bekliyor
Masada olması gereken karşı güç ise, Kürtlerin birbirleriyle olan pazarlığını seyredip, sonucunu merak ediyor. Beklentisi Kürtlerin bölünmesi, çünkü plan bunun üzerine kurulmuş. Kürtleri bölmek, bunu başarırlarsa zaten sorunun esasını çözmüş olacaklar.
Devlet, Kürtlerden taviz istiyor. Bütün adımlar Kürtler tarafından atılsın diyor. Ancak kendisi olduğu yerde konumunu korumak istiyor. Sadece uluslararası ilişkileri dikkate alarak küçük ve değersiz adımlarla sorunun içinde çıkmayı planlıyor. Kürtlerin stratejik ve varlık nedenleri olan taleplerini görmezden geliyor.
Kürtler bölgesel güç olma koşullarını çok ciddi oranda yakalamış bulunuyor. Çok güçlü görünen devlet, politik olarak analiz edildiğinde, cumhuriyet tarihinin en zorlu tıkanma dönemini yaşıyor. Bunun merkezinde PKK’nin Ortadoğu’da artan etkinliği ve alternatif bir güç olarak artık kabul görmesi yatıyor.
Tutar mı? Tutmaz!
Savaşı sürdürme gücü giderek zayıflayan bir rejim gerçeğine karşılık, savaşı taktik ve stratejik olarak yükseltme potansiyeline sahip, toplumsal gücü artan bir PKK hareketi var. Bu bakımdan güçler dengesi PKK’nin lehine bulunuyor. Şimdi AKP rejimi de bu gerçekleri gördü ve Kürtler şahsında Öcalan’la görüşmelere yöneldi. Ama bunu yaparken kafasındaki plan, Kürtlerin stratejik hedeflerini yok sayan, rejimin varlık nedeni olan temel ilkeleri koruyan bir “çözüm” projesini başarılı kılmaktır. Yani bir bakıma dolaylı yollardan Kürtlere bir dayatmada bulunuyor. Bunun adı görüşme değil hile ve oyundur. Tutar mı? Tutmaz!
Ne AKP ne de devlet masada
Savaşan karşıt güçler çözüm için masaya oturabilirler. Yıllardır savaşan ve büyük bedeller ödeyen Kürtlerin savaşsız bir çözüm istemeleri de çok doğaldır. Anlaşma ve müzakerelerde dengeyi belirleyen de politik ve askeri güç ilişkileridir. Bu bakımdan her karşıt güç, masada kendi istediğini yüzde yüz kabul ettirmeyebilir. Ancak bizdeki sorun daha farklı, karşı taraftan masaya oturan, oturmak isteyen birileri yok. Ufukta henüz böyle bir taraf bulunmuyor. Öcalan’ın çabası devleti ve AKP’yi masaya çekmek, oturtmak. Ama karşıt güçler masaya geldiklerinde işin renginin değişebileceğini bilecek kadar politik ve uluslararası tecrübeye sahipler. Bu bakımdan ne devlet, ne de AKP iktidar gücü olarak masaya oturmayacaktır.
AKP, PKK’siz “çözüm” peşinde
Peki, bu durumda Kürtler ne yapmalıdır? Bunun yanıtı önce devlet ne yapacaktır sorusuna cevap vermekten geçer. Devlet, ne Öcalan ne de PKK ile resmi düzeyde müzakere yapmayacaktır. Hele meclisi bu sürece dâhil etmesi söz konusu dahi olmayacak. Yapmak istediği, Öcalan ve PKK muhatap alınmadan, Kürt sorununa ilişkin uluslararası güçlerin ve özellikle AB’nin belirlediği bazı koşulları kabul ederek işin içinde çıkmaktır. Amaç önce PKK’yi sonra Öcalan’ı işlevsizleştirmektir. AKP böylelikle, sorunu PKK’siz ve Öcalan’sız çözdüğü imajını vererek kamuoyundaki gücünü arttırmak istiyor.
Kürtler bu planı görmeli ve ona göre hareket etmelidirler. Kürtler müzakere masasına oturmalı, kendi politik taleplerini kamuoyuna deklare etmelidirler. Bunun için somut net bir planlama ile toplumun karşısına çıkmalıdırlar. Ne istedikleri Kürt ve Türk halkı tarafından çok açık olarak bilinmelidir.
Bu bakımdan:
- İmralı’ya gidecek 3. heyetle birlikte artık MİT devreden çıkmalı ve siyasal aktörler devreye girmelidir. Bu süreç başlamadan adımların atılması anlamsızdır ve politik bir değeri yoktur.
- Ön hazırlık bağlamında, Öcalan İmralı’daki hücreden çıkartılmalı, oradaki arkadaşlarıyla birlikte yeni inşa edilen binaya ya da eve taşınmalıdır. İletişim bakımından türlü teknik donanıma kavuşturulmalı, başta PKK olmak üzere toplumun farklı kesimleriyle ilişki kurabilmeli, farklı politik eğilimlere sahip kişi veya heyetlerin İmralı’yla giderek Öcalan ile görüşmeleri, tartışmaları sağlanmalıdır.
- BDP adına İmralı’ya giden heyete, tabiri caizse postacılık imajı verilmemelidir. Kürtlerin parlamentodaki temsilcileri olarak, diğer partilerle özellikle iktidar gücü olan AKP ile resmi görüşmelere başlamalıdır.
- Toplumun farklı kesimlerinin sürece dâhil edilmesi için politik talepler karşılıklı olarak netleştirilmeli ve kamuoyuna sunulmalıdır.
- Öcalan, Kürt tarafından gelen öneriler ışığında son şeklini vereceği 3 aşamalı planda belirlediği toplam 24 ilke kamuoyuna açıklandığında Kürtlerin talepleri çok somut olarak anlaşılacaktır.
- Newroz’dan sonra Öcalan devletin politik temsilcileriyle resmi olarak görüşmelidir. Kürtlerin heyetinde kimlerin yer alacağı da netleştirilmelidir.
- Ayrıca süreci denetleyen hem ülke içinde hem de bölgesel ve uluslararası düzeyde gözlemcilerden oluşmalıdır.
- Sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için taraflar karşılıklı ateşkes yapmalıdır. Sınır dışına çıkma gibi konular gündeme getirilmemeli en son halka olarak ele alınmalıdır.
Yeni bir sürecin başlaması, Kürt tarafına değil devlete bağlıdır. Belirsizlik Kürtlerin işine gelmez ve uzun sürmez. Kürt gerçeğini ve politik taleplerini kabul eden bir barış olmazsa, savaş çok daha üst boyuta çıkar. Erdoğan ve devlet karar vermeli: Barış mı? Savaş mı?
DR. MUSTAFA PEKÖZ-SENDİKA.ORG-gokyuzu9@aol.com
Kürtlerin farklı örgütleri kendi önerilerini Öcalan’a gönderdiklerini açıkladılar. Bu yeni bir sürecin başlaması demektir. Öcalan, Kürt tarafından gelen önerileri ve uyarıları bir bakıma Kürt toplumunun hassasiyetlerini ve kaygılarını hesaba katan çok dikkatli bir açıklama yapacaktır. Böylelikle Kürtler için yeni bir süreç başlayacak.
Kürt sorunun çözümünde aslında tek taraflı bir yönelim var. Yani bir bakıma Kürtler Kürtlere karşı adımlar atıyor. Henüz karşıda bir güç ve muhatap bulunmuyor. 30 yıla yakındır süren savaşın muhatapları var. Şimdi Kürtler masada ve bekliyor ama karşıda kimse yok. Öyle ki Kürtler aynı zamanda masanın boş tarafını da oturup dolduruyor. Yani masanın iki tarafında Kürtler oturmuş. Birbirleriyle pazarlık yapar gibiler.
AKP Kürtlerin bölünmesini bekliyor
Masada olması gereken karşı güç ise, Kürtlerin birbirleriyle olan pazarlığını seyredip, sonucunu merak ediyor. Beklentisi Kürtlerin bölünmesi, çünkü plan bunun üzerine kurulmuş. Kürtleri bölmek, bunu başarırlarsa zaten sorunun esasını çözmüş olacaklar.
Devlet, Kürtlerden taviz istiyor. Bütün adımlar Kürtler tarafından atılsın diyor. Ancak kendisi olduğu yerde konumunu korumak istiyor. Sadece uluslararası ilişkileri dikkate alarak küçük ve değersiz adımlarla sorunun içinde çıkmayı planlıyor. Kürtlerin stratejik ve varlık nedenleri olan taleplerini görmezden geliyor.
Kürtler bölgesel güç olma koşullarını çok ciddi oranda yakalamış bulunuyor. Çok güçlü görünen devlet, politik olarak analiz edildiğinde, cumhuriyet tarihinin en zorlu tıkanma dönemini yaşıyor. Bunun merkezinde PKK’nin Ortadoğu’da artan etkinliği ve alternatif bir güç olarak artık kabul görmesi yatıyor.
Tutar mı? Tutmaz!
Savaşı sürdürme gücü giderek zayıflayan bir rejim gerçeğine karşılık, savaşı taktik ve stratejik olarak yükseltme potansiyeline sahip, toplumsal gücü artan bir PKK hareketi var. Bu bakımdan güçler dengesi PKK’nin lehine bulunuyor. Şimdi AKP rejimi de bu gerçekleri gördü ve Kürtler şahsında Öcalan’la görüşmelere yöneldi. Ama bunu yaparken kafasındaki plan, Kürtlerin stratejik hedeflerini yok sayan, rejimin varlık nedeni olan temel ilkeleri koruyan bir “çözüm” projesini başarılı kılmaktır. Yani bir bakıma dolaylı yollardan Kürtlere bir dayatmada bulunuyor. Bunun adı görüşme değil hile ve oyundur. Tutar mı? Tutmaz!
Ne AKP ne de devlet masada
Savaşan karşıt güçler çözüm için masaya oturabilirler. Yıllardır savaşan ve büyük bedeller ödeyen Kürtlerin savaşsız bir çözüm istemeleri de çok doğaldır. Anlaşma ve müzakerelerde dengeyi belirleyen de politik ve askeri güç ilişkileridir. Bu bakımdan her karşıt güç, masada kendi istediğini yüzde yüz kabul ettirmeyebilir. Ancak bizdeki sorun daha farklı, karşı taraftan masaya oturan, oturmak isteyen birileri yok. Ufukta henüz böyle bir taraf bulunmuyor. Öcalan’ın çabası devleti ve AKP’yi masaya çekmek, oturtmak. Ama karşıt güçler masaya geldiklerinde işin renginin değişebileceğini bilecek kadar politik ve uluslararası tecrübeye sahipler. Bu bakımdan ne devlet, ne de AKP iktidar gücü olarak masaya oturmayacaktır.
AKP, PKK’siz “çözüm” peşinde
Peki, bu durumda Kürtler ne yapmalıdır? Bunun yanıtı önce devlet ne yapacaktır sorusuna cevap vermekten geçer. Devlet, ne Öcalan ne de PKK ile resmi düzeyde müzakere yapmayacaktır. Hele meclisi bu sürece dâhil etmesi söz konusu dahi olmayacak. Yapmak istediği, Öcalan ve PKK muhatap alınmadan, Kürt sorununa ilişkin uluslararası güçlerin ve özellikle AB’nin belirlediği bazı koşulları kabul ederek işin içinde çıkmaktır. Amaç önce PKK’yi sonra Öcalan’ı işlevsizleştirmektir. AKP böylelikle, sorunu PKK’siz ve Öcalan’sız çözdüğü imajını vererek kamuoyundaki gücünü arttırmak istiyor.
Kürtler bu planı görmeli ve ona göre hareket etmelidirler. Kürtler müzakere masasına oturmalı, kendi politik taleplerini kamuoyuna deklare etmelidirler. Bunun için somut net bir planlama ile toplumun karşısına çıkmalıdırlar. Ne istedikleri Kürt ve Türk halkı tarafından çok açık olarak bilinmelidir.
Bu bakımdan:
- İmralı’ya gidecek 3. heyetle birlikte artık MİT devreden çıkmalı ve siyasal aktörler devreye girmelidir. Bu süreç başlamadan adımların atılması anlamsızdır ve politik bir değeri yoktur.
- Ön hazırlık bağlamında, Öcalan İmralı’daki hücreden çıkartılmalı, oradaki arkadaşlarıyla birlikte yeni inşa edilen binaya ya da eve taşınmalıdır. İletişim bakımından türlü teknik donanıma kavuşturulmalı, başta PKK olmak üzere toplumun farklı kesimleriyle ilişki kurabilmeli, farklı politik eğilimlere sahip kişi veya heyetlerin İmralı’yla giderek Öcalan ile görüşmeleri, tartışmaları sağlanmalıdır.
- BDP adına İmralı’ya giden heyete, tabiri caizse postacılık imajı verilmemelidir. Kürtlerin parlamentodaki temsilcileri olarak, diğer partilerle özellikle iktidar gücü olan AKP ile resmi görüşmelere başlamalıdır.
- Toplumun farklı kesimlerinin sürece dâhil edilmesi için politik talepler karşılıklı olarak netleştirilmeli ve kamuoyuna sunulmalıdır.
- Öcalan, Kürt tarafından gelen öneriler ışığında son şeklini vereceği 3 aşamalı planda belirlediği toplam 24 ilke kamuoyuna açıklandığında Kürtlerin talepleri çok somut olarak anlaşılacaktır.
- Newroz’dan sonra Öcalan devletin politik temsilcileriyle resmi olarak görüşmelidir. Kürtlerin heyetinde kimlerin yer alacağı da netleştirilmelidir.
- Ayrıca süreci denetleyen hem ülke içinde hem de bölgesel ve uluslararası düzeyde gözlemcilerden oluşmalıdır.
- Sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için taraflar karşılıklı ateşkes yapmalıdır. Sınır dışına çıkma gibi konular gündeme getirilmemeli en son halka olarak ele alınmalıdır.
Yeni bir sürecin başlaması, Kürt tarafına değil devlete bağlıdır. Belirsizlik Kürtlerin işine gelmez ve uzun sürmez. Kürt gerçeğini ve politik taleplerini kabul eden bir barış olmazsa, savaş çok daha üst boyuta çıkar. Erdoğan ve devlet karar vermeli: Barış mı? Savaş mı?
DR. MUSTAFA PEKÖZ-SENDİKA.ORG-gokyuzu9@aol.com