12 Mart darbesi hala Türkiye'de solun toplumsallaşmasına yönelik en önemli saldırılardan biri olma özelliğini koruyor. Sendikaların...
12 Mart darbesi hala Türkiye'de solun toplumsallaşmasına
yönelik en önemli saldırılardan biri olma özelliğini koruyor.
Sendikaların kapatıldığı, grevlerin yasaklandığı bu dönem 12 Eylül'ün de
ilk habercisiydi.
12 Mart 1971 günü ordunun Süleyman Demirel hükümetine muhtıra vermesi ile başlayan ama asıl darbenin sola, işçi sınıfına ve anayasal haklara indirildiği 12 Mart, ülkemizin bugünkü siyasal ve toplumsal süreçlerinin zeminini hazırlayan önemli tarihlerden birisi olarak öne çıkıyor. Muhtıra sonrası gelen "Balyoz Harekatı" sonrası DİSK ve TİP kapatılmış; Deniz Gezmiş, Ulaş Bardakçı ve Sinan Cemgil gibi isimler yaşamlarını yitirmişlerdi.
70'lere gelirken Türkiye'de solun bir toplumsallık ve meşruluk yakaladığı ve gelişen işçi sınıfı hareketinin de giderek daha da siyasallaştığı bir dönemde ekonomik krizin de etkisiyle yönetim bunalımına giren Demirel hükümeti solun toplumsal meşruluğunun günbegün artması ve toplumsallaşma kanallarının gitgide genişlemesi konusunda siyasal islamı ve gericiliğin diğer kollarını tekrar göreve çağırırken, Türkiye'de siyasetin tansiyonu gittikçe yükseliyordu.
16 Şubat 1969 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı'nda ABD'nin 6. Filo'sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün eylemi sırasında MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneği'nin çağrısı üzerine gelişen saldırılar sonucu iki kişinin ölmesi ile sonuçlanan ve "Kanlı Pazar" olarak hatırlanan olay toplumda da bir öfke uyandırmış ve öğrenci hareketlerine yeni bir imve kazandırmıştı. Özellikle anti-emperyalist ve kamucu-halkçı çizgileri ile büyüyen öğrenci hareketi hükümetin ve senatonun baş gündemlerinden biri haline gelmişti.
20 Mayıs 1969 yılında gelişen bir darbe girişimi ve ardından gelen 12 Ekim seçimleri de siyasal atmosferi kızıştırmaktaydı. Bütün eleştirilere rağmen Demirel'in yine iktidar olduğu seçimlerde de Mehmet Ali Aybar önderliğinde giren TİP ise oy oranında küçük bir düşüş olmasına karşın milletvekili sayısını 14'ten 2'ye düşürmüştü.
15-16 Haziran Olayları
1970'te, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı İş Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan tasarı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ardından Senato'dan geçirildi. Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Yasa taslağı 11 Haziran 1970'te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın onaylamasıyla yürürlüğe girdi.
Esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e geçen işçilerin sayısının gün geçtikçe artmasına bir önlem olarak düşünülen bu tasarıya işçi sınıfının cevabı hızlı oldu. DİSK ve bağlı sendikaların büyük tepkisinin yanı sıra TİP yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini söylerken, 15 Haziran 1970'de istanbul civarındaki birçok fabrikada 100 bin dolayında işçinin İstanbul'un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçmesi orduyu ilk alarma geçiren an oldu. Bakanlar Kurulu 60 günlük bir sıkıyönetim ilan ederken çıkan çatışmalarda 2 işçi 1 polis ve 1 esnaf öldü onlarca kişi de yaralandı. Birçok DİSK yöneticisi tutuklandı.
9 Mart 1971 teşebbüsü
12 Mart Muhtırası
Bu olayların hemen ardından gelişen Orgeneral Memduh Tağmaç komutasındaki darbe, ilk önce "Milli Demokratik Devrim" girişimine destek veren Orgeneral rütbesindekiler hariç herkesin ve Devrim Gazetesi yazarlarının MİT vasıtası ile ile Ziverbey köşkünde sorguya çekilmesi ve daha sonra hükümete bir muhtıra verilerek yönetimin fiilen ele geçirilmesi ile başlayacak süreç ülkenin gördüğü 2. askeri darbe olacaktı.
Darbe, 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00'da TRT radyolarından muhtıranın okunması ile ilan edilmişti:
Balyoz harekatı
Elrom'un öldürülmesi ile sonuçlanan olayın ardından 6 şehirde sıkıyönetim ilan edildi. Nihat Erim'in "tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir" sözleriyle başlayan harekat sonucu TİP ve DİSK vakit kaybedilmeksizin kapatıldı ve binlerce solcu gözaltına alınarak işkence ve sorgudan geçtiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idam edildiler, birçok kişi de çıkan çatışmalarda yaşamını yitirdi. Balyoz Harekatı, Nihat Erim'in istifa ettiği 17 Nisan 1972 tarihine kadar sürdü, bu süre zarfında kitaplar yasaklanıp topluca yakıldı, grev ve lokavt yasaklandı, basına geniş çaplı sansür uygulandı, Akşam ve Cumhuriyet gazeteleri kapatıldı.
Muhtıranın verildiği Süleyman Demirel ise 4 defa daha başbakanlık 1993'te ise cumhurbaşkanlığı yapacaktır.
(soL-Haber Merkezi)
12 Mart 1971 günü ordunun Süleyman Demirel hükümetine muhtıra vermesi ile başlayan ama asıl darbenin sola, işçi sınıfına ve anayasal haklara indirildiği 12 Mart, ülkemizin bugünkü siyasal ve toplumsal süreçlerinin zeminini hazırlayan önemli tarihlerden birisi olarak öne çıkıyor. Muhtıra sonrası gelen "Balyoz Harekatı" sonrası DİSK ve TİP kapatılmış; Deniz Gezmiş, Ulaş Bardakçı ve Sinan Cemgil gibi isimler yaşamlarını yitirmişlerdi.
70'lere gelirken Türkiye'de solun bir toplumsallık ve meşruluk yakaladığı ve gelişen işçi sınıfı hareketinin de giderek daha da siyasallaştığı bir dönemde ekonomik krizin de etkisiyle yönetim bunalımına giren Demirel hükümeti solun toplumsal meşruluğunun günbegün artması ve toplumsallaşma kanallarının gitgide genişlemesi konusunda siyasal islamı ve gericiliğin diğer kollarını tekrar göreve çağırırken, Türkiye'de siyasetin tansiyonu gittikçe yükseliyordu.
16 Şubat 1969 tarihinde İstanbul Beyazıt Meydanı'nda ABD'nin 6. Filo'sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün eylemi sırasında MTTB ve Komünizmle Mücadele Derneği'nin çağrısı üzerine gelişen saldırılar sonucu iki kişinin ölmesi ile sonuçlanan ve "Kanlı Pazar" olarak hatırlanan olay toplumda da bir öfke uyandırmış ve öğrenci hareketlerine yeni bir imve kazandırmıştı. Özellikle anti-emperyalist ve kamucu-halkçı çizgileri ile büyüyen öğrenci hareketi hükümetin ve senatonun baş gündemlerinden biri haline gelmişti.
20 Mayıs 1969 yılında gelişen bir darbe girişimi ve ardından gelen 12 Ekim seçimleri de siyasal atmosferi kızıştırmaktaydı. Bütün eleştirilere rağmen Demirel'in yine iktidar olduğu seçimlerde de Mehmet Ali Aybar önderliğinde giren TİP ise oy oranında küçük bir düşüş olmasına karşın milletvekili sayısını 14'ten 2'ye düşürmüştü.
15-16 Haziran Olayları
1970'te, çalışma yaşamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen 274 sayılı İş Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan tasarı, Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin işbirliğiyle önce Millet Meclisi ardından Senato'dan geçirildi. Yapılan değişiklik, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlamakta, sendika değiştirmeyi güçleştirmekteydi. Yasa taslağı 11 Haziran 1970'te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın onaylamasıyla yürürlüğe girdi.
Esas olarak Türk-İş'ten DİSK'e geçen işçilerin sayısının gün geçtikçe artmasına bir önlem olarak düşünülen bu tasarıya işçi sınıfının cevabı hızlı oldu. DİSK ve bağlı sendikaların büyük tepkisinin yanı sıra TİP yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini söylerken, 15 Haziran 1970'de istanbul civarındaki birçok fabrikada 100 bin dolayında işçinin İstanbul'un belli başlı merkezlerine doğru yürüyüşe geçmesi orduyu ilk alarma geçiren an oldu. Bakanlar Kurulu 60 günlük bir sıkıyönetim ilan ederken çıkan çatışmalarda 2 işçi 1 polis ve 1 esnaf öldü onlarca kişi de yaralandı. Birçok DİSK yöneticisi tutuklandı.
9 Mart 1971 teşebbüsü
Bugünün demokratı Mahir Kaynak, adını ilk
kez gizlice sızdığı bu oluşumun planlarından MİT'i haberdar ettiğinin
daha sonra MİT tarafından deşifre edilmesi ile duyurmuştu.
Başlarında Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun bulunduğu ve Doğan
Avcıoğlu'nun önderliğinde çıkan "Devrim" dergisi çevresinde toplanan,
ülkede BAAS rejimlerine benzer bir idare hedefleyen radikal-kemalist bir
ekibin 9 Mart 1971 günü darbe yapma girişimlerinin ordu ve devletin
diğer bazı kurumları tarafınca engellenerek bu askerlerin resen emekliye
ayrılması 12 Mart müdahalesi için uygun bir zemini yaratmıştı. İlk
günlerinden beri sürekli izlendiği ve ikili oynayan subaylar sayesinde
her adımının takip edildiği bu olayın daha sonra muhtıraya zemin
hazırlanması için göz yumulmuş bir girişim olduğu o dönemki bazı
subaylar tarafından iddia edilmişti.12 Mart Muhtırası
Bu olayların hemen ardından gelişen Orgeneral Memduh Tağmaç komutasındaki darbe, ilk önce "Milli Demokratik Devrim" girişimine destek veren Orgeneral rütbesindekiler hariç herkesin ve Devrim Gazetesi yazarlarının MİT vasıtası ile ile Ziverbey köşkünde sorguya çekilmesi ve daha sonra hükümete bir muhtıra verilerek yönetimin fiilen ele geçirilmesi ile başlayacak süreç ülkenin gördüğü 2. askeri darbe olacaktı.
Darbe, 1971 yılında 12 Mart günü saat 13:00'da TRT radyolarından muhtıranın okunması ile ilan edilmişti:
"* Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.Darbe sonrası Parlamento ve siyasal partilere dokunulmaz iken hükümet yenilendi. Askerlerin isteği doğrultusunda yeni hükümet Nihat Erim'in başkanlığında şekillenirken, Hapishanedeki THKO önderlerinin serbest bırakılması için İsrail İstanbul Başkonsolosu Efrayim Elrom'u kaçıran Ulaş Bardakçı ve Mahir Çayan'ın bu girişimleri ardından "Balyoz Harekatı" adı altında bütün sola karşı köklü bir saldırıya geçilecekti.
* Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.
* Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize…"
Balyoz harekatı
Elrom'un öldürülmesi ile sonuçlanan olayın ardından 6 şehirde sıkıyönetim ilan edildi. Nihat Erim'in "tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir" sözleriyle başlayan harekat sonucu TİP ve DİSK vakit kaybedilmeksizin kapatıldı ve binlerce solcu gözaltına alınarak işkence ve sorgudan geçtiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan idam edildiler, birçok kişi de çıkan çatışmalarda yaşamını yitirdi. Balyoz Harekatı, Nihat Erim'in istifa ettiği 17 Nisan 1972 tarihine kadar sürdü, bu süre zarfında kitaplar yasaklanıp topluca yakıldı, grev ve lokavt yasaklandı, basına geniş çaplı sansür uygulandı, Akşam ve Cumhuriyet gazeteleri kapatıldı.
Muhtıranın verildiği Süleyman Demirel ise 4 defa daha başbakanlık 1993'te ise cumhurbaşkanlığı yapacaktır.
(soL-Haber Merkezi)