Demokratik Toplum Kongresi tarafından düzenlenene Mezopotamya
Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’nın ilk gününde tarım işçileri
öfkelerini ve mücadele kararlılıklarını vurguladı
DTK’nin Urfa-Viranşehir’de düzenlediği Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’nın ilk günü dün (6 Nisan) büyük bir coşku ve heyecan içinde tamamlandı. Kurultaya katılan tarım işçileri, yaşamak zorunda bırakıldıkları koşullara karşı öfkelerini ve mücadele kararlılıklarını dile getirdi.
Yüzün üzerinde mevsimlik tarım işçisi delegesinin katılımına sahne olan Kurultay, “Zarokên axa qelişî” filminin, yönetmeni tarafından hazırlanan bir fragmanının gösterimiyle başladı.
Kurultayın açılış konuşmasını yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, mevsimlik tarım işçiliği sorununun Kürt sorununun en görünen yüzlerinden biri olduğunu söyledi. “Askerlerin yaktığı ormanlarımız, engellenen hayvancılık, boşaltılan köyler, Kürt köylüsünü metropollere taşımaktadır” diyen Tuğluk, Kürdistan’a güvenlik ve bölge kaynaklarını sömürme amacıyla yatırım yapılırken Kürt ucuz iş gücünün batıya taşındığına dikkat çekti ve “Bu tam da sömürge koşullarıdır” dedi.
Tuğluk, konuşmasının sonraki bölümündü şunları söyledi:
Mevsimlik tarım işçiliği sorununun çözümü için, tarımsal modelin de değiştirilmesinin zorunlu olduğuna vurgu yapan Tuğluk, bu bakımdan “Ekolojik toplum” amacına ve Abdullah Öcalan’ın “Mezopotamya Su Havzası Birliği” önerisinin önemine dikkat çekti. Tuğluk sözlerini, “Üretenlerin sözü önemli ve güçlüdür. Kürdistanlı emekçiler, Türkiye emekçilerine sözlerini söylemeli ve kardeşliğini ilan etmelidir” diyerek bitirdi.
Kurultay işçi delegelerin konuşmalarıyla sürdü. Şırnak, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Siirt, Urfa ve Mardin’den gelen işçiler, konuşmalarının neredeyse tamamını Kürtçe yaptı. Kürsüye gelen kadın mevsimlik tarım işçilerinin birçoğu konuşmasına Kürt özgürlük mücadelesinde şehit düşenleri, hapishaneye atılanları anarak ve Abdullah Öcalan’ın doğum gününü kutlayarak başladı.
Heyecan içinde kürsüye çıkan Şırnak delegesi, “Batıda topladığımız domates, biber, patlıcan, pamuk bizim topraklarımızda da yetişiyor. Ama topraklarımız bombalandığından, evlerimiz yakıldığından, biz başkalarının biberini, pamuğunu toplamak zorunda kaldık” dedi.
‘Çünkü siz Kürtsünüz’
Diyarbakır‘dan katılan bir kadın delege, çoğunlukla mevsimlik tarım işçiliği yaptığını ama bir süre de İzmir’de bir tekstil fabrikasında çalıştığını anlattı; burada en kötü ve ağır işlerin Kürt işçilere verildiğini, bunun nedenini sorduklarında ise açıkça kendisine “Siz Kürtsünüz de ondan” denildiğini söyledi.
Adıyaman delegelerinden Kamber Aydın, “Emeğimizin değeri yok. Ne devlet, ne yasalar kimse bizi görmüyor, işçi bile saymıyorlar; bizim adımız ırgat” dedi. Aydın, bütün illerde mevsimlik işçi dernekleri kurup bunları ortak bir çatı altında buluşturmayı önerdi. Aydın, mevsimlik tarım işçilerinin talepleri olarak şunları sıraladı:
Bir Diyarbakır delegesi söze, “Kendimizi de eleştirelim. Hepimiz Kürdüz, hepimiz fakiriz, fakir insan ayırmaz” diyerek başladı ve “Dayıbaşları da bizim adamlarımız, ama komisyonlarını alana kadar” dedi.
Diyarbakır’dan Semiha Sürer şunları söyledi:
Sık sık deneyimlerini anlatan işçiler, ilk gittiklerinde ahırlarda yatırıldıklarını, çadır alanlarının dışına çıkarılmadıklarını, yaşadıkları kötü muameleler yüzünden çocuklarının fındık görmeye tahammül edemediklerini, televizyonda fındık reklamı görünce kapattırdıklarını, çocuklarının çadırlarda doğduğunu ve bazılarının öldüğünü, ölülerini ormana gömüp geldiklerini, iş bitimine yakın uydurma sorunlar çıkararak ücretlerinin ödenmediğini anlattı.
Bir delege, 200-300 dönüm toprağı varken köyünün yakılması nedeniyle 30-40 dönüm toprağı olanların kapısına bağlandığını söylerken bir başkası, Afganistan’dan gelenlere dahi toprak veren devletin topraksız Kürt köylüsüne de toprak vermesini istedi.
Delegelerin büyük bir bölümü sendika kurmaları ve hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de örgütlenmeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Mevsimlik tarım işçilerinin konuşmalarının ardından kürsüye gelen Artuklu Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Akkırca, “Mevsimlik tarım işçiliğinin, neoliberal tarımsal yıkım ve köy yakma, göçe zorlama politikalarının ürünü olduğunu” söyledi ve “Soruna sadece sınıfsal temelli bakarsak erkek ile kadınların farklı etkilenmelerini, etnik baskıyı göremeyiz. Bunların tamamını bir arada ele almalıyız” dedi.
Kurultay bugün (7 Nisan) konu hakkında çalışma yapan uzmanların, sendika ve demokratik örgütlerin temsilcilerinin konuşmalarıyla zenginleştirilerek sürdürülecek. Kurultay, sonuç bildirisinin okunması ve oylanmasıyla sona erdirilecek.
Sendika.Org / Urfa
DTK’nin Urfa-Viranşehir’de düzenlediği Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’nın ilk günü dün (6 Nisan) büyük bir coşku ve heyecan içinde tamamlandı. Kurultaya katılan tarım işçileri, yaşamak zorunda bırakıldıkları koşullara karşı öfkelerini ve mücadele kararlılıklarını dile getirdi.
Yüzün üzerinde mevsimlik tarım işçisi delegesinin katılımına sahne olan Kurultay, “Zarokên axa qelişî” filminin, yönetmeni tarafından hazırlanan bir fragmanının gösterimiyle başladı.
Kurultayın açılış konuşmasını yapan DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, mevsimlik tarım işçiliği sorununun Kürt sorununun en görünen yüzlerinden biri olduğunu söyledi. “Askerlerin yaktığı ormanlarımız, engellenen hayvancılık, boşaltılan köyler, Kürt köylüsünü metropollere taşımaktadır” diyen Tuğluk, Kürdistan’a güvenlik ve bölge kaynaklarını sömürme amacıyla yatırım yapılırken Kürt ucuz iş gücünün batıya taşındığına dikkat çekti ve “Bu tam da sömürge koşullarıdır” dedi.
Tuğluk, konuşmasının sonraki bölümündü şunları söyledi:
Yaşadıklarımız kader değildir. Verimli bir coğrafyamız var. Toprağımız, suyumuz bize fazlasıyla yeter. Mezopotamya, Neolitik devrimin yapıldığı yerdir. Bu kadim coğrafyada, devletin uyguladığı politikalar nedeniyle tarımsal anlamda geriye sıçrama yaşanmıştır. Kürt sorunu demokratik, barışçıl çözüm yoluna girerse, ikinci tarım devrimi de yine bu topraklarda doğacaktır. Devlet, Kürt sorununun çözümünde sermayenin çıkarlarını düşünüyor. Sermayeye sigorta ve vergi indirimleri getirerek maliyet indirimi sağlıyor. İşçiye ise bölgesel asgari ücret ve dönemsel işçiliği getiriyor. Kürdistanlılar, bu politikalar karşısında kendi öz örgütlenmelerini yaratmalıdır. Emekçiler güçlerinin farkına varmalı, sadece iktisadi değil tüm toplumsal alanlarda örgütlenmelidir.‘Kürdistanlı emekçiler, Türkiye emekçilerine sözlerini söylemeli, kardeşliğini ilan etmeli’
Mevsimlik tarım işçiliği sorununun çözümü için, tarımsal modelin de değiştirilmesinin zorunlu olduğuna vurgu yapan Tuğluk, bu bakımdan “Ekolojik toplum” amacına ve Abdullah Öcalan’ın “Mezopotamya Su Havzası Birliği” önerisinin önemine dikkat çekti. Tuğluk sözlerini, “Üretenlerin sözü önemli ve güçlüdür. Kürdistanlı emekçiler, Türkiye emekçilerine sözlerini söylemeli ve kardeşliğini ilan etmelidir” diyerek bitirdi.
Kurultay işçi delegelerin konuşmalarıyla sürdü. Şırnak, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Siirt, Urfa ve Mardin’den gelen işçiler, konuşmalarının neredeyse tamamını Kürtçe yaptı. Kürsüye gelen kadın mevsimlik tarım işçilerinin birçoğu konuşmasına Kürt özgürlük mücadelesinde şehit düşenleri, hapishaneye atılanları anarak ve Abdullah Öcalan’ın doğum gününü kutlayarak başladı.
Heyecan içinde kürsüye çıkan Şırnak delegesi, “Batıda topladığımız domates, biber, patlıcan, pamuk bizim topraklarımızda da yetişiyor. Ama topraklarımız bombalandığından, evlerimiz yakıldığından, biz başkalarının biberini, pamuğunu toplamak zorunda kaldık” dedi.
‘Çünkü siz Kürtsünüz’
Diyarbakır‘dan katılan bir kadın delege, çoğunlukla mevsimlik tarım işçiliği yaptığını ama bir süre de İzmir’de bir tekstil fabrikasında çalıştığını anlattı; burada en kötü ve ağır işlerin Kürt işçilere verildiğini, bunun nedenini sorduklarında ise açıkça kendisine “Siz Kürtsünüz de ondan” denildiğini söyledi.
Adıyaman delegelerinden Kamber Aydın, “Emeğimizin değeri yok. Ne devlet, ne yasalar kimse bizi görmüyor, işçi bile saymıyorlar; bizim adımız ırgat” dedi. Aydın, bütün illerde mevsimlik işçi dernekleri kurup bunları ortak bir çatı altında buluşturmayı önerdi. Aydın, mevsimlik tarım işçilerinin talepleri olarak şunları sıraladı:
Çalışılan günlerde sigortalı sayılmayı ve primleri devletin ödemesini; Bütün mevsimlik işçilere gittikleri yerde devletin ev sağlamasını ve çadırı yasaklaması; 19 saati bulan çalışma sürelerinin sınırlandırılması; Çalışma şartlarının uzman kurumlar ve işçi katılımıyla saptanmasını ve ücretlerin mevsimlik işçi derneklerinin etkin katılımıyla belirlenmesi.Mardin Derik‘ten gelen Kafiye Başakçı, “Bir yandan bizi en kötü şartlarda çalıştırıyorlar, Bir yandan da bize muhtaç olduklarını söylüyorlar. Dayıbaşları bize yalan söylüyor. Burada yevmiye 35 lira diyorlar, oraya gidiyoruz 25 lira veriyorlar” dedi.
Bir Diyarbakır delegesi söze, “Kendimizi de eleştirelim. Hepimiz Kürdüz, hepimiz fakiriz, fakir insan ayırmaz” diyerek başladı ve “Dayıbaşları da bizim adamlarımız, ama komisyonlarını alana kadar” dedi.
Diyarbakır’dan Semiha Sürer şunları söyledi:
Köyümüzü yaktılar. Her şeyimiz vardı, şimdi hiçbir şeyimiz yok. Yıllardır Karadeniz’e gidiyoruz. Türkler de belki eziliyor ama Kürtler daha çok eziliyor. Kadınlar iki kat eziliyor. Kız çocuklarımız tacize uğruyor. Dayıbaşılığın kalkması lazım, 30 liranın 3 lirasını alıyorlar, hiçbir şey de yapmıyorlar. Birlik olmalı, örgütlenmeliyiz.‘Çocukların fındık görmeye tahammülü yok’
Sık sık deneyimlerini anlatan işçiler, ilk gittiklerinde ahırlarda yatırıldıklarını, çadır alanlarının dışına çıkarılmadıklarını, yaşadıkları kötü muameleler yüzünden çocuklarının fındık görmeye tahammül edemediklerini, televizyonda fındık reklamı görünce kapattırdıklarını, çocuklarının çadırlarda doğduğunu ve bazılarının öldüğünü, ölülerini ormana gömüp geldiklerini, iş bitimine yakın uydurma sorunlar çıkararak ücretlerinin ödenmediğini anlattı.
Bir delege, 200-300 dönüm toprağı varken köyünün yakılması nedeniyle 30-40 dönüm toprağı olanların kapısına bağlandığını söylerken bir başkası, Afganistan’dan gelenlere dahi toprak veren devletin topraksız Kürt köylüsüne de toprak vermesini istedi.
Delegelerin büyük bir bölümü sendika kurmaları ve hem Kürdistan’da hem de Türkiye’de örgütlenmeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Mevsimlik tarım işçilerinin konuşmalarının ardından kürsüye gelen Artuklu Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Akkırca, “Mevsimlik tarım işçiliğinin, neoliberal tarımsal yıkım ve köy yakma, göçe zorlama politikalarının ürünü olduğunu” söyledi ve “Soruna sadece sınıfsal temelli bakarsak erkek ile kadınların farklı etkilenmelerini, etnik baskıyı göremeyiz. Bunların tamamını bir arada ele almalıyız” dedi.
Kurultay bugün (7 Nisan) konu hakkında çalışma yapan uzmanların, sendika ve demokratik örgütlerin temsilcilerinin konuşmalarıyla zenginleştirilerek sürdürülecek. Kurultay, sonuç bildirisinin okunması ve oylanmasıyla sona erdirilecek.
Sendika.Org / Urfa