Bize ne kadar çok tahammül etmişsin meğer Komutan! Meğer ne tiksinmişsin bizden de içine atmışsın. Gazlayıp böcekler gibi kaçışımızı izlemek istemişsin demek bunca yıl. Demek bunca yıl dermansız dertlere düşelim de bir hekim bile bulamayalım istemişsin. Bir avukat bile gelmesin yardımımıza. Polis alıp bizi götürsün bir daha bizden haber alınamasın istemişsin. Sığındığımız yerlerde bile nefes alamayıp boğulalım istemişsin. Yoksa önceki gece niye jandarmanı, polisin yığıp üzerimize, doktorları gözaltına alıp avukatlara bile nerede olduğumuzu söylemeyesin ki! Sen bizden hep tiksinmişsin komutan. Haydi şimdi açıkça söyle. Söyle de bitsin bu yalan oyunu. 

Kalplerini neyle mühürledin Komutan?

Hala senin doğruyu söyleyen bir "dünya lideri" olduğuna inananlar var Komutan! Kızların ve oğlanların 15 gündür masum insanlara etmedikleri hakareti, tehdidi bırakmadılar. Sen bunları nasıl zehirlediysen Komutan, minicik çocuklar gazdan yaralanırken dalga geçiyorlar, gevrek gevrek gülüyorlar. Komutan sen bunlara ne yaptın? Senin sivil askerlerin artık ufacık çocuklara bile merhamet etmiyor. Sen bunların kalbini nasıl mühürledin Komutan? Neyle? Hepimizin ölmesini istiyorlar. Yoo, hiç de abartmıyorum. Ben ve benim gibi insanların hepsi günlerdir ölümle tehdit ediliyor, aşağılanıyorlar.

Emret kölelerine Komutan!

Hey Komutan! Kendisine saldırılırken sokak köpeklerinin gözyaşlarını silen insanlardan bahsediyorum. Onlar artık "üç-beş ağaç için" yapmıyor bunları. Ama belli ki sen de bir AVM için yapmıyorsun. Peki niçin bu kadar çok yalan söylüyorsun Komutan? Hala camide içtiler, çadırda bilmem ne yaptılar diye niye hala öfkeli küçük askerlerini üzerimize sürüyorsun? Sen biz ölelim istiyorsun değil mi? Ölemim de kurtul, değil mi? Öldükçe çoğalır insanlar, sen iyi bilirsin. Aşağılandıkça dikleşir, tehdit edildikçe güçlenir. Sen bunları iyi bilirsin. Bu insanları sen kendinden daha az mı gururlu sandın Komutan? Söyle kölelerine sana görüntüleri göstersinler. Yüzlerine bak o çocukların. Kimi öldürmeye çalıştığına iyi bak. Bir AVM uğruna, senin iktidarın uğruna ne güneşler batıyor, gör bunu Komutan!

Senin durumun fena Komutan!

Ne çok pusucuymuşsun be Komutan! Bu çocuklar silahsız-külahsız düelloya davet ettiler seni. Sen arkalarından dolaşıp küçük askerlerinle, yalanlarınla ve binbir türlü oyunlarınla kandırdın onları.  Senin gazetelerin, televizyonların göstermiyor diye sakın içini rahatlatma. Çünkü artık herkes kendi gözleriyle gördü. Ben senin gibi kelle hesabı yapamam, yüzde kaçtır bilmem. Ama bu memleket tarihinin en büyük ayaklanmasını gördü. Ömürleri oldukça unutmayacakları bir geceydi. Artık herkesin kendi hikayesi var Komutan. Senin durumun çok fena yani, bilesin.

Açık konuş Komutan!

Uluslararası bir oyun mu var? Bilemem. Ama sen bu uluslararası oyunları iyi bilirsin Komutan. Belki seni o koltuğa getiren oyunlardan biri sana karşı oynanıyor şimdi. Belki bu yüzden asabın bu kadar bozuk. Ben oralarını bilemem, biz bilemeyiz. Bizim senin ve çılgın kölelerin kadar "network"ümüz olmadı hiç. Hiç de olmayacak. Bizim bildiğimiz şudur Komutan:  Sen ilaçlı sularla derimizi yaktın. Elektrikleri kesip sopalı adamlarını üzerimize saldın. Ara sokaklarda insan avına çıkardın askerlerini. Gençlerimizin kafasına sıktırdın Komutan! Bizim bildiğimiz bu. Senin bildiğin ne? Açıkça söyle biz de bilelim.

Var mısın Komutan?

Hey Komutan! Bundan iki yıl önce sana bir yazı yazmıştım, hatırladın mı? "Emret Komutan!" diye başlıyordu. Ertesi gün işimden olduğum gibi o çılgın kölelerin hep beraber bana bir yıl hayatı zindan ettiler. Etmediklerini bırakmadılar. Nereye gitsem peşimdeydiler, ne zaman gık desem tepemdeydiler. Parmaklarını gözüme sokup tehditler ettiler. Ben seninkileri iyi bilirim Komutan! Sen de şimdi bizimkileri bildin mi! Bizde tehdit, pusu, oyun, yalan dolan yok. Bizimkiler de böyle işte Komutan. Sokakta hepsi, yüzüyle, adıyla, açık açık. Bir tek yürekleri var ortaya koyacak. Söyle şimdi Komutan:
Var mısın?!

ECE TEMELKURAN-BİRGÜN
Daha yeni Daha eski