Sayın Başbakan dünkü grup toplantınızı dikkatle izledim… Çok etkilendim. Çok duygulandım ve sonunda aşağıda okuyacağınız satırları kaleme aldım.
Sayın Başbakan… Sanatçılardan girdin söze. Mehmet Ali Alabora’ya nasıl da haddini bildirdin… Çok haklısın sayın başbakan… Adam hem banka reklamlarında oynuyor hem de kapitalizme karşı… Sayende Mehmet Ali Alabora’nın ne kadar kötü bir insan olduğunu öğrendik… Gerçi siz bankaları Devlet ve yerli sermayenin elinden alıp yabancı kapitalistlere satarken Avrupa Birliği sizi anlamadı ya işte ben ona yanarım. Sayın Başbakan siz özetlediniz, ben not tuttum… Avrupa Birliği kötü… Avrupa Parlamentosu tümden kötü. Sanatçılar kötülük yapmak için gelmişler sanki dünyaya. Doktorlar konusunda da çok doğru konuştunuz. Bu kötü doktorlar yaralıları tedavi ediyorlar, gazdan nefesi tıkananları yaşatmak için uğraşıyorlar. Suyun içine katılan zararsız ilaçtan derileri yananlara merhem sürüyorlar. Ağır yaralananlar için ambulans çağırarak, yaşamaları için gayret sarf ediyorlar… Size katılmamak elde değil Sayın Başbakan. Hakikaten çok kötü bu doktorlar. Bir profesör çıktı ekrana “Gezi parkı gençler işgal etmeden çok pisti” dedi. Ona da nasıl cevap verdiniz Sayın Başbakan. Ekrana dudaklarımı dayamak geldi. Az daha öpecektim ekrandaki görüntünü. Dedin ki: “AK Partili belediyeler temizlikte örnektir. Kentlerimiz tertemizdir.”
Zaten kanıtladınız ne kadar temiz olduğunuzu. Kazlıçeşme mitinginden sonra sizin iman dolu kardeşleriniz pırıl pırıl bir meydan bıraktılar. Yiyemedikeleri sandviçleri, içemedikleri meşrubatları da hayvanlara bıraktılar, yesinler diye… Hem çevrecisiniz, hem hayvansever… Öğretmenleri de benzettiniz. Çocukları saldılar meydanlara diye. Ne kötü bu öğretmenler sayın başbakan, sayende atandılar bak yaptıkları kötülüğe… Siz demediniz ama ben sizin yerinize haykırdım: - Nankör öğretmenler…
Hele işçiler Sayın Başbakan. Onların aşırı sendikacıları. DİSK’in bir kadın genel sekreterinin üzerine yürümüşsünüz ya. Helal olsun size. Çok takdire şayansınız. Keşke birkaç tokat da atsaydınız, üç puan daha fazla yükselirdi oyunuz. Grup toplantısında harikaydınız Sayın Başbakan… “Mücahit Erbakan”dan bu yana duymamıştık o sloganı, kulaklarımız açıldı. “Mücahit Erdoğan” diye bağırılırken mağrur bir komutan olarak duygulandınız ama belli etmediniz.
Gazeteciler kötü… Dış basın ondan da kötü. Tam olarak telaffuz edemeseniz de hangi yabancı ajansları söylediyseniz hepsini tanıdık. Tencere, tava çalanlara hadlerini bildirdiniz. Onlar da çok kötü. Gürültücü. Sizin gibi çevreci değiller. Sizin gibi sakin değiller. Sizin gibi efendi değiller. Her gece her gece çalıyorlar.
Uzatmayacağım özetle söylediniz: AB kötü.. AP tümden kötü.. Sanatçılar kötü.. Doktorlar kötü.. Profesörler daha da kötü.. Öğretmenler, işçiler kötü.. Gazeteciler kötü.. Sizin yanınızda olan gazetecileri ayrı tutuyorum.. Dış basın hepsinden kötü. Tencere, tava çalanlar kötü. Duran adam.. Adamlar, kadınlar kötü. Gençlerimiz kötü. Bira içilmedi diyen imam kötü. Dini siyasete alet etme diyen türbanlı kadınlar kötü… O kadar burs verdin seni anlamayan öğrenciler kötü. Üniversiteyi bitirmişler işsiz kalmışlar. Utanmadan “İşsisiz” diyorlar. İşsizler kötü.. CHP Genel Başkanı yalancı, tutarsız, beceriksiz ülkeyi iyi yönetemiyor. Sen ne Kılıçdaroğlu’sun ne Devlet Bahçeli’sin sen bu millete hizmetkar olmuş, gelmiş geçmiş en muhteşem, en demokratik, en asil, en beyefendi, en delikanlı, en anlayışlı, en hoşgörülü, en vicdanlı, en çalışkan, en bilgili, en kültürlü, en becerikli, en nitelikli Başbakansın. Halkını en iyi anlayansın.
Kısacası sen olmazsan biz ne yaparız. Yandaş medyanla, şiddet sevmeyen polisinle, okumuş, yazmış, saygın, toplumda çok iyi yerlere gelmiş bakanların, vekillerin, belediye başkanlarınla sen çok yaşa emi.
Bizi merak etme Sayın Başbakan… Biz bir avuç çapulcuyuz. Büyük olan yüce olan sensin. Dedim ya, tekrarlayayım: Herkes kötü bir tek sen iyisin. Allah seni başımızdan eksik etmesin. 
Atilla Sertel-Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı
Daha yeni Daha eski