Kuran ruhu bizlere anlayış, derinlik,
tatlılık, ufuk genişliği kazandırır. Mükemmel bir sanat ve estetik anlayışı
sunar; bilime, her türlü araştırma ve incelemeye teşvik eder; fikir özgürlüğü,
ileri demokrasi ve sosyal adaletin yaşandığı bir toplumu amaçlar. Her türlü
dayatmadan, baskı ve zorbalıktan sakındırır.
Ne var ki günümüzde İslam ülkelerinde
Müslümanların büyük bir kesimi İslam dininin bu saydığım özelliklerinden uzak
bir yaşam sürüyor. Kimisi çok zor şartlar altında ezildiğinden, kimisi fakirlik
ve imkansızlıklarla kuşatıldığından, kimisi de şartları gayet elverişli
olmasına rağmen Kuran’ı hayata geçirmediklerinden böyle olumsuz bir imajla
karşı karşıya bulunuyoruz. Ama hepsinden önemlisi ortak neden şu: Bağnazlık!
Evet, sorunun temel kaynağı bu zihniyet.
Bağnazlık, hurafe ve bidatleri yani güya
din adına “uydurulmuş” her türlü hükmü ve bilgiyi insanlara İslam diye sunar. Allah
adına, din adına yalan söylemekten, Peygamberimiz (sav) adına hadis uydurmaktan
çekinmez. Üstelik de bunları dayatmada son derece öfkeli ve inatçıdır. Güzel ve
temiz olan, insanın ruhuna hitap eden her türlü şeyi, helal nimetleri dine çeşitli
ilavelerle haram hale getirir. Din adına korkunç, kabus gibi bir sistem sunar.
Hayatı güzelleştiren her şeyi yok eder. Kötü kıyafetler, itici yiyecekler, izbe
mekanlar, kirli ve suratı asık görünümlü kadınlar, kirli ve çirkin görünümlü
erkekler, neşesiz ortam; müzik yok, resim yok, estetik yok, sanata düşman,
bilime karşı, kokuşmuş bir yapı getirir. Hemen hemen herkesten nefret eden, kibirli,
insanlara hakaret eden, iftira eden, öfke besleyen, saldırgan, kavgacı
zihniyetteki bu kesim gerekli gördüklerinde insanlara –yine sözde din adına-
şiddet ve vahşet uygulamaktan da çekinmez. Aynı kişiler kendi içinde ise uyuşuk,
hüzünlü ve mutsuzdurlar.
Bağnaz anlayışın en belirgin
özelliklerinden biri ise kadın nefretidir. Bağnazların dünyasında kadınların
özgürlüklerinin kısıtlandığı, çeşitli yasak ve uygulamalarla çirkinleştirilip
itici hale getirildiği, aşağılandığı, ikinci sınıf olarak görüldüğü, ezildiği
bir sistem hakimdir. Kısacası bağnazlık kitle psikolojisiyle kendi kendini
boğan, kanserleşmiş, hasta bir yapıdır.
Kuran’a ve din ahlakına tamamıyla zıt
olan böyle bir zihniyetin İslam dinine mal edilmesi ise kuşkusuz şu an
dünyadaki en büyük yanılgılardan biridir. Kuran’da bağnazlık net olarak eleştirilir
ve bu zihniyetin yanlışlığı açık hükümlerle ortaya konur.
Keza İslamofobi dediğimiz olay da yine bağnazlıkla
İslam’ın bağdaşan hiçbir yönü olmadığını bilmeyenlerin ortaya attığı çok yanlış
bir nitelendirmedir. Şayet bu kavram İslamofobi değil de “bağnazlık fobisi”
olarak adlandırılmış olsaydı o zaman son derece yerinde ve isabetli kullanılmış
olurdu. Tabii Kuran ve İslam dini hakkında yeteri kadar bilgisi olmayan
insanların böyle bir kafa karışıklığı yaşaması bir dereceye kadar normal
sayılır. Çünkü az önce de belirttiğim gibi bağnazlık Allah adına, din adına
ortaya çıktığı, uydurma hadislerle Peygamberimiz (sav)’e iftira ederek onun
adını kullandığı için bilgisi olmayan insanlar bu aldatmacanın tuzağına
düşebiliyorlar. Kaldı ki elbette bu kişiler kendilerini, “Ben bağnazım, hurafe
dinini yaşıyorum” diyerek tanıtmıyorlar; “Ben Müslümanım, İslam dinini
yaşıyorum” iddiasında oluyorlar. Bilakis sahabe İslam’ını, gerçek modern
İslam’ı yaşayan Kuran Müslümanlarını kendilerince eleştiriyor hatta ve hatta onları
mürtedlikle suçlayıp kendilerinin daha takva olduğu iddiasında olabiliyorlar.
Hal böyle olunca da şu an hemen hemen dünyanın her yerinde bağnazların her
söylemi ve yaptıkları her uygulama doğrudan İslam’a mal ediliyor. Müslüman
denince de akla bağnaz insan modeli geliyor.
Bağnaz görüşün söz konusu tüm yanlış
uygulamalarının temelinde “Kuran’ı yeterli görmemeleri” vardır. Allah ayetlerinde,
“Kuran yeterlidir” der; bağnaz, “Yeterli değildir” diyerek bunu kabul etmez.
Yine Allah, “Kuran’da her şeyi açıkladım” der; bağnaz kişi, “Hiçbir şey açıklanmamıştır,
yarımdır” der. Ve böylece sapkın bir inanç geliştirir. Kendine göre helal olan
güzellikleri haram, haram olan çirkinlikleri helal kılar. Kuran’da Allah’ın
belirlediği sınırları kendi sapkın yorumuyla ya genişletir ya da daraltır. Ama
asla olduğu gibi kabul edip uygulamaz.
Bugüne kadar,
bir kısım çevreler de
fırsattan istifade, Müslümanları bu bağnaz zihniyetin imajına hapsederek
kendilerince bir oyun oynamış; laiklik, özgürlük, demokrasi, bilim, sanat,
müzik, estetik, kalite gibi güzel olan her şeye güya Müslümanları karşı gibi
göstermişlerdi. Şimdilerde ise bu oyunun yavaş yavaş bozulduğunu ve İslam’ın
nurlu yükselişini görmekteyiz. Çünkü İslam dini iyi insanlarındır,
bağnazların değildir. Bağnazlar gerçekte kendi kafalarındaki dine uyarlar ve
İslam dinini yalnızca kullanırlar.
Saf vahye dayalı İslam anlayışı bağnaz
zihniyetin tam aksine ultramodern bir anlayıştır. Allah biz Müslümanlardan
dünyada cennete benzer bir model oluşturmak için gayret etmemizi ister. Her şeyin
en iyisini, en güzelini hedeflememizi ister. Vicdanlı, sevgi dolu,
şefkatli, merhametli, nezaketli, bakımlı,
temizlikte en ileri olmamızı emreder. Sosyal adaletin, eşitliğin en mükemmel
uygulaması İslam’da vardır. İslam dinini yaşayan Müslüman, insan sevgisiyle doludur; her inançtan
insanı şefkatle kucaklar. Allah’ın
tüm yarattıklarını başta insan olmak üzere bitkileri, hayvanları sever.
İltifatkar, gönül alan, ince düşünceli, klas, kaliteli ve görgülüdür. Olgundur.
Laiklikten, ileri demokrasiden ve alabildiğine özgürlüklerden yanadır. İslam
dininde kimseye baskı yoktur. Kimseye kendi ahlak anlayışını, yaşam şeklini
dayatma, kimsenin inancına karışma yoktur, baskı ve zorlama yoktur. Bilimin en
üst seviyesi, sanatın, estetiğin, müziğin, resmin, heykelin en güzeli vardır.
İslam Allah aşkıdır, güzel ahlaktır, sıcak bir dostluktur, muhabbettir,
akılcılıktır, kalitedir, temizliktir, güzel kokudur, özgürlüktür, barıştır,
huzurdur. İslam dünyayı aydınlatan ışıktır. Maddi ve manevi güzelliklerde en
ileri noktanın hedeflenmesi ve yaşanmasıdır. İslam ahlakı budur; Kadim İslam
ahlakı böyledir.
Hz. Adem (as), Hz. İbrahim (as), Hz.
İshak (as), Hz. Yakup (As), Hz. Musa (as), Hz. Muhammed (sav) tüm peygamberler dönemlerinin
en seçkin, en kaliteli, en aydın, modern üstü modern insanları olmuşlardır. Bulundukları
ortama nur saçmış, hem gözlere hem gönüllere hitap etmişlerdir. Giyimleri,
bakımları, zevkleri, akıllarının ve üsluplarının güzelliği kıyamete kadar tüm
insanlığa örnektir.
Bugün sadece Mısır, Suriye, Fas, Tunus, Cezayir değil, tüm İslam ülkelerinin
sahabe İslam anlayışına yani ultramodern gerçek İslam modeline çok ihtiyacı
var. Ülkemizde de gençlik artık bağnazlığı değil, kaliteli Müslüman anlayışını
görmek istiyor. Bağnaz zihniyetin boğuculuğuna, ağırlığına fikren karşı olan,
modern İslam’ı benimseyen bir neslin olması çok güzel bir gelişme. İnşaAllah İslam’la
hiçbir ilgisi olmayan bağnazlık hakkında insanların bilgisi arttıkça, yıllardır
Müslümanların ezilmesine, acı çekmesine sebep olan bu oyun tümüyle bozulacaktır.
Allah’ın dini İslam’ın insanlara sunduğu güzellikler içten gelen bir istekle ve
sevinçle benimsenecektir.
Ebru Yılmazatila
Twitter: @EbruYilmazatila
e-mail:
ebruyilmazatila@yahoo.co.uk