CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri, Haziran
Direnişi sırasında tutuklanıp Metris Cezaevi'ne konulan 8 öğrenci ve
daha önceden tutuklanıp burada tutulan Çarşı üyesi ile görüştü.
Aralarında TKP üyesi Ali Can Sünnetçioğlu'nun da bulunduğu 8 öğrencinin ve 1 Çarşı üyesinin tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi'ni ziyaret eden CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba ve Özgür Özel buradaki durumu anlatan bir rapor kaleme aldı.
Ağır hakaret, küfür ve şiddet
Metris Cezaevi'ne ilişkin yapılan genel değerlendirmede, Gezi Direnişi nedeniyle tutuklanan gençlerin arasında yolda yürürken gözaltına alınanlar da, sürekli eylemlere katılanlar da bulunduğu belirtilirken, tüm tutukluların, gözaltına alınırken ağır hakaret, küfür ve şiddete maruz kaldıkları, darp edildikleri ifade edildi.
Koğuşta tehdit!
Tutukluların hepsinin ayrı ayrı koğuşlarda bulunduğu da belirtilirken, hepsinin adli suçlular ile birlikte kaldığı vurgulandı.
Raporun o bölümü şöyle:
GEZİ DİRENİŞİ TUTSAKLARI İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
ALİ SARIÇİÇEK (Bayrak Satıcısı)
“Ben içerdeyim çocuklarım aç”
1979 doğumlu Sarıçiçek, evli ve 5 çocuğu var. 2 yıldan bu yana maçlarda ve eylemlerde bayrak satışı yaparak, geçimini sağlayan Sarıçiçek, en büyük çocuğunun haftada 150 TL ücretle kemercide çalıştığını, evin başka geçim kaynağı olmadığını söylüyor. Bu nedenle, kendisinin içerde olması yüzünden karısının ve 5 çocuğunun aç kaldığını söylüyor.
“Bayraklar ıslanınca isyan edip ellerimi açtım”
Bayrak satarak evini geçindiren Sarıçiçek, çok yorulduğu için eve gitmeye karar verdiğini ancak yolunun polis barikatı ile kesildiğini söylüyor. Geçmek için izin istediğini belirten Sarıçiçek, kendisine izin verilmediğini ancak pasaportlarını gösteren ABD’li iki kişinin barikattan geçmesine izin verildiğini ifade ediyor. Bunun üzerine sinirlendiğini ve ellerini havaya kaldırdığını söyleyen Sarıçiçek, o sırada TOMA’nın tazyikli su sıktığını ve tüm bayraklarının ıslandığını ve ıslanan bayrakların satılmayacağını söyleyen Sarıçiçek bu durumdan dolayı sinirlendiğini anlatıyor. Bu nedenle polise sözlü olarak tepki gösterip bağıra çağıra oradan uzaklaştığını, ters yöne yürümeye başladığını ve o sırada gençlerin “Zıpla Zıpla Zıplamayan Tayyip” sloganı attığını söyleyen Sarıçiçek, iki sokak ötede dinlenmek için oturduğu kaldırımdan gözaltına alındığını söylemiştir. Ayrıca Sarıçiçek, bayraklarının karakolda kaldığını ve ailesine teslim edilmediğini de belirtmiştir.
“Atatürk ve Türk Bayrağını delil kabul ettiler”
Sarıçiçek, kendisine yöneltilen suçlamanın “halkı isyana teşvik” olduğunu ve hakkındaki delillerin Atatürk ve Türk Bayrağı olarak tutanaklara geçtiğini söylemektedir. Kendisine karakolda sorgu sırasında gösterilen resimler ise TOMA’nın önünde sinirli bir şekilde bağırırkenki resmi ile gençler slogan atarken elinde ıslak bayrakları ile olduğu resimleridir.
“Palalı Fas’ta ben buradayım”
10 kişilik koğuşta 12 kişi kaldıklarını söyleyen Sarıçiçek, neden içerde olduğunu bir türlü anlayamadığını ifade ediyor ve ekliyor “Palalı Fas’ta ben buradayım”.
“Her işin bir riski var, burada bulanmamın sebebi ise “iş kazası”
Bayrak satarak geçimini sağladığını tekrarlayan Sarıçiçek, her işin bir riski olduğunu ve şuan cezaevinde olmasının sebebinin de bir “iş kazası” olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Eylem alanında bayrak satmak için bulunduğunu ve eylemci olduğu için değil ekmek parası için alanlarda olduğu için tutuklandığını söylemektedir.
AHMET KAYCI
“En güvenli yer olarak gördüğümüz karakola sığındık, bir daha bırakmadılar”
1990 Eruh doğumlu olan Kaycı, 600-700 TL kazandığı bir işte çalışıyor. Eylemde bir arkadaşı ile gazdan kaçtıklarını, Beyoğlu Karakolu’na sığındıklarını beyan ediyor. Sığındıktan sonra gözaltına alınmış olan Kaycı, kendisine hiçbir soru sorulmadığını ve kimliğinin istenmediğini ifade ediyor. Tüm bunlara rağmen, “halkı isyan teşvik” suçlamasıyla tutuklandığını söylüyor.
Birlikte gözaltına alındıkları arkadaşının serbest bırakıldığını ancak kendisinin neden hala içerde olduğunu anlayamadığını söyleyen Kaycı, “sığınmak için gittiğim karakoldan gözaltına alınacağımı ise hiç aklıma getirmemiştim.” demektedir.
UMUT AKGÜL
1988 İstanbul doğumlu olan Akgül, bilgisayar programcısı ve aynı zamanda Açıköğretim İşletme öğrencisi. Eşi atanamayan öğretmenlerden olan Akgül, kendisini solcu olarak tanımlıyor.
“Polis döve döve gözaltına aldı”
Annesi, babası, eşi ve kuzeni ile birlikte Mis Sokak’ta oturduklarını ve bira içtiklerini söyleyen Akgül, gaz atıldıktan sonra kaçtıklarını ve bir hana sığındıklarını anlatıyor. Polisin hanın içine defalarca gaz bombası attığını belirten Akgül, daha sonrasında içeri giren polislerce döve döve gözaltına alındığını ifade ediyor.
“Annemi de dövdüler”
Gözaltına alınırken 5 kat boyunca indirilirken hem darp edildiklerini hem de küfür yediklerini anlatan Akgül, “annesine yönelik de ağır küfür ve hakarette bulunduklarını ifade ediyor.
“Yurt dışında olmama rağmen sürekli eylemleri gelmişim”
Akgün, 27 yıldır aynı yerde oturmalarına ve polise doğru adresi vermesine rağmen, polisin yanlış ikametgah adresi verdiğini iddia ettiğini söylüyor.
MEHMET YALÇIN
“Faiz lobisi yâda Yahudi lobisi ile alakam yok”
1979 doğumlu olan Yalçın’ın Tekstil atölyesi olduğunu ve 4 kez eylemlere katıldığını ancak faiz lobisi yâda Yahudi lobisi ile alakasının olmadığını, Seyyid soyundan geldiğini beyan etmektedir.
“İstiklal’de dururken çekilen resmim kanıt oldu”
Polis barikatına yaklaştığını ve polislerle konuştuğunu söyleyen Yalçın, “Şiddet uygulamayın ayıptır dedim bunun üzerine polisler “alın bunu alın” diyerek gözaltına aldılar” demektedir.
“Polis darp etti doktor raporu alacağım”
Yalçın, polis tarafından darp edildiğini ve bunu kanıtlamak için görüşmenin yapıldığı gün doktora gideceğini de sözlerine eklemiştir.
İBRAHİM HALİLULLAH TURAN
“Patlamamış gaz bombası delil sayıldı”
1993 doğumlu olan Turan, evinin basıldığını ve patlamamış gaz bombasının delil olarak alındığını söylemektedir. Hakkında hiçbir resim görüntü bulunmadığını söyleyen Turan, hakkındaki tek kanıtın, alanda bulduğu ve evine götürdüğü patlamamış gaz bombası olduğunu beyan etmiştir.
“Oy pusulama ‘Sağım-solum Beşiktaş’ yazmıştım”
Çarşı grubu üyesi Turan, siyaset ile olan ilişkisini şu sözlerle özetlemiştir.
“En ağırıma giden şey; Çarşı birilerinden para aldı, talimat aldı gibi ifadeler. Biz İstiklal’e ve Taksim’e ilk gece her birimiz kendiliğimizden koştuk. Her maçtan sonra bize dünyayı dar eden polis bu seferde başkalarını dövüyordu. Polise tepki için gittik. Çarşı bayraklarını görünce bir araya geldik. Ondan sonraki günlerde toplanıp birlikte yürüdük. Vatandaş ‘takımım başka ama yükselenim Çarşı’ dedikçe, Çarşının yaptıklarını övdükçe biz biraz daha motive olduk. Bazıları ‘parti kurarsanız oyum size’ diyordu. Bu çok hoşumuza gitti. Ama benim siyasetle hiç ilgim yok. Son seçimlerde sandığa gittim ve oy pusulama ‘Sağım-solum Beşiktaş’ Yazdım” ama bu yaşadıklarımdan sonra bu iktidarı kim yenecekse oyumu ona vereceğim.’
AHMET EROL
“Yolda yürürken gözaltına alındım”
1980 doğumlu Erol 1 haftalık evli. Alevi olan Erol kendisini CHP’li olarak tanımlamaktadır. Gözaltına alınmasına anlam veremeyen Erol, alışveriş merkezi önünde yürürken gözaltına alındığını ve hakkında hiçbir delil veya kanıtın olmadığını söylemektedir.
OĞUZ TEKİN
1990 doğumlu olan Tekin, İTÜ Fizik 3. Sınıf öğrencisi.
“Yerde bulanan kaskı, gözlüğü ve maskeyi bana yazdılar”
Hakkında hiçbir resim veya görüntü olmadığını söyleyen Tekin, polisin toplu gözaltı yaparken yerde bulunan maske, gözlük ve kasın kendisine yazıldığını ve içeri alındığını beyan etmektedir.
Yanında kız arkadaşı ile birlikte ara sokaklardan eve giderken birlikte gözaltına alındıklarını söyleyen Tekin, kız arkadaşının serbest bırakıldığının ama kendisinin tutulduğunu ifade etmektedir.
ALİ CAN SÜNNETÇİOĞLU
1990 doğumlu olan Sünnetçioğlu, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi.
“Rumeli Han’dan toplu alındık, döve döve götürdüler”
Gaz saldırısı sonrasında Rumeli Han’a sığındıklarını beyan eden Sünnetçioğlu, buradan döve döve gözaltına alındıklarını ifade etmektedir. Polis tarafından kendilerine yönelik fiziki müdahalenin çok ağır olduğunu sürekli tekrarlayan Sünnetçioğlu, her defasında “Bizi çok dövdüler” ifadesini kullanmıştır.
“Polis, elimize bizim olmayan gaz maskelerini tutuşturdu”
Hakkında tek bir delil veya fotoğraf bulamadıklarını ifade eden Sünnetçioğlu, kendilerine ait olmayan gaz maskelerinin polis tarafından zorla ellerine tutuşturulduğunu söylemektedir.
ÖZGÜR YILDIRIM
1994 doğumlu Yıldırım Mersin Üniversitesi Halkla İlişkiler 1. Sınıf öğrencisi
“Ne maskem, ne gözlüğüm vardı, döve döve gözaltına aldılar”
Rumeli Han’dan topluca gözaltına alınanlardan biri olan Yıldırım, ne maskesi ne gözlüğü ne de kaskı olduğunu ifade etmiş ancak buna rağmen, gözaltına alındığını beyan etmiştir. Rumeli Han’dan gözaltına alınmak amacıyla indirilirken polis tarafında dövüldüklerini Yıldırım’da sözlerine eklemiştir.
(soL - Haber Merkezi)
Aralarında TKP üyesi Ali Can Sünnetçioğlu'nun da bulunduğu 8 öğrencinin ve 1 Çarşı üyesinin tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi'ni ziyaret eden CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba ve Özgür Özel buradaki durumu anlatan bir rapor kaleme aldı.
Ağır hakaret, küfür ve şiddet
Metris Cezaevi'ne ilişkin yapılan genel değerlendirmede, Gezi Direnişi nedeniyle tutuklanan gençlerin arasında yolda yürürken gözaltına alınanlar da, sürekli eylemlere katılanlar da bulunduğu belirtilirken, tüm tutukluların, gözaltına alınırken ağır hakaret, küfür ve şiddete maruz kaldıkları, darp edildikleri ifade edildi.
Koğuşta tehdit!
Tutukluların hepsinin ayrı ayrı koğuşlarda bulunduğu da belirtilirken, hepsinin adli suçlular ile birlikte kaldığı vurgulandı.
Raporun o bölümü şöyle:
Bazı gençler, diğer tutuklu ve hükümlülerin kendilerini koğuşta ortacılık görevine vererek hizmet ettirdiğini ve geceleri zorla nöbet tutturduklarını, hatta bunların kendilerini tehdit ettiklerini söylemişlerdir.Raporun görüşme bölümü şöyle:
Gençlerin bazıları koğuşlarındaki tutuklu ve hükümlülerin kendi görüşlerine göre kiminin çözüm sürecini baltalayacağı kaygısıyla, kiminin kendi dünya görüşüne ters olduğu için Gezi Olaylarına tahammülsüz yaklaştıklarını ve bu konuda haberler çıktığında da kendilerine yönelik tepki gösterdiklerini ifade etmişlerdir.
Gençler ayrıca çay demlemekten, temizliğe, çamaşırların yıkanmasına kadar birçok işin kendilerine verildiğini, gece nöbetleri tutturduklarını ve zaman zaman da tehdit edildiklerini söylemektedirler.
GEZİ DİRENİŞİ TUTSAKLARI İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
ALİ SARIÇİÇEK (Bayrak Satıcısı)
“Ben içerdeyim çocuklarım aç”
1979 doğumlu Sarıçiçek, evli ve 5 çocuğu var. 2 yıldan bu yana maçlarda ve eylemlerde bayrak satışı yaparak, geçimini sağlayan Sarıçiçek, en büyük çocuğunun haftada 150 TL ücretle kemercide çalıştığını, evin başka geçim kaynağı olmadığını söylüyor. Bu nedenle, kendisinin içerde olması yüzünden karısının ve 5 çocuğunun aç kaldığını söylüyor.
“Bayraklar ıslanınca isyan edip ellerimi açtım”
Bayrak satarak evini geçindiren Sarıçiçek, çok yorulduğu için eve gitmeye karar verdiğini ancak yolunun polis barikatı ile kesildiğini söylüyor. Geçmek için izin istediğini belirten Sarıçiçek, kendisine izin verilmediğini ancak pasaportlarını gösteren ABD’li iki kişinin barikattan geçmesine izin verildiğini ifade ediyor. Bunun üzerine sinirlendiğini ve ellerini havaya kaldırdığını söyleyen Sarıçiçek, o sırada TOMA’nın tazyikli su sıktığını ve tüm bayraklarının ıslandığını ve ıslanan bayrakların satılmayacağını söyleyen Sarıçiçek bu durumdan dolayı sinirlendiğini anlatıyor. Bu nedenle polise sözlü olarak tepki gösterip bağıra çağıra oradan uzaklaştığını, ters yöne yürümeye başladığını ve o sırada gençlerin “Zıpla Zıpla Zıplamayan Tayyip” sloganı attığını söyleyen Sarıçiçek, iki sokak ötede dinlenmek için oturduğu kaldırımdan gözaltına alındığını söylemiştir. Ayrıca Sarıçiçek, bayraklarının karakolda kaldığını ve ailesine teslim edilmediğini de belirtmiştir.
“Atatürk ve Türk Bayrağını delil kabul ettiler”
Sarıçiçek, kendisine yöneltilen suçlamanın “halkı isyana teşvik” olduğunu ve hakkındaki delillerin Atatürk ve Türk Bayrağı olarak tutanaklara geçtiğini söylemektedir. Kendisine karakolda sorgu sırasında gösterilen resimler ise TOMA’nın önünde sinirli bir şekilde bağırırkenki resmi ile gençler slogan atarken elinde ıslak bayrakları ile olduğu resimleridir.
“Palalı Fas’ta ben buradayım”
10 kişilik koğuşta 12 kişi kaldıklarını söyleyen Sarıçiçek, neden içerde olduğunu bir türlü anlayamadığını ifade ediyor ve ekliyor “Palalı Fas’ta ben buradayım”.
“Her işin bir riski var, burada bulanmamın sebebi ise “iş kazası”
Bayrak satarak geçimini sağladığını tekrarlayan Sarıçiçek, her işin bir riski olduğunu ve şuan cezaevinde olmasının sebebinin de bir “iş kazası” olarak görülebileceğini ifade etmektedir. Eylem alanında bayrak satmak için bulunduğunu ve eylemci olduğu için değil ekmek parası için alanlarda olduğu için tutuklandığını söylemektedir.
AHMET KAYCI
“En güvenli yer olarak gördüğümüz karakola sığındık, bir daha bırakmadılar”
1990 Eruh doğumlu olan Kaycı, 600-700 TL kazandığı bir işte çalışıyor. Eylemde bir arkadaşı ile gazdan kaçtıklarını, Beyoğlu Karakolu’na sığındıklarını beyan ediyor. Sığındıktan sonra gözaltına alınmış olan Kaycı, kendisine hiçbir soru sorulmadığını ve kimliğinin istenmediğini ifade ediyor. Tüm bunlara rağmen, “halkı isyan teşvik” suçlamasıyla tutuklandığını söylüyor.
Birlikte gözaltına alındıkları arkadaşının serbest bırakıldığını ancak kendisinin neden hala içerde olduğunu anlayamadığını söyleyen Kaycı, “sığınmak için gittiğim karakoldan gözaltına alınacağımı ise hiç aklıma getirmemiştim.” demektedir.
UMUT AKGÜL
1988 İstanbul doğumlu olan Akgül, bilgisayar programcısı ve aynı zamanda Açıköğretim İşletme öğrencisi. Eşi atanamayan öğretmenlerden olan Akgül, kendisini solcu olarak tanımlıyor.
“Polis döve döve gözaltına aldı”
Annesi, babası, eşi ve kuzeni ile birlikte Mis Sokak’ta oturduklarını ve bira içtiklerini söyleyen Akgül, gaz atıldıktan sonra kaçtıklarını ve bir hana sığındıklarını anlatıyor. Polisin hanın içine defalarca gaz bombası attığını belirten Akgül, daha sonrasında içeri giren polislerce döve döve gözaltına alındığını ifade ediyor.
“Annemi de dövdüler”
Gözaltına alınırken 5 kat boyunca indirilirken hem darp edildiklerini hem de küfür yediklerini anlatan Akgül, “annesine yönelik de ağır küfür ve hakarette bulunduklarını ifade ediyor.
“Yurt dışında olmama rağmen sürekli eylemleri gelmişim”
Akgün, 27 yıldır aynı yerde oturmalarına ve polise doğru adresi vermesine rağmen, polisin yanlış ikametgah adresi verdiğini iddia ettiğini söylüyor.
MEHMET YALÇIN
“Faiz lobisi yâda Yahudi lobisi ile alakam yok”
1979 doğumlu olan Yalçın’ın Tekstil atölyesi olduğunu ve 4 kez eylemlere katıldığını ancak faiz lobisi yâda Yahudi lobisi ile alakasının olmadığını, Seyyid soyundan geldiğini beyan etmektedir.
“İstiklal’de dururken çekilen resmim kanıt oldu”
Polis barikatına yaklaştığını ve polislerle konuştuğunu söyleyen Yalçın, “Şiddet uygulamayın ayıptır dedim bunun üzerine polisler “alın bunu alın” diyerek gözaltına aldılar” demektedir.
“Polis darp etti doktor raporu alacağım”
Yalçın, polis tarafından darp edildiğini ve bunu kanıtlamak için görüşmenin yapıldığı gün doktora gideceğini de sözlerine eklemiştir.
İBRAHİM HALİLULLAH TURAN
“Patlamamış gaz bombası delil sayıldı”
1993 doğumlu olan Turan, evinin basıldığını ve patlamamış gaz bombasının delil olarak alındığını söylemektedir. Hakkında hiçbir resim görüntü bulunmadığını söyleyen Turan, hakkındaki tek kanıtın, alanda bulduğu ve evine götürdüğü patlamamış gaz bombası olduğunu beyan etmiştir.
“Oy pusulama ‘Sağım-solum Beşiktaş’ yazmıştım”
Çarşı grubu üyesi Turan, siyaset ile olan ilişkisini şu sözlerle özetlemiştir.
“En ağırıma giden şey; Çarşı birilerinden para aldı, talimat aldı gibi ifadeler. Biz İstiklal’e ve Taksim’e ilk gece her birimiz kendiliğimizden koştuk. Her maçtan sonra bize dünyayı dar eden polis bu seferde başkalarını dövüyordu. Polise tepki için gittik. Çarşı bayraklarını görünce bir araya geldik. Ondan sonraki günlerde toplanıp birlikte yürüdük. Vatandaş ‘takımım başka ama yükselenim Çarşı’ dedikçe, Çarşının yaptıklarını övdükçe biz biraz daha motive olduk. Bazıları ‘parti kurarsanız oyum size’ diyordu. Bu çok hoşumuza gitti. Ama benim siyasetle hiç ilgim yok. Son seçimlerde sandığa gittim ve oy pusulama ‘Sağım-solum Beşiktaş’ Yazdım” ama bu yaşadıklarımdan sonra bu iktidarı kim yenecekse oyumu ona vereceğim.’
AHMET EROL
“Yolda yürürken gözaltına alındım”
1980 doğumlu Erol 1 haftalık evli. Alevi olan Erol kendisini CHP’li olarak tanımlamaktadır. Gözaltına alınmasına anlam veremeyen Erol, alışveriş merkezi önünde yürürken gözaltına alındığını ve hakkında hiçbir delil veya kanıtın olmadığını söylemektedir.
OĞUZ TEKİN
1990 doğumlu olan Tekin, İTÜ Fizik 3. Sınıf öğrencisi.
“Yerde bulanan kaskı, gözlüğü ve maskeyi bana yazdılar”
Hakkında hiçbir resim veya görüntü olmadığını söyleyen Tekin, polisin toplu gözaltı yaparken yerde bulunan maske, gözlük ve kasın kendisine yazıldığını ve içeri alındığını beyan etmektedir.
Yanında kız arkadaşı ile birlikte ara sokaklardan eve giderken birlikte gözaltına alındıklarını söyleyen Tekin, kız arkadaşının serbest bırakıldığının ama kendisinin tutulduğunu ifade etmektedir.
ALİ CAN SÜNNETÇİOĞLU
1990 doğumlu olan Sünnetçioğlu, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi.
“Rumeli Han’dan toplu alındık, döve döve götürdüler”
Gaz saldırısı sonrasında Rumeli Han’a sığındıklarını beyan eden Sünnetçioğlu, buradan döve döve gözaltına alındıklarını ifade etmektedir. Polis tarafından kendilerine yönelik fiziki müdahalenin çok ağır olduğunu sürekli tekrarlayan Sünnetçioğlu, her defasında “Bizi çok dövdüler” ifadesini kullanmıştır.
“Polis, elimize bizim olmayan gaz maskelerini tutuşturdu”
Hakkında tek bir delil veya fotoğraf bulamadıklarını ifade eden Sünnetçioğlu, kendilerine ait olmayan gaz maskelerinin polis tarafından zorla ellerine tutuşturulduğunu söylemektedir.
ÖZGÜR YILDIRIM
1994 doğumlu Yıldırım Mersin Üniversitesi Halkla İlişkiler 1. Sınıf öğrencisi
“Ne maskem, ne gözlüğüm vardı, döve döve gözaltına aldılar”
Rumeli Han’dan topluca gözaltına alınanlardan biri olan Yıldırım, ne maskesi ne gözlüğü ne de kaskı olduğunu ifade etmiş ancak buna rağmen, gözaltına alındığını beyan etmiştir. Rumeli Han’dan gözaltına alınmak amacıyla indirilirken polis tarafında dövüldüklerini Yıldırım’da sözlerine eklemiştir.
(soL - Haber Merkezi)