Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün 'rüşvet verdiniz mi' sorusuna Türkiye'de yaşayanların yüzde 21'i 'evet' dedi
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yaptığı bir kamuoyu anketine göre, ankete katılanların yüzde 50'sinde fazlası, yolsuzluğun arttığını düşünüyor.
Örgütün Yıllık Yolsuzluk Barometresi, katılımcıların yüzde 27'sinin, geçtiğimiz yıl, kamu hizmetlerinden ve kurumlarından yararlanmak için rüşvet ödediğini ortaya koydu.
Genellikle karanlıkta, gözlerden uzak olsa da, dünyanın pek çok bölgesinde yolsuzluk ve rüşvet yaşamın bir parçası. Bununla mücadele eden başlıca örgütlerden birisi de Berlin merkezli Uluslararası Şeffaflık Örgütü.
Örgütün son yolsuzluk raporu 107 ülkede 114 bin kişiyle yapılan bir araştırmanın sonucunda ortaya çıktı.
Katılımcıların çoğu yolsuzluk ve rüşvetin son iki yılda arttığı görüşünde.
Raporda, çok şaşırtıcı olmasa da rahatsız edici bazı eğilimler görülüyor. Örneğin, yoksul bir ülkede rüşvet ödeme ihtimaliniz, varlıklı bir ülkeye göre iki kat daha fazla. Her üç ülkeden birinde, en fazla rüşvet alanlar polisler, her beş ülkeden birinde ise yargı sisteminde çalışanlar. Katılımcıların dörtte biri, son bir yıl içinde rüşvet verdiğini söyledi.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün raporuna göre, rüşvet ve yolsuzluk sadece görevlilerin eline para sıkıştırmakla da sınırlı değil. Örgüt, yapılan yoklamada, 'demokrasilerin itici gücü' diye tanımladığı siyasî partilerin, yolsuzluk konusunda en kötü algılanan kurumlar olduğunu vurguluyor.
Bunun başlıca nedeni, yolsuzluğun sadece rüşvetle sınırlı olmaması. Her üç kişiden ikisi, kamu sektöründe, işlerin yürümesinin kişisel ilişkilere bağlı olduğunu düşünüyor. Her iki kişiden biri, hükümetlerinin belli 'çıkar grupları' tarafından yönetildiği görüşünde.
Yolsuzluk ve rüşvet sadece gelişmekte olan ekonomilerle de sınırlı değil. Örneğin hem Amerika Birleşik Devletleri'nde hem de İngiltere'de ankete katılanlar yolsuzluğun 'yükselişte' olduğuna inanıyor.
İngiltere'de rüşvet konusunda en kötü karneyi basın kuruluşları alırken, onları yakından siyasî partiler takip ediyor.
Raporda iyimser bazı veriler de var.
Azerbaycan, Gürcistan, Kamboçya, Sudan ve Güney Sudan'da yaşayanlar, son iki yılda yolsuzluğun azaldığına inanıyor.
Hükümetler harekete geçmeli
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, yolsuzluk ve rüşvetin pis kokusunun ortadan kaldırılabilmesi için, hükümetlerin 'hesap verme mekanizmaları' oluşturması, insanların da rüşvet vermeyi reddetmesi gerektiğini vurguluyor.
Rüşvet alan kamu görevlileri, yolsuzluğa bulaşan siyasetçiler akla ilk gelen isimler olsa da yolsuzluğun farklı türlerinin toplumun farklı katmanlarına farklı biçimlerde işlediğini düşünenler de var.
Harvard Üniversitesi'nden Profesör Michael Sandel, yolsuzluğun toplumun sosyal örgüsüne nasıl işlediğini anlatırken, mahkûmların daha iyi bir hücreye geçmek için gardiyanlara rüşvet verdiğini, hastaların hastanede sıra beklememek için rüşvet verdiğini, bazı okulların ise çocuklara kitap okusunlar diye 'parça başına' 2 dolar ödeme yaptığını belirtiyor.
Öncelikle yolsuzluk ve rüşvetle ilgili olarak yerleşmiş fikirlerden kurtulmak ve daha genel tabloyu görebilmek gerekiyor.
Bundan 200 yıl önce siyasî düşünür Edmund Burke "çoğunluğu yolsuzluğa bulaşmış kişilerden oluşan toplumlarda özgürlükler uzun süre yaşamaz" uyarısında bulunmuştu. Eğer bu doğruysa, rüşvet ve yolsuzluktan kurtulmak için 'Ayıp ama bu kadar da olmaz' demekten ya da omuz silkip 'Yapacak bir şey yok' demekten daha etkili bir mücadele yöntemi bulmak gerekiyor.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yaptığı bir kamuoyu anketine göre, ankete katılanların yüzde 50'sinde fazlası, yolsuzluğun arttığını düşünüyor.
Örgütün Yıllık Yolsuzluk Barometresi, katılımcıların yüzde 27'sinin, geçtiğimiz yıl, kamu hizmetlerinden ve kurumlarından yararlanmak için rüşvet ödediğini ortaya koydu.
Genellikle karanlıkta, gözlerden uzak olsa da, dünyanın pek çok bölgesinde yolsuzluk ve rüşvet yaşamın bir parçası. Bununla mücadele eden başlıca örgütlerden birisi de Berlin merkezli Uluslararası Şeffaflık Örgütü.
Örgütün son yolsuzluk raporu 107 ülkede 114 bin kişiyle yapılan bir araştırmanın sonucunda ortaya çıktı.
Katılımcıların çoğu yolsuzluk ve rüşvetin son iki yılda arttığı görüşünde.
Raporda, çok şaşırtıcı olmasa da rahatsız edici bazı eğilimler görülüyor. Örneğin, yoksul bir ülkede rüşvet ödeme ihtimaliniz, varlıklı bir ülkeye göre iki kat daha fazla. Her üç ülkeden birinde, en fazla rüşvet alanlar polisler, her beş ülkeden birinde ise yargı sisteminde çalışanlar. Katılımcıların dörtte biri, son bir yıl içinde rüşvet verdiğini söyledi.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün raporuna göre, rüşvet ve yolsuzluk sadece görevlilerin eline para sıkıştırmakla da sınırlı değil. Örgüt, yapılan yoklamada, 'demokrasilerin itici gücü' diye tanımladığı siyasî partilerin, yolsuzluk konusunda en kötü algılanan kurumlar olduğunu vurguluyor.
Bunun başlıca nedeni, yolsuzluğun sadece rüşvetle sınırlı olmaması. Her üç kişiden ikisi, kamu sektöründe, işlerin yürümesinin kişisel ilişkilere bağlı olduğunu düşünüyor. Her iki kişiden biri, hükümetlerinin belli 'çıkar grupları' tarafından yönetildiği görüşünde.
Yolsuzluk ve rüşvet sadece gelişmekte olan ekonomilerle de sınırlı değil. Örneğin hem Amerika Birleşik Devletleri'nde hem de İngiltere'de ankete katılanlar yolsuzluğun 'yükselişte' olduğuna inanıyor.
İngiltere'de rüşvet konusunda en kötü karneyi basın kuruluşları alırken, onları yakından siyasî partiler takip ediyor.
Raporda iyimser bazı veriler de var.
Azerbaycan, Gürcistan, Kamboçya, Sudan ve Güney Sudan'da yaşayanlar, son iki yılda yolsuzluğun azaldığına inanıyor.
Hükümetler harekete geçmeli
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, yolsuzluk ve rüşvetin pis kokusunun ortadan kaldırılabilmesi için, hükümetlerin 'hesap verme mekanizmaları' oluşturması, insanların da rüşvet vermeyi reddetmesi gerektiğini vurguluyor.
Rüşvet alan kamu görevlileri, yolsuzluğa bulaşan siyasetçiler akla ilk gelen isimler olsa da yolsuzluğun farklı türlerinin toplumun farklı katmanlarına farklı biçimlerde işlediğini düşünenler de var.
Harvard Üniversitesi'nden Profesör Michael Sandel, yolsuzluğun toplumun sosyal örgüsüne nasıl işlediğini anlatırken, mahkûmların daha iyi bir hücreye geçmek için gardiyanlara rüşvet verdiğini, hastaların hastanede sıra beklememek için rüşvet verdiğini, bazı okulların ise çocuklara kitap okusunlar diye 'parça başına' 2 dolar ödeme yaptığını belirtiyor.
Öncelikle yolsuzluk ve rüşvetle ilgili olarak yerleşmiş fikirlerden kurtulmak ve daha genel tabloyu görebilmek gerekiyor.
Bundan 200 yıl önce siyasî düşünür Edmund Burke "çoğunluğu yolsuzluğa bulaşmış kişilerden oluşan toplumlarda özgürlükler uzun süre yaşamaz" uyarısında bulunmuştu. Eğer bu doğruysa, rüşvet ve yolsuzluktan kurtulmak için 'Ayıp ama bu kadar da olmaz' demekten ya da omuz silkip 'Yapacak bir şey yok' demekten daha etkili bir mücadele yöntemi bulmak gerekiyor.