Küçük bir gazetenin, genç gazetecilerle, çok az parayla yapılamayacağını, "bu çocuklarla olmayacağını" düşünenler vardı. Bir yanda akıl almaz bir iktidar sultası yaşanıyordu, bir yanda da bu gidişe dur diyecek emeği vermeye niyeti olmayanlar vardı. Hepsine öfkelendiğim için yaptım bunu. Hiç beklemediğimiz insanlardan destek aldık, hep beklediğimiz insanlar bir selamını esirgedi. Herkesin canı sağolsun.

Nihayet, sanırım BirGün'ün penceresi dünyaya biraz daha açıldı, dünya da penceresinden BirGün'ü biraz daha görür oldu. Yaptıklarımı, yaptıklarımızı "Yakışır mı solculuğa" diye görenler oldu, "Nihayet BirGün biraz daha heyecanlandı" diye düşünenler de. Sonuçta, bu üç ay içinde gazetenin tirajı yükseldi, haberleri diğer gazetelerde haber oldu, "büyük" gazetelerin köşe yazarları BirGün gazetesine referans vermeye başladı. Gazetemiz resmi ve gayrıresmi kurumların gazete takımlarına eklendi. Bunu hep birlikte yaptık. Ve değişim geri döndürülemez, malum, diyalektik bir hadise.

Gelelim duygusal bölüme:
Ben tutkuyla çalışan biriyim. Çalışırken gözüm dönüyor. Herkes aynı anda, aynı düzeyde çılgınlar gibi çalışmazsa aklımı kaybedecek gibi oluyorum. Bu sebeple gazetede genç arkadaşları çalıştırırken biraz sert davranmış olabilirim. Bir de bize bu işi çok daha sert öğrettiler. Unutamıyorum "güvercinlerin kanadını kırarlar" dediklerini mesleğe başladığım ilk yılda her sabah ağlarken. Şükür, kimsenin kanadını kırmadık. Tam tersine, kanat taktığımı düşünmek istiyorum. Şimdi çok daha yükseğe uçabileceklerini biliyorlar. Bilmeliler. Gazetedeki herkesi tek tek onların sandıklarından çok daha fazla sevdiğimi, önemsediğimi, dert ettiğimi de bilmeliler. Her birini... Bunları bilmeliyiz arkadaşlar!

Sevgili BirGün okuru,
Gazetede yeni bir sistem kurduk, iyi de işliyor. Hedefler koyduk, yol alınıyor. Dolayısıyla gönül rahatlığıyla gidiyorum. Arkadaşlar bu işi çok daha iyi yapacaklar. Ben varkenkinden bile iyi, hiç şüphem yok. Benim de -üzerinize afiyet- bir kitap yazmam gerekiyor. Daha ne yazacağımı bilmiyorum, çünkü son üç aydır BirGün dışında tek bir şey düşünmedim. Ama gitmem gerektiğini biliyorum. Çünkü her şey gitmekle başlıyor. Ama BirGün bana öğretti ki gitmekle her şey bitmiyor... Demek benim de iki kalbim varmış, tıpkı ahtapotlar gibi. Bir tanesi burada, gazetede. Siz de gazetenize iyi bakın sevgili okur.

Düşündüm de BirGün'ü sevmem için bir sebep daha var:
Son zamanlarda atılmadığım tek gazete!

Bir de bana "Gitme kal" diyebilen tek canlı...

Dolayısıyla bu yeniden bir merhaba. Dolayısıyla bu taze bir "Hoşbulduk". Ve yeniden geldiğimde, "Metin bey bana bir kahve yapsana" dediğimde nasıl istediğimi bilebilecekleri bir yer... 

De haydi, yeter bu kadar. Bugün yapacak bir gazetemiz var çocuklar!

ECE TEMELKURAN-BİRGÜN
Daha yeni Daha eski