Sözcü gazetesinde koskocaman bir ilan. Ertuğrul Akbay Herkül vücuduyla gülümsüyor. Yetmiş beş yaşında hala sağlıklı, yakışıklı ve boyu uzatmanın formüllerini anlattığı kitabı tanıtıyor. İki dirhem bir çekirdek fotoğrafın üzerinde ise kocaman bir ibare: “Bu fotoğrafta Photoshop yoktur”
Ali Şimşek - soL Pazar
Uzun süredir son yılların gazetecilik mucizesi Sözcü hakkında bir şeyler yazmayı düşünüyordum. Gazetenin Akbay’ın oğlunun olduğunu da biliyordum elbette. Sözcü’nün Hürriyet tadında sayfa düzeni, delikanlı ve berber dükkanlarına meze Tayyip karşıtı diliyle, AKP’nin tedirgin ettiği kentli laik duyarlılık üzerine oynadığını; “Türkiye Türklerindir” şiarıyla, Rahmi Turan, Uğur Dündar gibi Amiral Gemisi’nden sepet afili yakışıklı, kendilerini çizgi roman kahramanına dönüştürmüş yazarları ve aşırı Kürt karşıtı çizgisiyle AKP’nin ürküttüğü orta sınıf duyarlılıkları kaşıdığını elbette görüyordum. Argümansız açık bir rahatsızlıkla Sözcü, muhalif gazeteler içinde doktriner olmayan tam bir “halk” gazetesi olmayı başarmıştı. Hatta emekli gazetesi bile denilebilir!
Avni güle güle
1950’li yılların parlak kağıtlı Ses, Hayat gibi dergilerinde pişen; 1970’lerin Hürriyet ve Günaydın’ın sayfalarında, Kelebekli, Saklambaçlı eklerinde de parıldayan bu “sahiplik” söylemi AKP ile ürkünce, Sözcü merkez medyanın tesis etmede zorlandığı özgüveni bu kitleye enjekte etmeyi başarıyordu. Elbette bu yazıyı sadece Sözcü analiziyle doldurmayı düşünmüyorum, onu başka bir yazıya saklayacağım. Beni ilgilendiren, “Yaş 75 Yolun Yarısı” kitabı dolayısıyla geçmişi hatırlatan bir fenomen olan Ertuğrul Akbay’ın bizzat kendisi. Aslında hep merak ederdim nerelerde diye. Şimdi karşımda bir herkül olarak duruyor. 90’lı yıllarda Akbay benim için efsane Gırgır dergisini bitiren adamdı. Bir operasyon ile Oğuz Aral ve Tekin Aral kardeşlerin yönettiği Gırgır ve Fırt dergisi Simavi ailesinden ona satılmış ve olanlar olmuştu. O yıllarda Günaydın’a bağlı Gölge Adam isimli bir gazete çıkaran ve adı sansasyonel magazin haberciliği ile anılan Eruğrul Akbay; efsane dergiyi imzaları çıkararak, eski işleri istifleyerek ve acar yeni “gölge” karikatüristlere Avni gibi tipleri çizdirerek baya tepki toplamıştı. Telif hakları üzerinden baya tartışma kopmuş, üretilen karikatür tipleri çizere mi yoksa imtiyaz sahibine mi ait diye tartışılmıştı. 1980 sonrası değişen hayatı yakalamakta zorlanan, kendi içinden çıkan Hıbır ve en önemlisi bugünün Leman’ının kökeni olan Limon gibi genç kuşak dergiler karşısında sarsılan Gırgır ve onun masum mahalle veledi Avni’nin dünyası sonunda Gölge Adam tarafından yutulmuştu. Çok sarsılan Oğuz Aral kaybettiği Gırgır’ın yerine 1991 yılında Avni adıyla yeni bir dergi çıkarsa da, dönüşen yeni şehrin mizahını üretme gücünü rakiplerine, daha doğrusu aynı yılda adı değişerek Leman olan bağımsız dergiye bırakacaktır. Yani Gölge Adam, Özal sonrası bir hayalet gibi mizah tarihine dalmış ve bir dönemi maddi olarak bitirmişti.
Kaşıkçı elması
Bir magazinci ve sansasyon gazetecisi olarak Ertuğrul Akbay’ın Gölge Adam gazetesi gerçekten ilginçti. Bir tarafıyla 1980’li yılların Tan gazetesi gibi asparagas tınılı haberleri ve çıplak kadın fotoğraflarıyla yeni dönemin gazetecilik anlayışı içinde yer alıyordu. Gazetenin TV reklamlarında da boy gösteren Akbay’ın Gölge Adam gazetesi ise biraz farklıydı. Sanki biraz aba altından sopa gösteren, tehdit içeren bir dili vardı. Sürekli parmak sallayan, hafiften şantaj yapan, açıklarını biliyorum diliyle malul bir habercilik anlayışı olması açısından ilginçti. Gölge Adam gazetesinin değişmez haber konularından biri de o yılların gözde Suudi işadamlarından silah tüccarı Adnan Kaşıkçı’ydı. Adı birazda Kaşıkçı Elması’nı hatırlatacak kadar bizden tınısı veren bu tonton ve güler yüzlü şahsiyet, Akbay ile yatında katında samimi pozlar ile röportajlar verirdi. Akbay, Özal ve Asil Nadir sonrası dönüşen medyada kanka gazeteci, kulisçinin ve salon adamının fit görüntülü ilk örneklerden biriydi.Bu anlamda daha sonra ortaya çıkacak başka Ertuğrul’ların ilk grotesk tiplemelerindendi.
İşte yıllardan sonra Sözcü’nün sayfalarında karşılaştığım bu sağlıklı sırıtan Herkül, geçmişin hayaletlerini ve mürekkepli sayfalarda nerelerden nerelere geldiğimizi ve işimizin hiç de kolay olmadığını gösterdi. Çocukluğumun çizgi filmi He Men’deki bağırışlar gibi gölgelerin gücü adına!
Sözcü adına söz ise başka bir yazıya kalsın artık. Bu arada Avni’yi de özlemiyor değiliz bazen... Gezi’de koşturan salçalı ekmek yiyen. Fırat’lar olsa da.
Daha yeni Daha eski