Ben pazar günü akşamüzeri arabayla giderken radyodan Başbakan’ın Adana’da nutuk irad ederken söylediklerini duyuncaya kadar, beşli gruplandırmaya göre daraltılmış bölgeli yüzde 5 barajlı seçim sistemi ile neyin kast edildiğini anladığımı sanıyordum. Anlamamışım. Ya da anladığım şey, anlatılan şey veya anlatılır gibi yapılan şey değilmiş.
Önerdiği seçim sistemleriyle ilişkili olarak pazar günü Adana’da Başbakan mealen şöyle diyor;“Biz iki seçim sistemi önerdik. Biri barajsız, her seçim çevresinden bir milletvekilinin seçileceği dar bölge sistemi, diğeri ise 110 seçim çevresinin her birinden beş milletvekilinin seçileceği daraltılmış bölgeli yüzde 5 barajlı seçim sistemi. Bu önerilerin her ikisi de kabul edilmezse, yüzde 10 barajlı mevcut sistemle devam.”
3 Ekim 2013 tarihli ve “Önerilen Seçim Sistemleri Kimlere ve Neden Yarar?” başlıklı bianet yazımda daraltılmış bölge seçim sistemini farklı anlayıp yorumlayan Tarhan Erdem’i eleştirerek şöyle yazmıştım:
“Tarhan Erdem. ‘Evet, yola devam’ derken hem Radikal’deki hem de bianet’teki yazısında ‘6-14 milletvekili çıkaran çevreler ve baraj yüzde 5 (keşke yüzde 3 olsa) sistemi doğrudur ve bazılarının söylediği gibi çok oy alan partiye ek kazanç sağlamaz, adalet bozulmaz’ değerlendirmesini ‘Algımın özeti bu! Eksiği görülüp söylenebilir, bütünüyle destekliyorum’ vargısıyla veriyor. Tarhan Erdem’e göre ‘Her seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısının alt sınırı beş veya altı olabilir, ancak sadece alt sayı değil üst sayı (10-14) da sınırlamalı...’ Eğer Tarhan Erdem’in anlayışı doğru ise -ki bana göre mümkün değil-; AKP 51 ili komşu illerle birleştirip sonra da 32’ye bölerek yeni bir yapı oluşturup, Türkiye’yi 62 il ve 72 seçim çevreli başka bir yönetsel çerçeveye oturtmuş olacak... Tarhan Erdem’in kaynağını bilmiyorum. Benim kaynağım, demokrasi paketi sunumu ve daha öncelerinde Erdoğan’ın ve AKP yetkililerinin söylediklerinden anlayıp, genel seçim sistemleri bilgilerimle bütünleştirip anlamaya çalıştığım DARALTILMIŞ bölgeli seçim kavramı yaklaşımı.”
Benim anlamadığım daraltılmış bölgeli seçim sistemini galiba Tarhan Erdem de kısmen yanlış olmasa bile, eksik anlamış. Eksik anlamış çünkü Başbakan bir seçim sistemi önerisi değil, bir yeniden yapılanma önerisi getiriyor. Bu öneri çerçevesine göre Türkiye’de;
- Beş milletvekili çıkaran yedi, 10 milletvekili çıkaran iki ve 85 milletvekili çıkaran bir ilin çıkardıkları milletvekili sayıları beşe bölünebilir oldukları için yedi il tek, iki il ikişer ve bir il de 17 seçim çevreli olarak başka illere toprak verip, almadan seçime katılabilir.
- Beşten az (bir ile dört arası) milletvekili çıkaran 44 il, aralarında birleştirilerek 25’e bölünürlerse her biri beş milletvekili çıkaran birer seçim çevresi oluşturabilirler.
- Altı - dokuz arasında milletvekili çıkaran 16 il ve 11 - 31 arasında milletvekili çıkaran 11 il olmak üzere toplamda 27 il, çıkardıkları milletvekili sayıları beşe tam bölünemediği için birbirinden toprak alıp-vererek 57 seçim çevresine sahip olacak şekilde yeniden yapılandırılabilirler.
1987 ve 1991 seçimlerinde 450 olan seçilecek milletvekili sayısı, il milletvekilleri dışında 100 Türkiye milletvekilinin seçilmesi önerisinin Anayasa Mahkemesi tarafından illerle bağıntılarının bulunmaması ve Anayasa’da bu konunun yer almaması nedeniyle reddedilmesinden sonra 100 milletvekilliğinin illere dağıtımıyla 1995 seçimlerinde 550’ye yükselmişti.
Yeni önerilen daraltılmış bölgeli seçim sisteminde de seçim çevreleri il bütünlüğünden bağımsız bir yapıda düzenlenecek olursa, büyük olasılıkla ortaya anayasal bir sorun çıkacak. Bu sorunu aşmanın çeşitli yolları olabilir, bunlardan önde gelecek olanları;
* İlki, tüm geçmiş teamüller de göz ardı edilip anayasaya, seçilecek milletvekilleri için illerden bağımsız, seçim çevrelerinin milletvekili oldukları doğrultusunda hüküm konması,
* İkincisi ise, Türkiye’nin il idari yapısının daraltılmış bölge seçim çevrelerine uygun biçimde yeniden kurgulanması olabilir.
Başbakan Erdoğan’ın açtığı demokrasi paketinin ilk maddesinde yer alan yüzde 5 barajlı ya da barajsız seçim sistemi önerileri kamuoyuna yeteri kadar açıklıkla ve gerekli bilgileri içerir biçimde açıklanmış öneriler değil. Bunun nedeni; seçim sistemleri ve ayrıntıları üzerinde gerekli inceleme ve çalışmalar yapılmadan seçim sistemi önerilerinin demokrasi paketine dahil edilmiş olması ya da dahil edilmek zorunda kalınması olabileceği gibi, seçim sistemi açıklamalarıyla gözden kaçırılmak istenen kimi konuların sistem tartışmalarının içine sıkıştırılması yaklaşımı olarak da düşünülebilir.
Önce söyleyip sonra düşünmek ya da konuyu tartışmaya açmak için ortaya bir yem atmak farklı siyaset anlayışlarının iletişim kurma biçimlerinden olabilir. Ama bu tek taraflı çalışan bir iletişim mekanizması olamaz. Eğer ortamda bu iletişimi zorlayacak mekanizmalar ve / veya taraflar mevcut değilse ya da taraflar mevcut olsa bile o taraflara iletişim kanalları kapatılabiliyorsa, işte o zaman, demokrasi paketi adı altında anlatıldığı biçimde uygulanması mümkün olmayan seçim sistemi önerileri de sunulabilir.
Acı olan, konuya açıklık getirdiğini ya da tartıştığını sanarak anlaşılması bile mümkün olmayan bir seçim sistemi üzerinde yazılar yazmaya ve de anlatılanları, yazılanları, çizilenleri anlamaya çalışmak. Galiba olgu bu. Bunu hak ediyor muyuz, bilmiyorum?
Boşuna bir çaba mı, onu da bilmiyorum? SEZGİN TÜZÜN-BİA