Kurban’ın hayvan kesmek olduğu iddiasını besleyen surelerden birinin de Kevser suresi olduğu iddia edilir. Malum, Kevser suresi bir namaz suresidir. Surenin ikinci cümlesinde “fe salli li rabbike venhar” ifadesi, Rabbin için namazı kıl ve kurbanı kes biçiminde çevrilir. Bu çeviri tamamen bir katliamdır.
Ayette geçen “salli” kalıbı, salat kelimesinin bir veznidir. Bu kalıp, şu ayetteki kalıp ile hemen hemen aynı manaya gelir. “Allah ve melekleri o resule salli ederler.” Eğer buradaki salli kelimesini “namaz” diye çevirirsek, Allah ve melekleri peygambere namaz kılmış olur. Ki bu saçma ve hatalı bir yakıştırma olacaktır.
Dolayısı ile buradaki salli, “destekleme” anlamıyla çevrilir. Allah ve melekleri peygamberi desteklerler...
O halde Kevser suresinde ki salli kelimesi de “desteklemektir.”
Ve gelelim venhar kelimesine. Venhar, nahr kökünden türemiş bir kelime olup, boğazına bıçak dayanmış devenin göğsünü ileri attırması manasına gelir. Yani “bir işi göğüslemektir.” Ama vatandaş kalkmış, bıçağı dayama kısmını almış ve olmuş sana hayvan gırtlaklamak...
Allah’a yaklaşma
Bu haliyle Kevser suresinin doğru çevirisi;
“Rabbini destekle/devrimcilik yap ve güçlükleri göğüsle” biçiminde olmalıdır...
Maide suresi 27. ayet konuyu ayrıca zenginleştirmekte dir.
Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. “Seni mutlaka öldüreceğim.” dedi. Öteki: “Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.” dedi.
Habil ile Kabil olarak bilinen bu iki kişi arasındaki dialog, görüldüğü gibidir. Bilindiği üzre, ‘’hayvan kesme geleneği, İbrahim Resul ile ilişkilendirilmektedir’’. Yani, Kuran’ın kurban getirdiler ifadesi, İbrahim Resul öncesinde olmuş bir olay ile ilişkilendirildiğinde, hayvan kestikleri manasına gelmez! Bu, Allah’a yakınlaşma adına bir fiil,eylem ürettikleri manasına gelir...
Yukarıdaki ayette gördüğümüz gibi, bu iki kişiden biri, doğru bir eylem üretmiş, yani Allah’a yaklaşmıştır. Diğeri ise, yaklaşamamıştır. Yine yaklaşamama nedeni ayetin devamında belirtilir ; ‘’Seni muhakkak öldüreceğim’’. Bu, kibrin ve egonun dışavurumudur. Kibir ve ego, toplumsal paylaşımı engelleyen, tarihsel süreçte Kuran’ın temel düşmanı olan şirk dininin, yani mal ve servet yığmak sureti ile bireyci tutum sergileme dininin temel kıstasıdır. Kuran, bütün olarak infak ayetlerinde, mal ve servet yığıcıların dinini ‘’şirk’’ dini olarak tanımlarken, bu genel izahat çerçevesinde, yukarıdaki söylem; bu dine mensubiyet manası taşımaktadır.
Münafık: Malını dağıtmayan
Bildiğiniz gibi, infak ve münafık kelimeleri ‘’n-f-k’’ kökünden gelmektedir. Nifak, iki yüzlülük demektir. Münafık, iki yüzlü kişi manasına gelir. İnfak ise, kişinin elde ettiği mal-servetin ihtiyaçtan artanını dağıtma manasındadır. Dolayısı ile, münafık demek, malını dağıtmayan demektir. Bu din dilinde bu şekilde ilişkilendirilmek durumundadır. Çünkü, aynı kökten gelen iki ayrı ifadenin arasındaki büyük ilişki asla göz ardı edilemez.
Eren Erdem
Ayette geçen “salli” kalıbı, salat kelimesinin bir veznidir. Bu kalıp, şu ayetteki kalıp ile hemen hemen aynı manaya gelir. “Allah ve melekleri o resule salli ederler.” Eğer buradaki salli kelimesini “namaz” diye çevirirsek, Allah ve melekleri peygambere namaz kılmış olur. Ki bu saçma ve hatalı bir yakıştırma olacaktır.
Dolayısı ile buradaki salli, “destekleme” anlamıyla çevrilir. Allah ve melekleri peygamberi desteklerler...
O halde Kevser suresinde ki salli kelimesi de “desteklemektir.”
Ve gelelim venhar kelimesine. Venhar, nahr kökünden türemiş bir kelime olup, boğazına bıçak dayanmış devenin göğsünü ileri attırması manasına gelir. Yani “bir işi göğüslemektir.” Ama vatandaş kalkmış, bıçağı dayama kısmını almış ve olmuş sana hayvan gırtlaklamak...
Allah’a yaklaşma
Bu haliyle Kevser suresinin doğru çevirisi;
“Rabbini destekle/devrimcilik yap ve güçlükleri göğüsle” biçiminde olmalıdır...
Maide suresi 27. ayet konuyu ayrıca zenginleştirmekte dir.
Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini de gerçek olarak oku. Hani, ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. “Seni mutlaka öldüreceğim.” dedi. Öteki: “Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.” dedi.
Habil ile Kabil olarak bilinen bu iki kişi arasındaki dialog, görüldüğü gibidir. Bilindiği üzre, ‘’hayvan kesme geleneği, İbrahim Resul ile ilişkilendirilmektedir’’. Yani, Kuran’ın kurban getirdiler ifadesi, İbrahim Resul öncesinde olmuş bir olay ile ilişkilendirildiğinde, hayvan kestikleri manasına gelmez! Bu, Allah’a yakınlaşma adına bir fiil,eylem ürettikleri manasına gelir...
Yukarıdaki ayette gördüğümüz gibi, bu iki kişiden biri, doğru bir eylem üretmiş, yani Allah’a yaklaşmıştır. Diğeri ise, yaklaşamamıştır. Yine yaklaşamama nedeni ayetin devamında belirtilir ; ‘’Seni muhakkak öldüreceğim’’. Bu, kibrin ve egonun dışavurumudur. Kibir ve ego, toplumsal paylaşımı engelleyen, tarihsel süreçte Kuran’ın temel düşmanı olan şirk dininin, yani mal ve servet yığmak sureti ile bireyci tutum sergileme dininin temel kıstasıdır. Kuran, bütün olarak infak ayetlerinde, mal ve servet yığıcıların dinini ‘’şirk’’ dini olarak tanımlarken, bu genel izahat çerçevesinde, yukarıdaki söylem; bu dine mensubiyet manası taşımaktadır.
Münafık: Malını dağıtmayan
Bildiğiniz gibi, infak ve münafık kelimeleri ‘’n-f-k’’ kökünden gelmektedir. Nifak, iki yüzlülük demektir. Münafık, iki yüzlü kişi manasına gelir. İnfak ise, kişinin elde ettiği mal-servetin ihtiyaçtan artanını dağıtma manasındadır. Dolayısı ile, münafık demek, malını dağıtmayan demektir. Bu din dilinde bu şekilde ilişkilendirilmek durumundadır. Çünkü, aynı kökten gelen iki ayrı ifadenin arasındaki büyük ilişki asla göz ardı edilemez.
Eren Erdem