Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’ dün Çankaya Köşkü’nde, “TSK’yı siyasallaştırmam... Ahmet, Mehmet istedi diye istifa etmem” açıklamalarını yaparken, Balyoz davasının en genç hükümlüsü Jandarma Binbaşı Özgür Ecevit Taşçı’nın mektubu geldi.
Mektubun tarihi 28 Ekim. Yani Özel’in dün geceki açıklamalarından habersiz, Bayramdan sonra yayınladığı bildiriye madde madde cevap vermiş Özgür Ecevit Taşçı.
Özel’e, Neden mahkemeye gelip, tanıklık yapmadığını açıklaması çağrısında bulunan Taşçı, “Umut ediyorum siz de bir gün dijital terörün kurbanı olur, yaşadıklarımızı misliyle yaşarsınız” diyor.
İşte Özel’e göre, “marjinal veya Ahmet, Mehmet” olan Özgür Ecevit Taşçı’nın, bizzat Özel’e hitaben yazdığı o mektup:

Orgeneral Necdet ÖZEL
Genelkurmay Başkanı
22 Ekim 2013 tarihinde Anadolu Ajansına yapmış bulunduğunuz yazılı açıklamanızda yer alan hususlarla ilgili olarak,kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi zorunluluğu doğmuştur.
TSK’lerinin örf ve adetlerine aykırı olarak sizinle basın aracılığıyla kalem kavgasına girmek zorunda kalmam üzücü olmakla birlikte gelinen noktada askeri vesayetin sona ermesi, ülkemizin her açıdan normalleşmesi, her yönüyle tecrübe ettiğimiz ileri demokrasiye paralel olarak TSK’lerinin köklü geleneklerininde değişim ve dönüşüme uğraması çerçevesinde bu aykırı davranışımı mazur göreceğinizi değerlendiriyorum. Haksız ve hukuksuz yollarla, yaşam hakkı ve özgürlüğü etik dışı yöntemlerle elinden alınmış birisi olarak, sesimi vicdan muhasebesi yapmaya davet ettiğiniz kamuoyuna duyurmakla kendimi görevli addediyorum. Her ne kadar içinde bulunduğumuz bu durum bazı çevreleri zevk sarhoşu yapsa da olayların bu şekilde gelişmesinin müsebbibi ben değilim.
Ben ve yargılanan diğer personel 16, 18, 20 gün ceza almadık. TSK mensubiyetini kaybettiğim için zerre kadar da üzüntüm yoktur. Ancak özgürlüğümüzün haksız ve hukuksuz olarak 16, 18, 20 yıl kısıtlanmasını tarihte yaşanmış; ders alınması ve unutulması gereken bir olay olarak değerlendirmeniz başlı başına tarihe mal olacak bir açıklamadır.
BİZİM ADIMIZA HİSSETMENİZE GEREK YOK
Açıklamanızda tutuklu TSK personeli ve ailelerinin üzüntüsünü ve acısını ailenizle birlikte yüreğinizde hissettiğinizi belirtmektesiniz. Tutuklu personel ve aileleri mahkeme kararı sonrası üzüntü ve kendilerine yönelik acı içerisinde değil aksine onurlu, gururlu ve dimdik ayaktadır. Bu nedenle bizlerin içinde bulunmadığı duyguları bizim adımıza hissetmenize gerek yoktur. Mevcut durumda hissedilmesi gereken acıma duyguları beraberinde ağıt yakılması gerekenler bizler değil bağımsızlığına ve tarafsızlığına inanmak istediğiniz hukuktur.
Bizleri TSK içine nifak sokmakla ve huzuru bozmakla itham etmeniz, hâlihazırda TSK’nin nifaktan bağışık olduğunu düşündüğünüze işarettir. Oysa benim ve diğer tutukluların içine sürüklendiği durum TSK içerisinde yuvalanmış nifak odaklarının eseridir. Halen emir komuta ettiğiniz TSK içerisinde, kurguladıkları komplonun başarısı ile muhtemel zafer sarhoşluğu yaşayan bu yasadışı oluşumu nifakçı olarak nitelemek bile masum insanları yaşam tarzı, dünya görüşü, dini pratikleri ve mezhepsel aidiyetleri temelinde ayrımcılığa tabi tutarak işledikleri “insanlık suçu” yanında basit kalır. TSK içerisine kimlerin nifak soktuğu Hasdal’da, Mamak’ta değil, hâlihazırda emir komuta ettiğiniz TSK içerisinde aranmalıdır.
Mahkeme sürecinde personelin savunmalarına yardımcı olacak bilgi ve belgelerin kendilerine ve/veya avukatlarına zamanında ulaştırıldığına yönelik beyanınız gerçekleri yansıtmamaktadır. Yargılanan personelin mahkeme kararına etki edecek bilgi ve belge talepleri yerine getirilmemiştir. Daha da vahim olan diğer bir husus, Genelkurmay Başkanlığı, ilgili Kuvvet Komutanlıkları ve hatta Milli Savunma Bakanlığı tarafından gönderilen bilgi ve belgelere mahkeme tarafından itibar dahi edilmemesidir.
JANDARMA MAHKUM KARACILAR BERAAT
Ekim 2012 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığına yazılı olarak yaptığım başvuruda; (1) Başta İstanbul İl Jandarma Komutanlığı olmak üzere Jandarma Genel Komutanlığı ve bağlısı birliklere ve özellikle de istihbarat birimlerine ait binlerce dijital Word belgesinin Gölcük Donanma Komutanlığında ne aradığı, (2) Personele suç isnadı yapılan, kaynağı belirlenemeyen ve bilirkişi raporlarıyla manipüle edildiği anlaşılan dijital verilerle bir arada bulunan ve İstanbul İl J. K.lığı ile J.Gn.K.lığı Karargahına ait olduğu resmi kullanıcı adlarından anlaşılan verilerin birlik dışına kimler tarafından, nasıl ve ne maksatla çıkarıldığının araştırılması, (3) Personele suç isnat edilen manipüle edilmiş dijital verilerin asıllarının bulunabileceği İstanbul İl J.K.lığı İstihbarat Şube Müdürlüğüne ait bilgisayar harddisklerinin 2009 yılı içerisinde yani dava başlamadan hemen önce neden değiştirildiği; harddisk değişimin hangi emir ve ödenek kapsamında yapıldığı, kullanım dışı kalan hard disklerinakıbeti ve imha tutanaklarının nerede olduğu, (5) İstanbul İl Jandarma Komutanlığınca 2000-2009 yılları arasında İstihbarat Şube Müdürlüğüne bağlı ASAF (Aşırı Sağ Faaliyetler) Kısım Amirliği tarafından yapılan Planlı İstihbarat Faaliyetlerinin kod isimlerinin ve içeriklerinin neler olduğu; bu kapsamda İstanbul’da bulunan bazı Camilerle ilgili çalışma yapılıp yapılmadığına yönelik yargılandığım dava açısından kritik öneme haiz bilgi ve belge talebim Jandarma Genel Komutanlığınca yerine getirilmemiş, aksine isimlerimizi manipüle ettikleri dijital verilerin altına açanlar korunmuş, her fırsatta dile getirdiğimiz komplo yapılanmasının suç teşkil eden faaliyetleri ve suç delilleri gizlenmiştir. Yargılanan ve hakkında cezai işlem uygulanan sanıkların hiçbirisi bu dijital verilerin dışarıya çıkarıldığı birimlerde görev yapmamıştır.
Şahsımı yakından ilgilendirdiği için hakkınızda dile getirdiğimiz eleştirilerin mesnetsiz olduğuna yönelik düşünceniz dayanaktan yoksundur. 2003 yılında İstanbul’da Harp Akademileri Komutanlığına bağlı Kara Harp Akademisi Komutanı olarak görev yaptığınız süre zarfında, emir komutanız altında bulunan ve her hafta icra edilen Akademik Kurulda gelişimlerini yakından takip ettiğiniz, doğrudan sorumluluğunuz ve gözetiminiz altında bulunan Kara Kuvvetleri ve Jandarma mensubu kurmay subay adayı öğrenci subaylardan Jandarma sınıfından olanlar cami keşfi yaptıkları iddiasıyla mahkûm edilmiş, Kara Kuvvetleri mensubu olanlar ise sözde darbe kapsamında görev aldıkları ancak ittifaktan çekildikleri gerekçesiyle beraat ettirilmişlerdir. Kara Harp Akademisinde eğitim almayan, kurmay subay olmayan şahsımın adının sorumluluğunuzda bulunan öğrenci subaylarla birlikte sözde camii keşif ekipleri arasında yer alması nedeniyle yönelttiğim“(1) Eğer öğrencilerinizin gözetiminiz altında öğrenim görmek yerine camii keşfettikleri ve darbe hazırlığı yaptıkları mahkeme kararıyla doğru kabul ediliyorsa bu örtülü olarak sizin de astlarınızı gözetim görevini ihmal ettiğiniz, suç işlenmesine engel olmadığınız, yasal işlem yapmadığınız(2) İddia gerçek dışı ise üzerimize atılı iftiranın doğrudan muhatabı olduğunuz, (3) Öğrencileriniz, komşu birliğiniz olan Deniz ve Hava Harp Akademileri öğrencileri ve amiriniz olan Harp Akademileri Komutanı darbe hazırlığı gibi vahim bir uğraş içerisindeyken hiçbir şeyden haberinizin olmaması gibi bir durum da hâlihazırdabulunduğunuz makamın temsiline yönelik sorunları beraberinde getirir ki her üç ihtimal de istifa etmeniz için yeterli bir gerekçedir” şeklindeki düşüncelerin, tarafınızdan yıkıcı ve mesnetsiz eleştiri, tahrik ve saldırı olarak değerlendirilmesi karşısında konunun takdirini milletimizin vicdanına havale ediyorum.
BİZ DÜŞMAN ORDUSU MUYUZ
Eğer mahkeme kararının gerçekleri yansıtmadığını fakat bu konuda bir açıklama yapmanızın yargılamayı etkileyeceğini düşünmüş iseniz bazı avukatlarca yargılama safhasında gündeme getirilmesine ve tarafınıza yapılan çağrıya rağmen neden mahkemeye gelerek tanıklık yapmadığınızın da açıklığa kavuşturulması gerekir (Bu konuda yapılan talepleri yerel mahkeme ve Yargıtay dikkate almamıştır).
Beni ve diğer sanıkları yargılayan yerel mahkeme ve Yargıtay ayrı bir kültürel alan olarak askerlik mesleğinin kendine özgü koşullarına ve iç mantığına yönelik bakış açısı geliştirmekten yoksundur. Binlerce mantıksızlığa rağmen önüne sözde delil olarak sunulan dijital verileri bilimsel tespitlerin aksine gerçek kabul etmektedir. İster yasal ister gayri-meşru yapılanma olsun; herkesin gıpta ile izlediği iddia edilen TSK içerisinde bir Ordu Komutanlığının kendisine doğrudan bağlı birlikler dahi işin içinde olmadan, Deniz, Hava ve Jandarma mensubu olup emrinde birlik dahi olmayan ve çoğunluğu suç isnat edilen tarihte öğrenci konumunda bulunan subaylarla darbe yapabileceğine inanıyor musunuz? Kara Kuvvetleri mensupları sizin arkadaşınız ise biz düşman ordusu subayları mıyız?
Bir kamu görevlisi mesai arkadaşlarını yapılan her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı korumakla görevlidir. Bir kamu görevlisine yönelik ithamlar karşısında, geniş anlamda yorumlandığında yine bir kamu görevlisi olan bir Sayın Bakan’ın “Diktiğimiz fidanı söktürmeyiz” beyanı karşısında sizden maiyetiniz olan şahsım hakkında “Özgür’ün özgürlüğünü kısıtlatmam” açıklamasını beklerdim. Eğer böyle bir açıklama yapma yetkiniz yok ise T.C. Devletinde açık olarak haksızlığa uğradığı bilimsel olarak aşikâr olan yurttaşların hakkını savunacak yetkili şahıs ve kurumlar kimlerdir?Haksız ithamlar karşısında Sayın MİT Müsteşarı ile bizim aramızdaki fark nedir? Aynı emniyet müdürü (İstanbul Emniyeti TEM Şube Md.) tarafından yürütülen iki ayrı soruşturmada; Sayın MİT müsteşarı yasa ile korunurken ve soruşturmayı yürüten emniyet müdürü görevden alınırken, soruşturmanın başlangıcında yazdığı tespit tutanakları Yargıtay Gerekçeli Kararına kadar ulaşabilen aynı müdürün yürüttüğü soruşturmada bizler neden kurban edildik?
Bir siyasi partiye atfedilen slogana açıklamanızda yer vermenizin psikanaliz kuramındaki karşılığı; bilinçaltında bastırılan duyguların ani ve kontrolsüz tepkilerde açığa çıkması olarak yorumlanabilir. 9 Ekim 2013 tarihinde açıklanan kararla Türkiye’de atalarımızdan miras aldığımız devlet oluşumunun temeli toplumsal sözleşme ve hukukun üstünlüğü, tarafınızca beyan edilen “huzurlu, müreffeh, her yönüyle gelişmiş Türkiye”, “Birlik beraberlik, iç huzur, vatan ve millet” kavram ve algılamaları artık yok hükmündedir. Geleceğime ilişkin plan ve projeleri hayata geçirme iradem esaret altına alındığından size ve TSK’nin diğer mensuplarına ailenizle birlikte, mutlu ve huzurlu bir gelecek dileklerimi arz ederim. Umut ediyorum siz de bir gün dijital terörün kurbanı olur, yaşadıklarımızı misliyle yaşarsınız…
Özgür Ecevit TAŞCI /Hasdal
Daha yeni Daha eski