VALİ İLE BAŞBAKAN OLAYDAN SONRA BUNLARI MI KONUŞTU?
Acaba bu Vali ne demiş olabilir?
Öyle ya, kendisine “Gavat” dediği anımsatıldığında, “Ne, ben mi?” diye bir şaşkınlık geçirmiş. Sonra da uzun uzun düşünüp taşındıktan sonra durumu kurtarmanın bir yolunu bulduğuna inanarak;
“Buldum, buldum!” demiş. “Ben KAVAS” demiş olabilirim…
O valinin çevresindekiler kim bilir ne çok çalışma yapmışlardır Sayın Vali’lerini ‘gavattan kurtarmak” için.
“Sayın Valim, siz en iyisi ben ‘avat’ dedim, deyiverin!” demiştir birisi.
Vali her yardımı almaya hazır, sormuştur;
“Tamam da, ‘avat’ ne demek?”
“Böğürtlen, Sayın Valim!”
“Olmaz Murteza, koskoca adama ben neden böğürtlen demiş olayım ki?”
Bir başkası,
“Ben buldum galiba Sayın Valim. ‘Havat’ deyin siz. Osmanlıca’da ses anlamına geliyormuş.”
Vali bunun olabileceğini düşünüyormuş ki, polis şefi yaklaşmış yanına, kendinden emin;
“Valim,” demiş. “En doğrusu benim bulduğum galiba. Çıkın basının önüne, ‘Gava’ dediğinizi söyleyin. Azgın anlamına geliyor. Tam da adamın yaptığına uygun!”
“Yok yok,” demiş Özel Kalem Müdürü, “En iyisi siz ‘Kavat’ dediğinizi söyleyin. Kavatlar eski İran imparatorlarından birinin soyu”
****
Vali kendine önerilen sözcükleri ağzında gevelemeye başlamış…
“Avat, Havat, Kavat, Gava…”
Bir yandan da, “Yahu ne halt ettik yine! Ağzımdan kaçıverdi işte,” diye söyleniyormuş.
Tam o sırada Başbakan telefonla aramış. Vali Bey hemen ayağa kalkıp, velinimetine olan tüm saygısını sesine yansıtarak,
“Emredin sayın Başbakanım,” demiş.
“Bak Hüseyin,” demiş Başbakan. “Söylediklerine dikkat etmiyorsun. Elbette o sözü hak edenler çok, ama yine de öyle uluorta yerde ‘gavat’ dememelisin. Keşke p.zevenk deseydin, millet daha az etkilenirdi.
“Bir dahaki sefere p.zevenk derim Sayın Başbakanım!”
“Hemen değil, bir iki ay geçsin öyle. Nasılsa bu adamlar bize gün göstermeyecekler. Sonraki protestolardan birinde kullanırsın p.zevengi. Hem sonra ben sana bu tür sözcüklerin bir listesini göndereyim, oradan kullanırsın. Öyle kendi kafana göre üretme!”
Valinin korkusu gitmiş, yerine tatlı bir heyecan gelmişti,
“Şimdi seni bu gavattan kurtaracak bir formül buldum. Bulduğum formül hem benim Kürt açılımıma uygun olacak ve hem de seni kurtaracak.”
“Emredin Başbakanım!”
“Hemen, Kürtçe GAVA Tu Çu şarkısını ezberleyecek ve basının önüne çıkarak bu şarkıyı söyleyeceksin!”
Vali, kendisine söyleneni tam anlamamıştı. Başbakan şarkının adını bir kez daha yineleyerek;
“Sen Tu’nun T’sini GAVA’ya yakın okursan olur sana GAVAT”
Vali hayatının en mutlu anını yaşıyordu.
Hem kendini ‘gavat’tan kurtaracak ve hem de sevgili Başbakanının Kürt açılımına destek olacaktı.
“Ellerinden öper, her tarafını yağlarım Sayın Başbakanım. Yine kurtardın beni!”
Başbakan duygulanmıştı.
“Asıl sen beni kurtarmıştın, Hüseyin! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hakkımda açılan soruşturmadan senin sayende yırttığımı unutur muyum hiç!”
“Utandırıyorsunuz beni Başbakanım. Beni önce vali yaptınız. Sonra adım adım Adana valiliğine kadar yükselttiniz. Üstelik yaptığım bütün yanlışları örttünüz. Ben sizin ve AKP’nin kulu olmayayım da ne olayım?”
Başbakan kendini toplamıştı.
“Bırak bunları şimdi. Git, Gava Tu Çu şarkısını söyleyerek GAVAT olayından kurtulmaya çalış. Ben İbrahim Tatlıses’le Şiwan Perver’i alıp Diyarbakır’a gidiyorum. Orada onlara ‘açılım düeti’ yaptıracağım. Sen de gavat’tan kurtulmak için düet yapacak birini bul ve Adana’nın meydanına çıkıp ‘GAVA T…’ı söyle onunla”
“Emredersiniz Başbakanım! Kulunuz her emrinize hazırdır!”
Oysa biraz daha düşünseydi, açılım’a uygun bir açıklama yapabilirdi Vali bey. Kürtçe bir şarkının adı olan GAVA TU ÇU dediğini anlatmaya çalışırdı.
Ne de olsa bunun içinde GAVAT harfleri var…
Hem kendini kurtarır ve hem de Tayyip Erdoğan’a “Yaşşa be, benim kurtarıcı Valim. Yine bana destek oldun!” dedirtirdi.
Prof. Dr. Suat Çağlayan
Odatv.com
Acaba bu Vali ne demiş olabilir?
Öyle ya, kendisine “Gavat” dediği anımsatıldığında, “Ne, ben mi?” diye bir şaşkınlık geçirmiş. Sonra da uzun uzun düşünüp taşındıktan sonra durumu kurtarmanın bir yolunu bulduğuna inanarak;
“Buldum, buldum!” demiş. “Ben KAVAS” demiş olabilirim…
O valinin çevresindekiler kim bilir ne çok çalışma yapmışlardır Sayın Vali’lerini ‘gavattan kurtarmak” için.
“Sayın Valim, siz en iyisi ben ‘avat’ dedim, deyiverin!” demiştir birisi.
Vali her yardımı almaya hazır, sormuştur;
“Tamam da, ‘avat’ ne demek?”
“Böğürtlen, Sayın Valim!”
“Olmaz Murteza, koskoca adama ben neden böğürtlen demiş olayım ki?”
Bir başkası,
“Ben buldum galiba Sayın Valim. ‘Havat’ deyin siz. Osmanlıca’da ses anlamına geliyormuş.”
Vali bunun olabileceğini düşünüyormuş ki, polis şefi yaklaşmış yanına, kendinden emin;
“Valim,” demiş. “En doğrusu benim bulduğum galiba. Çıkın basının önüne, ‘Gava’ dediğinizi söyleyin. Azgın anlamına geliyor. Tam da adamın yaptığına uygun!”
“Yok yok,” demiş Özel Kalem Müdürü, “En iyisi siz ‘Kavat’ dediğinizi söyleyin. Kavatlar eski İran imparatorlarından birinin soyu”
****
Vali kendine önerilen sözcükleri ağzında gevelemeye başlamış…
“Avat, Havat, Kavat, Gava…”
Bir yandan da, “Yahu ne halt ettik yine! Ağzımdan kaçıverdi işte,” diye söyleniyormuş.
Tam o sırada Başbakan telefonla aramış. Vali Bey hemen ayağa kalkıp, velinimetine olan tüm saygısını sesine yansıtarak,
“Emredin sayın Başbakanım,” demiş.
“Bak Hüseyin,” demiş Başbakan. “Söylediklerine dikkat etmiyorsun. Elbette o sözü hak edenler çok, ama yine de öyle uluorta yerde ‘gavat’ dememelisin. Keşke p.zevenk deseydin, millet daha az etkilenirdi.
“Bir dahaki sefere p.zevenk derim Sayın Başbakanım!”
“Hemen değil, bir iki ay geçsin öyle. Nasılsa bu adamlar bize gün göstermeyecekler. Sonraki protestolardan birinde kullanırsın p.zevengi. Hem sonra ben sana bu tür sözcüklerin bir listesini göndereyim, oradan kullanırsın. Öyle kendi kafana göre üretme!”
Valinin korkusu gitmiş, yerine tatlı bir heyecan gelmişti,
“Şimdi seni bu gavattan kurtaracak bir formül buldum. Bulduğum formül hem benim Kürt açılımıma uygun olacak ve hem de seni kurtaracak.”
“Emredin Başbakanım!”
“Hemen, Kürtçe GAVA Tu Çu şarkısını ezberleyecek ve basının önüne çıkarak bu şarkıyı söyleyeceksin!”
Vali, kendisine söyleneni tam anlamamıştı. Başbakan şarkının adını bir kez daha yineleyerek;
“Sen Tu’nun T’sini GAVA’ya yakın okursan olur sana GAVAT”
Vali hayatının en mutlu anını yaşıyordu.
Hem kendini ‘gavat’tan kurtaracak ve hem de sevgili Başbakanının Kürt açılımına destek olacaktı.
“Ellerinden öper, her tarafını yağlarım Sayın Başbakanım. Yine kurtardın beni!”
Başbakan duygulanmıştı.
“Asıl sen beni kurtarmıştın, Hüseyin! İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hakkımda açılan soruşturmadan senin sayende yırttığımı unutur muyum hiç!”
“Utandırıyorsunuz beni Başbakanım. Beni önce vali yaptınız. Sonra adım adım Adana valiliğine kadar yükselttiniz. Üstelik yaptığım bütün yanlışları örttünüz. Ben sizin ve AKP’nin kulu olmayayım da ne olayım?”
Başbakan kendini toplamıştı.
“Bırak bunları şimdi. Git, Gava Tu Çu şarkısını söyleyerek GAVAT olayından kurtulmaya çalış. Ben İbrahim Tatlıses’le Şiwan Perver’i alıp Diyarbakır’a gidiyorum. Orada onlara ‘açılım düeti’ yaptıracağım. Sen de gavat’tan kurtulmak için düet yapacak birini bul ve Adana’nın meydanına çıkıp ‘GAVA T…’ı söyle onunla”
“Emredersiniz Başbakanım! Kulunuz her emrinize hazırdır!”
Oysa biraz daha düşünseydi, açılım’a uygun bir açıklama yapabilirdi Vali bey. Kürtçe bir şarkının adı olan GAVA TU ÇU dediğini anlatmaya çalışırdı.
Ne de olsa bunun içinde GAVAT harfleri var…
Hem kendini kurtarır ve hem de Tayyip Erdoğan’a “Yaşşa be, benim kurtarıcı Valim. Yine bana destek oldun!” dedirtirdi.
Prof. Dr. Suat Çağlayan
Odatv.com