Başbakan, sen n’aptın? Sen sadece özel yaşamı ihlal etmekle, öğrencileri ahlâkı ve aklı olmayan ‘mahluklar’ ilan etmekle, ebeveynlere hakaret etmekle kalmadın; üniversitelilerin sokakta kalmasına yol açacak  adımı attın. Üstüne, bir milyon ailenin bütçesini yaktın. Anayasa’yı da ihlal eden bu açıklamaların, bu baskı ve nefretin ardından, kadınlı-erkekli olsun olmasın, öğrenciler nasıl kiralık ev bulacak? Kiralar kaça yükselecek? Devlet yurtlarının kapasitesi belli, bu açıklamalarından sonra zaten cep yakan özel yurt fiyatları kaça fırlayacak?
Biliyor musun? Türkiye’de örgün öğrenimde okuyan 2,1 milyon üniversiteli var. Yurt kapasitesi ise 300 bini YURTKUR, kalanı üniversite ve özel yurt olmak üzere 588 bin yatak. Yurtta kalamayan, büyük bölümü okumak üzere memleketinden kalkıp gelmiş 1.5 milyon öğrenci bulunuyor. Her beş öğrenciden birinin ailesiyle kaldığı düşünülse bile, barınma sorununu ev/oda/apart kiralayarak çözen 1 milyon üniversite öğrencisi var. Muhtemelen zam kokusunu almış olan özel yurtlarda 223 bin, üniversite yurtlarında 63 bin öğrenci kalıyor.
Tabloya il il bak. Tartışmayı başlattığın Denizli’de örgün öğrenimde öğrenci sayısı 44 bin, yurt kapasitesi 10 bin. Eskişehir’de 60 bin üniversiteli örgün öğrenimde okuyor, devlet yurdu kapasitesi 7 bin. İstanbul’da yaklaşık 400 bin öğrenci var, yurt kapasitesi 25 bin.
• • •
Biliyor musun? Türkiye yoksul bir ülke. Aile Bakanlığı verilerine göre her 100 aileden 72’sinin aylık geliri 1200 liranın altında. İnsanlar çocuklarını üniversiteye maddi güçlükler içerisinde yolluyor. 1 milyon üniversite öğrencisinin ailesi, çocuklarına her ay kira parası gönderiyor. Biliyor musun, Türkiye, genel gelir seviyesine oranla kiraların da yüksek olduğu bir ülke. Yani kirada yaşamak zor. Öğrenciysen daha da zor. Öğrencilik yaşayanlar bilir, çoğu üniversiteli için evden yollanan para ayın ilk 10 gününü belki çıkarır düzeydedir, kalan günler gelsin makarna, gitsin tabanvay. Ayın sonuna doğru kendini kadınlı-erkekli peynir-ekmekli akşam yemeği sofrasında bulursun.
• • •
Biliyor musun? Öğrenciler bu ülkede mahalle baskısı yaşıyor. Sen bu sözleri söylemeden önce de öğrenciler, ev bulmakta zorlanıyorlardı. Apartmanlarına girerken, komşularının manidar bakışlarından kaçıyorlardı, ‘o evde ne olduğu’ sorusunun her daim mahalle gündeminde olduğunu biliyorlardı. Bu, zaten özel yaşamın ihlaliydi, özgürlüklerin baskı altına alınmasıydı. Hükümet olarak görevin 1 milyon yurttaşının yaşadığı baskıyı azaltmakken sen, o baskıyı daha da derinleştirdin. Yetinmedin, komşuları muhbirliğe, güvenlik birimlerini ahlâk zabıtalığına yönlendirdin. Darbe anayasasında dahi tanımlı hakları ihlal ettin. 18 yaşını geçmiş bireyin kiminle ev tuttuğuna, arkadaş seçimine, ev yaşantısına, sevgilisine, cinselliğine karıştın. Yasaların, ebeveynlere dahi tanımadığı ‘kontrolü’ kendine hak gördün. Ahlak zabıtalığına soyunup, öğrencilerin ailelerine hakaret ettin.
• • •
Ulaştırma Bakanın diyor ki “Boğaziçi üniversitesi’nde kızlı-erkekli bahçede oturuyorlardı. Burada yoldan çıkarım dedim.” Sen diyorsun ki “Bankta kızlı-erkekli yanyana oturulması bana ters.” Bunlar ne fena düşünceler. Bir kadınla karşı karşıya geldiğinde, onu salt cinsiyetiyle gören insan ne fena! Bunlar öyle söylediğin gibi ‘muhafazakâr’ düşünceler falan da değiller; bunlar gerici düşünceler.
• • •
Bu ülkede peşine düşülmesi gereken ‘utanç kaynağı’, ev tutup üniversite okuyan öğrenciler değil; evini kiralayacağı kişilere kimliğini, mezhebini, medeni durumunu soran ev sahipleri... Nikahlı eşinin üstüne ikinci, üçüncü, dördüncü kumayı getiren erkekler... Çocuk gelinler, çok üstünde durduğun ‘namus’ için cinayet işleyenler, zorla bekaret testi yapılan genç kızlar... Hamile kadının ailesini arayıp, “Tebrikler, torununuz olacak” diyenler... Evlenmeden birlikte yaşamayı tercih edenleri -üstüne alınma ama- gayrımeşru ilan edenler. GÜLŞAH KARADAĞ-BİRGÜN
Daha yeni Daha eski