Bilim insanlarının bilimsel etkilerini ölçmek için yeni önerilen bir ölçeğe göre, Karl Marx bilim dünyasında açık ara önde geliyor.
(bilimsoL)
Bilimsel çalışmanın ve bilim insanın sürdürdüğü faaliyetin nesnel olarak değerlendirmesi bilim alanında yapılan çalışmalarda önemli bir yer tutuyor.
Bilimsel çalışmaların İkinci Savaş’tan bu yana ayrılmaz bir parçası haline gelen bilimsel değerlendirme ölçeklerine bir yenisi eklendi.
Kaç yayın bastığınız, bunları nerede, kimlerle bastığınız gibi nicel ölçekler yardımıyla bilim insanlarının, çalıştıkları kurumların ve giderek ülkelerin sıralamaları yapılıyor. “İlk beş yüzde şu kadar üniversitemiz” var gibi haberlere konu olan sıralamalar, bu tip değerlendirmelerin sonucunda ortaya çıkıyor. Değerlendirme ölçütlerini geliştirme ve daha nesnel bir sonuca ulaşma bilim camiasının sürekli bir tartışma konusu.
Nicel değerlendirmenin sınırları, özellikle yayın yapmanın teknik olanaklarının artması, yayın sayılarının patlama denebilecek kadar çoğalması gibi nedenlerle sürekli bir eleştiri konusu oluyordu. Bu eleştiriyi ortadan kaldırmak üzere 2005 yılında geliştirilen h-indeksi, bilimsel faaliyetin aynı zamanda nitelik olarak değerlendirmesi iddiasındaydı. Mesela bir bilim akademisini değerlendirirken h‒indeksi ortalamasına veya en yüksek h‒indeksine sahip bilim insanların sayısı önemli bir kıstas olmaya devam ediyor.
Ama mesele sadece bilim insanlarının veya yaptıkları çalışmaların sıralanması değil. Aynı zamanda bilim insanlarının yeni bir kadroya atanması, yükseltilmesi veya bilim alanında kullandırılan bütçeler de bu sıralama veya puanlardan hareket ederek tespit edilebiliyor. Dolayısıyla bilim insanlarının faaliyetlerini nesnel olarak ölçmek yaşamsal bir yere oturuyor.
Fakat h-indeksiyle elde edilen sonuçlar disiplinler arasında uçuruma neden oluyordu (Kutu). 5 Kasım’da önerilen yeni indeksin (hs) iddiası farklı bilim alanlarındaki insanların da birbiriyle kıyaslanabileceği bir ölçek öneriyor olması.
h‒indeksiyle elde edilen puanlar bilimsel çalışmanın niteliğini ölçmek açısından önemli bir işlev görse de yayın sayılarından ve bunlara yapılan atıflardan hareket ettiği için farklı bilim disiplinleri arasında uçurumlar oluşmasına neden oluyor. Mesela matematik alanında yayın sayısıyla biyoloji alanındaki yayın sayıları açısında bütün dünyada bir uçurum var. Grafikte farklı disiplinler için h‒indeksi ve yeni önerilen hs–indeksinin sonuçları görülüyor.
Karl Marx'ın hs indeksi
Yeni önerilen hs ölçeğinin verdiği sonuçlar akademide yerleşik yargıları sarsıcı nitelikte. Fizikte Newton veya Einstein’ın değil de Edward Witten’in (sicim teorisinin önemli katkıcılarından ve matematik alanında Fields Medal sahibi) fizik disiplini ortalamasından 13 kat daha fazla puan almasının nasıl karşılanacağı merak konusu.
Yeni önerilen ölçeğe göre en etkin bilim insanı sıralasmında Marx'ın ardından Sigmund Freud geliyor.
Ölçeğin bir özelliği de birden fazla disiplini bir arada değerlendirebilmesi. Marx tarihçi kimliği ve çalışmalarıyla ortalama tarihçi puanından tam 22 kez daha büyük bir sayıya ulaşıyor. İktisat alanında yaptığı çalışmaların ölçüsü de ortalama iktisatçının 13 katı seviyesinde.
Marx üstelik bütün bilim alanlarındaki en etkin isimlerden de açık ara önde.
Yeni önerilen indeksin toplumsal açıdan anlamıysa sorgulanabilir nitelikte. Açıkçası Marx’ın görüşlerinin akademide bilimsel çalışma konusu olması, daha fazla atıf alması vb. bilimsel ritüeller açısından anlamlı olsa da, Marks’ın fikirleri akademi konusu olmadan da toplumla bulaşabilmişti. Fikirlerin toplum üzerindeki etkisini ölçen yeni bir ölçek ne zaman önerilir bilemiyoruz.
İlgili haber ve makale:
Richard Van Noorden, Nature, doi:10.1038/nature.2013.14108
Kaur, J., vd., F. J. Inform. (2013), doi.org/10.1016/j.joi.2013.09.002
hs ölçeği için: http://scholarometer.indiana.edu/explore.html
bilimsoL: http://bilimsol.org/
İlgili makale: http://bilimsol.org/bilimsol/bilim-siyaseti/karl-marx-in-hayaleti-yenide...
(bilimsoL)
Bilimsel çalışmanın ve bilim insanın sürdürdüğü faaliyetin nesnel olarak değerlendirmesi bilim alanında yapılan çalışmalarda önemli bir yer tutuyor.
Bilimsel çalışmaların İkinci Savaş’tan bu yana ayrılmaz bir parçası haline gelen bilimsel değerlendirme ölçeklerine bir yenisi eklendi.
Kaç yayın bastığınız, bunları nerede, kimlerle bastığınız gibi nicel ölçekler yardımıyla bilim insanlarının, çalıştıkları kurumların ve giderek ülkelerin sıralamaları yapılıyor. “İlk beş yüzde şu kadar üniversitemiz” var gibi haberlere konu olan sıralamalar, bu tip değerlendirmelerin sonucunda ortaya çıkıyor. Değerlendirme ölçütlerini geliştirme ve daha nesnel bir sonuca ulaşma bilim camiasının sürekli bir tartışma konusu.
Nicel değerlendirmenin sınırları, özellikle yayın yapmanın teknik olanaklarının artması, yayın sayılarının patlama denebilecek kadar çoğalması gibi nedenlerle sürekli bir eleştiri konusu oluyordu. Bu eleştiriyi ortadan kaldırmak üzere 2005 yılında geliştirilen h-indeksi, bilimsel faaliyetin aynı zamanda nitelik olarak değerlendirmesi iddiasındaydı. Mesela bir bilim akademisini değerlendirirken h‒indeksi ortalamasına veya en yüksek h‒indeksine sahip bilim insanların sayısı önemli bir kıstas olmaya devam ediyor.
Ama mesele sadece bilim insanlarının veya yaptıkları çalışmaların sıralanması değil. Aynı zamanda bilim insanlarının yeni bir kadroya atanması, yükseltilmesi veya bilim alanında kullandırılan bütçeler de bu sıralama veya puanlardan hareket ederek tespit edilebiliyor. Dolayısıyla bilim insanlarının faaliyetlerini nesnel olarak ölçmek yaşamsal bir yere oturuyor.
Fakat h-indeksiyle elde edilen sonuçlar disiplinler arasında uçuruma neden oluyordu (Kutu). 5 Kasım’da önerilen yeni indeksin (hs) iddiası farklı bilim alanlarındaki insanların da birbiriyle kıyaslanabileceği bir ölçek öneriyor olması.
h‒indeksiyle elde edilen puanlar bilimsel çalışmanın niteliğini ölçmek açısından önemli bir işlev görse de yayın sayılarından ve bunlara yapılan atıflardan hareket ettiği için farklı bilim disiplinleri arasında uçurumlar oluşmasına neden oluyor. Mesela matematik alanında yayın sayısıyla biyoloji alanındaki yayın sayıları açısında bütün dünyada bir uçurum var. Grafikte farklı disiplinler için h‒indeksi ve yeni önerilen hs–indeksinin sonuçları görülüyor.
Karl Marx'ın hs indeksi
Yeni önerilen hs ölçeğinin verdiği sonuçlar akademide yerleşik yargıları sarsıcı nitelikte. Fizikte Newton veya Einstein’ın değil de Edward Witten’in (sicim teorisinin önemli katkıcılarından ve matematik alanında Fields Medal sahibi) fizik disiplini ortalamasından 13 kat daha fazla puan almasının nasıl karşılanacağı merak konusu.
Yeni önerilen ölçeğe göre en etkin bilim insanı sıralasmında Marx'ın ardından Sigmund Freud geliyor.
Ölçeğin bir özelliği de birden fazla disiplini bir arada değerlendirebilmesi. Marx tarihçi kimliği ve çalışmalarıyla ortalama tarihçi puanından tam 22 kez daha büyük bir sayıya ulaşıyor. İktisat alanında yaptığı çalışmaların ölçüsü de ortalama iktisatçının 13 katı seviyesinde.
Marx üstelik bütün bilim alanlarındaki en etkin isimlerden de açık ara önde.
Yeni önerilen indeksin toplumsal açıdan anlamıysa sorgulanabilir nitelikte. Açıkçası Marx’ın görüşlerinin akademide bilimsel çalışma konusu olması, daha fazla atıf alması vb. bilimsel ritüeller açısından anlamlı olsa da, Marks’ın fikirleri akademi konusu olmadan da toplumla bulaşabilmişti. Fikirlerin toplum üzerindeki etkisini ölçen yeni bir ölçek ne zaman önerilir bilemiyoruz.
İlgili haber ve makale:
Richard Van Noorden, Nature, doi:10.1038/nature.2013.14108
Kaur, J., vd., F. J. Inform. (2013), doi.org/10.1016/j.joi.2013.09.002
hs ölçeği için: http://scholarometer.indiana.edu/explore.html
bilimsoL: http://bilimsol.org/
İlgili makale: http://bilimsol.org/bilimsol/bilim-siyaseti/karl-marx-in-hayaleti-yenide...