''Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak. İşte o zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları bırakacağım.''

Böyle demişti bir zamanlar.
Hani bazı şeyler vardır, gülmek istersin ama aklına o büyük ustadın aramızda olmayışı gelir...
Yeşilçam'dan çok örnekleri vardır bunun.
Tebessümünde bir üzüntü, bir acı vardır. Ahh rahmetli dersin derin bir nefes çekip...
Öyle kahkalar bıraktın bize Nejat abi...
Çok sevmiştik seni, 7'den 70'e...




Tiyatroyu bizlere sevdiren, ekranlara taşıyan nadir insanlardan biriydi. Oyunlarında kimi zaman millet vekili olur, ama ''Milletin Vekili'' olurdu sanki vatandaşın, fakirin sesi olurdu.
Hiç unutmam bir skeçini...

Milletvekili: Batıyor ülke batıyor
Nejat Uygur: Size ne batacak ulan vatandaşa batıyor.

Protestti ama bunu sanatıyla, özgünlüğüyle kendine has kişiliği ile harmanlayıp oyunlarında sergilediği zaman, halkın her kitlesini kahkalara boğar, sözleri kimseye dokunmazdı. Kimse ondan rahatsız olmazdı.

- Adınız ne?
- Niyazi
- Yahu anladık! Niyazi'nin ardından ne geliyor?
- Ne gelecek; Ev sahibi, bakkal, manav, kasap.

Tiyatroyu bize öğreten, sevdiren, neden sinemaya değil de tiyatroya gidelim sorusuna cevap olan biriyidi. Büyük usta diye bir çok kişiye denilebilir ama, herkes "Büyük Usta" olamaz. Seni çok seviyoruz...

Yazının o güzel ve anlamlı profil resmi için
https://www.facebook.com/nerebe ' ye çok teşeküürler.
Daha yeni Daha eski