Cemaat liderlerinin, Tarikat şeyhlerinin şaşaalı cenaze namazları hepimizin dikkatini çekmiştir. İran’ın dini lideri Humeyni’nin cenaze töreni unutulmayacak bir kalabalık ve ilginç görüntüler içeriyordu. Ülkemizdeki tarikat şeyhlerinin, cemaat liderlerinin törenleri de aynı şekilde görkemli.

Peki ya siz hiç müslümanların gözünde kainatın efendisi Muhammed Mustafa’nın cenazesinden bahsedildiğini duydunuz mu?

Tv’lerde gözyaşlarıyla menkıbeler anlatan, naatlar düzenler peygamberin cenazesinden hiç söz etmezler. Neden acaba?

Yoksa o cenazeyi kainatın efendisine yakıştırmıyorlar mı?
O döneme göre milyonlar diyemesek de yüzbinlerin katıldığı bir tören olmalıydı değil mi?
Doğumuna mucizeler üretilen peygamberin ölümü ve cenazesi konu edilmemeye çalışılır?
Nankörlük mü edilmiştir?
Öldü-bitti hesabı mı yapılmıştır?
Devletin başına, İslam’ın başına kimin geçeceği pazarlıkları, mücadelesi peşinde mi olunmuştur?

Peygamberlerinin cenazesine Ömer ve Ebubekir katılmamıştır

Muhammed hazretlerinin hicretin 11. yılında Rebiülevvel’in 12'sinde pazartesi günü, miladi takvime göre 8 Haziran 632 tarihinde akşam üzeri vefat ettiği rivayet edilir. Günlerce süren hastalığının ne olduğu kesin olarak bilinmez. Kimilerine göre hummadır, kimilerine göre sırtındaki urdur, kimilerine göre yüksek tansiyondur, kimileri ise yıllar öncesi ağzına atıp çıkardığı kuvvetli bir zehire sahip koyun etinin etkisidir. En çok humma üzerinde durulur. Uzun süredir hasta olmasına rağmen bu beklenen bir ölüm değildi müslümanlar arasında. Nitekim ölüm haberini duyan Ömer’in buna inanmayıp kılıcını çekerek “Kim Muhammed öldü derse başını vururum” diye haykırdığı söylenir. Ama haberin doğruluğu ortaya çıkınca sinirler gevşer, sakinleşilir. Bu sakinleşmede Ebubekir’in “Her kim Muhammed’e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Her kim Allah’a tapınıyorsa bilsin ki Allah ölümsüzdür ve ebedidir. Her nefis ölümün tadını tadacaktır. Muhammed de bir insan olarak ölmüştür. Bunu kabul edelim ve sakin olalım” anlamında yaptığı konuşmanın etkili olduğu rivayet edilir.

Muhammed, Ayşe’nin odasında ölmüştür ve defin hazırlıkları da orada yapılmaya başlar.

“İslamiyetle daha çok bütünleşmiş olanlardan bir bölümü (daha saf görünenler, Ali, Abbas, Evs, Usame gibileri) Peygamberin cenazesi ile meşgulken diğer bir bölümü (Ebu Bekir, Ömer, Sad b. Ubade, Ebu Ubeyde, Abdurrahman b. Avf, ibni Hişam gibileri) ise cesedi bırakıp Saide oğullarının çardağında (Sakiyfe) yeni halifenin kim olacağına ilişkin tartışma ve pazarlık içindeydiler”

Ünlü İslam tarihçisi Taberi böyle aktarıyor.

Evde cenaze hazırlıkları yapılırken, dışarıda bekleşen müslümanlara bir haber gelir. Ensar’ın ileri gelenleri Beni Saide gölgeliği denilen çardakta toplanmışlardır ve diğer müslümanları da oraya çağırmaktadır. Başta Ebubekir, Ömer ve Osman olmak üzere herkes toplantıya koşar. Sadece Ali, Abbas, evs ve Usame cenazeyi terketmez. Toplantının konusu, Muhammed öldüğüne göre yerine kimin geçeceğidir.

Üstüne toz kondurulmayan, övgülerle göklere çıkarılan Ömer ve Ebubekir’in cenaze töreninin bitmesine dahi sabredemeden taht hesabına girmeleri ne kadar düşündürücü.
Bunlar şimdi dünya hesabı mıydı yoksa ahiret hesabı mı?
Peygamber mi önemli halife olmak mı?
Bundan daha büyük bir vefasızlık olur mu?

Ebubekir’in cennetteki köşkünün hudutları yıllarca yüz melek kanadıyla uçulsa bile bitirilemezmiş..
Nihat Hatipoğlu anlatıyor ağlayarak tv’de.
Bu vefasızlığa bu armağan.

Nerden nasıl haber alıyorlar? Köşklerinin ölçüsünü bile biliyorlar…

Konu ile ilgili hadisler ise şöyle:

Resulü Ekrem (sav) Ali ibni Ebu Talib,Hz Abbas ve oğulları Fazl ve Kusem ve Peygamberimizin kölesi şükran tarafından defnedildiler.
Kenz’ul Ummal c4 s34,60

Usame’ninde bulunduğu rivayet edilmiştir. Ebu Bekir b. Ebu Kuhafe ve Ömer ibni Hattab Peygamber efendimizin defninde bulunmamışlardı.
Kenz’ul Ummal c3 s140

Aişe derki: ”Biz Hz Resulullah’ın defninden Çarşamba gecesi, kürek seslerini duyarak haberdar olduk.”
İbni Hişam c4 s342, Tabari c2 s452,485, ibni Kesir c5 s270

Üsd’ül Gabe c1 s34’de diğer bir rivayet olarak kazma ve kürek seslerinin Salı gecesi duyulduğunu zikreder.

Tabaakat’ta , Tarih’ul Hamis ve Zehebi’dede rivayet böyledir.

Fakat kanımızca doğrusu Ahmed b. Hanbel’in Müsned’dindeki gibi Çarşamba gecesi sabaha karşıdır. (c4 s62) Aişe’den gelen diğer bir rivayette “Biz Resulullah’ın nereye defnedildiğinden haberdar değildik. Ancak kürek seslerini duyunca defnedilmekte olduğunu anladık” demektedir.
Ahmed b.Hanbel Müsned’de c6 s242 ve 274

Ebubekir halife seçildikten sonra biat ve miras çekişmeleri başlar. Çok büyük geliri olan Fedek hurmalığı arazisinden pay isteyen Fatma’nın talebi reddedilir. Daha sonra biat vermemiş olan Ali üzerinde baskı kurulur. Ebu Bekir halktan biat aldıktan sonra Ali ibni Ebu Talib ve yandaşlarındandan biat almak istemiş fakat Ali ibni Ebu Talib biat etmemiştir. Bu yüzdende Ebu Bekir Ömer’le birlikte bir gurup sahabeyi Ali ibni Ebu Talib’den biat almaları için evine göndermiştir. Bu grubun içinde Ömer, Kunfuz, Halid b.Velid, Ebu Ubeyde b.Cerrah vardır. Oraya vardıklarında Ömer şöyle seslendi:

”Dışarı çıkın! Çıkmadığınız taktirde evinizi yakacağım.”

Sonra da Fatıma-tüz Zehra’nın evinin kapısının önüne odun yığmaya başlamıştır. (Evi ateşe vermeden önce) Fatıma-tüz Zehra Ömer’i ve yanındakileri evden uzaklaştırmak için kapının arkasına geldiğinde , Ömer bir omuz darbesiyle kapıyı açmış ve Fatıma-tüz Zehra’yı kapıyla duvar arasına sıkıştırmış, tam bu esnada 6 aylık yavrusu ve Peygamber’imizin ismini koyduğu Muhsin adlı bebeğini düşürmüş ve kapının arkasındaki çivi gövdesine saplanmıştır. Fatıma-tüz Zehra ise acı dolu bir sesle haykırmış:

”Ey Allah’ın Peygamber’i! Ey babam! Gör ki senden sonra ibni Hattap ile ibni Kuhafe başımıza neler getirdiler” demiştir.

Bu olayı birçok Ehl-i Sünnet alimi uzun kısa farklılıklarla anlatmışlardır. Şerh-i Nehcül Belağa İbni Ebil Hadid c2,Tarihi Yakubi c2 c1 el ikd’ul Ferid c2 Tarihi Taberi c3,Tarihi Ebu’l Fida c1,E’lem’un Nisa c3,Kenz’ul Ummal c3 s129,Tarih-i ibni Esir c23 s124.

Bu olayların Alevi-Sünni bölünmesinin başlangıcı olduğu söylenebilir.

Bu arada unutmadan belirtelim.
Ebubekir ve Ömer hazretleri peygamberin cenazesine katılmamıştır ama peygamberle aynı mezarı paylaşmışlardır. Aynı yerde yattıkları ileri sürülür.
“Siz misiniz cenazeme bile katılmayıp makam peşinde koşan!”
diye hesabını soruyordur herhalde Fahri Alem.

Serdar Kaangil
Daha yeni Daha eski