Ahmet Süreyya Örgeevren, 1926 da Şeyh Said olayından sonra Diyarbakır'da kurulan İstiklal Mahkemesinin Baş Savcısıydı. Bu mahkeme, bilindiği gibi verdiği seri idam kararlarıyla ünlüdür. Ahmet Süreyya Örgeevren, 1960'larda Dünya gazetesinde yayınlanan hatıratında, duruşmalar esnasında yaşanan ilginç ve trajik olaylara yer veriyor.
"Bir gün mahkemeye karayağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler. Haki...mler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler..."
Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: "Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekte hayır gelmeyeceğinden idamına..." "Hemen o gece çocuğu götürüp astılar" diyor.
Baş savcı, daha sonra bu olayın etkisinden kurtulamadığını anlatıyor: "Dağkapı'da Yalova adlı küçük bir otel vardı. Orada kalıyordum. Uyur uyumaz, o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve Türkçe, 'Niye beni bıraktın beni idam ettirdin?' diye tedhiş etti. Sabaha kadar bu hal iki-üç kere tekrarladı. Deliye dönmüştüm..."
Sabahleyin, mahkemeye gittim ve hakim arkadaşlara dedim ki, 'Birader, Türkçe bilmeyenleri asarsak tüm-Diyarbakırlıları, hatta tüm doğuluları asmamız lazım. Biz buraya suçluları cezalandırmaya geldik.' Rüyada başıma gelenleri onlara anlattım. Mazhar Müfit ve Öteki hakimler, 'sen karışma, bu bizim işimizdir' dediler. Bende savcılığımı ileri sürdüm, aramızda münakaşa ağız kavgasına kadar ilerledi. Ben ve onlar şifre ile durumu Ankara'ya bildirdik. Bir hafta sonra şu telgrafı aldım:
**Ahmet Süreyya Bey, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Baş Savcısı:
"Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyyen ezilmesidir. Hakim arkadaşlarınla anlaş. Gözlerinden öperim."
Başvekil
İsmet İnönü**
Fotoğraf İran Şiraz'da PJAK mensubu oldukları gerekçesiyle suçlanan Kürtlerin idamından... Asılan, katledilen her zaman bu mazlum halk....
"Bir gün mahkemeye karayağız, yiğit bir Kürt genci getirdiler. Haki...mler sorguya çekti. Türkçe bilmediği anlaşılınca, hakimler danıştılar ve delikanlının idamına karar verdiler..."
Mahkemenin idam gerekçesi dehşet vericidir: "Türkçe bilmeyen bir kimseden bu memlekte hayır gelmeyeceğinden idamına..." "Hemen o gece çocuğu götürüp astılar" diyor.
Baş savcı, daha sonra bu olayın etkisinden kurtulamadığını anlatıyor: "Dağkapı'da Yalova adlı küçük bir otel vardı. Orada kalıyordum. Uyur uyumaz, o Türkçe bilmeyen çocuk rüyama girerek boğazıma sarıldı ve Türkçe, 'Niye beni bıraktın beni idam ettirdin?' diye tedhiş etti. Sabaha kadar bu hal iki-üç kere tekrarladı. Deliye dönmüştüm..."
Sabahleyin, mahkemeye gittim ve hakim arkadaşlara dedim ki, 'Birader, Türkçe bilmeyenleri asarsak tüm-Diyarbakırlıları, hatta tüm doğuluları asmamız lazım. Biz buraya suçluları cezalandırmaya geldik.' Rüyada başıma gelenleri onlara anlattım. Mazhar Müfit ve Öteki hakimler, 'sen karışma, bu bizim işimizdir' dediler. Bende savcılığımı ileri sürdüm, aramızda münakaşa ağız kavgasına kadar ilerledi. Ben ve onlar şifre ile durumu Ankara'ya bildirdik. Bir hafta sonra şu telgrafı aldım:
**Ahmet Süreyya Bey, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi Baş Savcısı:
"Gayemiz, Kürtlerin ve Kürtçülüğün kafasının ebediyyen ezilmesidir. Hakim arkadaşlarınla anlaş. Gözlerinden öperim."
Başvekil
İsmet İnönü**
Fotoğraf İran Şiraz'da PJAK mensubu oldukları gerekçesiyle suçlanan Kürtlerin idamından... Asılan, katledilen her zaman bu mazlum halk....