“Ahlâk, muhafazakârlara bırakılmayacak kadar önemlidir.” (Agnes Heller)
İsviçre mahkemesi iki yıldır süren seks çetesi olarak bilinen davanın cezalarını açıkladı. 2010-2011 yılları arasında Reiden köyünde yaşları 13 ila 17 arasında olan 14 erkek öğrenci 14 yaşındaki bir kız öğrenciye tuvalette tecavüz edip bunu videoya kaydederler. Böylece kız çocuğuna şantaj yaparak tecavüz tekrarını aylarca sürdürürler. (gazete 20min.ch)
Bu olay bütün bir İsviçre’yi şok ederken, 14 öğrenciden 12 tanesinin yabancı ülkelerden gelen göçmen işçi ailelerinin çocukları olduğu açıklanır. Konu uzun zaman İsviçre gündeminde kalırken sosyologlar, psikologlar, pedagoglar, profesörler, öğretmenler, politikacılar, yerli yabancı aile dernekleri görüşlerini yazdılar, çizdiler tartıştılar. Ortak nokta; cinselliğin olmadığı, cinselliğin yok sayıldığı, ayıplandığı, konuşulmadığı toplumlarda tecavüz, taciz olayları artmaktadır. Cinselliği ilgilendiren sorunlar diğer bedensel sorunlar gibi doğal ifade edilmeyen, bastırılan cinsellik her türlü cinsel suça zemin hazırlamaktadır.
Bundan tam 2500 yıl önce…
2500 yıl öncesine MÖ 6. yüzyılda yaşayan ünlü Çin düşünürü Lao Tzu’ye (Lao-çe) gidelim. “Çin’de kadın o kadar mal gibiydi ki koca karısını öldürecek olsa bunu yasaklayan bir kanun yoktu. İşlenmiş bir suç yoktu; kendi malını yok etmekte kesinlikle özgürdü. Mobilyalarını yakabilirsin, evini yakabilirsin; bu bir suç değildi, o senin evin o senin karın. İnsanlar doğuştan iyi ve doğuştan birbirlerine ‘eşit’ idiler. Birbirleriyle ilişkilerinde izlemeleri gereken doğru yol hiç de sarp değildi. Onun götüreceği hedefe ulaşabilmek için, ne çok şeye sahip olmak, ne de çok şey bilmek gerekirdi. Hatta bunlar insanlar arasında haksız ayrımlara yol açıyordu. Eşitliğin bulunduğu bir devlette, acıma üzerine geliştirilmiş düşüncelere, sözlere gerek duyulmazdı. Merhamet sözcüğünün varlığı aslında, o toplumda yoksulluğun varlığının belirtisi idi. Adalet düşüncelerine ise, adaletsizliğin artması karşısında gereksinim duyulmuştur. İyiyi kötüden ayırma duygusuna ve bilincine, vicdana, (inanca değil) akla dayanacak bir ‘doğal ahlak’ dizgesi (sistemi) ancak bundan sonra gerçekleştirilebilir.”
Kropotkin “İnsanın fizyolojik ihtiyaçları içinde yer alan cinsellik tabu olmaya devam ettikçe sağlıklı bir toplumdan söz etmek mümkün değildir’’ derken, Alexander Berkman Emma Goldman’a yazdığı bir mektubunda, “Gerçek ahlâk dersi nedenlerle ilgilidir sonuçlarla değil diyordu.”
“Üstü örtülmemiş et”
Bir örnek de çağımızın totaliter kafasından verelim. “Başörtüsü ve Kadının Özgürlüğüne Dair” yazısında İlkay Meriç şu sözlere yer verir; “Mısır kökenli Avustralya müftüsünün hutbesinde sarf edilen şu sözler, din kisvesine bürünen bu erkek egemen bakış açısını çok güzel özetliyor: ‘Üstü örtülmemiş bir eti sokağa ya da bahçeye koyarsanız, bir süre sonra kediler gelir ve onu yer. Şimdi bu kimin kabahati? Kedinin mi yoksa üstü örtülmemiş etin mi? Eğer kadın odasında, evinde otursa, başını kapamış olsa o zaman hiçbir sorun çıkmazdı.”
Taze ve canlı bir örnek ülkemizden verelim 9 Kasım 2013 tarihli. (Haberler.com). “Bir dizi açılış, ziyaret ve inceleme için Tekirdağ’a gelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Tekirdağ Belediyesini de ziyaret etti.” Aynı tarihli gazetenin aynı sayfasında başka bir haber “Tekirdağ’da zihinsel ve fiziksel engelli kıza tecavüz ettiği iddiasıyla bir kişi tutuklandı.”
Bunlar öğrenci evlerinde mi oldu?
Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti ya da kız çocuğuna tecavüz haberi duymayalım. On yıllık AKP iktidarında kadın cinayetleri yüzde 1700, cinsel saldırılar yüzde 40 oranında artmış, beş bine yakın kadın öldürülmüş. İnternette porno izlemede ön sıralarda yer alıyoruz. O kadar ahlak nutku, ahlak kuralları içinde bu kadar ahlak dışılık nasıl ortaya çıkmıştır? Davul da tokmak da elinizde, neden önleyemiyorsunuz?
Önleyemezler değerli okurlar, çünkü hoca misali yitiği başka yerde arıyorlar. Peki, soralım; Mardin’de 13 yaşındaki kıza defalarca tecavüz eden 26 adam kopyası, Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 8 mahluk, torunu yaşındaki kıza defalarca cinsel tacizde bulunan 80’lik Hüseyin Üzmez taciz suçundan ceza almış AKP’li meclis üyesi, başkan ve niceleri. Bunlar öğrenci evlerinde mi olmuş?
Değişik ülkeleri ziyaret edenlerin de göreceği gibi, bir ülkede çıplak gezmek, insanların gözüne batmaz, tecavüz olayları olmaz ama başka bir ülke vardır ki çıplak gezen bir insan göze batar, tecavüze uğrar. Bu durumda evrensel bir ahlak yasası yoktur. Evrenselleştirilmiş bir ahlak yasası vardır. Ahlakı dini koşullarla şekillendiren toplumlar beğenilmeyen ya da kafasınca tehlikeli gördüğü düşünceleri yargılar. Farklı kültürler arası karşılıklı ilişki ve etkileşimlere kapalıdır. Kültür ve ahlak kuralları doğallaştırılır, kendi kültür ve ahlak yapısı dışında kalan bütün kültürler itham edilir. Temel amaç, mevcudu korumak geleneklerin çözülmesine yol açacak değişikliklere karşı durmaktır.
Totaliter rejiminin ahlakı
Totaliter rejim, yaşamın tüm yönlerini devlet otoritesine bağımlı kılan, bireylere hiçbir özgürlük tanımayan, toplumu belirli bir ideolojik doğrultuda yönlendiren yetkileri tek elde toplayan baskı ve zulme dayalı bir yönetim biçimidir.
Totaliter rejim böyle olunca bu rejimin ahlakı da diğerine zorla dayatılan ahlak oluyor.
Bu ahlak yapısında, baba asla kesinlikle emin olamaz; sadece anne bilir. Baba, kadının hareketinin önüne bütün engeller koyduğu için kadın başka erkeklerle temasa geçemez. Kadın için bütün kapılar bütün olasılıklar kapalıyken erkek için bütün olasılıklar açıktır. Sahibi olduğu çocukların bazen sayısını bilemez. Bunlar ahlaktan söz ediyorsa pisliklerini örtmek içindir. Örneğin geçmişte krallar sarayda çalışan bütün hizmetkârları hadım ettirmişler, çünkü kralın hiç görmediği yüzlerce karısı vardı. Tehlikenin farkındaydılar, bir kaza olsa bile çocuk olmayacak ırk karışmayacaktı.
Totaliter kafa bilmez, sadece inanır çünkü bildiklerimiz hep kanıtladıklarımız, inandıklarımız hep bilmediklerimizdir. Şunu unutmamak gerekir ki, ne kadar okumuş olursa olsun, kendi düşün gücünü din kitaplarının etkisinden arındırmamış, akılcı yolu bulamamış olan kişi, fikirsel değer ölçeğinde henüz “totaliter” safhayı aşamamış kimsedir. Totaliter kafa tarikat cemaat topluluk mantığı ile çalışır ancak bunlar doğru ve gerçek bulmak için değil güç elde etmek içindir. Aynı kafanın en sakat noktası bir şeyin inananının çok olması ile onun doğruluğunu kanıtlamaya kalkmasıdır.
Zulmün sevilmesi için
Ezilmiş ve aç köylü tanrısına yakarırken, yoksulluğu için, yani bu dünyanın zalimliğine acımasızlığına karşı yakarır. Bu dünyayı bu derece zalim ve merhametsiz yapan bu dünyayı yönetenlerdir. Totaliter kafa ise bu çelişkiyi göremez, zulmün sevilmesini ister. Bunun için de tedbirler alır, düşünmeyen sorgulamayan dindar gençlik yetiştirme peşine düşer.
Totaliter kafanın ahlakı gerçek yaşamı görmezden gelerek bol bol soyut bir ahlaksal sistem vaaz eder. Açlığın olduğu yerde ”ahlak” olmaz, açsanız, olanaklarınız yoksa çalarsınız. Kimden çalarsınız? Elbette olandan zenginden. Burada totaliter kafa hırsızı ahlaksızlıkla suçlar, vazifesi ezilen yoksulların sefaletini egemenler için sürdürülebilir kılabilmektir. Oysaki açlığı, yoksulluğu ve hırsızlığı bitirmek, ancak bunun maddi koşullarını bitirmekle mümkündür. Ahlak gökten zembille inmez, ahlak yaşam koşullarından insan ilişkilerinden doğar.
Aynı şekilde totaliter kafa “kız erkek aynı evde kalmaz” diyor. Evde olanlardan bir haber görmüyor ama tahmin ediyor yorumluyor. Yorumlarken de kafasından geçen ilkel düşünceleri dışa vuruyor.
Hayvanlar genelinde karşı cinslere cinsel dürtülerle yaklaşırlar. İnsanlık evrimine başarıyla geçenler aşkı yaşar ama karşı cinse sevgi saygı, yardım ve dostane ilişkilerle bakarlar.
Ahlaksızlığın ahlakı
Karşı cinsin saçının telinden tahrik olan, cinselliğini tatmin için üç dört eşi normal gören kafa ahlak dediği noktada bile ahlaksızlığı meşrulaştırıyor. Bu dünyada ahlaklı insanların olabileceğini düşünemiyor, dünyaya sevgiyle bakamıyor.
Bir diğer çelişki ise totaliter kafa kendini dindar olduğu için ahlaklı sayıyor. Dinin koşul ve kuralları 1400-2000 bin yıl da geçse sabit kalabilir. Ahlak ve kuralları mutlak değildir, yer zaman ve koşullara göre değişkenlik gösterir.
Herkes muhafazakâr, herkes dindar değildir. Diğer dinler, diğer tanrılar ve tanrısızların yaşam şekli kadın-erkek ilişkileri size benzemeyebilir. Ortaçağ karanlığından çıkamamış çarpık ahlak yapınızı başkalarına dayatmayın. İlle de ahlak hocalığı yapacaksanız kendi evinizde yapın.
Ye-iç-çiftleş, bu biyolojik tatmin hayvanlar aleminde de aynı, ahlakı hayvanî işlev içerisine sıkıştırmayalım, insani ayrıcalık koyalım. MUSTAFA TOKDEDE-SENDİKA.ORG
İsviçre mahkemesi iki yıldır süren seks çetesi olarak bilinen davanın cezalarını açıkladı. 2010-2011 yılları arasında Reiden köyünde yaşları 13 ila 17 arasında olan 14 erkek öğrenci 14 yaşındaki bir kız öğrenciye tuvalette tecavüz edip bunu videoya kaydederler. Böylece kız çocuğuna şantaj yaparak tecavüz tekrarını aylarca sürdürürler. (gazete 20min.ch)
Bu olay bütün bir İsviçre’yi şok ederken, 14 öğrenciden 12 tanesinin yabancı ülkelerden gelen göçmen işçi ailelerinin çocukları olduğu açıklanır. Konu uzun zaman İsviçre gündeminde kalırken sosyologlar, psikologlar, pedagoglar, profesörler, öğretmenler, politikacılar, yerli yabancı aile dernekleri görüşlerini yazdılar, çizdiler tartıştılar. Ortak nokta; cinselliğin olmadığı, cinselliğin yok sayıldığı, ayıplandığı, konuşulmadığı toplumlarda tecavüz, taciz olayları artmaktadır. Cinselliği ilgilendiren sorunlar diğer bedensel sorunlar gibi doğal ifade edilmeyen, bastırılan cinsellik her türlü cinsel suça zemin hazırlamaktadır.
Bundan tam 2500 yıl önce…
2500 yıl öncesine MÖ 6. yüzyılda yaşayan ünlü Çin düşünürü Lao Tzu’ye (Lao-çe) gidelim. “Çin’de kadın o kadar mal gibiydi ki koca karısını öldürecek olsa bunu yasaklayan bir kanun yoktu. İşlenmiş bir suç yoktu; kendi malını yok etmekte kesinlikle özgürdü. Mobilyalarını yakabilirsin, evini yakabilirsin; bu bir suç değildi, o senin evin o senin karın. İnsanlar doğuştan iyi ve doğuştan birbirlerine ‘eşit’ idiler. Birbirleriyle ilişkilerinde izlemeleri gereken doğru yol hiç de sarp değildi. Onun götüreceği hedefe ulaşabilmek için, ne çok şeye sahip olmak, ne de çok şey bilmek gerekirdi. Hatta bunlar insanlar arasında haksız ayrımlara yol açıyordu. Eşitliğin bulunduğu bir devlette, acıma üzerine geliştirilmiş düşüncelere, sözlere gerek duyulmazdı. Merhamet sözcüğünün varlığı aslında, o toplumda yoksulluğun varlığının belirtisi idi. Adalet düşüncelerine ise, adaletsizliğin artması karşısında gereksinim duyulmuştur. İyiyi kötüden ayırma duygusuna ve bilincine, vicdana, (inanca değil) akla dayanacak bir ‘doğal ahlak’ dizgesi (sistemi) ancak bundan sonra gerçekleştirilebilir.”
Kropotkin “İnsanın fizyolojik ihtiyaçları içinde yer alan cinsellik tabu olmaya devam ettikçe sağlıklı bir toplumdan söz etmek mümkün değildir’’ derken, Alexander Berkman Emma Goldman’a yazdığı bir mektubunda, “Gerçek ahlâk dersi nedenlerle ilgilidir sonuçlarla değil diyordu.”
“Üstü örtülmemiş et”
Bir örnek de çağımızın totaliter kafasından verelim. “Başörtüsü ve Kadının Özgürlüğüne Dair” yazısında İlkay Meriç şu sözlere yer verir; “Mısır kökenli Avustralya müftüsünün hutbesinde sarf edilen şu sözler, din kisvesine bürünen bu erkek egemen bakış açısını çok güzel özetliyor: ‘Üstü örtülmemiş bir eti sokağa ya da bahçeye koyarsanız, bir süre sonra kediler gelir ve onu yer. Şimdi bu kimin kabahati? Kedinin mi yoksa üstü örtülmemiş etin mi? Eğer kadın odasında, evinde otursa, başını kapamış olsa o zaman hiçbir sorun çıkmazdı.”
Taze ve canlı bir örnek ülkemizden verelim 9 Kasım 2013 tarihli. (Haberler.com). “Bir dizi açılış, ziyaret ve inceleme için Tekirdağ’a gelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Tekirdağ Belediyesini de ziyaret etti.” Aynı tarihli gazetenin aynı sayfasında başka bir haber “Tekirdağ’da zihinsel ve fiziksel engelli kıza tecavüz ettiği iddiasıyla bir kişi tutuklandı.”
Bunlar öğrenci evlerinde mi oldu?
Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti ya da kız çocuğuna tecavüz haberi duymayalım. On yıllık AKP iktidarında kadın cinayetleri yüzde 1700, cinsel saldırılar yüzde 40 oranında artmış, beş bine yakın kadın öldürülmüş. İnternette porno izlemede ön sıralarda yer alıyoruz. O kadar ahlak nutku, ahlak kuralları içinde bu kadar ahlak dışılık nasıl ortaya çıkmıştır? Davul da tokmak da elinizde, neden önleyemiyorsunuz?
Önleyemezler değerli okurlar, çünkü hoca misali yitiği başka yerde arıyorlar. Peki, soralım; Mardin’de 13 yaşındaki kıza defalarca tecavüz eden 26 adam kopyası, Bingöl’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 8 mahluk, torunu yaşındaki kıza defalarca cinsel tacizde bulunan 80’lik Hüseyin Üzmez taciz suçundan ceza almış AKP’li meclis üyesi, başkan ve niceleri. Bunlar öğrenci evlerinde mi olmuş?
Değişik ülkeleri ziyaret edenlerin de göreceği gibi, bir ülkede çıplak gezmek, insanların gözüne batmaz, tecavüz olayları olmaz ama başka bir ülke vardır ki çıplak gezen bir insan göze batar, tecavüze uğrar. Bu durumda evrensel bir ahlak yasası yoktur. Evrenselleştirilmiş bir ahlak yasası vardır. Ahlakı dini koşullarla şekillendiren toplumlar beğenilmeyen ya da kafasınca tehlikeli gördüğü düşünceleri yargılar. Farklı kültürler arası karşılıklı ilişki ve etkileşimlere kapalıdır. Kültür ve ahlak kuralları doğallaştırılır, kendi kültür ve ahlak yapısı dışında kalan bütün kültürler itham edilir. Temel amaç, mevcudu korumak geleneklerin çözülmesine yol açacak değişikliklere karşı durmaktır.
Totaliter rejiminin ahlakı
Totaliter rejim, yaşamın tüm yönlerini devlet otoritesine bağımlı kılan, bireylere hiçbir özgürlük tanımayan, toplumu belirli bir ideolojik doğrultuda yönlendiren yetkileri tek elde toplayan baskı ve zulme dayalı bir yönetim biçimidir.
Totaliter rejim böyle olunca bu rejimin ahlakı da diğerine zorla dayatılan ahlak oluyor.
Bu ahlak yapısında, baba asla kesinlikle emin olamaz; sadece anne bilir. Baba, kadının hareketinin önüne bütün engeller koyduğu için kadın başka erkeklerle temasa geçemez. Kadın için bütün kapılar bütün olasılıklar kapalıyken erkek için bütün olasılıklar açıktır. Sahibi olduğu çocukların bazen sayısını bilemez. Bunlar ahlaktan söz ediyorsa pisliklerini örtmek içindir. Örneğin geçmişte krallar sarayda çalışan bütün hizmetkârları hadım ettirmişler, çünkü kralın hiç görmediği yüzlerce karısı vardı. Tehlikenin farkındaydılar, bir kaza olsa bile çocuk olmayacak ırk karışmayacaktı.
Totaliter kafa bilmez, sadece inanır çünkü bildiklerimiz hep kanıtladıklarımız, inandıklarımız hep bilmediklerimizdir. Şunu unutmamak gerekir ki, ne kadar okumuş olursa olsun, kendi düşün gücünü din kitaplarının etkisinden arındırmamış, akılcı yolu bulamamış olan kişi, fikirsel değer ölçeğinde henüz “totaliter” safhayı aşamamış kimsedir. Totaliter kafa tarikat cemaat topluluk mantığı ile çalışır ancak bunlar doğru ve gerçek bulmak için değil güç elde etmek içindir. Aynı kafanın en sakat noktası bir şeyin inananının çok olması ile onun doğruluğunu kanıtlamaya kalkmasıdır.
Zulmün sevilmesi için
Ezilmiş ve aç köylü tanrısına yakarırken, yoksulluğu için, yani bu dünyanın zalimliğine acımasızlığına karşı yakarır. Bu dünyayı bu derece zalim ve merhametsiz yapan bu dünyayı yönetenlerdir. Totaliter kafa ise bu çelişkiyi göremez, zulmün sevilmesini ister. Bunun için de tedbirler alır, düşünmeyen sorgulamayan dindar gençlik yetiştirme peşine düşer.
Totaliter kafanın ahlakı gerçek yaşamı görmezden gelerek bol bol soyut bir ahlaksal sistem vaaz eder. Açlığın olduğu yerde ”ahlak” olmaz, açsanız, olanaklarınız yoksa çalarsınız. Kimden çalarsınız? Elbette olandan zenginden. Burada totaliter kafa hırsızı ahlaksızlıkla suçlar, vazifesi ezilen yoksulların sefaletini egemenler için sürdürülebilir kılabilmektir. Oysaki açlığı, yoksulluğu ve hırsızlığı bitirmek, ancak bunun maddi koşullarını bitirmekle mümkündür. Ahlak gökten zembille inmez, ahlak yaşam koşullarından insan ilişkilerinden doğar.
Aynı şekilde totaliter kafa “kız erkek aynı evde kalmaz” diyor. Evde olanlardan bir haber görmüyor ama tahmin ediyor yorumluyor. Yorumlarken de kafasından geçen ilkel düşünceleri dışa vuruyor.
Hayvanlar genelinde karşı cinslere cinsel dürtülerle yaklaşırlar. İnsanlık evrimine başarıyla geçenler aşkı yaşar ama karşı cinse sevgi saygı, yardım ve dostane ilişkilerle bakarlar.
Ahlaksızlığın ahlakı
Karşı cinsin saçının telinden tahrik olan, cinselliğini tatmin için üç dört eşi normal gören kafa ahlak dediği noktada bile ahlaksızlığı meşrulaştırıyor. Bu dünyada ahlaklı insanların olabileceğini düşünemiyor, dünyaya sevgiyle bakamıyor.
Bir diğer çelişki ise totaliter kafa kendini dindar olduğu için ahlaklı sayıyor. Dinin koşul ve kuralları 1400-2000 bin yıl da geçse sabit kalabilir. Ahlak ve kuralları mutlak değildir, yer zaman ve koşullara göre değişkenlik gösterir.
Herkes muhafazakâr, herkes dindar değildir. Diğer dinler, diğer tanrılar ve tanrısızların yaşam şekli kadın-erkek ilişkileri size benzemeyebilir. Ortaçağ karanlığından çıkamamış çarpık ahlak yapınızı başkalarına dayatmayın. İlle de ahlak hocalığı yapacaksanız kendi evinizde yapın.
Ye-iç-çiftleş, bu biyolojik tatmin hayvanlar aleminde de aynı, ahlakı hayvanî işlev içerisine sıkıştırmayalım, insani ayrıcalık koyalım. MUSTAFA TOKDEDE-SENDİKA.ORG