Balyoz Darbe Planı davası nedeniyle kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili
çarpıcı açıklamalar yapan ve davanın 1 numaralı sanığı, dönemin 1. Ordu Komutanı
Çetin Doğan’ı emrine aykırı biçimde semineri yapmakla suçlayan dönemin Kara
Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, bugüne kadar açıklamadığını söylediği, o
dönemde yaşadığı tüm gelişmeleri Milliyet’e anlattı. Yalman, birçok bilinmeyene
açıklık getirirken, o dönemde Kurmay Başkanlığı’nı yapan Ergenekon davası
tutuklusu, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da suçladı.
Masum insanlar alet edildi
İki ismin niyetlerinin kötü olmadığına inandığını belirten, buna rağmen özellikle Doğan’a ağır suçlamalar yönelten Yalman, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “Bu olayların müsebbiplerinin en kısa zamanda belirlenmesi en halisane temennim idi. Çünkü, beni ilgilendiren tek gerçek, dava ile ilgisi olmadığına inandığım silahlı kuvvetlerimizin fedakar ve cefakâr personelinin bir an önce masum olduklarının ortaya çıkması ve iddia edilen planın kimler tarafından hazırlandığı ve masum insanların buna nasıl alet edildiğinin belirlenmesi ve suçluların adalete teslim edilmesidir” dedi.
Darbeyi bilmiyordum
Tatbikat programlarının Genelkurmay Başkanlığı’nca belirlendiğini, 1. Ordu’da 5-7 Mart 2003’te dış tehdit konulu plan seminerinin görüşülmesinin uygun görüldüğünü aktaran Yalman, bu konudaki detayları anlatmadan önce şunları söyledi:
“Balyoz Planı ile ilgili hiçbir bilgi ve belgeye sahip değilim. Darbe hazırlığı yapıldığına dair duyum almadım. Esasen bu konuda bilgim olsaydı derhal idari ve yargısal tahkikat yaptırırdım.
Ayrıca Balyoz Planı ile ilgili bir istihbarat almadım. Eğer ifade vermem istenseydi ‘ben darbeyi bilmiyordum ki önleyeyim’ diyecektim. Çünkü benim bilgim, seminer bir günle sınırlıydı. Bilmediğim darbeyi nasıl engelleyeyim?”
Karargâh amiri Başbuğ idi
“Can borcu olan arkadaşlarımın o dönemdeki yanlışlarını 9 sene sonra öğrenip, bunları burada ifade etmek bana ızdırap veriyor” diyen Yalman, Başbuğ’un bu konudaki açıklamalarını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Verdiği ifade üzerinde mütalaada bulunmak istemezdim. Ancak, bu seminer ile ilgili bildiğim tek husus, Aralık 2002’de 1. Ordu’dan gelen EMASYA teklifini uygun bulmamam ve tatbikatı müteakip Mart 2003’te General Özkılıç’ın seminerde EMASYA Planı’nın oynandığını bildirmesidir. Bu iki tarih arasında hiçbir teklif ve emirden haberim olmamıştır. Burada sözü edilen tüm görüşmeler, Kurmay Başkanımın şahsi yorumlarıdır. E. Org. Başbuğ ifadesinde de belirttiği gibi Kurmay Başkanı karargâh amiridir. Ancak, komutan adına veya namına emir verir demesine rağmen görüleceği gibi söz konusu zaman dilimi içinde olay böyle cereyan etmemiştir.”
ABD’nin Irak harekâtı ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) çalışmaları gibi nedenlerle seminere katılamadığını anlatan Yalman, seminerden önce Aralık ayında 1. Ordu’nun, EMASYA planının oynanmasını teklif ettiğinin Başbuğ tarafından şifahen arz edildiğini, bunu uygun görmediğini bildirdiğini, bu konudaki teklif yazısını görmediğini belirterek, “Yapılan teklif yazısını görmedim. Böyle önemli bir teklifin mutlaka bana arz edilmesi gerekirdi. Niçin uygun görmediğimi de açıklamak isterim. 2002 sonu ve 2003 yılı başında terör ve irticai faaliyetler asgari düzeyde idi. Bu nedenle EMASYA’nın oynanması için bir sebep yoktu” dedi.
Yalman, aralık ayında kendisine EMASYA’nın söylendiğini Doğan’ın sözünü ettiği Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’dan (OEYTS) söz edilmediğini vurguladı.
Duruşmada öğrenebildim
Komutanlığından yazılan cevabî emri, Başbuğ’un 2010’da eski Genelkurmay Başkanı Hasan Iğsız’ın evinde kendisine gösterdiğini anlatan Yalman, bu emirde, emrinin dışında bir madde ilave edildiğini gördüğünü vurguladı. Yalman, OEYTS’nin bu emirde olmadığını ancak EMASYA’nın ileri bir tarihte yapılmasının bilgisi dışında emre eklendiğini gördüğünü kaydetti. OEYTS’nin ise 30 Ocak 2003’te kuvvete gönderildiğini, ancak 2012’deki duruşmada öğrenebildiğini belirtti.
Yazı bana arz edilmedi
1. Ordu’nun OEYTS’nin oynanacağını 30 Ocak’ta bildirdiğini, ancak bu yazının kendisine arz edilmediğini kaydeden Yalman, Başbuğ’un ifadesinden dosyanın yoğunluktan incelemediğini gördüğünü de belirtti.
Yalman, “Kurmay Başkanımın ifadesine göre; senaryoda suç unsuru bulunmuyordu. Esasen Mart 2010’da bana gösterdiği zaman da hukukun zorlandığını, ancak suç unsuru olmadığını ifade etmişti” dedi.
Disiplini ihlal ettiler
1. Ordu’nun ciddi bir disiplin ihlali yaparak, kuvvetin emrini almadan 56 ast birliğe emir verdiğini, Genelkurmay’a yazı gönderdiğini, Kurmay Başkanı Başbuğ’un bunu da kendisine bildirmediğini belirten Yalman, “Ordu, Kuvvet’ten cevap almadığını, onun için tatbikatı oynatmakta bir beis görmediğini ifade ediyor. Bir teklife cevap verilmeyince idare hukukunda reddedilmiş sayılır. Askeri hukuk anlayışı ve geleneklerinde de reddedilmiş sayılır. Ancak, Ordu cevap beklemiyordu ki, Ordu ast unsurlarına 56 adrese emir veriyor, Kuvvete de bilgi veriyordu” diye konuştu.
Bunun izahı olamaz
2000 tarihli Milli Askeri Stratejik konseptte terör ve irticanın tehdit olarak gösterilmesinin, seminere bu konuların dahil edilmesinin izahının olamayacağını vurgulayan Yalman, Doğan için, “Emrime aykırı bir çalışma olacağını gören Ordu karargâhı, komutanın (Doğan’ı kastediyor) önüne biri TATPROG’daki konu, diğeri Ordu Komutanın teklifini ihtiva eden çalışmayı arz etmiş. Ordu Komutanı, kendi teklifini esas alan dosyayı imzalamış. Ben Kara Kuvvetleri ile görüşürüm demiş. Kendisi bu konu ile ilgili benimle görüşmedi. Sanırım durum şimdi daha net anlaşılacaktır. Kurmay Başkanı verdiği ifadeden, ‘Biz sorumluyuz’ ifadesi durumun aydınlanmasına yardımcı olacaktır” diye konuştu.
İlk 2 aydaki gariplikler
Göreve başladığı 1 Eylül 2002’den itibaren yaşadıklarını açık kalplilikle anlatacağını söyleyen Yalman, ilk 2 ayda muhatap olduklarına işaret etti. Yalman, o dönemde Kurmay Albay olan Ali Er’in kendisine, “Bir yılınızı doldurmadan görevden ayrılacağınız konuşuluyor” dediğini belirterek, “Üzerinde durmamış gibi davrandım. Oysa ki böyle bir bilginin bana karargâhım tarafından aktarılması gerektiğini düşündüm” dedi.
Kısa süre sonra sağlık sebebiyle görevden ayrılacağı konusunda bir köşe yazısı yayımlandığını belirten Yalman, aynı dönemde, “Yalman koltuğuna yapıştı” söylentilerinin kulağına geldiğini, çok sonradan bir CD’den kendisinin mi, yoksa Hilmi Özkök’ün mü gideceğinin konuşulduğunu öğrendiğini aktardı.
Yalman, bu dönemde personele görevden ayrılacağı yönünde telkin yapıldığı kanaatine sahip olduğunu, özellikle karargâhının kendisini bilgilendirmemesini kayda değer bulduğunu, ancak bu konunun yargılama sırasında çözülmediğini ifade etti.
“Ayrıca bazı kişilerin de beni görevden ayrılmaya mecbur etme gayreti ve umudu içinde olduklarını düşündüm” diyen Yalman, aralıktaki Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) öncesi yaptığı toplantıda, ordu komutanları ve şûra üyelerinin, hükümet ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) arasındaki ilişkiler konusundaki açıklamaları nedeniyle Özkök’e tepkili olduklarını saptadığını, o dönemin Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan bunları yazılı hale getirmesini istediğini ve konuyu Özkök’e arz ettiğini anlattı.
Ben onları affediyorum
Yalman, “Soruşturma safhasında konu ile ilgili tartışmalarda Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ‘Muhatap ben değilim Aytaç Paşa’dır’ demesinden sonra ‘Evet muhatap benim’ derken emrimin aşırı ölçüde yorumlanması ile yapılan plan seminerini kastettiğimi özellikle belirtmeliyim... Söz konusu dönem içinde ilgili mahkeme bilgimize ihtiyaç duysa idi memnuniyetle bildiklerimi anlatırdım” dedi.
Vicdan muhasebesi yapsınlar
İlk defa basından duyduğu Balyoz Planı ile ilgili söyleyecek sözünün olmadığını ve bu nedenle açıklama yapmadığını kaydeden Yalman, şöyle konuştu:
“Yeterince kendilerine sahip çıkmadığımı düşünen arkadaşlarımın, bu zor dönemde başkalarının acılarını ne ölçüde paylaştıklarını da kendilerine sormalarını ve bir vicdan muhasebesi yapmalarını istiyorum. Bugün sitem edenler, dün daha makul olabilseler, duygularını benimle paylaşabilselerdi, daha doğru bir yol izlemiş olurlardı. Gerçek suçluların ortaya çıkmasını canı gönülden istiyorum. Çünkü, günahsız olduğuna inandığım arkadaşlarımın ancak bu şekilde suçsuzluklarının ortaya çıkacağına inanıyorum.”
Arkadaşlarıma son tavsiyem
Cami
avlusunda kendisine karşı duygularını kontrol edemeyen, tutuklanan komutanların
evine geçmiş olsun ziyaretine giden eşine hakaret ve beddua edenleri affettiğini
kaydeden Yalman, “Gerçek suçluların belirlenmesi için suhuletle davranmalarını,
aksi halde ortaya çıkacak kaostan sağlıklı hukuki sonuçlar çıkmayacağını
hatırlatmak istiyorum. Bu arkadaşlarıma son tavsiyemdir” dedi.
Masum insanlar alet edildi
İki ismin niyetlerinin kötü olmadığına inandığını belirten, buna rağmen özellikle Doğan’a ağır suçlamalar yönelten Yalman, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “Bu olayların müsebbiplerinin en kısa zamanda belirlenmesi en halisane temennim idi. Çünkü, beni ilgilendiren tek gerçek, dava ile ilgisi olmadığına inandığım silahlı kuvvetlerimizin fedakar ve cefakâr personelinin bir an önce masum olduklarının ortaya çıkması ve iddia edilen planın kimler tarafından hazırlandığı ve masum insanların buna nasıl alet edildiğinin belirlenmesi ve suçluların adalete teslim edilmesidir” dedi.
Darbeyi bilmiyordum
Tatbikat programlarının Genelkurmay Başkanlığı’nca belirlendiğini, 1. Ordu’da 5-7 Mart 2003’te dış tehdit konulu plan seminerinin görüşülmesinin uygun görüldüğünü aktaran Yalman, bu konudaki detayları anlatmadan önce şunları söyledi:
“Balyoz Planı ile ilgili hiçbir bilgi ve belgeye sahip değilim. Darbe hazırlığı yapıldığına dair duyum almadım. Esasen bu konuda bilgim olsaydı derhal idari ve yargısal tahkikat yaptırırdım.
Ayrıca Balyoz Planı ile ilgili bir istihbarat almadım. Eğer ifade vermem istenseydi ‘ben darbeyi bilmiyordum ki önleyeyim’ diyecektim. Çünkü benim bilgim, seminer bir günle sınırlıydı. Bilmediğim darbeyi nasıl engelleyeyim?”
Karargâh amiri Başbuğ idi
“Can borcu olan arkadaşlarımın o dönemdeki yanlışlarını 9 sene sonra öğrenip, bunları burada ifade etmek bana ızdırap veriyor” diyen Yalman, Başbuğ’un bu konudaki açıklamalarını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Verdiği ifade üzerinde mütalaada bulunmak istemezdim. Ancak, bu seminer ile ilgili bildiğim tek husus, Aralık 2002’de 1. Ordu’dan gelen EMASYA teklifini uygun bulmamam ve tatbikatı müteakip Mart 2003’te General Özkılıç’ın seminerde EMASYA Planı’nın oynandığını bildirmesidir. Bu iki tarih arasında hiçbir teklif ve emirden haberim olmamıştır. Burada sözü edilen tüm görüşmeler, Kurmay Başkanımın şahsi yorumlarıdır. E. Org. Başbuğ ifadesinde de belirttiği gibi Kurmay Başkanı karargâh amiridir. Ancak, komutan adına veya namına emir verir demesine rağmen görüleceği gibi söz konusu zaman dilimi içinde olay böyle cereyan etmemiştir.”
ABD’nin Irak harekâtı ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) çalışmaları gibi nedenlerle seminere katılamadığını anlatan Yalman, seminerden önce Aralık ayında 1. Ordu’nun, EMASYA planının oynanmasını teklif ettiğinin Başbuğ tarafından şifahen arz edildiğini, bunu uygun görmediğini bildirdiğini, bu konudaki teklif yazısını görmediğini belirterek, “Yapılan teklif yazısını görmedim. Böyle önemli bir teklifin mutlaka bana arz edilmesi gerekirdi. Niçin uygun görmediğimi de açıklamak isterim. 2002 sonu ve 2003 yılı başında terör ve irticai faaliyetler asgari düzeyde idi. Bu nedenle EMASYA’nın oynanması için bir sebep yoktu” dedi.
Yalman, aralık ayında kendisine EMASYA’nın söylendiğini Doğan’ın sözünü ettiği Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’dan (OEYTS) söz edilmediğini vurguladı.
Duruşmada öğrenebildim
Komutanlığından yazılan cevabî emri, Başbuğ’un 2010’da eski Genelkurmay Başkanı Hasan Iğsız’ın evinde kendisine gösterdiğini anlatan Yalman, bu emirde, emrinin dışında bir madde ilave edildiğini gördüğünü vurguladı. Yalman, OEYTS’nin bu emirde olmadığını ancak EMASYA’nın ileri bir tarihte yapılmasının bilgisi dışında emre eklendiğini gördüğünü kaydetti. OEYTS’nin ise 30 Ocak 2003’te kuvvete gönderildiğini, ancak 2012’deki duruşmada öğrenebildiğini belirtti.
Yazı bana arz edilmedi
1. Ordu’nun OEYTS’nin oynanacağını 30 Ocak’ta bildirdiğini, ancak bu yazının kendisine arz edilmediğini kaydeden Yalman, Başbuğ’un ifadesinden dosyanın yoğunluktan incelemediğini gördüğünü de belirtti.
Yalman, “Kurmay Başkanımın ifadesine göre; senaryoda suç unsuru bulunmuyordu. Esasen Mart 2010’da bana gösterdiği zaman da hukukun zorlandığını, ancak suç unsuru olmadığını ifade etmişti” dedi.
Disiplini ihlal ettiler
1. Ordu’nun ciddi bir disiplin ihlali yaparak, kuvvetin emrini almadan 56 ast birliğe emir verdiğini, Genelkurmay’a yazı gönderdiğini, Kurmay Başkanı Başbuğ’un bunu da kendisine bildirmediğini belirten Yalman, “Ordu, Kuvvet’ten cevap almadığını, onun için tatbikatı oynatmakta bir beis görmediğini ifade ediyor. Bir teklife cevap verilmeyince idare hukukunda reddedilmiş sayılır. Askeri hukuk anlayışı ve geleneklerinde de reddedilmiş sayılır. Ancak, Ordu cevap beklemiyordu ki, Ordu ast unsurlarına 56 adrese emir veriyor, Kuvvete de bilgi veriyordu” diye konuştu.
Bunun izahı olamaz
2000 tarihli Milli Askeri Stratejik konseptte terör ve irticanın tehdit olarak gösterilmesinin, seminere bu konuların dahil edilmesinin izahının olamayacağını vurgulayan Yalman, Doğan için, “Emrime aykırı bir çalışma olacağını gören Ordu karargâhı, komutanın (Doğan’ı kastediyor) önüne biri TATPROG’daki konu, diğeri Ordu Komutanın teklifini ihtiva eden çalışmayı arz etmiş. Ordu Komutanı, kendi teklifini esas alan dosyayı imzalamış. Ben Kara Kuvvetleri ile görüşürüm demiş. Kendisi bu konu ile ilgili benimle görüşmedi. Sanırım durum şimdi daha net anlaşılacaktır. Kurmay Başkanı verdiği ifadeden, ‘Biz sorumluyuz’ ifadesi durumun aydınlanmasına yardımcı olacaktır” diye konuştu.
İlk 2 aydaki gariplikler
Göreve başladığı 1 Eylül 2002’den itibaren yaşadıklarını açık kalplilikle anlatacağını söyleyen Yalman, ilk 2 ayda muhatap olduklarına işaret etti. Yalman, o dönemde Kurmay Albay olan Ali Er’in kendisine, “Bir yılınızı doldurmadan görevden ayrılacağınız konuşuluyor” dediğini belirterek, “Üzerinde durmamış gibi davrandım. Oysa ki böyle bir bilginin bana karargâhım tarafından aktarılması gerektiğini düşündüm” dedi.
Kısa süre sonra sağlık sebebiyle görevden ayrılacağı konusunda bir köşe yazısı yayımlandığını belirten Yalman, aynı dönemde, “Yalman koltuğuna yapıştı” söylentilerinin kulağına geldiğini, çok sonradan bir CD’den kendisinin mi, yoksa Hilmi Özkök’ün mü gideceğinin konuşulduğunu öğrendiğini aktardı.
Yalman, bu dönemde personele görevden ayrılacağı yönünde telkin yapıldığı kanaatine sahip olduğunu, özellikle karargâhının kendisini bilgilendirmemesini kayda değer bulduğunu, ancak bu konunun yargılama sırasında çözülmediğini ifade etti.
“Ayrıca bazı kişilerin de beni görevden ayrılmaya mecbur etme gayreti ve umudu içinde olduklarını düşündüm” diyen Yalman, aralıktaki Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) öncesi yaptığı toplantıda, ordu komutanları ve şûra üyelerinin, hükümet ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) arasındaki ilişkiler konusundaki açıklamaları nedeniyle Özkök’e tepkili olduklarını saptadığını, o dönemin Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan bunları yazılı hale getirmesini istediğini ve konuyu Özkök’e arz ettiğini anlattı.
Ben onları affediyorum
Yalman, “Soruşturma safhasında konu ile ilgili tartışmalarda Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ‘Muhatap ben değilim Aytaç Paşa’dır’ demesinden sonra ‘Evet muhatap benim’ derken emrimin aşırı ölçüde yorumlanması ile yapılan plan seminerini kastettiğimi özellikle belirtmeliyim... Söz konusu dönem içinde ilgili mahkeme bilgimize ihtiyaç duysa idi memnuniyetle bildiklerimi anlatırdım” dedi.
Vicdan muhasebesi yapsınlar
İlk defa basından duyduğu Balyoz Planı ile ilgili söyleyecek sözünün olmadığını ve bu nedenle açıklama yapmadığını kaydeden Yalman, şöyle konuştu:
“Yeterince kendilerine sahip çıkmadığımı düşünen arkadaşlarımın, bu zor dönemde başkalarının acılarını ne ölçüde paylaştıklarını da kendilerine sormalarını ve bir vicdan muhasebesi yapmalarını istiyorum. Bugün sitem edenler, dün daha makul olabilseler, duygularını benimle paylaşabilselerdi, daha doğru bir yol izlemiş olurlardı. Gerçek suçluların ortaya çıkmasını canı gönülden istiyorum. Çünkü, günahsız olduğuna inandığım arkadaşlarımın ancak bu şekilde suçsuzluklarının ortaya çıkacağına inanıyorum.”
Arkadaşlarıma son tavsiyem