Başbakan Erdoğan, yerel seçim sonuçlarına itiraz eden muhalefeti “yenilgiye doymayan pehlivan”a benzetti. Erdoğan, 25 yıl önce Beyoğlu’nda neler yaşadığını anımsıyor mu? İçki masasına oturan, kumarhanecilerle sohbet eden Erdoğan, neden hapse girdiğini unuttu mu? Kendini hapisten bir birahaneci kurtarmadı mı?
Erdoğan kayıplara karıştığı geçmişini unutturabilir mi? Biz unutmadık. Bakın neler yaşadı neler…
Yerel se­çim so­nuç­la­rı­na iti­raz eden mu­ha­le­fe­ti Er­zu­rum­lu Tey­yo Peh­li­va­n‘­a ben­ze­ten Baş­ba­kan Er­do­ğan “ye­nil­me­ye doy­maz­mış, bun­la­rın du­ru­mu böy­le­” de­di. Tey­yo, peh­li­van­lı­ğıy­la de­ğil pa­lav­ra­cı­lı­ğıy­la meş­hur­dur ama şim­di Er­do­ğa­n’­ın gaf­la­rı­na gir­me­ye­lim…
Er­do­ğa­n’­a gö­re se­çim­le­re iti­raz et­mek “mil­li ira­de­ye ta­ham­mül­süz­lü­k”.
Pe­ki…
Ge­lin si­zi 25 yıl ön­ce­si­ne gö­tü­re­yim…
Yıl 1989…
Er­do­ğan, Re­fah Par­ti­si­’n­den Be­yoğ­lu Be­le­di­ye Baş­kan ada­yı ol­du. Hem de par­ti yö­ne­ti­mi­nin iti­raz­la­rı­na rağ­men. İs­tan­bul İl Baş­ka­nı ve Mer­kez Ka­rar Yö­ne­tim Ku­ru­lu Üye­si olan Er­do­ğa­n’­ın bir il­çe aday­lı­ğın­da ıs­rar et­me­si du­dak­la­rın bü­kül­me­si­ne ne­den ol­muş­tu.
Hat­ta ki­mi par­ti­li­ler, Er­do­ğa­n’­ın kos­ko­ca il baş­kan­lı­ğı­nı bı­ra­kıp Be­yoğ­lu­’n­dan aday ol­ma­sı­nı “rant ge­lir­le­ri­ne­” bağ­la­mış­tı!
Er­do­ğan ise “Ka­sım­pa­şa ço­cu­ğu­” ola­rak Be­yoğ­lu­’na hiz­met et­mek is­te­di­ği­ni söy­lü­yor­du.
So­nun­da il baş­ka­nı Er­do­ğan, Be­yoğ­lu­’n­dan aday ol­du!..
Ağır abi­ler kı­zı­yor
Ki­mi par­ti­li­le­rin iti­raz­la­rı­na rağ­men “Be­yoğ­lu Be­le­di­ye Baş­kan­lı­ğı­’na ben aday ol­du­m” di­yen Er­do­ğan, se­çim sü­re­cin­de fark­lı pro­pa­gan­da tak­tik­le­ri uy­gu­la­dı.
Ka­dın­la­rı se­çim ça­lış­ma­la­rın­da gö­rev­len­di­ren Er­do­ğan şöy­le an­lat­tı: “Ok­mey­da­nı­’n­da fa­ali­yet gös­te­ren ve ba­şa­rı­lı olan çar­şaf­lı kar­deş­le­ri­mi­zin, İs­tik­lal Cad­de­si­’n­de ya da Ci­han­gir, Top­ha­ne gi­bi semt­ler­de ay­nı öl­çü­de ba­şa­rı­lı ol­ma­sı müm­kün de­ğil. Do­la­yı­sıy­la o böl­ge­ler­de ba­şı açık kar­deş­le­ri­mi­zi gö­rev­len­dir­dik. Ke­za ay­nı dü­şün­ce­ler­le, sa­kal­lı şal­var­lı kar­deş­le­ri­mi­zin mez­kür böl­ge­le­re çı­ka­ra­ca­ğı­mız kon­voy­lar­da yer al­ma­ma­sı­nı
söy­le­dik.”
Er­do­ğa­n’­ın bu ta­ki­ye­ci üs­lu­bu Mil­li Gö­rü­ş’­ün Oğuz­han Asil­türk ya da Fe­him Adak gi­bi “a­ğır abi­le­r”­i ta­ra­fın­dan eleş­ti­ril­di.
Er­do­ğan bil­di­ği­ne de­vam et­ti.
Öy­le ki, Ha­cı­hüs­re­v‘­den oy ala­bil­mek için Ba­ca­nak Bi­ra­ha­ne­si­‘nin sa­hi­bi Kud­ret Be­y‘­den yar­dım is­te­di. “Ku­mar­ha­ne iş­le­ri­ne fa­lan ba­kar­mış; ama mu­hi­tin­de se­vi­lip sa­yı­lan bir adam­mı­ş” di­yen Er­do­ğan, AKP Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin Bes­li ile Ömer Öz­ba­y’­ın bir­lik­te ka­le­me al­dı­ğı “R. Tay­yip Er­do­ğan – Bir Li­de­rin Do­ğu­şu­” ki­ta­bın­da Kud­ret Be­y’­le ra­kı ma­sa­sın­da et­ti­ği soh­bet­ten bah­se­di­yor.
Oy al­mak için ku­mar­ha­ne­ci­ler ve mey­ha­ne­ci­ler­le soh­bet et­me­si Er­do­ğa­n’­ın ki­mi par­ti­ler ta­ra­fın­dan “ka­fi­r” ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­le­ri­ne ne­den olu­yor.
Ha­ki­me ha­ka­ret
27 Mart 1989 ye­rel se­çim­le­ri bit­ti.
San­dık­lar açıl­dı.
Er­do­ğan, Be­yoğ­lu­’n­da kay­bet­ti.
He­men so­nuç­la­ra iti­raz et­ti. Hi­le ya­pıl­dı­ğı­nı, “so­nuç bir­leş­tir­me tu­ta­nak­la­rın­da usul­süz­lük ya­pıl­dı­ğı­nı­” söy­le­di.
Kız­gın­dı.
İl­çe Se­çim Ku­ru­lu­’nun kar­şı­sı­na çı­kan Er­do­ğan, Ku­rul Baş­ka­nı 2. As­li­ye Ce­za Mah­ke­me­si Ha­ki­mi Naz­mi Öz­ca­n‘­a ha­ka­ret et­ti.
İl­çe Se­çim Ku­ru­lu Bü­ro Şe­fi So­ner Kal­kan, o gün Er­do­ğa­n’­ın ağ­zın­dan çı­kan­la­rı ifa­de­sin­de şöy­le an­lat­tı:
“İ­ti­raz edil­miş­ti. Sa­yım yap­tık. Sa­at 04.00 sı­ra­la­rı idi. Ka­rar ya­zı­yor­dum. Bu ara­da Tay­yip Er­do­ğan isim­li şa­hıs ya­nın­da bir­kaç ki­şi ol­du­ğu hal­de içe­ri­ye gir­di. Se­çim Ku­ru­lu Baş­ka­nı­’na ‘Şu ha­li­ne bak sar­hoş adam. Şu ada­le­te bak. Kim­le­re kal­mış. Se­ni ya­ka­ca­ğım. He­pi­ni­zi ad­li tıb­ba gön­de­re­ce­ğim, (ha­ki­me hi­ta­ben) se­ni sü­rün­dü­re­ce­ğim. Ya­ka­ca­ğı­m’ şek­lin­de teh­dit­te bu­lun­du.”
Er­do­ğan kay­bol­du
Er­do­ğa­n’­ın ha­ka­ret et­ti­ği Ha­kim Öz­ca­n’­ın avu­ka­tı Ali Rı­za Diz­da­r‘­dı. “Rah­met­li Naz­mi Bey, son de­re­ce iyi bir ce­za yar­gı­cıy­dı. Ana­do­lu­’nun pek çok ye­rin­de gö­rev yap­mış­tı. Se­çim Ku­ru­lu Baş­ka­nı iken Er­do­ğa­n’­ın ken­di­si­ne sal­dı­rıp küf­ret­me­sin­den ren­ci­de ol­muş­tu. Mes­lek ha­ya­tın­da ilk kez bi­ri hak­kın­da da­va aç­tı.”
Ha­kim Naz­mi Öz­ca­n’­ın şi­ka­ye­ti üze­ri­ne Er­do­ğan hak­kın­da 18 ay­dan 2 yı­la ka­dar ha­pis ce­za­sı is­te­miy­le da­va açıl­dı.
Be­yoğ­lu 1. As­li­ye Ce­za Mah­ke­me­si­’n­de gö­rü­len da­va­da 31 Mart 1989 ta­ri­hin­de sav­cı­ya ifa­de ve­ren Er­do­ğan, tu­tuk­lan­ma­sı ta­le­biy­le mah­ke­me­ye sevk edil­di­ği­ni öğ­re­nin­ce mah­ke­me­nin bek­le­me sa­lo­nun­dan ka­yıp­la­ra ka­rış­tı. Er­do­ğan hak­kın­da gı­ya­bi tu­tuk­la­ma ka­ra­rı çı­ka­rıl­dı.
O gün Er­do­ğa­n’­a, “Re­is! He­men git­me­miz la­zım bu­ra­da­n” di­yen avu­kat kim­di der­si­niz?
Ze­yid As­lan…
TBMM’­de ga­ze­te­ci­le­re “ba­cak ara­nı­zı çek­ti­rip ga­ze­te­ye bas­tır­sa­m”; mil­let­ve­kil­le­ri­ne “ter­bi­ye­siz, se­nin
kı…. si..eri­m” di­yen ve TBMM Ada­let Ko­mis­yo­nu­’n­da Yar­gıç Ömer Fa­ruk Emi­na­ğa­oğ­lu­’na uçan tek­me atan AKP mil­let­ve­ki­li…
Bir ay kaç­tı
Ye­rel se­çim mağ­lu­bu Er­do­ğan bir ay ka­çak ha­yat sür­dü; or­ta­lık­ta hiç gö­rün­me­di.
Kur­tu­luş ça­re­le­ri ara­dı. So­nun­da bul­du…
Ha­ki­me “sar­ho­ş” di­yen Er­do­ğan, kar­de­şi Mus­ta­fa Er­do­ğan ara­cı­lı­ğıy­la “bi­ra­ha­ne sa­hi­bi ve ku­mar iş­le­riy­le il­gi­le­ne­n” Kud­ret Be­y’­e ha­ber gön­der­di.
Kud­ret Bey, Ad­li­ye Bi­na­sı­’n­da­ki ya­kın dost­la­rıy­la gö­rüş­tük­ten son­ra Er­do­ğa­n’­a “or­ta­ya çı­ka­bi­lir­si­n” de­di.
Ve 27 Ni­san 1989’da Er­do­ğan tu­tuk­lan­dı. Avu­ka­tı par­ti­den “a­ğır abi­si­” Şev­ket Ka­za­n’­dı.
Du­ruş­ma­da tu­tuk­lu­luk ka­ra­rı yü­zü­ne oku­nan, Er­do­ğan Bay­ram­pa­şa Ce­za­evi’­ne gön­de­ril­di.
Faz­la yat­ma­dı. Ko­ğu­şa bi­le git­me­di.
Sa­de­ce bir haf­ta ce­za­evi­nin re­vi­rin­de kal­dı.
500 bin TL ke­fa­let­le ser­best bı­ra­kıl­dı.
Ar­dın­dan… Mah­ke­me Er­do­ğa­n’­ı ha­ki­me ha­ka­ret su­çuy­la 6 ay ha­pis ve 20 bin TL pa­ra ce­za­sı­na çarp­tır­dı. Ha­pis ce­za­sı, Türk Ce­za Ka­nu­nu­’nun 72. mad­de­si ge­re­ğin­ce 920 bin TL pa­ra ce­za­sı­na çev­ri­le­rek te­cil edil­di.
Bu­gün san­dık­la­ra iti­raz eden­le­ri aşa­ğı­la­ma­ya ça­lı­şan Er­do­ğan, 25 yıl ön­ce ya­şa­dık­la­rı­nı unut­mu­şa ben­zi­yor!
Ta­rih unut­maz ama…
Erdoğan bayıldı
27 Mart 1989 yerel seçimi Erdoğan’ın kaybettiği ilk seçim değildi.
1986 yılında milletvekilliği ara seçiminde aday oldu, ancak kazanamadı.
Ve keza…
“Yenilen pehlivan” gibi…
20 Ekim 1991 genel seçiminde Refah Partisi’nin İstanbul milletvekili adayı oldu. Artık seçilmesine kesin gözüyle bakıyordu.
Sahiden de…
Seçim sonuçları açıklandığında Erdoğan sevinen isim oldu. İl Seçim Kurulu Erdoğan’ı milletvekili ilan etti.
Hatta Erdoğan milletvekili mazbatasını aldı.
Ancak…
Erdoğan’ın milletvekilliği saadeti sadece 11 gün sürdü.
Evet, seçimi aslında kazanmıştı. Fakat 20 Ekim 1991 seçiminde ilk kez tercihli oy sistemi uygulandı. Seçmen parti milletvekillerini sıralamaya bakmadan tercih edebiliyordu.
Refah Partisi seçmeni Erdoğan’ı tercih etmedi.
Refah Partili seçmen tercihini Mustafa Baş’tan yana kullandı.
Sandıktan Erdoğan’a 9 bin tercihli oy çıkarken, Mustafa Baş’a 13 bin oy çıktı!
Erdoğan sandalyesini, Refah Partisi’nin bir alt sıradaki adayı, Mustafa Baş’a vermek zorunda kaldı.
Erdoğan ve Baş hemşehriydi; aynı köylüydüler. Aynı partidendiler.
Ama dostluk başka, milletvekilliği başkaydı.
Mustafa Baş, Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz etti ve Erdoğan’ın milletvekilliğini düşürtüp TBMM’ye girdi.
Erdoğan istemeye istemeye mazbatasını Mustafa Baş’a verdi. Milletvekilliğini kaybetmesine neden olan tercihli oyu “zulüm sistemi” diyerek eleştirdi.
Dergahlar savaşı
Peki…
Refah Partisi seçmeni neden Erdoğan’ı değil de özellikle Mustafa Baş’ı seçti? Bu konuda hâlâ bir sürü iddia var.
Kimine göre, teşkilatta Mustafa Baş daha çok seviliyordu.
Kimine göre, partinin “ağır ağabeyleri” Mustafa Baş’a yakın durdu, ona oy verilmesini telkin etti.
Ancak en çok kabul gören dergahlar savaşı teziydi:
Nakşibendi ağırlıklı Refah Partisi’nde Nakşiler arasında da gizli bir mücadele vardı.
Erdoğan’ı Nakşibendi İskenderpaşa dergahı desteklerken, Mustafa Baş’a Nakşibendi İsmailağa dergahı sahip çıkıyordu.
Emine Hanım’ın İskender Paşacılar gibi pardösü, Mustafa Baş’ın eşi ise İsmailağacılar gibi çarşaf giyiyordu!
Sonunda aynı partiye oy veren iki Nakşibendi grup seferber oldu; Mustafa Baş, Erdoğan’ın elinden vekilliği almıştı.
Tanık Metiner
Erdoğan, seçimi kaybettiğini öğrenince ne yaptı dersiniz?
Bayıldı!..
O gün yaşananları bugünün AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’den dinleyelim: “Tayyip Erdoğan tercih oylarıyla Mustafa Baş’ın seçildiğini öğrendiğinde -yanında olduğum için biliyorum- sinirinden düşüp bayılmıştı. Çünkü bu teşkilat disiplinine ve Milli Görüş geleneğine aykırı bir durumdu ve kabul edilemezdi. İl teşkilatının sayıma itirazı üzerine İl Seçim Kurulu milletvekilliği mazbatasını Erdoğan’a takdim eder. Bu arada il teşkilatı aracılığıyla genel merkeze durumun düzeltilmesi ve Mustafa Baş’a hiçbir itiraz yoluna gitmeden bu yeni durumu kabullenmesi için baskıda bulunulması talebinde bulunulur. Başta Erbakan olmak üzere genel merkezdeki yetkililere yapılan bu talepler, baskı düzeyine kadar ulaşır. Ama genel merkez bu olayda Erdoğan’ın yerine Mustafa Baş’a arka çıkar ve Baş’ın yaptığı itirazdan sonra Erdoğan’ın mazbatası geri alınır.”
O gün bayılan Erdoğan’ın yerinde, bugün siz olsanız seçimlere itiraz edildiğini duyunca tansiyonunuz yükselmez mi?
Bir de…
Yakın tarihten bir örnek var.
Erdoğan’ın siyaset yasağının kaldırılıp Siirt milletvekili yapılmasının “hikayesini” biliyorsunuzdur.
2 Aralık 2002’de genel seçimler yapıldı. Yeni kurulan AKP yüzde 34 ile birinci parti oldu.
Fakat partinin genel başkanı siyasi yasaklı olduğu için milletvekili olamamıştı.
Sonra ne oldu dersiniz?
AKP, Siirt’in Pervari ilçesinde üç sandık kurulunun oluşturulmadığını ve bir sandığın kırıldığını öne sürerek bu ildeki seçimlerin iptali istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruda bulundu. YSK bu başvuruyu kabul etti ve 2 Aralık 2002’de Siirt seçimleri iptal edildi. Böylece TBMM’ye Siirt’ten giren 3 milletvekilinin (AKP’den Mervan Gül, CHP’den Ekrem Bilek ve bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz) milletvekillikleri düştü.
Siirt seçimleri 9 Mart 2003 günü tekrar edildi.
Siirt milletvekili adayları arasında ilk sırada yasağı kalkan Erdoğan vardı!
Ve seçildi.
Şimdi…
Bugün…
Siyasi hayatında bunları yaşayan Erdoğan, bugün sandık sonuçlarına itiraz edenleri küçümsüyor!
Evet, yenemeyen pehlivan kim mi acaba? SONER YALÇIN-SÖZCÜ
Daha yeni Daha eski