Tayyip Erdoğan’ın her gün meydan meydan dolaşmasının, günde birkaç açılış yapmasının, açılmışları tekrar açmasının, mikrofonsuz dolaşmamasının elbet bir sebebi var. Kendisine arz edilen bütün kamuoyu araştırmaları AKP’nin inişte olduğunu bildiriyor. Güç gösterileri, mimikleri ve hatta boyundan daha çok uzayan ses tonuyla çakma Tayyip rolüne bürünen Davutoğlu’nun yırtınması bile işe yaramıyor. Hal böyle olunca Erdoğan’a da yol(lar) gözüküyor. Üstelik her türlü sonuçta kazanan kendisi olacak; AKP ne alırsa alsın onun sayesinde olacak!
Erdoğan ve AKP’sinin tek icraatı halka yalan söylemek değil elbette. Her türlü provokatif icraatı ve daha önce de kullandıkları ahlak dışı araçları devreye sokuyorlar ve seçim günü yaklaştıkça bunların dozunu da arttıracaklar. Bu seçimin farkı, uğraştıkları ana hedef, CHP yerine HDP olmuş durumda. Daha önce yaptıkları gibi araya MHP’yi de sıkıştırıverdiler.1 HDP’nin yüzde 10 duvarını yıkarak meclise girecek olması Erdoğan’ın, AKP’nin en büyük kâbusu ve elbette böyle bir durumda milletvekili olamayacak olanların.
HDP’ye barajı geçirtmemek amacıyla Erdoğan devletinin şimdiye kadar yaptıkları, korkularının da boyutunu gösterir nitelikte. Ağrı Diyadin’de fidan dikme etkinliğini bahane ederek PKK ile ateşkesi fiili olarak bitirmeye çalıştılar. Benzer bir tezgâhı Hakkâri Yüksekova’da gerçekleştirdiler. İddiaya göre özel harekât polisi “Ankara’nın talimatıyla” Yüksekova’da askeri, operasyona zorluyor, askerlerin bu talimata karşı çıkması sonucu çıkan çatışmada 3 astsubay ile 5 özel harekât polisi ölüyordu.
Provokasyonlar sadece devletin resmi aygıtları kullanılarak sürdürülmedi. Aynı zamanda “sivil güçler” de devreye sokuldu. Ülke genelinde 60 yerde HDP merkezlerine, AKP teşkilatlarından şahısların da dâhil olduğu/yönlendirdiği sivil faşistler tarafından saldırılar düzenlendi. Hepsinin amacı ortaktı; HDP’nin seçim çalışması yapmasını engellemek, HDP propagandası yapanlara gözdağı vermekti. En son Adana ve Mersin’de HDP binalarının bombalanmasının ise bundan öte bir anlamı var; HDP’nin (özellikle Demirtaş’ta simgelenen) barışçı görüntüsünü bozarak, şiddetin taraflarından biri olduğunu seçmenlere yeniden “hatırlatmak”.
AKP’nin seçim döneminde (şimdilik) en büyük provokasyon girişimi ise (HDP’yi doğrudan hedef almayan) Suriye ile savaş çıkartmaya çalışmak oldu. Suriye’deki kirli savaş organizasyonlarına aylardır hız veren Tayyip Erdoğan’ın derin devleti, Esad’ın ısrarla yanıt vermemesine rağmen savaş çıkarma hedefinden vazgeçmiyor. 500 yıllık devlet geleneğinde ilk kez bir Genelkurmay Başkanı, Erdoğan’ın ihtirasına ortak olmayı göze alamadığından olsa gerek, prostatını bahane göstererek izne çıktı, yetkilerini Kara Kuvvetleri Komutanı’na devretti. Suriye ile olası bir savaş durumunda, hesap/beklenti açık; Kürt sorunu dahil her şey ikincil pozisyona itilir ve Tayyip Erdoğan’ın arkasına dizilmek zorunda kalınır!
HDP barajı geçebilecek mi?
Kürt siyasi hareketi, HDP’nin parti olarak seçime girmesi kararını verdiğinde, bu karar çok sorgulanmış, çoğu kişi bunun bir taktik olduğunu ve seçime kısa süre kala değişeceğini varsaymıştı, hatta bazı siyasiler tüm siyasi projelerini Kürt siyasi hareketinin bağımsız adaylarla seçime gireceği öngörüsüyle (tüm sermayeyi kediye yükleyerek) seçim siyaseti belirlemişti. Ancak gelinen noktada Kürt siyasi hareketinin bu taktiği başarılı olmuş durumda ve HDP’nin en taraflı anketlerde bile sınırda olduğu kabul edilmekte.
Kürt siyasi hareketi barajı aşmak için iki alanda çok ciddi, programlı bir çalışma yürüttü. En önemlisi Kürt halkı içinde özellikle Kobanê direnişini bir ulusal davaya çevirmesi ve bunun temsilcisi olarak da HDP’yi tüm Kürt kesimlerinin temsilcilerinin barındırıldığı bir platform haline getirmesi oldu. Süryani, Ezidi ve Ermeni topluluklarının temsilcilerini de bu “platforma” katmaları zenginliği daha da arttırdı.2 Bununla birlikte sağ-muhafazakâr tercihten hiç sapmamış ve 12 yıldır sürekli AKP’ye destek veren aşiretlere karşı özel bir ilişki türünün (İkna Komisyonları) bu süreçte kullanılması, çok önemli aşiretleri HDP tercihine yönlendirmiş durumda.3Bu konuda Erdoğan’ın “katkısını” not etmek gerek. “Kobanê düştü düşecek” sözü bütün Kürtlerin hafızasında yerini koruyor. (Unutmasınlar diye Demirtaş da sık sık hatırlatıyor!)
Diğer önemli faaliyet alanı ise yurtdışı. Yurtdışında 1 milyon 400 bini Almanya’da olmak üzere toplam 2 milyon 870 bin seçmen mevcut. Bunların çok büyük bir çoğunluğu cumhurbaşkanlığı seçiminde oy kullanmadı, oy kullanması zorlaştırıldı.4 Ancak şimdi durum çok faklı, Demirtaş açıklamasında 250 bin civarında oyun garanti altına alındığını belirtiyor, hedef ise 400 bin, yani yaklaşık yüzde 1.
HDP’nin eksik kaldığı önemli bir alan ise özellikle Alevi ağırlıklı CHP seçmenleri. Her ne kadar önemli sayılabilecek Alevi temsilciler HDP listelerinden aday gösterilmişse de Alevilere ve özellikle CHP’nin en geniş kitlesine yönelik5 sistemli bir politikanın varlığından söz edilemez. Alttan alta süren iyi niyetli faaliyetlere bile CHP yöneticilerinin vereceği “sert” tavrı Kılıçdaroğlu’nun “CHP hayır kurumu değildir” sözlerinden anlamak mümkün. Bu noktada mücadele içinde CHP seçmeniyle daha yakın ilişki içinde olan devrimcilerin samimi, ikna edici ve “kapsayan” çabalarına ihtiyaç duyulduğu çok net.
Diğer yandan örgütlü solcuların önemli bir kesiminin, gerek kendi zihinlerinden gerekse üyelerinden gelen sosyal şoven dürtülere teslim olmaları ülke tarihinin en kritik seçimlerinden birinin arifesinde HDP seçeneğinin aksamasına yol açıyor.6 Bununla birlikte örgütsüz solcuların HDP seçeneğini güçlendirmek adına başlattıkları imza kampanyası vb. faaliyetlerin inisiyatif almak yerine ön almak sonucunu doğurduğu açık. Zamanlaması iyi ayarlanmamış, ilişkileri iyi koordine edilmemiş, kamuoyundaki temsilcileri hedef kitlenin bütünü kapsama açısından meşruluk problemi yaşayan, başarıyı sonuç elde etmeye değil girişim başlatmaya indirgeyen zihniyetler, HDP’nin desteklenmesi konusundaki projeleri daha baştan kadük hale getirdiler.
Seçim öncesinde tüm solun ortak bir hedef doğrultusunda harekete geçirilmesini sağlayacak bir düzlemin, hem seçimlerde hem de seçimlerden sonra (sonuç ne olursa olsun) çok önemli başlangıç adımı oluşturacağı aşikârdı. Ancak her şeye rağmen devrimcilere düşen tutum, yılmadan, yıkılmadan sol içindeki ideolojik kaymalara izin vermemek, küçük burjuva bireyselliklerin (ortadan kaldırılması imkânsız ama) solda etkin olmasını engellemek ve kalan birkaç günde bile ortak hedefe yönelinmesi için özveriyle çalışmaktır.
Her şeyin ötesinde sadece seçim süreci bile kanıtlamıştır ki artık siyasetin mecrası devrimcilerin yıllardır kararlı bir şekilde sürdürdüğü “politik taleplerin” belirleyiciliğinde ilerleyecek.
Erdoğan haklı, “asgari ücret” açık arttırmaya çıktı. Bu konuda AKP’nin sömürü politikalarının katkısı inkar edilmemeli ancak bunu siyasi bir gündem haline getiren, devrimcilerin yıllardır sürdürdüğü mücadeledir. Benzer bir durum taşeron sistemi için de geçerli. Ağzını açan her siyasi aktör taşerona karşı mücadeleden bahseder oldu. En radikal dönüşüm ise kamusal haklara dönük “yaklaşımda” yaşanıyor (ve daha da yaşanacak). HDP seçim beyannamesinde “Her eve ayda 10 metreküp su, ayda 180kW elektrik ücretsiz verilecek, ısınma desteği sağlanacak, mülkü olmayan kiracılara 250 TL kira desteği verilecek, gençlere, engellilere ve emeklilere toplu taşıma ücretsiz olacak…” ifadeleri yer alıyor. Kılıçdaroğlu musluktan içilebilir su, yoksulluk sınırının altındaki yurttaşlara parasız elektrik ve doğalgaz verileceğini vaat ediyor.
Bunları kim dedirtiyor? Herhalde reklam kampanyası yöneticileri değil. Kimin dedirttiğini herkes biliyor. Ancak bu yetmez. Kadın özgürlüğü, güvenceli bir iş, insanca bir yaşam, yaşanılabilir kent ve doğa hakkımız için yürüttüğümüz mücadelede daha gidecek çok yolumuz var.
Mücadelemizde biriktirdiklerimizi sırtlayıp sandığa yürüme zamanı şimdi…
Dipnot
1Daha önceki seçimde MHP’li erkek milletvekillerini kasetlerle hedef alan ve liste dışı bırakanlar için bu defa hedef asena Meral Akşener oldu.
2Etnik kesimlerde dahil olmak üzere özellikle dini kesimlerin temsiliyetinin sağlanmasının “en ileri” demokratik temsiliyet biçimi olarak sunulmasındaki yanlışlığı belirtmek gerek. Kuşkusuz bu kesimler dışlanmış, her türlü baskıya maruz kalmış olmaktan dolayı pozitif ayrımcılığa tabi tutulmalı ancak sosyalist (sınıf eksenli) bir bakış açısıyla esas alınması gereken, bu kesimleri temsil edecek “herhangi birilerini” değil, bu kesimler içindeki ezilenleri, emekçileri temsil edecek bir tercih geliştirmektir.
3Batman’ Raman Aşireti ve Tarım Bakanı Mehdi Eker’in de dahil olduğu Alpanların önemli bir kısmı. Şanlıurfa’da Erdoğan, Kılıçaslan, Kalkan, Şahin ve Boydan aşiretleri. Adıyaman’da Rişvan Turanlı aşiretleri bunların sadece bir kısmı.
4Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Almanya’da yüzde 10’un altında kaldı.
5Örneğin CHP’ye yönelik sert sözleriyle hatırlanan Sırrı Süreyya’nın kemik bir CHP seçmeninin olduğu Ankara’dan aday gösterilmesi ile, Ankaralı seçmenin onun tavırlarını HDP’ye fatura edeceği aşikar.
6Bu grupların özellikle Birleşikçilerin sandık tavrı geliştirmemesi KP’nin tutumu göz önüne alındığında “ilerici” bir tutum olarak değerli bulunmalı. KP’nin, 550 kadın aday göstererek Türkiye sol tarihine yaptığı “çağı aşan” ilerici katkısı/icadı ise sözkonusu olan KP ve onun kadın mücadelesi konusundaki çizgisi olunca bu ironiden yani tersini söyleyerek alay etmekten başka bir anlam taşımıyor. SENDİKA.ORG