Bugün HDP, genel bir saldırı altındadır.
AKP diktatörlüğü, 7 Haziran seçimleriyle HDP’den aldığı yaranın acısını unutmuş değil. Bu yüzden, bu partiyi ne yapıp ne edip bir an önce “öbür tarafa” göndermek için her türlü desiseyi yapıyor ve bundan sonra devamı da gelecek. Suruç, Diyarbakır, Ankara bombalamaları yetmedi. Şimdi de HDP, yandaş medyanın ve hatta genelde medyanın bombardımanı ve yargının tehdidi altında.
Devlet ve yargı organları zaten diktatörlüğün emrinde. Medya da bu konuda fazlasıyla gayretkeş. Demokratik özerklik ve özyönetim, bu partinin programında olduğu halde bugün sanki büyük bir suçmuş gibi sunuluyor. Niyet belli. Önce “suçu” imal edersiniz, sonra da bu suça göre “suçlu”yu bulursunuz. Şu anda imal edilen “suç” özyönetim. Ne o efendim, HDP özyönetim diyerek bölücülüğe çanak tutuyormuş. Oysa özyönetim, HDP yöneticilerinin de belirttiği gibi, birlikte yaşama iradesinin programıdır. Birlikte yaşayalım ama yerel alanlarda yaşayan halkların da söz hakkı olsun, kendi kendilerini yönetme hakkına ve becerisine sahip olsunlar demektir. Esas bölücülük, halklara bu özyönetim hakkını tanımayan merkezi ceberrut devletin halktan kopuk organlarını ve emirlerini dayatmaktır. HDP, birlikte yaşamanın son şansıdır. Türk burjuvazisi, ceberrut devlet, faşistler ve AKP diktatörlüğü bu son şansı ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Bu gayretin en önünde, ellerinde kasap bıçaklarıyla Vatan Partililer ve onların baş kasabı Doğu Perinçek bulunuyor. Bir parti düşünün ki, başka bir partinin kapatılmasını savunuyor. Bunlar günümüzün önde giden faşistleridir.
CHP sessiz. Evet, bu partinin Sezgin Tanrıkulu gibi yöneticileri Kürt halkının yanında bir tutum sergiliyor, fakat bu yeter mi? CHP bu isteri dalgasına dur dese, VP’ni, AKP’ni, MHP’ni geri püskürtmek işten bile değil. Fakat yapmıyorlar bunu. Bu faşist saldırının ardından sıranın bir gün kendilerine de geleceğini hiç düşünmüyorlar mı? Parti kapatmanın yolu bir kere açılmayagörsün…
HDP yönetimi derdini yeterince anlatamadı. PKK’nin mantıksız bir şekilde AKP diktatörlüğünün saldırı savaşına cevap verme çizgisine yönelttiği eleştirileri sürdüremedi. Selahattin Demirtaş yalnız bırakıldı ve bu durum, HDP yönetiminin PKK’nin dayattığı sınırlara doğru ricat etmesine yol açtı. İki taraflı kıskaca alınan HDP, Türkiye genelinde desteğimi kaybediyorum, bari esas dayanaklarımı kaybetmeyeyim telaşına düştü. Diktatörlük ve satraplarının tam da istediği şey buydu. Şu anda keyifle kanlı ellerini oğuşturduklarını hep birlikte görüyoruz.
Özgürlükçü güçler dağınık ve çaresiz, olup biteni seyrediyor. Çok acı bir durum bu. Göz göre göre, AKP’ye altı ay önce en ölümcül darbeyi indiren partinin boğazını kesmek üzereler ve bizler bu durumu önleyebilmek için gerekenleri yapamaz durumdayız.
Biliyorum, karamsar bir yazı oldu ama ne yazık ki durum bu. Toparlanıp bir karşı hamle yapamaz mıyız? Yapmak zorunda değil miyiz? Gözümüzün önünde bir siyasi partinin katline doğru bir gidiş var.
Bugün özgürlüğü savunmak HDP’yi savunmaktır. HDP’nin ardından faşizm, özgürlük adına geriye ne kalmışsa ona saldıracaktır.
2015’in son yazısı bu mu olmalıydı?
Gün Zileli - 30 Aralık 2015 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com