Tır şoförleri çok şaşırmışlardı.
Jandarmalar tarafından neden çevrildiklerini, neden alıkonulduklarını anlamaya çalışıyorlardı belki de.
Jandarma talimatı savcıdan almıştı. Tırlarla insani yardım malzemesi adı altında Suriye'ye silah taşındığına dair bir ihbarla harekete geçmişti savcı.
"Biz" dedi şoferlerden biri; "Aylardır taşıyoruz bu malzemeleri. Devlet görevidir yaptığımız iş. Neden çevrildiğimizi anlamadık. Arkamızda bizi izleyen, güvenliği sağlayan devlet görevlileri bile var" (BASINDAN)
Adam, kendilerini izleyen "Devlet Görevlileri" konusunda haklıydı.
Tırları, hareket ettikleri Konya'dan beri izleyen iki otomobil dolusu MİT görevlisi, araçlarından inip, kalabalığın bulunduğu yere geldiler ve neden çevrildiklerini sordular.
Jandarma komutanı durumu açıkladı. "Bu araçları yolundan alıkoyamazsınız, böyle bir yetkiniz yok sizin" diye karşılık verdi gelenler. "Savcı talimatıdır, gereğini yapmak durumundayız, araçlar aranacak" diyen komutan, askerlerine emir verince, araçlarından inip yanlarına gelenler silahlarına davrandılar. Jandarmalar da aynı şekilde karşılık verdi.
Devlet görevlileri birbirlerine silah doğrultmuşlardı.(BASINDAN)
Darbe dönemlerinin o irkiltici olağan dışı koşullarında bile hiç rastlanılmamış bir manzaraydı bu.
İnsani yardım malzemesi taşıdığı iddia edilen tırların dorsesini örten naylon brandanın üzerinde yine aynı üç kocaman harf göze çarpıyordu: İHH!
BOSNA SAVAŞIYLA ORTAYA ÇIKAN "HAYALET ÖRGÜT"
1995 yılındaki Bosna Savaşı, onlarca, yüzlerce sivilin katledilerek hayatlarını kaybetmeleri gibi bir daha asla unutulmayacak bir insanlık utancını dünyaya miras bırakırken, beri yanda da, bir ilginç yapının hayat bulmasına yol açmıştı.
Savaş mağduru Bosnalı Müslümanlara yardım adı altında ortaya çıkan bu yapı, daha sonra sadece bu bölgeyle sınırlı kalmayacak ve Çeçenistan, Filistin, Kosova gibi çok kritik nüfuz alanlarında da faaliyet göstermeye başlayacaktı.
İzleyen süreçte, Afrika'ya da uzanmaktan geri durmayan örgüt, bu ilginç ve bir anlamda "misyonerlik" de denilebilecek epey değişik çabaları sonucunda, Amerikan yönetimi ve CIA ile çok içli dışlı olan İslam Dünyası STK’lar Birliği üyeliğine kabul edilecekti.
Asıl İHH "patlaması" da işte bu sürecin bir devamı olarak öne çıktı.
MAVİ MARMARA TEZGAHI VE İHH
2010 Mart'ına dönüyoruz...
Örgüt, "İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu delmek ve Gazze halkının temel ihtiyaçlarını karşılamak" şeklinde dillendirdiği strateji gereği, 2010 Mart ayında biri 3 bin tonluk yük gemisi, diğeri de 1000 kişilik yolcu gemisi olmak üzere iki gemi satın alıyor.
Bu satın almalarla ilgili gerekli finans desteğin nasıl sağlandığı noktasında ortaya çıkan sorular bugün bile bir cevap bulabilmiş değil ve bulacağa da benzemiyor.
Olayın önceli olarak, kuruluşun başkanı Bülent Yıldırım, Mayıs ayında Gazze'ye doğru yola çıkacaklarını açıklıyor.
7 Mayıs 2010 günü yolcuların gümrükteki işlemlerinin tamamlanmasından sonra Mavi Marmara gemisi 560 kişi ile birlikte yola çıkıyor.
31 Mayıs 2010 tarihinde gemi, Akdeniz'de İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından ele geçiriliyor ve bu baskında 9 Türk öldürülüyor.
İşin garip tarafı, "Biz de o gemide olacağız" diye günlerce caka satan 7 AKP milletvekili, son anda Ankara'dan gelen bir "uyarı"yla, gemiye binmekten vazgeçmişlerdir.
Neden vazgeçtikleri, tıpkı o iki geminin nasıl satın alındığına ilişkin soruların bugün bile bir cevap bulamamış olmaları gibi, kafaların bir yerinde takılıp kalmış soru çengelleri olarak tarihteki yerlerini çoktan almışlardır.
Başından sonuna kadar, Ortadoğu'da, içi pek doldurulmamış, anlamsız ve tam da AKP'ye özgü bir güç gösterisi olarak da tanımlanabilecek Mavi Marmara olayı, yakın Türkiye tarihinde öne çıkmış lider ihtiraslarının ve iktidar hırsının çok görkemli bir numunesi şeklinde hafızalara kazınmıştır.
Mavi Marmara olayı, tepeden tırnağa bir AKP tezgahıydı. Diğer bütün belirgin AKP tezgahları gibi, fiyaskoyla sonuçlanmıştır.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER'DEN EL KAİDE'YE KADAR UZANAN "NETAMELİ BAĞLANTILAR" İDDİASI
Birkaç yıl geriye gitmekte yarar var...
14 Eylül 2012 tarihli The Times haberine göre, bir Özgür Suriye Ordusu komutanı, "2012 Eylül'ünde Suriye'ye gelen silahla yüklü bir geminin "Müslüman Kardeşler ile bağlantılı İHH üyeleri adına kayıtlı olduğu" beyanında bulunuyor.
Bu noktada, sevkiyatın organizasyonunu yapan FSA activisti Samar Srewel'ın The Times'a aktardıkları oldukça ilginçtir "Durum başından beri belli idi. Müslüman Kardeşler, Türkiye bağlantıları yoluyla, gemi ve kargosunun kontrolünü elinde tutuyordu. Yaptıkları budur. Para ve silahlarıyla nüfuz satın alıyorlar." diyor Srewel.
Yazımızın başına dönelim mi?
Hatay Kırıkhan’da 1 Ocak 2014 gecesi, silah ve mühimmat taşıdığı yönünde ihbar üzerine durdurulan, ancak savcının arama yapmasına 'devlet sırrı' gerekçesiyle iktidar tarafından izin verilmemesi nedeniyle devlet krizine yol açan TIR olayı henüz çok yenidir.
İktidarın savcılara aratmadığı o tırların, Suriye'de rejime karşı savaşan El Kaide'ye ulaşmak üzere yola çıktıklarını artık herkes öne sürebiliyor.
Açıkça görüleceği gibi, Müslüman Kardeşler'den El Kaide'ye kadar uzanan tuhaf, ilginç, dikkat çekici ve çok büyük bir bölümü muazzam bir sır perdesi ardında kalan bir ilişkiler ağıdır söz konusu etmeye çalıştığımız.
Ve bu sır perdesini hep aynı üç harf aralıyor her zaman... Hani o tırların dorsesini örten brandada da yazılı o üç harf: İHH!
BU İHH, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TALİMATIYLA OKULLARDAN YARDIM PARASI TOPLUYOR
Yazımızın başından beri İHH'nın arka planını ana hatlarıyla sizlere aktarmaya çalıştık.
Yapı, neresinden bakılırsa bakılsın, yoğun bir "acaba"ları, bir dizi soru işaretini peşi sıra daima sürükleye gelmiş bir örgüt.
Şimdi böyle bir yapı, 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nın Türkiye'deki tüm ilk ve orta dereceli okullara gönderdiği bakan adına imzalı talimatla yardım parası topluyor.
Suriye’de vahşete varan eylemlere imza atanlar dahil, rejim karşıtı örgütlere yakınlığı birçok kere ortaya çıkmış olan İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (İHH) için MEB'in devreye girmesi oldukça ilginç ve önemlidir.
Bakanlık okullara gönderdiği yazıyla, “Her Sınıfa Bir Yetim” projesi kapsamında, İHH için her sınıftan 90’ar lira toplanmasını istiyor.
Milli Eğitim Bakanı adına Genel Müdür Mustafa Koç’un imzaladığı yazı 1 Ekim’de tüm okullara dağıtılmıştır.
Yazıda, İHH’nin dünyanın 135 ülkesinde kimsesiz çocuklara ilişkin yardım kampanyası düzenlemek istediği belirtilirken, uygulamanın milli eğitimin temel amaçlarına uygun olduğu da kaydediliyor ve “Her Sınıfa Bir Yetim Projesi” kapsamında, katılan sınıfların bir yıl boyunca her ay 90 lira toplaması gerekiyor.
42 ülke içinden bir ülke seçilmesi istenilen sınıfların, daha sonra topladıkları paraları banka hesabı ya da elden vakfa yatırması gerekiyor.
BİR TUHAF ÜÇLÜ: İHH - EL KAİDE - EL NUSRA!
Yardım adı altında, okullardan toplanan paralarla ilgili olarak, arka plana dair bazı bilgiler de yok değil.
Örneğin, "Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var" projesinin kurucusu İHH Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım’ın hakkında El Kaide‘ye para aktardığı iddiasıyla gizli bir soruşturma yürütülmüş.
Başkan Yıldırım geçtiğimiz Ağustos ayında Suriye‘de El Nusra‘nın kontrolünde bulunan Rakka bölgesinde iftar vermiş, El Nusra örgütüne tırlarla yardım götürmüş ve El Nusra‘ya silah ve tıbbi malzeme göndermiş.
Pek çok yolsuzluğa imzasını attığı iddia edilen "Deniz Feneri" ve "Kimse Yok mu?" derneklerinin de sahip olduğu "Yardım toplamada izne tabi olmama" statüsüne sahip İHH Vakfı’nın bu statüsünü nasıl kullandığına ilişkin pek çok sorunun yanıtını Vakıf Başkanı Bülent Yıldırım, daha önce Suriye’de silahlı gruplarla işbirliği içinde yardımları dağıttıklarını ve bunda şaşılacak hiçbir şey olmadığını ifade ederek veriyor: "Hangi bölgeye gidiyorsak o bölgede hangi grup varsa onlara ve o bölgeye yardım etmek için o grupla irtibat, diyalog kuruyoruz”.(BASINDAN)
KAYMAKAMLIK, SİLİVRİ'DEKİ OKULLARDA TOPLANAN PARA MİKTARINI VE PARANIN NASIL KULLANILDIĞINI HALKA AÇIKLAMALIDIR!
Yukarıdan beri anlattıklarımızı aklınızın bir köşesinde tutun deriz.
Çünkü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye'deki tüm ilk ve orta dereceli okullara gönderilen, 19/08/2013 tarihli ve 83203306/825.03.02/2117801 sayılı yazıyla başlayan, okullardan yardım toplama serüveni tüm hızıyla devam ediyor.
Hiç kuşkusuz Silivri'deki okullar da bu serüvenin içerisinde yer alıyor.
Ağustos ayından bu yana toplanıyor bu paralar. Yani tam beş aydır!
Toplanan miktarı ve bu miktarın nereye gönderildiğini, verilen banka hesaplarına yatırılan meblağı sadece Silivri Kaymakamlığı biliyor. Başka da hiç kimse bilmiyor.
Madem bu kampanya devlet eliyle yürütülüyor ve yasaldır, buradan hareketle Kaymakamlık makamı şimdiye kadar toplanan meblağı ve gönderildiği yeri halka açıklamak zorundadır.
Yardım parası veren yurttaşın, bunları bilmeye hakkı vardır.
Ben örneğin, bilmek istiyorum.
Ya siz?
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın!
HAYRİ GÜNEL - ŞUBAT 2015