Zaytung hayranıyım. Memleketin en etkili muhalefet kanallarından birisi Zaytung. Canım sıkıldığında Banu Avar’ın Zaytung haberini ciddi sanarak Siera Leone elçimizle ilgili özgüven fışkırması yaşayan ve ‘kaynaklarına’ güvenerek konuştuğu videosunu seyrediyorum… Deneyin, iki Cem Yılmaz, üç ZAZ etkisinde.
Seyrek olarak duvara çarpsalar da genel olarak harika işler yapıyorlar.
Bu sefer rakıya takılmışlar. “‘Rakı buzla içilmez’, ‘Yemekle içilmez’, ‘Açken içilmez’ Derken En Sonunda ‘Rakı içilmez’ Noktasına Varan Gurmeye Nevizade’de Linç Girişimi…” başlığıyla bir yazı yayınlamışlar. Okuyun, hakikaten çok eğlenceli.
Ben üzerime alınmadım. Ama Facebook ortamlarında ve gelen e-postalarda epey bir adıma üzerine alınan, hatta sinirlenenler oldu. Dolayısıyla ara ara yazdığım bu ‘racon kesme’ mevzuuna tekrar girmek şart oldu.
Birincisi üzerime alınmam saçma olur, gurme değilim. Hafazanallah gurme adayı de değilim. Bir gusto sahibiysem bundan onur duyarım. Ama ona bile emin değilim.
Peki ne demeye burada iki yıldır her hafta rakı yazıyorum, ahkam kesiyorum? Çünkü rakıyı, çilingiri, rindliği, ehlikeyifliği, barbalığı, mezeyi, bu işin kültürünü çok önemsiyorum.
Tane tane konuşalım
Madde 1: Rahatsızlık vermedikçe herşey serbesttir
Birincisi, hep dediğim gibi: Rakı sofrasında başka birisini rahatsız etmedikçe herşey serbesttir! Yine racon mu kestim? Hayır. Rakı sofrasından ne anladığımı yazdım. Ben hayattan, hukuktan da yaklaşık olarak bunu anlıyorum. İsteyen buzlu içer, isteyen alnına döker burnundan damlayanları içer. Dileyen kulağını zorlasın. Masanın bir şikayeti yoksa ne ala.
Masada karın doyurulmaz
Dileyen doyursun kardeşim. Yapan oluyor da. Ama rakı masasının bir ritmi vardır. Ve o ritm sayesinde rakı sofrası saatlerce aynı seviyede devam eder. Kimsenin ağzı yüzü yamulmaz, konuşması değişmez. Hapur hupur yemek yiyen birisinin ritmi senkopludur. Konsantrasyonu yemeğedir. Ben şahsen birisi böyle yapıyorsa nazikçe sudoku çözerim. Karşımdakinin karnı doyana kadar çilingir başlamamıştır çünkü. Ama öyle seveni vardır, bununla muhabbetini bozmayanı vardır, saadetler dilerim. Bakınız birinci madde.
Buz meselesi
Rakı soğutulur. Su soğutulur. Sonra önce rakı sonra su konur. Buz isteyen de en son koyar. Ben tek parça koyarım misal. Siz önce buzu doldurun, sonra rakı kristalleşsin, düzgün karışmasın, üzerinden peçeteyle toplamaya çalışın. Her yudumunuzda başka tad gelsin, son yudumlar işkenceye dönsün. Bana ne? Beni madde bir ilgilendirir. Uzo işidir o. Buzu gömüp bardağa dalmak.
Müzik meselesi
Hep dediğim gibi rock müzik de opera da olur rakıyla. Muhabbeti bölmesin yeter ki. Ha ben neyi tercih ederim, incecikten başlar, yavaşça ritmlenir. Kapanışta beraber de söylenebilir. Iron Maiden koyup sesi açıp kafa sallayarak rakı içen ve hazzeden de yığınla insan gördüm ama. Ne güzel. Benden uzakta daha da güzel. Rock olacaksa ben David Bowie isterim, ne bileyim Clash olur. Ne de olsa Strummer rakı kokusuna doğmuş, Ankaralı.
Ha, bir de fasıl meselesi var. Bu konu hakikaten hassas olduğum bir konu. Güzel oldu mu çok severim. Çıksın şöyle işinin ehli, tam kadro bir fasıl ekibi, önlerinde de Güzin Değişmez… Oh. Daha ne isterim? Ama Ormancı diye başlayan fasıl ezberinden fenalıklar geçiriyorum. Ha, seven çok. Seven takılsın. Bana ne? Bakınız, birinci madde.
Meze meselesi
Meze güzel olur. Kimi iki leblebi koyar, kimi masayı donatır. Genellikle mezeyle içilir ama rakı. Ben az meze sevenlerdenim. Muhabbete engel olmadığı sürece meze tırtıklamak güzeldir. Ha, bara gittiğimde canım rakı çekmişse hiç mezesiz içerim. Muhabbeti bozmayan herşey uyar. Bakınız birinci madde.
Mekan-meyhane
Ben birörnek meze tepsileri, çipura-levrek fiks menüleri, limitsiz rakı sendromları sevmem. Benim sevdiğim mekanda az ama muhakkak o mekan için ve taze meze yapılır. Özenle yapılır. Mekan, müdavim mekanı olur. Sahibi kalender, rind birisidir. Giren çıkan selamlaşır.
Hep dediğimiz gibi. Meyhane mahalleleri değil, mahalle meyhaneleri güzeldir.
Dileyen birörnek meyhaneler mahallelerine gidip bağıran müzisyenlerin ve mekana çekiştiren personelin arasında endüstriyel mezelerle takılsın. Bana ne? Bakınız birinci madde.
Çeşit çeşit rakıcı
Çeşit çeşit rakıcı var. Birincisi içine dahil olduğum, kendi halinde ve temkinli içiciler, kültürüne meftunlar.
İkincisi, felekten gece çalanlar. Onlar bir geceye herşeyi sığdırmaya çalışırlar: Hüzün, coşku, heyecan, yemek, sarhoşluk…
Ben ilkinden yanayım. İkinci bana uymaz. Ha, bir de üçüncü var, sarhoşlar, ayyaşlar… Onlardan kimseye hayır gelmez. Konuşurken ağzı yüzü kayan, her fırsatta öpen, saldırganlaşan, yolunu bulamayan bu kardeşlerimizin içkiyi bırakması kamu yararınadır. Bakınız birinci madde.
Rakı başka içkilere benzemez
Bana sorarsanız rakı, diğer içkilerin aksine insanı ‘bir durmaya’, sakin olmaya çağıran, rind olmaya teşvik eden büyülü bir içkidir. Bu büyüsünü de 500 yılda şekillenmiş kültürüne borçludur.
Rakıdan kültürünü çıkarırsanız sarhoş eden bir mayi kalır geriye. Aman diyeyim. Nasıl içerseniz için, kimseyi rahatsız etmeyin. Bakınız birinci madde :) FERİDUN NADİR - BİRGÜN

Daha yeni Daha eski