Fatma ve ailesi Cizre’nin küçük bir köyünde oturuyorlardı. Anne ve babası dışında kendisinden küçük dört kardeşi vardı.
Bölgenin en büyük korucu ailesi olan Mircan aşiretine mensuptular. Fatma için de asıl sorun burada başlıyordu. Babasıyla sık sık tartışmalarının nedeni koruculuktu. Baba Halil korucu olduğundan dolayı, akrabalarıyla birlikte sürekli askerler tarafından dağlara operasyonlara götürülüyordu. Birkaç kez de ağır yara almıştı. Böyle devam ederse bir gün onun cansız bedenini de getireceklerini bildiği için sürekli babasıyla tartışıyor ve biran önce bu işi bırakmasını istiyordu. Baba Halil ise her seferinde ekonomik gerekçeler öne sürerek geçiştiriyordu. Fatma 19 yaşında ve çok zeki bir yapıya sahipti. Liseyi bitirmişti ve üniversite sınavına girmişti. Annesi Hacer ise olaylara razı gelen, susturulmuş tipik bir Kürt kadınıydı. Gelişen olaylara pek müdahale etmiyordu veya edemiyordu!
Babasının can güvenliği korkusunun yanı sıra kafasına takılan çözemediği soru işaretleri de vardı. Çünkü eskiden okula gittiği uzaktaki köylüler ve okula gelen çocuklar kendi ailesinden, amcalarından çok farklı şeyler söylüyorlardı. Babasının kendilerine düşman diye anlattığı kişiler, diğer köylülerin gözünde büyük kahramanlardı. Hatta onların da kendileri gibi Kürt olduklarını ve Kürtçe konuştuklarını öğrendiği zaman çok şaşırmıştı. Çok geçmeden meydana gelecek bir olay onun çözemediği sorulara yön verecekti.
Babası, amcaları ve yakın akrabaları askerlerle birlikte çıktıkları bir operasyonda çatışmaya girmişlerdi. Olayda çok sayıda asker yaralanırken, Fatma’nın Hasan amcası ve diğer koruculardan da birkaçı ölmüşlerdi. Amcasının cansız bedenini ilk görenlerden birisi Fatma olmuştu. Çok üzülmüş, uzun süre ağlamıştı. Ama bir farklılık onun dikkatinden kaçmamıştı. Ölen korucu amcasının ağzında bir tane kağıt para vardı. İlk bakışta inanamamıştı. O durumda kimseye de soramazdı. Amcasının parasını neden ağzında saklamış olabileceğini saatlerce düşündü. - ‘Onun cebi vardı, neden ağzında tuttu, yoksa düşmanlar onun parasını mı istediler o da vermek istemediği için mi ağzına sakladı’ diye tekrarlayıp durdu...
Babasına da sordu ama babası, gözlerini ondan kaçırarak ilgisiz cevaplar verdi. Aylar sonra gelen üniversite sınav sonucu, onun çok iyi bir puan aldığını gösteriyordu. Tercih seçiminde Diyarbakır Dicle Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni seçti. Babası Halil de bir yandan kızının Diyarbakır’da okul dışında kalabilmesi için uygun bir akraba evi araştırıyordu. Kısa zamanda da buldu. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde çalışan yakınları Ekrem’in evinde kalacaktı. Fatma okulun ilk günlerinde ileride kendisine çok yakın olacak arkadaşlarla tanışmıştı. O dönemde siyasal ve ideolojik fikirler de sıkça tartışılıyordu. Ancak önceleri Fatma bu sohbetlerin dışında tutuluyor, kendisine güvenilmiyordu. Çünkü o bir korucu çocuğuydu. Yakın arkadaşı Berfin ile çok açık bir şekilde bu konuyu tartıştılar. Fatma, arkadaşlarının bu yaklaşımının sebebini öğrenmek istiyordu. Uzun uzun koruculuk meselesini konuştular. Ve o zaman Fatma, amcası korucu Hasan’ın çatışmada öldüğünde ağzında bulunan paranın nedenini ve orada ne aradığını öğrendi. Ailesine anlam veremedi, bu ağır yükü kaldırmakta güçlük çekiyordu. Ailesi halkına karşı para karşılığında düşmanlık yapan kişilerden oluşuyordu. Kendi halklarının cellatlarıydılar. Babası halkının onurlu mücadelesi için dağlara çıkan insanların kanına giriyordu. Utancından 2 hafta okula gidemedi. Bunu biraz evinde kaldığı akrabaları Ekrem ile konuşmaya çalıştı, ancak kısa sürede onun ailesinden farksız olduğunu gözlemledi.
Kısa zaman içerisinde müthiş derecede kendisini geliştirmeye koyuldu. Kürt gerçekliğinin ve egemenlerin kirli politikalarının farkına vardı. Ailesi ile telefonla görüşeceği zamanlarda sadece annesi ve kardeşleriyle konuşuyordu. Halkına ihaneti meslek gören babasının sesini duymanın dahi ona acı vereceğini biliyordu. Diyarbakır’da bir Newroz kutlamasına katıldığında devletin öldürücü müdahalesini gördükten sonra kararını verdi. Dağlara gidip, halkının mücadelesine katılacaktı. Yakın arkadaşları ile kararını paylaştığında aynı sorumluluğu taşıyan Derya, onunla beraber örgüte katılacağını söyledi. Fatma bunu duyunca daha da mutlu oldu. Bu arada akrabaları Ekrem, Fatma’nın eve gelmemesi üzerine, kendisi de arayıp bulamayınca babası Halil’e telefon ederek haber verdi. Cizre’deki aşiretleri telaşlandı. Uzun araştırmalar yaptılarsa da herhangi bir sonuca ulaşamadılar. Onun örgüte katılmış olabileceği ihtimalini pek düşünmüyorlardı. Daha çok bir erkek ile kaçmış olabileceği olasılığı üzerinde duruyorlardı. Fatma katılımının ilk dakikalarından itibaren ne denli doğru bir karar verdiğinin farkına varıyordu. O ortam onun bütün ihtiyaçlarını, dünya görüşünü karşılamaya yeterli geliyordu. Etkili bir militan olmuştu. Baba Halil, birkaç ay daha Fatma’dan haber alamayınca yavaş yavaş ümidini kesti. Kızının bir erkekle kaçmış olabileceği ihtimali onu eskisinden de fazla sinirli hale getirmişti. Koruculuk imkanlarından faydalanarak civar köylerde oturan ailelere, yurtseverlere her fırsatta küfür ederek saldırıyordu. Askerlerin güvenini kazanabilmek uğruna her türlü yola başvuruyordu. Bir seferinde Kürt halkının meşru hakları için cezaevlerinde yatmış, işkence görmüş yakın köylüsünü köyde görünce, askerlere örgüt çalışmaları yapıyor diye ihbar etmişti. Fatma’nın ortadan kaybolmasının yarattığı öfkeyi halka yönelerek unutmak ister gibiydi. Fatma babasının bu yaptıklarını bilseydi veya duysaydı kimbilir ne kadar üzülürdü.
Fatma gerilla alanında Hevi kod adını aldı. Siyasi ve askeri eğitimleri tamamladıktan sonra görev yeri olarak Kuzey Kürdistan dağları belirlendi. O günlerde Fatma’nın ailesi ve tüm akrabaları telaşlıydı. Çünkü Fatma’nın büyük amcasının oğlu Ali evleniyordu. Ancak çok geçmeden 4 adet jeep tipi askeri araç düğün alanına geldi. Askerler telaşlıydı. Korucubaşını yanlarına çağırdılar ve yakın bir bölgede çatışma çıktığını o nedenle tüm korucuların gelmesi gerektiğini söylediler. Bunun üzerine korucubaşı, koruculuk sıfatını almış tüm erkeklere seslenerek acilen hazırlanıp meydana gelmelerini istedi. Yaklaşık 20 dakika sonra herkes alanda toplanıp araçlara binerek askerlerle birlikte çatışma bölgesine doğru hızla yol aldılar. Ama beklenmedik bir durum yaşandı. Daha fazla ilerlemeden gerillaların pususuna düştüler. Yoğun bir çatışma yaşandı. Çatışma boyunca gerilla önemli derecede üstünlük sağlar. Sadece bir gerilla anlık heyecana kapılarak yanlış harekette bulunur ve küçük bir uçurumdan yuvarlanır. Düşme esnasında önemli bir darbe almaz. Ancak düştüğü yer, korucuların bulunduğu alandı... Hevi kod adlı Fatma’dır o. Kendisini toparlayıp ayağa kalkmaya çalışırken arkasından gelen bir korucu büyük bir taşla, dört defa kafasına vurur. Gerilla Fatma o anda şehit düşer. Yerde cansız olmasına rağmen aynı korucu vurmaya devam eder.
Öldüğüne emin olduktan sonra, çatışma bitene kadar onu öylece orada bıraktılar.
Askerler kendi ölülerini kaldırırken diğer yandan da sırt üstü yatan gerilla Fatma hakkında konuşuyorlardı. Kimse daha yüzüne dahi bakmamıştı o dakikaya kadar. Komutanları ona taşla vurarak kimin öldürdüğünü sordu ve onu ödüllendireceğini söyledi. Yapan kişi hiç tereddütsüz ortaya çıktı. O korucu Halil’di.
Yüksek sesle ‘ben vurdum’ diyerek ortaya atıldı. Ne yaptığını bilmeden! Komutan Halil’den cenazeyi alıp kamyonete koymasını istedi. Gerillanın vücudu tamamen kana bürünmüştü. Halil cansız gerillayı ayağıyla iterek yüz üstü konuma çevirdi. Gözleri dışında yüzü kan içerisindeydi. Halil o gözleri görünce öylece bakakaldı. Bu taa ki diğer korucuların seslenmesine kadar devam etti. Halil o anda diz üstü çökerek gerillanın kanlı yüzünü sildi. Kanın altındaki gerçekliği görmek istiyordu. Kalp atışları hızlanmıştı. Ve anladı taşla vurarak öldürdüğü gerillanın kızı Fatma olduğunu!..
Hıçkırıklarla bağırarak ağlamaya başladı, gerilla Fatma’nın cansız bedenine sarılarak..
5 dakika dahi araya girmemişken, hızlı bir refleks ile silahını çıkarttı ve tetiğe basarak kendi yaşamına son verdi...(ALINTI)