HOCALI KATLİAMI
Ermeniler çok yakındaydılar. Sesi işitip bizi esir
edebilirlerdi. Yanımızda iki yüze yakın Hocalı sakini vardı. Hepsi de kaygı
içinde yüzüme bakıyordu. Her şey gün gibi ortadaydı. Ya Salatın’ın sesini
kesmeliydim ya da, hepimizi öldüreceklerdi.
Bir ana yavrusunu niçin boğarak öldürmek zorunda kalır?
Salatın’ın annesi Müşkinaz Ehmedova anlatıyor:
Tarih, Şubat 1992, 25’i 26’sına bağlayan gece, ‘Hocalı faciesi’
Ermeni faşistleri Hocalı’yı her taraftan kuşatmışlardı. 26
Şubat 1992’de hayat arkadaşım komiser yardımcısı Yelmar Naiboğlu çatışmada
şehit oldu. 17 kişiden oluşan ailemden bazıları şehit düşmüş bazılarıysa
kaybolmuştu.
Ben, küçük Salatın’ı (18 aylıktı) sırtıma bağlayıp ormana
kaçtım. Ormanda dört gün aç-susuz, karın içinde yol almaya başladık. Qarqar
çayını geçerken ayaklarımız ıslandı, ayakkabılarımızı ise su alıp götürdü. Daha
sonra bizim kimi, Ermeni baskınından kaçan Hocalılar‘la birleştik. Ormanda
Ermeniler bize aman vermiyorlardı. Her taraftan kurşun, patlama ve insan
feryadlarının sesleri geliyordu. Salatın, dinmek, durmak bilmeyen patlama
seslerinden rahatsız olarak ağlamağa başladı.
Ermeniler çok yakındaydılar. Sesi işitip bizi esir
edebilirlerdi. Yanımızda iki yüze yakın Hocalı sakini vardı. Hepsi de kaygı
içinde yüzüme bakıyordu. Her şey gün gibi ortadaydı. Ya Salatın’ın sesini
kesmeliydim ya da, hepimizi öldüreceklerdi.
Salatın’ın ağzına ne kadar kar, buz verdimse de çocuk sesini
kesmedi. 200 adamın hayatı bana bağlıydı. Başka çarem kalmadı… Mecbur kalıp 200
kişiyi kurtarmak için öz yavrumu boğup öldürdüm.
Amma ölüsünü atmadım daha doğrusu atamadım. Ormanda yol
alırken çocuğun ayakları açıldığında onun üstünü örtüyordum. Daha sonra içim
yanmaya başladı. Ne kadar kar yedimse hararetim geçmedi. Aydın adlı yaşlı
birinden beni vurmasını istedim. Çünkü artık yol gidemiyordum. Aydın Dayı bana
: “Kızım, yavrum bu hadiseden sonra ben çocuğumu öldürürdüm amma seni yok”
dedi.
Daha sonra Ermenilerin kuşatmasına düştük. Güçlü dövüş
başladı. Ölen öldü. Çok yaralımız vardı. 80-90 kişinin ayakları donmuştu,
yürüyemiyorduk. Bizi esir edip bir yere kapattılar.
Aramızda Ermenice bilenler vardı. Dediler ki, Ermeniler bizi
perişan edecek. Buna hazırdık çünkü, onların yaptığı vahşeti duymuştuk.
Bir müddet sonra sırtımda bir sıcaklık, bir nefes hissettim.
Bana ilk başta öyle geldi ki deliriyorum sandım. Sonra Mahire adında yaşlı bir
kadın: “Çocuğun sağ… yaşıyor” dedi. Sanki dünyaları bana verdiler. Bir anne
için bundan büyük sevinç olamazdı.
Tahminen beş saat sonra bizi serbest bırakıp, Ağdam
Hastanesi‘ne getirdiler. Oradan ise bizi Bakû’ye getirdiler.
Altı ay hastanede yattık. Bütün bunların acısını yaşamak
bize pahalıya mal oldu. Ayaklarımız dondu, kalp hastası oldum, ağır cerrahi
ameliyat geçirdim. Onkoloji hastanesinde tedavi görüyorum. Hal hazırda birinci
grup Qarabağ malûlüyüm. Küçük Salatın ise beyne basınç, el ve ayak
parmaklarının donması ile bu faciayı yaşadı. Halihazırda Salatın’ın bir gözü
hiç görmüyor.
Aynı topraklarda yaşayan milletler olarak sadece
şarkılarımız masallarımız değil, katliam anılarımız da birbirine benziyor.
Yukarıdaki anlatımda özel isimlerin yerini boş bırakalım, geri kalan kısım
aynı. Fazlası çıkmaz, eksiği çıkar.
İnsanlar kurtulsun diye ağlayan çocuğunu öldürerek
susturmak. Dersim’de, 1915’te ve bir dizi katliamda, sürgünde fazlasıyla
yaşanmış bir acı.
Ama Hocalı Katliamı bu ülkenin sosyalistlerinin,
devrimcilerinin ilgisinin uzağında… Sorun tabi ki buna karşı sıradan bir
duyarlılık geliştirmek değil. Aksine orada boğazlananın sosyalizm olduğunu
görebilmek.
Milliyetçilik ve sosyalizm
Sovyet Rusya’nın 70 yıllık tarihi o coğrafyanın bütün
milliyetçilerinin aynı oranda tepkisini çeker, oysa Çarlık döneminde egemen
millet Rusların baskısından yokolmaya yüz tutmuş halklardan nispeten daha büyük
milletlere kadar hepsi sosyalizm sayesinde asimilasyondan kurtulmuş, ulusal
varlıklarını ve kültürlerini geliştirebilmişlerdir. Tepkililer çünkü onların
tek derdi kendi burjuva çıkarları. Ama milliyetçiliklerini inşa ederken
kullandıkları ulusal değerlerin varlığını, bu değerlerin hâlâ yitmemiş olmasını
da sosyalizme borçlular. Bu onların hep unutturmak istediği, biz sosyalistlerin
ise hatırlatmayı pek önemsemediği bir konu.
Kapitalizmden komünizme geçiş dönemi olarak sosyalizm inişli
çıkışlı bir süreç izledi. Bu yüzden hâkim millet Rusların konumu ile diğer
milletlerin ideal bir şekilde tümden eşitlendiğini söylemek mümkün değil.
Stalin, 1930’lardaki tasfiyelerle içte ve 2. Paylaşım Savaşı
ile dışta zafer kazanan sosyalizm için erken bir tespit yapmış, artık
komünizmin ilk aşamasına geçildiğini, Sovyet Rusya’nın “halkın devleti”
olduğunu söylemişti. Bu artık burjuvazinin kalmadığı, bir daha hiç var
olamayacağı anlamına geliyordu.
Bu tespit ve sonrasında gelen revizyonistlerin yaptığı bir
dizi hata Sovyet Rusya’yı oluşturan ülkelerde ve özerk bölgelerdeki burjuva
milliyetçiliğinin geliştiği zemine fırsat vermiştir.
Sovyet Rusya yıkıldığında Ermenistan’da yaşayan Azeriler ile
Azerbaycan’da yaşayan Ermeniler karşılıklı göç ettirildi. Karşılıklı küçük
saldırılarla başlayan süreç giderek tırmandı ve Hocalı Katliamı gibi kitlesel
boyutlara ulaştı.
Milliyetçiler sadece kendi milletlerinden insanların başına
gelen katliamları anar, hatırlar ve bunu karşı tarafın kanlı geçmişini
unutturmanın bir vesilesi yapar. Hocalı Katliamı, Sumkayıt Katliamı’nın bir
rövanşıydı. Sumkayıt ise bir başkasının… Ülkemizde ise Hocalı Katliamı, 1915
Ermeni soykırımının inkar edilmesi için kullanılıyor.
Bugün eski Sovyet toprakları emperyalistlerin iç
çelişkilerinin ürünü milliyetçi boğazlaşmalarla sarsılıyor. Putin bunun
faturasını UKKTH konusunda Lenin ve Stalin’in farklı düşünmesine bağlıyor.
Lenin’in ülkenin altına bomba yerleştirdiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Bunun
iki sebebi var. İlki Çarlık Rusyası’nın topraklarında yeniden egemen olmak
istemesi. İkincisi ise Ukrayna Donbass’taki sosyalist milislerin
eleştirilerinden kurtulmak istemesi. Bu milisler Donbass’ın Rusya’ya katılması
gerektiğini söylüyor, ancak Rusya buna karşı çıkıyor ve Aleksey Mozgovoy gibi
sosyalist milisleri tasfiye ediyordu. Putin, Donbass’ın eskiden Rusya’nın
parçası olduğunu ama Bolşeviklerin onu Ukrayna’ya bağladığını söylüyor.1
Sovyetlere geri dönmek isteyen Duma‘yı topa tutarak yıkan Yeltsin‘in izinden
gidiyor. Ama bunu ikiyüzlüce yapıyor. Hem Sovyetlerin prestijli geçmişini
bugünkü emperyalist heveslere perde yapıyor hem de sosyalistleri iç bir
tartışmaya sürüklüyor.
Suriye Savaşı, ateşkesler ve Suriye’nin federal bölgeler
olarak bölünmesi sürecine girerken bir sonraki savaş için muhtemel adreslerden
biri de Ermenistan-Azerbaycan. Sınırda sık sık çatışmalar yaşanıyor ve askeri
yığınak giderek artıyor.
Hocalı Katliamı‘nın yıldönümünde yeni savaşların ve
katliamların önü açılıyor.
SÜLEYMAN ALTUNOĞLU - @s_altunoglu – GEZİTE.ORG
(1) SSCB’de birliği oluşturan cumhuriyetleri sosyal
ve ekonomik açıdan desteklemek için bu tarz sınır değişiklikleri yapılmıştır.
Örneğin Kazakistan’da da % 10 Rus nüfus var, ancak bu durum şu anda Putin’in
çıkarına uygun olduğu için gündeme getirmiyor