Kadın üretim ilişkisinden koparılıp ev mutfak ve çocuk üçgeninde hapsedilmiştir, ataerkil toplumun ortaya çıkışı ile birlikte kadının tarihsel rolü yok edilmiş üzerine beton dökülmüştür. Günümüzde erkek egemen kapitalist toplumda erkeğin mülkiyete dayalı otoritesine boyun eğdirilmiş, sindirilmiş, İtaatkar bir köle konumuna itilmiş, kadının sosyal ve ekonomik özgürlüğü baskılarla sekteye uğratılmış, eğitim siyasi sanat kültürel vb. faaliyetlerden mahrum bırakılmış, güçsüz kılınmıştır.

Üretim ilişkisinden koparılmış, eve hapsedilmiş, mülkiyete dayalı erkek egemen otoritenin baskısı altında güçsüz kılınmış olan kadın uğradığı fiziki ve psikolojik şiddete, tecavüz ve tacize, cinsel sömürüye, toplumsal anlamda uğradığı sınıfsal sömürü ve eşitsizliğe karşı savunmasız kılınmıştır.
Ülkemizde kadının iş gücüne katılım oransal olarak yüzde 28 seviyesindedir ve son derece düşüktür, fırsat eşitsizliği ekonomik sağlık eğitim vb. alanlarda son derece derindir..

Yapılan saha çalışmalarında kadın yüzde 49 fiziksel ve cinsel saldırılara uğramaktadır, bu rakam izole kapalı toplumlarda daha yüksektir, çünkü feodal izole toplumlarda kadının aile içinde uğradığı fiziki ve özelikle cinsel şiddet örtbas edilmektedir.  Yedi yıllık zaman diliminde 4.190 kadın katledilmiş olup bu rakamlar artarak devam etmektedir. Yine aynı zaman dilimi içerisinde 3074 kadın tecavüze uğramıştır, bu rakamlar resmi mercilere yansıyan istatistiklerdir. Gerçekte kadına yönelik fiziki psikolojik ve cinsel şiddetinin boyutu daha yüksektir, Ek olarak da, tecavüze uğrayan kadınların büyük bir yüzdesi 18 yaşı altı kadınlardan oluşmaktadır, ekonomik aile ve sosyal baskılar yüzünden çocuk yaşta evlendirilen çocuk gelin oranları yüzde 30’lardadır...

Burjuva feodal erkek egemen düzenin kadın üzerindeki sınıfsal cinsel sömürüsü tüm alanlarda kendisini en radikal biçimde göstermektedir. 3 çocuk, beş çocuk yapın propagandası ile kadını burjuva düzene köle yetiştiren birere üretim makinesi, erkeğin cinsel açlığını bastıran birer seks objesi olarak gören kadın düşmanı zihniyet, kadın sorunun temelini oluşturmaktadır…
Kadın uğradığı fiziki psikolojik cinsel saldırılara karşı burjuva adaletinde kadını sözde koruyan birkaç göstermelik yasa dışında hiçbir önlem yoktur bu yasalar da pratikte uygulanmamaktadır, Kadını, erkek egemen despotizmin ve saldırılarının karşısında sosyal ekonomik ve psikolojik anlamda rehabilite edecek doğru dürüst sığınma evleri ve kadınları koruma alanları yoktur.

Tecavüze uğrayan tecavüzcüsüyle evlensin diyen, tecavüzcüsünün çocuğunu doğursun biz bakarız teşvikiyle tecavüzü legalize eden, tırmandıran burjuva ahlak ve hukuku ve onun eğitim sistemi, erkek egemen yayın yapan, kadını birere meta gibi sunan medya aygıtı siyasal ve sosyal politik yapısı ile şekillendirdiği erkek egemen feodal burjuva toplum, kadın sorunun temelini oluşturmaktadır. Kadın sorunu sınıfsaldır ve onu doğuran, kadının sınıfsal cinsel sömürüne neden olan burjuva feodal sınıfıtır..

“Yönergeler, kadının gerçek kurtuluşunun ancak Komünizmle mümkün olabileceğini kesin bir şekilde ifade etmelidir. Kadının toplumsal ve insani konumu ile, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet arasındaki kopmaz bağ güçlü bir şekilde işlenmelidir. Böylece, kadın hakları savunuculuğuna karşı araya kalın ve silinmez ayrım çizgisi çekilmiş olur. Ama bununla, aynı zamanda, kadın sorununu toplumsal sorunun, işçi sorununun parçası olarak kavrama ve böyle bir sorun olarak onu proletaryanın sınıf mücadelesi ve devrimle sıkı bir şekilde bağlamanın da temeli verilmiş olur.” (Lenin’le kadın sorunu üzerine)

Kadın cinayetleri salt erkek despotizmi ile açıklanamaz, kadına yönelik her türden sınıfsal cinsel sömürü, fiziki, psikolojik şiddet ve kadın cinayetleri sınıflı toplumsal düzenin ürünüdür. Egemen olan sınıfa ait üretim ilişkilerinin yaratığı sınıfsal siyasal toplumsal çelişmelerin ve onun biçimlendirdiği erkek egemen toplumsal-kültürel koşuların ürünüdür...

KORAY AKER

“KADIN SORUNU 2” İÇİN LİNKİ TIKLAYINIZ


Daha yeni Daha eski