Ermenileri ve Süryanileri soykırıma uğratan soykırımcı şoven Türk milliyetçiliği, yüzyıl sonra 2015 yılında da Kürtleri soykırıma uğratma kararı almıştır. AKP hükümeti Kürtleri soykırıma uğratmak için içeride ve dışarıda tüm Kürt düşmanları ve gerici güçlerle ittifak kurmuştur. 23 Temmuz’da topyekun olarak başlattığı savaşı her gün daha da kapsamlılaştırarak sürdürmektedir. Birkaç haftadır da savaşla birlikte yürütülecek soykırım amaçlı özel savaş politikalarını gündemleştirmişlerdir. Ahmet Davutoğlu birkaç gün önce bir sömürge valisi gibi gittiği Kürdistan'da yeni soykırım planının ne olduğunu kamuoyuna sunmuştur.

Master Planı olarak sunulan, başbakan ve bakanların kardeşlik ve milli bütünlük biçiminde ifade ettikleri bu politika ve planlamalar esas olarak Kürtlerin soykırımını ve Kürdistan'ın Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirilmesini hedeflemektedir. Aslında 1926 yılında yürürlüğe konulan Şark Islahat Planının güncellenmiş halidir. Türk devletinin elde ettiği yeni imkanlarla güçlendirilmiş bir soykırım planıyla karşı karşıyayız.

Kürt özgürlük mücadelesini ezme ve Kürt’ün iradesini kırma üzerinden şekillendirilmek istenmektedir. Bunun için de bir kısım Kürt’ü şiddetle, bir kısım Kürt’ü ise bazı imkanlarla işbirlikçi yapıp onlara dayanarak bu soykırım politikası yürütülecektir. Dikkat edilirse Ahmet Davutoğlu ve bakanlarının her konuşması klasik sömürgeciliğin havuç-sopa politikasını hatırlatmaktadır. Hem kudretli, hem merhametliyiz dedikleri zamanda bu zihniyeti dışa vurmaktadırlar.

Kürdistan'a gelmeden Ankara’da yaptığı toplantılarda “siz bizim dediklerimizi yaparsanız, bizim politikalarımıza destek verirseniz, terör örgütüne karşı çıkarsanız, biz de sizin her istediğinizi yerine getiririz” demiştir. Böyle utanmaz ve alçak bir teklifi çağırdığı kişilerin gözlerinin içine baka baka söylemiştir. Böylece topladığı tüm bu kişileri aşağılamıştır. Ankara’da masalar kurduk dediği bir toplantıda çağırdığı Kürtleri aşağılamıştır ve bu konuşmalarla onların iradesini kırmıştır. Bir irade kırma yöntemi de budur. Zaten irade kırmadan işbirlikçilik ve ajanlık yaratılamaz. Şimdi Kürdistan'da bir işbirlikçi ve ajan tabaka yaratma kampanyası başlatılmıştır.

Kültürel ve toplumsal kırım politikasını nasıl derinleştireceklerini ilan etmişlerdir. Her aileye sosyal danışman vereceğiz denilmesi, Kürt toplumunun sosyal ve kültürel kimyasını bozmayı ve değiştirmeyi hedeflemektedir. Kürt halkını ulusal, toplumsal ve kültürel değerlerden koparmak, kültürel soykırım çarkının içine sokmak amaçlarının olduğunu açıkça dile getirmektedirler.

Soykırım planının bir ayağı da kentsel dönüşüm ve yeni iskan politikalarıdır. Nasrettin Hoca’nın eşeği kaybettirip sonra da buldurması hikayesinde olduğu gibi, Kürtlerin evini başına yıkıp sonra da ev kirası yardımı yapıyoruz demektedirler. Tayyip Erdoğan “teröristleri yalnızlaştırmak için evleri yakıp yıktık” itirafı yapmıştır. Halk teröristleri yalnız bırakmak için mahalleri terk etti demek bu anlama gelmektedir. Çünkü halk, evleri tankla topla yıkılarak, yakılarak göçe zorlanmıştır. Bunu Kürdistan'daki bir çocuk bile bilmektedir. Kuşkusuz Kürt halkı başlarına yağdırılan bombaları unutmayacaktır. Hiçbir demagoji bu gerçekliği tersyüz edemez. Dersim’de soykırım yapıp, sonra da bunu medeniyet götürme olarak ifade edenler, şimdi de böyle yapacaklarını sanmaktadırlar.
Kürtleri nasıl soykırım kıskacı içine sokarız düşüncesiyle birçok paket açmışlardır. Tüm bunlar da Kürtleri terbiye etme, ulusal, toplumsal ve kültürel değerlerden koparma amaçlıydı. Ancak bunların hiçbiri başarılı olmamıştır. Hemen hemen tümü de unutulmuştur.


Dersim soykırımı Dersimli çocukları medenileştirmek için ailelerinden koparmışlarsa, şimdi de farklı program ve planlamalarla Kürt çocukları ulusal, toplumsal ve kültürel değerlerinden koparılmak istenmektedir. Kürt çocukları için Türkiye'de yaz kampları oluşturacaklarmış. Bu dönemde okullara gitmeyen öğrencilerin Türkiye'de pansiyonu olan okullarda eğitim görmeleri planlanıyormuş. Hatta kendilerinin yakıp yıkıp mağdur ettiği ailelere sadece devlet değil, Türk halkı da el uzatmalıymış. Özcesi yatıp kalkıp düşündükleri tek şey, Kürtleri ulusal, toplumsal ve kültürel değerlerinden, hatta yaşadığı topraklardan nasıl koparırız olmaktadır.

Camilere gönderilen Diyanet İşleri Başkanlığı hutbelerinin tamamen AKP hükümetinin savaş politikalarını destekleyici içerikte olduğu açığa çıkmıştır. Sanki “Küffara” karşı savaş veriliyormuş gibi Kürt halkına saldıran asker ve polisler için Cuma Hutbesinde dualar yaptırılmıştır. Türk devletinin zulmüne karşı direnen Kürt halkı da kahredilmesi gerekenler olarak yansıtılmıştır. Kürt halkı bu hutbeye tepki göstermiştir. Din neden devletten ayrı olmalı, neden Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, neden din işleri topluma ait olmalı önermeleri bu tür hutbelerle daha iyi anlaşılmaktadır.
Tayyip Erdoğan yeni modern ilçeler yapacağız, diyor. AKP hükümeti artık gece gündüz Kürtleri nasıl zapturapt altına almalıyız, nasıl soykırıma uğratmalıyız konuları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Türk devletinin Kürt için düşündüğü iyi hiçbir şey yoktur. Ne zaman Doğu ve Güneydoğu dedikleri Kürdistan üzerinde yoğunlaşmaya ve düşünmeye başlamışlarsa o zaman Kürtlerin kuyusunu kazan planlar yaptıkları görülmüştür. Bu nedenle Kürtler “sen bize karışma başka bir şey istemeyiz” demektedirler. Hükümet ve devletlerin ülke güvenliği gibi temel birkaç konuda var olma dışında toplumun her şeyine karışmasına karşı çıkılmalıdır.

Erdoğan ve AKP ulus-devletçi soykırımcı yaklaşımıdır. Aslında bu yaklaşım özyönetim ve yerel demokrasinin ne kadar gerekli olduğunu bir daha gözler önüne sermiştir. Kürt halkı en başta da bu anlayış, yaklaşım ve tutuma karşı tavır almalıdır. Kürt’ün iradesini dikkate almadan şehirleri şöyle yıkacağım, şöyle yapacağım, şöyle düzenleyeceğim, şöyle yerlerini değiştireceğim denilmesine karşı durulmalıdır. Bu hegemonik buyuran zihniyete mutlaka haddinin bildirilmesi gerekir. İşte Kürt sorunu budur. Kürt sorununu yaratan bu zihniyet, politika ve uygulamalardır.


Erdoğan AKP hükumetinin soykırım planı boşa çıkarılmadan da Kürtler ulusal varlıklarını koruyamazlar. Aslında Kürtler için şu anda acil görev bu kültürel soykırımcı politikaları ve saldırıları püskürtmek olmalıdır. Hem Kürt hem demokrasi düşmanı AKP hükümetinin geriletilmesi şarttır. Bu açıdan bu dönem mücadele dönemidir. Tüm demokrasi güçlerini, halk güçlerini bir araya getirmek en temel görevlerdendir.

(https://www.facebook.com/akif.dogan.351/posts/827001174092208)
Daha yeni Daha eski