#GerçeklerErdoğandanGüçlüdür etiketiyle başlatılan ve "Hırsıza hırsız, katile katil demeye devam ediyoruz" başlıklı bir metinle yola çıkan kampanyaya verilen imzalar her geçen gün daha da çoğalıyor. Erdoğan rejiminin, "cumhurbaşkanına hakaret" davalarıyla korkutmaya, sindirmeye, yıldırmaya çalıştığı binlerce insan, kampanyaya destek olarak, imza vererek, imza toplayarak, Erdoğan'ın bu çabalarını boşa çıkarıyor, meydan okuyor.

Kampanyaya daha ilk günden imza veren çeşitli isimlere, cumhurbaşkanına hakaret davalarını ve başlatılan imza kampanyasını sorduk.

Barış Derneği Genel Başkanı Zuhal Okuyan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, CHP eski Milletvekili Oğuz Oyan, Tiyatro Sanatçısı Orhan Aydın ve Müzisyen Emin İgüs, kampanyaya dair konuştular.

"HAZİRAN DİRENİŞİNE KATILAN 10 MİLYONDAN FAZLA İNSAN BU KAMPANYAYA İMZA VERMELİ"

Barış Derneği Genel Başkanı Zuhal Okuyan: Haziran Direnişi'nde 10 milyondan fazla insan sokağa çıktıysa, bu başlatılan "Hırsıza hırsız, katil katil demeye devam edeceğiz" kampanyasına da en azından bu ölçüde imza verilmesi gerekiyor. Daha azı kabul edilemez. Çünkü "Hırsız, katil Erdoğan" sloganı en çok Haziran Direnişi sırasında milyonlarca insan tarafından dile getirildi. Şimdi o slogandan sonra, bu imza kampanyasına da aynı orandan destek gelmesi gerekir. Ayrıca "hakaret" ile "siyasal eleştiri"nin birbirinden ayrılması gerekiyor. Pek çok siyasal eleştiri, bugün "hakaret davası"na dönüşebiliyor. En ufak eleştirinin bile "cumhurbaşkanına hakaret" davasının konusu haline getirilebildiği ülkelere ne dendiğini hepimiz biliyoruz.

"CUMHURBAŞKANINA HAKARET İDDİASI, İKTİDARI ELEŞTİRMENİN ÖNÜNDE ENGEL HALİNE GELDİ"

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu: Türkiye'nin bugünkü siyasi rejimini temsil eden kişi tartışmasız Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan, kendisi de sıkça ifade ettiği gibi halkın bütününü temsil eden bir Cumhurbaşkanı değil AKP'nin lideri olarak davranıyor. Ancak sıra eleştiriye geldi mi, ev kadınlarından lise öğrencilerine, parti liderlerinden öğretmenlere kadar yurttaşların en küçük sözüne "Cumhurbaşkanına hakaret" bahanesiyle soruşturma açılıyor, tutuklamalar yapılıyor. Bugün muhalif bir siyasi partinin Erdoğan'ın adını anmadan politika yapma şansı var mı? Düzenden hoşnutsuz bir vatandaşın Erdoğan kelimesini ağzına anmadan söz söyleme imkanı kaldı mı? Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması bugün açıkça Türkiye'de iktidarı eleştirmenin önünde engel haline gelmiştir. Bu yasağın yasaklanması lazım.

"ERDOĞAN YA YARGILANIP AKLANACAK YA DA BU SIFATLAR ONUN TEPESİNDEN İNMEYECEK"

CHP'nin 22, 23 ve 24'üncü Dönem Milletvekili Oğuz Oyan: Cumhurbaşkanı'nın bu kadar çok korunmaya muhtaç olması, bunun için özel bir yasa olması, rejimin otokrasi olduğunu gösteriyor. İkincisi de cumhurbaşkanının ne kadar korktuğunu kanıtlıyor. Bir de bu davalar ne kadar hukuka uygun... O kadar çok dava açıldı ki, neredeyse her siyasi eleştiri, bir dava konusu olabiliyor. Oysa siyasetin üst seviyesine doğru çıktıkça, insanlar daha tahammüllü olmak zorundalar. Yönetenler eleştirilir. Bu doğal. Tersine bu davaların sayısının artması normal değil. Cumhurbaşkanına hakaret davaları çığrından çıkmıştır. Bir makamı korumanın ötesine geçmiş, bir kişiyi korumaya dönüşmüştür. Bir de madalyonun başka tarafı var: Cumhurbaşkanı da halka hakaret ediyor. Çeşitli kesimlere aşağılayıcı sıfatlar eşliğinde sürekli hakaretler ediyor. Aslında cumhurbaşkanına da davalar açmak gerekiyor. Her ne kadar savcılar bunlara takipsizlik verecek olsa da, açmak lazım. İnsanlar korkutularak, Erdoğan üzerinde bir koruma perdesi yaratılıyor. Şimdiye kadar "katil" ve "hırsız" sıfatlarını kullananlar hakkında açılan davalarda bazı beraat kararları çıktı. Dolayısıyla bu açıdan bir yasal dayanağı oluşmuş durumda. Ayrıca dünyanın hiçbir ülkesinde hırsıza hırsız, katile katil demek yasaklanamaz. Ya yargılanıp aklanacak ya da bu tür sıfatlar onun tepesinde dolaşacak. Bundan kurtuluş yok.

"GERÇEKLER, ERDOĞAN'IN ÜLKEYE DAYATTIKLARINDAN DAHA GÜÇLÜDÜR"

Tiyatro Sanatçısı Orhan Aydın: Benim için de açılmış üç adet cumhurbaşkanına hakaret davası var. 44 yıldır bu coğrafyada sanat yapıyorum. Bütün darbeleri yaşadım. Böylesi aşağılık, iğrenç, faşist dayatmayı ilk kez yaşıyorum. Burdan bir çıkış var. Çünkü gerçekler Erdoğan'dan, onun davranış biçimlerinden ve ülkeye dayattıklarından daha güçlü. Dünyanın neresinde olursa olsun, hırsıza hırsız denir, katile de katil denir. Bu ülkede 79 milyon insanla birlikte yaşıyoruz. Ne olduğunu birlikte görüyoruz. Bir adamın hırsızlığını ve katilliğini mahkeme kararıyla tekzip etmek zorunda kalan bir ülkenin yurttaşı olmaktan utanıyorum. Hırsız hırsızdır, katil katildir ve bu kampanya sonuna kadar sürdürülmelidir.

"BU KAMPANYAYA İMZA VEREN HERKES, İMZASININ ALTINI DOLDURACAK SOMUTLUKTA MÜCADELEYE KATKI KOYMALI"

Müzisyen Emin İgüs: Bu kampanyaya imza verdim, katıldım. Bu ülkede zaten aleni, açık bir şekilde islami faşizm var. Saatlerce analiz, yorum yapmaya gerek yok. Zaten bunun analizi, yorumu yapılacak gibi değil. Çok açık, çok net bir durum. Bununla nasıl mücadele edilmesi gerekiyor, hangi enstürmanlar kullanılması gerekiyor, bunların konuşulup yola koyulmak gerekiyor. Siyasi duruşumuzla, kültürümüzle, sanatımızla, elimizde mücadeleye dair ne varsa bunları bir araya getirip mücadele etmek gerekiyor. İmza bu işin başlangıcı, bir irade beyanı. O imzanın arkasında durmak lazım. "Hırsıza hırsız, katile katil demeye devam ediyoruz" kampanyasına imza veren herkes, imzasının altını dolduracak somutlukta bir şeyler yapmalı, katkı sunmalıdır bu mücadeleye. Esas olan budur.

KAMPANYAYA KATILMAK VE DESTEK VERMEK İÇİN

Bu kampanya için oluşturulan web sayfasını ziyaret etmek, metni okuyup imza vermek için:  
http://www.gerceklergucludur.org/

İŞTE KAMPANYA METNİ:

HIRSIZA HIRSIZ, KATİLE KATİL DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Türkiye'yi, iktidar partisi genel başkanı ve başbakan olduğu dönemdeki tutum ve davranışları cumhurbaşkanlığı döneminde de devam eden, anayasa ve hukuk tanımayan, paranın ve dinin siyaset üzerindeki hakimiyeti için halka saldırıyı alışkanlık haline getiren, kriz ve şiddetten beslenen, aile servetine servet katan bir lider yönetiyor.

Kendisine “hırsız ve katil”, “diktatör” ve “gerici” denildiği için, yüzüne Hitler bıyığı yapıştırıldığı ve yakıştırıldığı için, “değirmenin suyunun nereden geldiği” sorulduğu için iki bine yakın hakaret davası açtı ya da açtırdı.

Hiç sıkılıp çekinmeksizin halka, akla, bilime, muhalefete hakaret etmeye devam ederken, insanlara kendisine hakaret edildiği iddiasıyla yeni davalar açmayı sürdürüyor.

Onun liderliğindeki Türkiye'de sömürü, yağma ve talan, hak ve özgürlük ihlalleri de sürüyor.

Onun liderliğindeki Türkiye eşitsizliğin, adaletsizliğin ve yasakların ülkesi.

Onun liderliğindeki Türkiye'de yobazlar akla, bilime, çocuklara ve kadınlara saldırıyor.

Onun liderliğindeki Türkiye'de işçiler, kadınlar, gençler katlediliyor, halka karşı baskı ve şiddet sürüyor.

Onun liderliğindeki Türkiye'de bombalar can alıyor.

Onun liderliğindeki Türkiye'de savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar devam ediyor.

Böyle bir Türkiye'de aşağıda imzası olan bizler, gerçekleri söyleyene hakaret davası açılıyor diye susamayız.


Susamayacağımız için de siyasi eleştiri hakkımızı, düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullanacağız ve gerçekleri söyleyeceğiz. Hırsıza "hırsız", katile "katil", diktatöre "diktatör", yobaza “yobaz", çeteciye "çeteci" demeye devam edeceğiz.


299'uncu madde dışında yasa tanımayan bir Cumhurbaşkanı!

Türkiye Cumhuriyeti'nin "hakaret davası açma rekortmeni" olan Tayyip Erdoğan, kendisinin de sıklıkla ifade ettiği gibi "alışık olunan bir cumhurbaşkanı değil". 15 yaşındaki çocuktan parti liderine, sendika başkanından gazeteciye, işçiden memura, öğrenciden akademisyene kadar genç-yaşlı, kadın-erkek her kesime "hakaret davası" açan Erdoğan, artık bu yönüyle siyaset yazarlarının değil mizah dergilerinin konusu olmayı sürdürüyor. Erdoğan TCK'nin 299'uncu maddesi dışında yasa tanımıyor!

Türk Ceza Yasası’nın 299’uncu maddesinin en çok kullanıldığı, polis fezlekelerinde, savcılık iddianamelerinde telaffuz edildiği, adliyelerin bu maddeden açılan dava dosyalarıyla dolup taştığı bir başka dönemi yaşamadı Türkiye…

299’uncu madde: Cumhurbaşkanına Hakaret…

Üç bentten oluşan bir yasa bu…

Yasanın metni şöyle:

- Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
- Verilecek ceza, suçun alenen işlenmesi halinde altıda biri oranında; basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, üçte biri oranında artırılır.
- Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

İnternetin arama motorlarına “Cumhurbaşkanı hakaret” yazıldığında binlerce sonuçla karşılaşmak mümkün. Çünkü Türkiye’nin “hakaret davası açma şampiyonu” Tayyip Erdoğan.

Açılan bu hakaret davalarından yılmayan, korkmayan, sinmeyen yurttaşlar geçtiğimiz günlerde bir kampanya başlattı: "Hırsıza hırsız, katile katil demeye devam edeceğiz", bir imza kampanyası başlatarak #GerçeklerErdoğandanGüçlüdür etiketiyle sosyal medyada bu kampanyayı büyütmeye karar verdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret edildiği iddiasıyla hemen her gün birçok yurttaş hakkında dava açılırken, "Hırsıza hırsız, katile katil" diyenlerin imzalaması için bir duyuru yayınlandı.

REKORTMEN ERDOĞAN!

Geçtiğimiz günlerde istatistiki rakamlar açıklandı: Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan dönemlerinin bir buçuk yılı karşılaştırıldığında, hakaret davası açma konusunda açık ara önde olan isim Tayyip Erdoğan.

Komik örnekler de var: Cumhurbaşkanına hakaret etti deyip eşini ihbar eden TIR şoförü de var, “Cumhurbaşkanına hakaret etmek suçtur, Alo 150’ye ihbar edin” diye sosyal medyada dolaşan afişler de…

Yıllardır Başbakanlık İletişim Merkezi BİMER’in numarası olarak hizmet veren Alo 150 hattı, son zamanlarda neredeyse “Cumhurbaşkanına hakaret ihbar hattı” olarak kullanılıyor!

Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla açılan davaların pek çoğunda, suçlanan kişilerin sosyal medya hesaplarında yazdıkları her satır delil olarak kabul ediliyor. Facebook’ta, Twitter’da yapılan yorumlar, siyasal eleştiriler, otomatiğe bağlanmış bir şekilde “hakaret suçu” olarak değerlendiriliyor ve dava açılıyor.

Hatta terör, casusluk, organize suçlar gibi ağır cezalık suçlarda alışık olduğumuz “çok sayıda kentte eş zamanlı operasyon” uygulamaları, cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla da gerçekleştirilmeye başlandı. Geçen ay Isparta Emniyet Müdürlüğü, 20 ilde eş zamanlı olarak düzenlenen operasyon sonucu 53 kişi hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla soruşturma başlattı. Yapılan teknik ve hukuki araştırma sonrası Isparta, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Aydın, Afyonkarahisar, Ağrı, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Muğla, Ordu, Sivas ve Van’da bazı özel okullarda görevli öğretmen ve yöneticilerle, devlet kurumlarında çalışan memurlara operasyon düzenlendi.

Türk Ceza Yasası’nın 299’uncu maddesi, bir hukuki uygulama değil de, adeta muhalif olan herkesi ve her kesimi yıldırma, usandırma, bıktırma maddesi olarak kullanılmaya başlandı.

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı hakkında soruşturma başlatılan, dava açılan, yargılanan, cezalandırılanlar arasında kimler yok ki… Milletvekilinden işçiye, sendika başkanından gazeteciye, lise öğrencisinden radyo programcısına, devlet memurundan dernek başkanına kadar farklı kesimlerden çok sayıda yurttaş var.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçtiğimiz haftalarda cumhurbaşkanına hakaretten bin 845 dosya bulunduğunu, bu dosyalar hakkında kovuşturma kararı verdiklerini açıkladı.

Geçen ay Özel Bilkent Ortaokulu öğrencisi 14 yaşında iki çocuğa bile “cumhurbaşkanına hakaret” ettikleri iddiasıyla ceza verildi.

Haftalık mizah dergisi Leman, 2 Mart 2016’da yayımlanan sayısında “cumhurbaşkanına hakaret” konusunu kapağına taşıyor ve “Herkes bir gün Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklanacak" ifadelerini kullanıyordu. Bursa'da bir öğrencinin Cumhurbaşkanı'na hakaret iddiasıyla dersten çıkarılarak gözaltına alınmasını ve daha sonra tutuklanmasını gündemine alan derginin kapak çiziminde, 2 polis memuru Erdoğan'a hakaret şikayetiyle üniversite dersliğine geliyordu.

Kayseri'nin Bünyan ilçesinde 15 yaşındaki bir çocuk, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle internet kafe önünde gözaltına alınıyor ve geceyi nezarette geçiriyordu. Ertesi gün de savcılığa çıkartılıyordu.

Hakim karşısında savunma yapan bir avukat, savunma sırasında kullandığı “Gittikçe otoriterleşen Erdoğan rejimi” cümlesinden 1 yıl 9 ay hapse mahkum edildi. Bir avukatın hakim karşısında göz göre göre suç işlemeyeceği düşünülürse, belli ki o avukat o cümleyi “siyasal bir eleştiri” amacıyla kullanmıştı. Ama ceza almaktan kurtulamadı.

ERDOĞAN NASIL BİR CUMHURBAŞKANI?

Bunca gözaltı, yargılama, cezalandırma olayının şikayetçisi olan Erdoğan’ın nasıl bir cumhurbaşkanı olduğuna dair soruya ise bizim yanıt vermemize gerek yok. Çünkü Erdoğan, “Ben sizin bildiğiniz cumhurbaşkanlarından değilim” anlamına gelen pek çok ifade kullandı bugüne dek.

Gerçekten de alışılmış cumhurbaşkanı olmadığını, son olarak “Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum, bu karara uymuyorum” cümlesiyle gösterdi.

KANUNSUZLUĞU TAVSİYE DEN BİR CUMHURBAŞKANI

Gerçekten de Türkiye’nin şirket gibi yönetilmesini savunan, işadamlarına “Mevzuat amcaya takılmayın” diye öğüt veren, kaymakamlara “mevzuatı bir kenara bırakın” diye tavsiyede bulunan bir cumhurbaşkanı portresi çizen Erdoğan, kendisini eleştiren herkese de dava açmayı ihmal etmiyor.

Yüksek mahkemenin kararlarına saygı duymadığını açıkça söyleyen bir cumhurbaşkanının, binlerce yurttaşa 299’uncu maddeden dava açması da dikkat çekici bir durum olarak değerlendiriliyor.

Erdoğan’ın avukatları herkese dava açıyor ama mahkemelerden Erdoğan’ı haksız bulan kararlar da çıkmıyor değil.

MAHKEME: ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI GİBİ DEĞİL PARTİ BAŞKANI GİBİ

Bunun son örneği Yalova Asliye Ceza Mahkemesi’nden geldi. 13 Mayıs 2015'te Soma için yapılan yürüyüşte attıkları sloganlar nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaretten yargılanan 15 sanık hakkında verdiği beraat kararının gerekçesini açıkladı: Cumhurbaşkanı değil siyasi parti başkanı gibi.

Mahkemenin gerekçeli kararında ise ders niteliğinde ifadeler yer aldı. "Hırsız katil Erdoğan" sloganını değerlendiren mahkeme, “hırsız” ifadesi için “17-25 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarına protesto mahiyetinde görüşlerin ve eleştirilerin dile getirilmesi” ifadelerini kullandı. “Katil” ifadesi için ise Soma katliamı ve Haziran Direnişi’nde gerçekleşen ölümlere atıf yapılarak Erdoğan'ın o dönemlerde iktidar partisinin başında yer aldığı vurgulandı.

HUKUK DERSİ GİBİ GEREKÇELİ KARAR

Yürüyüş sırasında atılan sloganların eleştiri ve ifade özgürlüğü temelinde olduğunu belirten mahkeme, şu ifadelerle hüküm getirdi:

“Cumhurbaşkanı hakaret suçu TCK'da özel olarak düzenlenmiş ve müeyyidelendirilmiş ise de mevcut anayasal düzenlemeden devletin başı olan Cumhurbaşkanının tarafsız ve toplum kesimlerine aynı mesafede olduğunun kabul edildiği ve temsil ettiği maddi ve manevi değerler açısından bu sıfatı taşıyan kişilerin özel korunması yoluna gidilerek onlara yönelik hakaret suçunun ayrı bir maddede düzenlendiği mağdurun Cumhurbaşkanı olduktan sonraki bir takım davranışları ve sözlerinin toplumun bazı kesimlerinde hala iktidarda bulunan partinin genel başkanı gibi hareket ettiği, eski partisi ile bağlarını kopartmadığı algısını oluşturduğu algısını oluşturduğu ve halen siyasal kişilik taşıdığı düşünülerek mevcut olaydaki gibi protestolara konu olduğu, bununla birlikte bahsi geçen sloganları sanıkla birlikte atan ve toplantıya katılan diğer şahıslar hakkında herhangi bir işlem yapılmamasında anayasa ve eşitlik ilkesi yönünden aykırılık oluşturduğu, tüm bu açıklanan nedenlerle sanıkların atılı suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilerek hüküm tahsis edilmiştir."
METİN KAYNAKLARI: AHMET ÇINAR-SOL.ORG
Daha yeni Daha eski