"Yine de karamsar olmayalım. Her şeye rağmen, bu ülkede, faşizme gidişten hoşnut olmayan ve bunu onaylamayan yüzde ellilik bir kesim var. Diğer yüzde ellinin büyük çoğunluğu bile, tamamen kahredici bir hayatın pençesinde, bilinçsizliğe mahkûm edildiği ve çaresiz olduğu için iktidara destek verir konumda. Bu kesimin sınıfsal çıkarlarıyla iktidar seçkinlerinin sınıfsal konumu aslında birbirinin taban tabana zıddı. Bir tarafta zenginlik ve sefahat içinde bir azınlık, diğer tarafta yoksulluk içinde kıvranan halk yığınları var. "
Dokunulmazlıkların kaldırılması, gizli oylamada, bir kısım
gizli CHP’linin oylarıyla kabul edildi. Eğer cesaretleri varsa, olumlu oy veren
CHP’liler çıkıp “evet” oylarını açıklarlar. Yok eğer onlar bunu yapmıyorsa, o
zaman “Hayır” oyu veren ya da “Evet” demeyen CHP’liler oylarını açıklayarak
kendilerini gizli oylamanın perdesi ardına saklayan bu diktatörlük yanlısı
CHP’lileri iyot gibi açığa çıkarmalıdırlar. Bunu yapmadıkları sürece hepsi
birden altından kalkamayacakları bir şaibe altında kalacaklardır.
Belki “Evet” demeyen CHP’lilerin şaibeden kişisel olarak
kurtulması mümkündür ama CHP’nin bir parti olarak bundan kurtulması güç
görünüyor. Kısacası, CHP, “Anayasaya aykırı ama evet vereceğiz” türü, tarihin
kaydetmediği kadar tuhaf bir politika izleyerek kasaba bıçak taşımıştır.
Ne var ki, unuttukları ya da bilmedikleri bir şey var.
Naziler, Reichstag yangınından sonra önce komünist milletvekillerini
tutukladılar. Çok geçmeden de sosyal demokrat milletvekillerini. Diktatörlüğü,
önüne yem atarak durdurabileceklerini sananlar geçmişte her seferinde
yanıldıklarını görmüşlerdir. Diktatörlere ne kadar ödün verirseniz kendi
sonunuzu o kadar yakınlaştırmış olursunuz. Sanıyor musunuz ki, diktatör, önüne
attığınız veya boynunu kesmesi için kendisine bıçak taşıdığınız HDP’lilerle
doyacaktır. Hayır, sıra size de gelecek. Bunu bir tarafa kaydedin. O günler
geldiğinde hatırlayacaksınız. Biz ne halt etmişiz diyeceksiniz ama çok geç
olacak.
Kılıçdaroğlu, aklı sıra AKP’nin karşısında “ustaca”
taktikler izlediğini sanıyor. Oysa diktatörlük buldozeri karşısında bu tür
“ince” taktiklerin hiçbir geçerliliği yoktur. Diktatöre ve diktatörlüğe
doğrudan karşı durmadığınız sürece bütün taktikleriniz, bu son olayda da
görüldüğü ve görüleceği gibi, aleyhinize işleyecek, diktatörlüğün önünü açmaya
yarayacaktır.
Şu anda gerçekten çok üzgünüm. Sadece diktatörlüğe karşı
direnmeye çalışan bir parti parlamentodan atıldığı, milletvekilleri
tutuklanacağı ve sonuç olarak diktatörlük yolunun üzerindeki bir kaya daha
yolun üzerinden atılacağı için değil, aynı zamanda, diktatörlüğe karşı
potansiyel bir barikat olarak düşünülebilecek olan (dayandığı kitle faşizme
karşıdır çünkü) bir parti iktidarın yardımcısı rolüne itildiği için de. CHP’ye
oy veren bütün yurttaşlar bunun sorumluluğunu hissetmeli, kendi
milletvekillerine ve partinin yönetimine karşı başkaldırmalıdır. Bunu
yapmadıkları sürece, bundan sonra faşizm yolunda atılacak bütün adımlara ortak
olma sorumluluğundan kurtulamayacaklarını bilmelidirler. Cumhuriyet
bayramlarında bayrak sallayıp bir şenlik havasında yürüyüş yapmak kolaydır. Zor
olan, özgürlükleri katledenlere ve onlara yardımcı olanlara karşı ayağa
kalkmak, isyan etmektir.
Yine de karamsar olmayalım. Her şeye rağmen, bu ülkede,
faşizme gidişten hoşnut olmayan ve bunu onaylamayan yüzde ellilik bir kesim
var. Diğer yüzde ellinin büyük çoğunluğu bile, tamamen kahredici bir hayatın
pençesinde, bilinçsizliğe mahkûm edildiği ve çaresiz olduğu için iktidara
destek verir konumda. Bu kesimin sınıfsal çıkarlarıyla iktidar seçkinlerinin
sınıfsal konumu aslında birbirinin taban tabana zıddı. Bir tarafta zenginlik ve
sefahat içinde bir azınlık, diğer tarafta yoksulluk içinde kıvranan halk
yığınları var. Bu çelişkinin mutlaka olumlu sonuçlar vereceğini düşünmek
elbette saflık olur. On dört yıldır gördüğümüz gibi, bazı durumlarda yoksulluk,
zenginler sultasının desteği haline de gelebilir. Bununla birlikte, yoksul
insanların, evlatlarını Saray’ın savaşına kurban veren gabiranların (Televizyon
kanallarında yayınlanan “ateş düşen” evlerin arasında hiç rezidanslara
rastladınız mı?) alttan alta şatafatlı nikâh törenlerine öfke duyduklarını
düşünmek için çok sebep var. Sonuç olarak, bu azınlık sultasının gemisi,
aslında tehlikeli sularda seyretmektedir.
O gemiyi batıracak yaklaşan fırtınaya hazır olmalıyız.
Gün Zileli - 20 Mayıs 2016 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com