Fransa ve insanlık tarihinin en önemli sınıfsal
başkaldırılarına tanıklık ve önderlik eden Louis Auguste Blanqui’nin hayatına
dair…
“…abartmamakta fayda var. İnsanlık, tıpkı kuyruklu yıldızlar
gibi evrenin bir muammasıdır, hepsi bu!”1
Yıldızlardan ebediyete süren serüveninde Blanquie, tüm
devrimci yoldaşları gibi heyecanla üzerine kapandığı kitaplardan 19 yaşında
başını kaldırarak, adeta bir isyan teknisyeni olarak hayata atıldı. Uzun
sayılabilecek ömründe pek çok örgüt kurdu; uzun yıllar hapiste yattı;
çatışmalarda, barikatlarda birkaç kez kılıç, bir kez de mermi yarası aldı;
hiçbiri onu durdurmadı. Her zaman barut kokusunu, mürekkep ve kitap kokusuna
tercih etti; tüfek onun eline divitten daha fazla değdi. Mürekkebin gücünden
çok proletaryanın öfkesine güvenen Blanqui, sonsuza dek sürecek serüveni
boyunca Fransa ve insanlık tarihinin en önemli sınıfsal başkaldırılarına
tanıklık ve önderlik etti. Öyle ki 1824’ten 1881’e kadar Fransa’da devlete
karşı kurulan her barikatta onun ya da onun etkisinde kalan örgütlerin
namluları vardı.
Blanqui’nin somut olarak dünya devrimleri sahnesindeki rolü
1830’ların başında Carbonari örgütüne katılmasıyla başlar. Bu sırada
Saint-Simone’cu Globe dergisinden yazarlık yaparken bir yandan da Bourbon
monarşisine karşı düzenlenen öğrenci eylemlerinin içinde yer aldı. Temmuz
Devrimi patlak verdiği sırada bir an bile tereddüt etmeden elinde tüfeğiyle
barikatlara koştu Blanqui.
Bir çok işçinin kanıyla zafere ulaşan 1830 Temmuz Devrimi,
büyük bir hayal kırıklığıyla yerini Louis-Philippe’in burjuva monarşisine
bıraktı. Bu süreçten sonra Blanqui, Halkın Dostları Derneği’ne katıldı. Çok
geçmeden monarşiye karşı cumhuriyetçi yazılarından dolayı dernek
yöneticileriyle birlikte tutuklanan Blanqui, mahkeme salonunda Louis
Philippe’nin uşaklarına şöyle seslenir:
Benim gibi proleter olan 30 milyon Fransız’a “Yaşamak
hakkınızdır” demekle suçluyorlar beni… Buna göre ben, yargıçların değil
düşmanlarımın karşısında bulunuyorum.
1839 ayaklanmasıyla Blanqui, ayaklanma kuramıyla tekrar
sahnedeydi. Bu kez 500 civarı silahlı milisin Paris’teki hükümet binasını ele
geçirmesiyle sonuçlanan ayaklanma, halkın desteğini göremediği için 2 gün süren
silahlı çatışmanın ardından sona erdi. Blanqui bu ayaklanmanın ardından
yakalandı ve yoldaşı Barbés ile birlikte idam cezası aldı. Cezası müebbet
hapise çevrildi ve dokuz sene hapis yattıktan sonra 1848 Şubat Devrimi’nden
hemen önce hapisten çıktı. 1865 yılına kadar aralıklarla monarşinin
hapishanelerinde tutsak kalan Blanquie, hapisten çıktığında faaliyetlerini
Belçika’dan yürütmeye karar verdi. 1870 yılında Paris’te Blanqui’ye bağlı 4000
kişilik eğitimli milis Paris Komünü’nün temellerini atmaya başlamıştı bile…
1871 Parisi Komünü her ne kadar hüsranla sonuçlansa da
Blanqui kuramlarının doğrularını ve yanlışlarını ortaya çıkarmıştı. Komün
yıkılmış ama Komün’e olan ısrar bitmemişti; birçok saldırıyla hükümeti
devirmeyi amaçlayan Blankistler, Blanqui’nin hapiste olduğu sıralarda yeni bir
zaferi inşa ettiler. Bu zafer diğerleri gibi kısa sürse de tarih boyunca
devrimcilerin asla baş eğmeyeceklerinin kanıtı oldu.
Son nefesine kadar işçi sınıfının haklarını ve Komün’ün
haklılığını dilinden düşürmeyen Blanqui, hararetli bir tartışmanın sonunda
sinirli bir halde evine döndüğünde beyin kanaması geçirerek hayata veda etti.
Yüz binlerce işçinin omuzlarında ebediyete uğurlanan Blanqui’nin mezar taşında
şu dizeler yazmaktadır:
Taş kalpli bir sınıfa karşı
Ekmekten mahrum halk uğruna savaşırken;
Yaşamında dört duvara;
Ölümünde dört parça çam tahtasına sahip oldu.
Yıldızlardan
Ebediyete kitabında “Sahnede kendi büyüklüğüne sevdalı, kendisini evrenin
tamamı sanan, hapishanesinde uçsuz bucaksız bir alandaymış gibi yaşayan,
kibrinin yükünü derin bir küçümsemeyle taşıyan, yer küreyle birlikte yakında
batacak olan gürültücü insanlık var.”1 satırlarını yazdığı insanlık için son
nefesine kadar mücadele etti. Ona -kendisini “işçi sınıfının gerçek
önderlerinden” diye selamlayan Marx hariç- sosyalizmin ustaları çoğu kez
yukarıdan baksalar da o her daim işçi sınıfının namluya sürülmüş bir mermisi
olacaktır.
Bu dünyada çalışarak yaşamaktan başka tek insanca seçeneği
dövüşerek ölmeyi bilmek olanların en acil ihtiyacı da böyle bir atılımdır.
YİĞİTCAN ORCAN - GEZİTE.ORG
(1) Yıldızlar Ebediyete – Louis-Auguste Blanquie, Ekim 2015.
Metis Yayınları
(2) Yıldızlar Ebediyete – Louis-Auguste Blanquie, Ekim 2015.
Metis Yayınları