"Türk sermaye devletinin, yeni paradigması, Neo İslamizm’dir. AKP, bunun vücut bulmuş halidir. Son tahlilde, AKP bütün zinde güçleri ile başkanlık sistemine hazırlanmaktadır. Bir savaş ve komplo iktidarı olan, AKP bu uğurda, iç savaş dahil, bütün seçenekleri göze almış durumdadır"


Darbe mekaniğinin devreye sokulduğu, dünden itibaren, ortaya çıkan tablo Marksistler tarafından doğru okunulmalı, emekçileri, ezilenleri, yoksul halklarımızı, bekleyen yeni tehlikelere karşı uyarmalıdır. Eskiyen, çürüyen Kemalist statükonun yerine, beslenen ve devlet içinde, bir denge haline getirilen, siyasal İslam ideolojisinin mobilizasyonu ve yeniden restorasyonu için bir saray komplosu gerçekleştirilmiştir.

Epistemolojik bir öngörü olarak, militarizm-cunta gerçeği ve onun kronolojisi ülkemiz koşuları içerisinde incelendiğinde, apoletli faşizmin, her daim ezilenleri, emekçileri, yoksul halkları, devrimcileri hedef aldığı gerçeğini görürüz. Bugün dinci, faşist, otoriter, akp rejimi karşısında yılmış, sindirilmiş, umutsuzluğa kapılmış, yığınlar, Kemalistler, liberaller, küçük burjuva radikalleri, seküler çevreler, cuntayı bir çıkış yolu olarak görebilirler. Ancak sınıf bilinçli Marksistler, emperyalist nato ordusundan yönelecek, biçimi, niteliği ve yönelimi ne olursa olsun, hiç bir darbe gerçeğine taviz vermemeli ve kitleleri bu yönde bilinçlendirmelidir.

“Bir komünist hareket için elbette iki gerici klikten birini tercih etmek söz konusu olamaz. Komünist hareket, ikisini de düşman olarak görür; ikisini de devirmek için mücadele eder; ama bunlar arasındaki mücadeleye de gözlerini yummaz; bu boğuşmadan kendi hesabına azami derecede fayda sağlamak için, bunların birbirine göre durumunu iyi tespit eder, en gerici olanı tecrit eder, ilk ve en şiddetli saldırılarını ona yöneltir, bu arada diğer gerici kliğin mahiyetini teşhir etmekten, onunla kendi arasındaki düşmanlık çizgisini sıkı sıkıya muhafaza etmekten de geri kalmaz. Bilir ki, hakim sınıflar arasındaki bu boğuşma her an halka karşı bir birleşmeye dönüşebileceği gibi, bugün en gerici olan kliğin yerini, yarın diğeri de alabilir” (İBRAHİM KAYPAKKAYA )

Türk burjuva devletinin, komuta kademesinde, burjuvazinin kendi iç çelişkilerinden kaynaklanan, bir tür klik savaşı, uzun dönemdir cereyan etmektedir. Egemenler, arası çelişkiler yoğunlaşmış ve nitekim ordu içerisindeki, bir klik darbe girişiminde bulunmuştur. Ancak alışıla gelmiş, darbe konseptinden uzak, son derece Donkişot’ça, vasat ve cılız kalan bu darbe süreci başarısızlıkla sonuçlanmış, bir karşı darbe sürecinin, fitilini ateşlemiş ve otoriter faşist AKP rejimi bir cadı avı başlatmıştır. Darbe yapan kliğin, hangi iç dengeleri gözeterek, bu darbeyi gerçekleştirdiği, sonrasında hangi gelişmeler yüzünden, başarısızlığa uğradığı, ileriki günlerde açıklığa kavuşacaktır. Ancak tahminimiz darbenin, akp iktidarı tarafından, önceden öngörüldüğü ve bu yönde tedbirler, aldığı yönündedir. Keza darbe sonrası yaşanan, gelişmeler bu tahminimizi doğrulamaktadır.

Başarısız sonuçlanan, darbe girişimi sonrası, AKP karşı bir darbe sürecini başlatmış, asker, yargı ve bürokrasi içerisinde, bir cadı avına girmiştir. Bu alanlarda, ciddi bir tasfiye sürecinin yaşanacağı görülmektedir. Faşist, İslamcı, akp iktidarı, sallanan iktidarını, yeniden pekiştirmek için, darbe girişimi kullanacak, iktidarı açısından, tehdit olarak gördüğü, bütün muhalifleri, teslim alacak ve tasfiye edecektir.

Darbe sonrası, ortaya çıkan tablo, oldukça dikkate değerdir. AKP iktidarının, siyasi karargahlarına dönüştürülmüş, camilerden yapılan çağrılarla, sokağa dökülen şeriatçı, faşist güçler aracılığı ile, adeta şeriat provası yapılıyor, sokaklarda teslim olmuş, silahsız erler, işidi aratmayan yöntemlerle, boğazlanıyor, kafaları kesiliyor. Elbette ki bütün bunlar tesadüfü değildir. Türkiye, şeriatçı, gerici, siyasal İslamcı, güçlerin denetimine teslim edilmiştir.

Siyasal İslam sultası altında, kışla kültürü yönetilen, Türk burjuva devleti, hali hazırda, filli olarak sivil, faşist bir darbe yönetimi ile yönetilmektedir. Başta chp, mhp gibi burjuva düzen partileri, olmak üzere, bütün düzen erkleri, saray cuntasına biat etmiştir. Akp kurduğu polis ordusu, ergenekon ve çeşitli mafya örgütleri ile, giriştiği açık ittifaklar ve oluşturduğu gizli paramiliter, faşist örgütler sayesinde, açık otoriter, faşist bir rejime dönüşmüştür.

Türk sermaye devletinin, yeni paradigması, Neo İslamizm’dir. AKP, bunun vücut bulmuş halidir. Son tahlilde, AKP bütün zinde güçleri ile başkanlık sistemine hazırlanmaktadır. Bir savaş ve komplo iktidarı olan, AKP bu uğurda, iç savaş dahil, bütün seçenekleri göze almış durumdadır.

Çürüyen ve asalaklaşan kapitalizme-emperyalizme karşı, emekçiler, işçiler ezilenler, kendi sınıf cephesini yaratmalıdır. Despotik, İslamist Türk burjuva devletinin, ezilen halkımıza, savaşlardan, darbelerden, açlıktan, işsizlikten, yoksulluktan, başka verebileceği hiç bir şeyi yoktur. Akp eli ile karanlığa sürüklenen halkımızın, tek kurutuluşu, örgütlü sınıf mücadelesinde, yer almak ve acilen devrimci bir direniş cephesi yaratmaktır. Ne burjuva parlamentarizmin, ne de legalizmin, bir kurtuluş olmadığı, içinde bulunduğumuz, objektif şartlar ile bir kez daha tescillenmiştir.

Bugün içinde bulunduğumuz durumu Mahir Çayan şu şekilde özetlemiştir.

“Ekonomik ve politik buhran hızla derinleşiyor. Hakim sınıflar kendi aralarında çeşitli fraksiyonlara bölünmüş, düzeni kendi resmi kanunlarıyla koruyamaz duruma gelmişlerdir. Bu yüzden, devrimciler üzerinde, karşı-devrim cephesinin baskı, şiddet ve cebri görülmedik bir derecede artmıştır. Temsili demokrasi hızla rafa kaldırılmaktadır” 

(KORAY AKER)
Daha yeni Daha eski