Cinsel saldırı suçlularına, “kimyasal hadım” olarak adlandırılan “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlandı. “Hadım yasası” diyerek anılan yasa kadın örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı. Birçok kadın örgütü yaptığı açıklamada “Tecavüze karşı çözüm hadım değil, erkek egemenliği ile mücadeledir” dedi
Halkevci Kadınlar: “Hadım değil, erkek egemenliğe karşı mücadele çözümdür”
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlardan Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik”, 26.07.2016 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Açıklanan yönetmeliğe göre, cinsel taciz başlığında suç işleyen hükümlü ve kişilere, cinsel dürtünün azaltılmasına, denetimine veya yok edilmesine yönelik ayakta veya yatarak, ilaçlı ya da ilaçsız tedavi uygulanabilecek.
Peki, nedir bu hadım? Hadım; kimyasal kastrasyon olarak de geçen cerrahi bir operasyon, yalnızca biyolojik bir etkileyicidir. Ve AKP cenahı açısından, tacizi, tecavüzü, çocuk istismarını hastalık kabul ederek ilaçla tedavi ile çözme yöntemidir “hadım”.
Biz kadınlar açısından ise, erkek egemenliği, taciz, tecavüz ilaçla tedavi ile değil, yaşamımız, bedenimiz üzerinde hak sahibi olduğunu söylem, eylem ve yasalarla iddia edenlere karşı verdiğimiz ve vereceğimiz mücadele ile çözülür. Hadım Yönetmeliğini Kabul Etmiyoruz
Erkek egemenliğini ortadan kaldıracak, erkek şiddetini önleyecek politikalar izlemek yerine, sorunu ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmak yerine, sorun yaşandıktan sonra suçun failine müdahalede bulunmak çözüm getirmez. Tecavüzcü erkeğe hasta demek, faili masumlaştırdığı gibi sorunun toplumsal bir gerçeklik olduğunun üstünü örter.
Erkek egemenliğini ortadan kaldırmadan, kadın-erkek eşitliğini hayata geçirmeden, şiddet taciz tecavüz ve cinsiyetçi eril dile karşı mücadele etmeden “hadım yönetmeliği” ile sorun çözmekten bahsedilemez. Ne taciz ne tecavüz hastalık değil, erkek egemenliğinin bir görünümüdür. Ne ilaçla tedavi, ne dürtülerin yok edilmesi ne de herhangi bir tedavi ile yok edilemez. Taciz ve tecavüz münferit bir olaymış gibi lanse edilip, tacizciyi/tecavüzcüyü hasta olarak konumlandırılmakta ve geriye kalan erkekliği sorunsuz olarak lanse etmek kadın düşmanlığıdır.
Bir yanda kadın-erkek eşit değildir deyip, şiddet yoktur algıda seçicilik vardır deyip, tecavüzcüleri koruyup, kadın düşmanı söylemleriniz ve uygulamalarınızla hayatımıza saldırıp, hem de saldırı karşısındayız bakın hadım yönetmeliğini bile çıkarıyoruz samimiyetsizliğinize ve ikiyüzlülüğünüze karşı, biz kadınlar mücadelemizle, şiddete, tacize, tecavüze, istismara karşı güç olup erkek egemenliğinizi yok edeceğiz.
Üniversiteli Kadın Kolektifi: “Erkekler olarak daha fazla konuşmayın, artık kadınlar konuşacak”
Özgecan’ın katledilmesiyle Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar sokağa dökülmüş, kadın cinayetlerine yönelik öfkesini ortaya koymuştu! Gerek Özgecan’ın katli, gerekse sonrasında ortaya çıkan toplumsal hareketlenme, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. İdam, hadım, linç çözümleri tartışılmaya başlandı. Bununla kalmayan eril zihniyetin, olaya dönük tepkilerde kadın düşmanlığını yeniden ortaya çıkardığına hep beraber şahit olduk. Katile hakaret için kullanılan her sözde katilin “anası, bacısı”nezdinde bütün kadınların aşağılandığını gördük. Bir tecavüzcüyü kötülemek için tecavüz tehditlerini savurmaktan geri durmayan erkeklere karşı da bazen öfkemizden ne yapacağımızı bilemedik.
Özgecan’ın ardından yine çok sayıda kadın benzer şekilde katledildi ancak yaşananlar daha çok vahşice işlenen bir cinayet olarak tanımlandı. Kadınların sözleri, talepleri dikkate alınmayıp katiller tecavüzcüler iyi hal ve tahrik indirimlerinden yararlandı. Erkek şiddeti görmezden gelinirken yukarıdakilere benzer şeyler söyleyen ve kadına şiddete lanet yağdıran (bilinen) iki erkek farklı zamanlarda iki ayrı kadına tecavüz etti ve öldürdü. Oysaki onlar da “kadına şiddete hayır”, “hadım edilsin adi şerefsizler” demişti. Görünen o ki söylemler erkeklerin içindeki tecavüzcü ruhu da ortaya çıkarabiliyor.
Yapılan tartışmalarda gördüğümüz şey hep aynı tacizin, tecavüzün, şiddetin “münferit vakalar” olarak görülmesi. Olayın failini cezalandırıp, tedavi edip, yok edip sorunun kökünden çözüleceğinin düşünülmesi. Ancak bunlar politik ve sistematik saldırılar. Erkeklik dediğimiz erkek egemenliğinin oluşturduğu bu zihniyet ortadan kalkmadıkça da bu durum devam edecek. Tek çözümümüz erkekliğe, eril zihniyete karşı mücadele ederek ortadan kaldırmak. Erkeklik rollerini bir kenara bırakamayıp tam da bundan doğan sorunlara karşı bile olanca erkekliğiyle tepki verenler bu mücadelede kadınların yanında değil karşısında duracakları aktörlerdendir.
Tekrar vurgulayalım bütün bunları aşabilecek bir şey varsa o da kadın mücadelesi ve kadın dayanışmasıdır. Şimdi biz kadınlar için daha güçlü ve daha örgütlü bir araya gelme zamanı. Bu açıklama ile de tüm erkeklere son kez iletelim; Siz ne zaman konuşsanız ağzınızdan nefretten, kadın düşmanlığından başka bir şey çıkmıyor. O yüzden bir erkek olarak daha fazla konuşmayın ve susun! Çünkü artık kadınlar konuşacak!
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu: “Kadınların istediği hadım değil, etkili mücadeledir”
Cinsel saldırı suçlularına kimyasal hadım uygulaması resmi gazetede yayımlandı. Bu karar, OHAL uygulamasının bir sonucudur.
Hadım, insan haklarına da tıp etiğine de aykırıdır! Yıllardır cinsel şiddet ve kadın cinayetine karşı mücadele eden kadınların istediği hadım değil, faillere uygulanan ceza indirimlerinin kaldırılması ve sorumluların, kadın cinayeti, çocuk istismarı ve cinsel şiddete karşı etkili mücadelesidir.
Türkiye, cinsel şiddetle mücadele için ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nin “Önleme, Koruma, Kovuşturma, Politika Geliştirme” ilkelerini uygulamalıdır.
Nar Kadın Dayanışması: “Şeri kadın yasanız kadınları korumuyor”
Tecavüzü ve tecavüzcüyü tekil bir vaka olarak gören ve şerri yasalarla rehabilite etmeye çalışan “hadım uygulaması” gericilikle iç içe geçmiş sistematik tecavüzcü eril düzenin üzerini örtüyor. Bir yandan kadınların sokakta yürümesine dahi karşı çıkan fetvalar, şiddete uğrayan kadınların adliyeden polise yüzüne kapanan kapılar diğer yanda canavarlaştırılaran tecavüzcüye verilecek en ağır ceza tartışmaları…
Kadınların yaşam hakkı gerici düzeninizi yeniden üretmeniz için kullanılamaz. Şerri yasalarınız içimizi ferahlatmıyor. Her gün söylemlerinizle normalleştirdiğiniz taciz ve tecavüz şeriat yasalarıyla son bulmayacak. Şeriat yasalarınızı kabul etmiyoruz şeriata erkek devlete karşı mücadelemiz sürecek
Kampüs Cadıları: “Cezayı biz kadınlar keseceğiz, erkek egemenliğin kökünü kazıyacağız”
Erkek egemenliği ve erkek şiddeti sadece biyolojik nedenlere bağlanamaz. Erkek egemenliği toplumsal bir olgudur. Toplumsal olan, erkekleri birinci kadınları ise ikinci sınıf vatandaş olarak belirler ve bu yüzden de kadınlara erkekler tarafından yapılan her türlü aşağılama, taciz, tecavüz ve şiddeti meşrulaştırır. Bu nedenle, çözüm de toplumsal olmalıdır. Yani erkekler çoğunlukla testosteron hormonlarının düzensiz ve yoğun çalışması nedeniyle, ya da psikolojik bozukluklar nedeniyle değil, kadınlara bunu yapmayı hakları olarak gördükleri için yaparlar. Ortada bir hastalık varsa bu, erkek egemenliğidir ve öyle tedavi edilmekle geçmez, kökten bir çözüm gereklidir.
Hadım cezasıyla birlikte işte bu gerçeğin üstü örtülmeye çalışılıyor. Meselenin “hastalık” olarak algılanmasını böylelikle erkek egemenliği karşısında oluşan kadın mücadelesini zayıflatmayı amaçlıyorlar.
Ayrıca yönetmelikte ısrarla dile getirilmesinden de anlaşılacağı üzere, bu “tedaviyi” daha çok denetimli serbestlikle uygulayacaklar. Bu da belki de milyonlarca tecavüzcünün salıverilmesi anlamını taşıyor. Öncelikle bu kadar tecavüzcüyü insanların arasına salarak nasıl denetleyeceksiniz? İkincisi de bunun son zamanlarda artan FETÖ örgütüne bağlı tutuklamalarla bir alakası var mıdır? Cezaevlerinde boş yer mi açmaya çalışıyorsunuz? Bu sorular elbette komik olmasıyla birlikte gerçeklikten çok da uzakta değildir. Erkekliği bu kadar savunan, koruyan bir hükümetten hadım cezası gelmesinden daha şaşırtıcı olmayacaktır.
Eğer tacizcileri, tecavüzcüleri, çocuk istismarcılarını cezalandırmak ve bu olayların önlenmesi konusunda samimi olsalardı, bu yasaları kadın mücadelesi veren örgütler ve tüm kadınlarla birlikte istişare altında hazırlarlardı. Yani bizzat konunun özneleri ile…Hadım bir ceza değildir. Cezayı biz kadınlar keseceğiz, erkek egemenliğinin kökünü kazıyarak.
Yeryüzü Kadınları: “Tecavüzü aklamayı bırakıp, özsavunma uygulayan kadınları serbest bıraksınlar”
Cinsel saldırı suçlularına “kimyasal hadım” olarak da adlandırılan ilaçla tedaviye ilişkin yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlandı. Her gün pek çok kadın cinsel şiddete uğrarken, devlet erkânı kadına şiddet abartılıyor diyorsa bu yasanın ikiyüzlülükten başka anlamı yoktur. Kamuoyunda yankı uyandıran kadın cinayetlerinden ve cinsel şiddet olaylarından sonra idam ve hadımlık tartışmaları kasti olarak, suni gündem yaratmak amacıyla yürütülüyor. Neredeyse bütün kadın cinayeti ve cinsel saldırı davalarında iyi hal indirimi uygulanırken, tecavüzcüler aklanırken bu ülkede tecavüz erkek devlet tarafından teşvik edilmektedir.
Hüküm giyenlere uygulanması öngörülen bu “ceza”da cinsel şiddet suçları hastalık olarak görülmekte ve “tedavi” edilmeye çalışılmaktadır. Tecavüzcüler hasta değil, “göster amcalara pipini” diyen eril zihniyetin erkeklik özgüveniyle büyüttüğü suçlulardır. Erkek-devlet şiddetinin karşısında kadınların güvenebileceği yegane şey özsavunmaları ve kendi özgüçleridir. Eğer cinsel şiddetle mücadele etmek istiyorlarsa özsavunma uygulayarak tecavüzcüsünü öldüren Nevin Yıldırım gibi kadınları müebbetle yargılamak yerine serbest bırakmalı, tecavüzü aklamayı bırakıp kadınları özsavunmaya teşvik etmeliler.