Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 1992 yılında
müfettişlerin Fethullah Gülen cemaati hakkında bir rapor istediğini, İstihbarat
Dairesi’nin de "Fethullah Hoca’nın Talebeleri" adını vererek "Bu
örgüt sürekli takip edilmeli" notunu ilettiğini yazdı.
Raporda, cemaatin o yıllardan itibaren polis kolejleri ve
akademilerinde örgütlenmeye gittiği ve öğrencilerin yüzde 50'ye yakını ile
yakın irtibat kurduğu öne sürülüyor.
Sözcü'de yer alan yazı dizisinin bugünkü (19 Aralık 2016)
bölümü şöyle:
Bugün köşesine çekilmiş olan bir Emniyet Müdürü dairesine
gitti. Arşivdeki dosyayı istedi. Pembe renkli dosyadaki yazılar da, bu
belgelerin üstüne ve altına vurulmuş “Çok Gizli” damgaları da solmuştu. Rapor
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı tarafından 10 Mart 1992
tarihinde yazılmıştı.
"İllegal faaliyet var"
Polis Müfettişleri Nihat Dündar ve İzzet Sezgin Şenel, Polis
Akademisi'ndeki FETÖ'cülerle ilgili olarak başlattıkları soruşturma
çerçevesinde İstihbarat Dairesi'nden “Bazı Emniyet Mensuplarının İllegal
Faaliyetleri” hakkında bilgi istemişti. 4 sayfalık raporun altında İstihbarat
Dairesi Başkanı Tuncer Meriç'in imzası vardı. Rapor, “Gereği yapılmak üzere”
Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne Genel Müdür Yılmaz Ergun imzasıyla gönderiliyor,
Teftiş Kurulu Başkanlığı'na da “bilgi” amacıyla ulaştırılıyordu.
"Akademide örgütlendi"
İstihbarat Dairesi, yaptığı çalışmaları Teftiş Kurulu
Başkanlığı'na şöyle aktarıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın demokratik,
laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini değiştirerek yerine şeriat düzenini
getirmeyi amaçlayan, illegal ‘Fetullah Hoca'nın Talebeleri' adlı örgütün, tüm
Türkiye genelinde olduğu gibi, teşkilatımız içinde de örgütlendiği, özellikle
hareket noktası olarak seçtiği Polis Kolejleri, Polis Akademisi ve Polis
Okulları içindeki faaliyetlerini, Teftiş Kurulu'ndan gelen yazıya bağlı olarak
askıya aldıkları, buna rağmen sempatizan kadrolarıyla bağlarını zayıflatmamak için
çalışmalarını yoğun olarak sürdürdükleri gözlenmiştir.”
"Yüzde 50 vurgusu"
“Yapılan takip ve tahkikatlarda, Ankara Polis Koleji
öğrencilerinin yüzde 50'sine yakın bir kesimiyle çeşitli şekillerde temas kuran
örgüt elemanları, kendilerine yakın olanlar üzerindeki ajitasyon çalışmalarını
sistemli olarak yürütmektedirler.
Örgütün, devletin önemli yerlerine yerleşme planını en
tabandan uygulamaya koymaları teşkilatımızda da gözlenmektedir. Gelecekte
Emniyet Teşkilatı'nın bürokratlarını oluşturacak Polis Koleji öğrencilerinin
koleje seçiminden itibaren her aşamada sistematik bir çalışmanın yürütüldüğü
görülmektedir.”
"Polis kolejinin imamları"
“Örgütün, tüm yurt sathında çeşitli görünümler altında
kurulu bulunan vakıf ve evlerinde yetiştirilen zeki, çalışkan öğrencilerin
meslek okullarına yerleştirilme planından Polis Kolejleri de payını almıştır.
Bu öğrenciler, Polis Kolejleri'ne geldiklerinde hiyerarşik sıra içinde sınıf,
dönem ve okul imamlarının denetiminde eğitilmektedirler. Örgüte karşı asıl sorumlu
olan dışardan bir üniversite öğrencisidir. Örneğin Ankara Polis Koleji 3.
sınıflar sorumlusu Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencisi
A. Atabay, buna bağlı olarak 4. sınıf öğrencisi Tarık, Gazi Üniversitesi Arap
Dili öğrencisi S. Öztürk Polis Koleji ve akademisinin sorumlularıdır.”
Polis Müdürü, şaşkındı. İstihbarat Dairesi Başkanı, 1992'de
her şeyi yazmış, devlet içindeki yapılanmaya dikkat çekmişti. Raporu okumayı
sürdürdü:
"56 saat süren eğitim"
“Cumartesi ve pazar günleri öğrenciler, sınıf imamlarının
belirlediği adreslerde 56 saatlik bir eğitime katılmaktadırlar. İdareci kesim,
öğrencilerin Abidinpaşa Tıp Fakültesi Caddesi Şadırvan Sokak'taki Terzi
Salih'in dükkânında sivil elbise giymelerini ve sonra toplantı evlerine gitmelerini
sağlamışlardır.”
“Yapılan bu toplantılarda masumane sohbet ve çay
partilerinden sonra Gülen'in kaset ve videoları seyrediliyor. Ankara'da Dikmen
Sokullu, Abidinpaşa, Cebeci, Keçiören, Yenimahalle, Demetevler'de teşkilata
mensup kişilere ait evler ile bu işler için kamufle edilmiş evler var.”
"Sorumlu bir öğretmen"
Raporun bu bölümünde Polis Akademisi ve Polis Koleji
öğrencileri ile bağlantılı oldukları kişilerin adresleri de tek tek
sıralanıyordu. Feto'nun Ankara'daki liderinin bir lisenin öğretmeni olduğu ve
bu kişiye de “Ankara Valisi” denildiği kaydediliyordu. Müdür okumaya devam
etti:
“Bu grubun, amaçlarına hizmet için önlerine çıkabilecek
engelleri aşmak amacıyla değişik kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaştıkları,
işlerini yaptırabilmek için rüşvet ve hediyeye başvurdukları söylenmektedir.”
"Takibe devam edilmeli"
“İfadelerde belirtilen konuların doğruluğu tartışılmaz bir
gerçek ise de bunların delillendirilmesi zaman içerisinde mümkün olacağı kanısı
ile her türlü takibe devam edilmektedir. Gereğini bilgilerinize arz ederim.”
Gülen, terör suçundan ceza almaktan nasıl kurtuldu?
31.08.2000 tarih ve 20007192 no.lu DGM savcısının
iddianamesinde yapının ileride neler yapacağına ilişkin de önemli bilgiler yer
alıyordu. İlk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı
olacağını teşhis eden Feto, mevcut sistemi yıkmayı hedefliyordu. Bu nedenle tüm
devlet organlarında, yerel yönetimlerde, sivil sektörde örgütlediği, kısa
vadede tüm kadrolara yandaşlarının getirilmesi veya bu kadroları işgal
edenlerin kendisine bağlanmasını planlıyordu.
Yasada düzenleme
İddianamede, sanığın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun
7. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi gereğince cezalandırılması talebiyle
mahkemeye kamu davası açılmıştı.
Dava sürerken yürürlüğe giren 4616 sayılı yasa 23 Nisan 1999
tarihine kadar işlenen bir takım suçlardan dolayı şartlı salıverme, dava ve
cezaların ertelenmesini düzenlendi. Feto'nun suçu bu yasanın içine alınmıştı.
Gülen hakkında açılan davada “kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar
verilmesi” gerektiği sonucuna varıldı.
Dava sonuçlanmıştı. Yasa değişikliğiyle DGM'lerin
kaldırılması sonrasında, Gülen avukatlarını çağırıp, “Bu işi sonuçlandırın”
talimatı verdi. Avukatlar, bir başka mahkemeye başvurarak, beraat kararı
verilmesini talep etti. 5 Mayıs 2006 tarihinde Gülen hakkında beraat kararı
verildi.
Savcı itiraz etti ama…
11 Ağır Ceza Mahkemesi savcısı, beraat kararına karşılık
Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulundu. Artık Yargıtay bir kesin hükme
varacaktı. Ancak Yargıtay “Bugün Yargıtay bir karar veremez. Çünkü dava
zamanaşımına uğradı” deniliyor ve Gülen'e bir tek gün bile ceza verilmiyordu.
Gülen'in beraatını sağlayan belge ise Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
Gülen'in avukatına verilen belgeydi. Emniyetin verdiği belgeye göre Gülen'in
hiçbir konuda en küçük bir suçu yoktu. Hele terör örgütü asla değildi. FETÖ'nün
kontrolü altındaki İstihbarat Dairesi bu notu hazırlamış, Genel Müdür
Yardımcısı Ramazan Er tarafından da bu belge imzalanıp avukatlara verilmişti.