Arap basınında, Halep’teki silahlı muhaliflerin tahliyesi yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi Arap basınında, Suriy...
Arap basınında, Halep’teki silahlı muhaliflerin tahliyesi
yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi
Arap basınında, Suriye’de Halep’in yeniden Beşar Esad’ın
güçlerinin eline geçmesi ve silahlı muhaliflerin tahliye edilmesi yeni bir
dönemin başlangıcı olarak değerlendirildi. Mısır ise katedral saldırısı ve
Libya’daki hamleleri ile öne çıktı. Yemen’de, Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki
koalisyon güçlerinin bombardımanı altında her on dakikada bir çocuk yaşamını yitiriyor.
YENİ BİR DÖNEM
Halep’in Suriye rejim güçlerinin eline geçmesi Suriye
savaşının kaderini değiştirecek bir gelişme olarak değerlendirildi. Gulf News
“Halep’in düşüşü Suriye’deki savaşta yeni bir safhanın başlangıcı oldu” diye
yazarken, Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen al Ahbar ise “Halep ‘devriminin’
sonu” diye yazdı. Lübnan gazetesi Daily Star, “Hizbullah, Halep’in rejim
güçleri ve onların müttefiklerinin eline geçmesini kutlarken Müstakbel Hareketi
Halep halkıyla dayanışma içerisinde olduklarını ifade etti” diyerek Lübnan’daki
bölünmenin devam ettiğine dikkat çekti. Rai al Youm Yazarı Abdulbari Atwan,
Moritanya gazetesi al Badil için kaleme aldığı yazıda “Halep savaşının
bittiğinin farkındayız. Ancak Suriye’de savaş bitmedi. İlerleyen günlerde İdlib,
Rakka ve el Bab gibi birçok yerde çatışma bekleniyor” yorumunu yaptı.
MISIR ROL ÜSTLENİYOR
Mısır bugüne kadar Suriye, Irak, Yemen ve Libya krizlerinde
doğrudan rol üstlenmemeyi tercih ediyordu. Ancak son dönemde başta Libya olmak
üzere Suriye ve Irak krizlerinde daha doğrudan müdahil olma yönünde adımlar
atması ile dikkat çekiyor. Mısır’ın devlet sermayeli al Ahram gazetesi yazarı
İsmail Cuma, geçen hafta salı günü Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri ve Mısır
Genelkurmay Başkanı Mahmut Hicazi’nin de yer aldığı ve birçok Libyalı
şahsiyetin katıldığı Kahire toplantısına dikkat çekti. Bu toplantıda alınan
kararlar arasındaki “Mısır’ın tarihi olarak sorumlu olduğu bölgedeki rolünün
değerlendirilmesi ve Libya’da barış ve istikrarın korunması” maddesi, Mısır’ın
Libya’daki krizde daha aktif bir rol üstlendiğinin işareti olarak
değerlendirildi.
YEMEN’DE ÇOCUKLAR ÖLÜYOR!
Arap coğrafyasının en yoksul ülkesi Yemen’de, 26 Mart 2015
tarihinde Suudi Arabistan liderliğinde oluşturulan ve ağırlıklı olarak Körfez
ülkelerinin yer aldığı koalisyon güçlerinin “Kararlılık Fırtınası” adı altında
başlattığı hava saldırıları sayısız ateşkese rağmen hız kesmiyor.
Saldırılarda bu güne kadar on binden fazla sivilin öldüğüne,
çok sayıda kişinin yaralandığına ve ülkenin alt yapısının tamamen harabeye
çevrildiğine vurgu yapılıyor. Savaşın en büyük mağduru ise çocuklar oluyor.
UNICEF harabeye dönen bu ülkede savaşta ölenlerin yanı sıra “ishal, kötü
beslenme, solunum yolu iltihabı gibi önlenebilir hastalıklar yüzünden” her on
dakikada bir çocuğun öldüğüne dikkat çekti.
UNICEF tarafından yapılan araştırmada “26 milyonluk ülke
nüfusunun üçte ikisinin gerekli tıbbi bakımdan mahrum” olduğunun altı
çiziliyor.
SURİYE SAVAŞININ SORUMLULARI HESAP VERMELİ
Abdulbari ATWAN
El Badil
Bazı Suriyelilerin Beşar Esad’a ve hükümetine karşı
öfkelenmek hakları. Ancak bize göre öfkenin daha büyüğü; fitneyi kışkırtan,
gerçekleri tersyüz eden, Suriye halkını yanıltarak ayaklanmaya çağıran ve
silahlandıran, iktidarın aylar içinde yıkılacağını vadeden ve Halep’te olan
bitene seyirci kalan devletlere ve televizyon kanallarına olmalı.
Bu ülkeler altı yıldan beri Suriye halkına karşı işledikleri
suçlara karşı kendilerini avutma çabasındalar. Ülkelerine bir tek mülteci kabul
etmeyenler; kurbanlar, yararlılar ve göç edenler için ikiyüzlü bir ağlama
içindeler.
MEDYA GERÇEKLERİ DEĞİŞTİRMEZ
Biliyoruz ki onların medya imparatorlukları, sosyal medyada
orduları mevcut. Lakin bu araçlar; Arap bölgesinin tarumar olmasında, mezhepsel
çatışmanın tohumların ekilmesinde, binlerce kişinin katledilmesine ve
milyonların aç kalmasına yol açan Yemen’e karşı yürütülen kanlı savaştaki
rolleri ile ilgili gerçekleri gömmeye yetmiyor.
Suriye ordusu Halep’i aldı. Savaşanlar kentin dışına çıktı.
Onlar seyrediyor ve Halep halkıyla dayanışma için
ağızlarından tek bir kelime bile çıkmıyor. Medya organları ağlamayı ve
feryatları bıraktı. Kafalarını kuma gömdüler.
SUUDİ KRALINDAN TEK BİR KELİME YOK
Suudi Kralı Salman bin Abdülaziz, Şura Konseyi önündeki
konuşmasında Halep’ten bahsetmedi ve Suriye ile ilgili tek bir kelime bile
söylemedi. Ortaya çıkacak gelişmelerden korkan ve “Başkan Esad gitmelidir.
Savaş yoluyla veya barış yoluyla” cümlesini gece ve gündüz boyunca her ortamda
tekrarlayan Dışişleri Bakanı Adil el Cabir vasıtasıyla tek bir açıklama
yayınlamadı.
Suriye halkı; ülkenin tahrip edilmesi ve kardeşlerin yüz
binlercesinin katledilmesi için demokrasiden ve insan haklarından en son söz
etmesi gerekenler tarafından komplo kurulduğunda, tarihin en büyük
aldatmacasıyla karşı karşıya kaldı.
Başkan Beşar Esad ülkesinde olup bitenden dolayı sorumluluğu
üstleniyor. Bazı aşırı olaylar, hatalar ve suçlar hakkında itiraflarda bulundu.
Bu itiraf belgeli. Lakin kişisel kinler nedeniyle intikam için Suriye halkını
kan denizine atanlar daha büyük sorumluluk taşımaktadırlar. Onlar Arap
ülkelerinin iç işlerine karıştılar ve savaşın fitilini yaktılar. Ki bu ülkeler,
herhangi bir ülkenin iç işerine karışmasını reddetmektedirler.
EN ZOR ZAMANDA YALNIZ BIRAKTILAR
Halep savaşının bittiğinin farkındayız. Lakin Suriye’de
savaş bitmedi. İlerleyen günlerde İdlib, Rakka ve el Bab gibi bir çok çatışma
bekliyor. Ama Suriye halkının en zor zamanında yalnız bıraktılar. Onların
üzerine oynayanlar Halep’te kaderine terk ederek vicdanlarda kara bir leke
oldular.
Her gün Amerikalıların ve müttefiklerinin Müslümanlara ve
Araplara nefretlerini, bütün askeri işgalleri bu ümmetin parçalanması için
yaptıklarını, mezhep savaşı tohumları ektiklerini ve “kurbanı” Araplar ve
Müslümanlar olan savaşlar başlattığını keşfediyoruz.
ESAS SORUMLULAR HESAP VERMELİ
Suriye’nin iç işlerine karışanlar, binlerce ton silah ve
mühimmat ve milyarlarca dolar pompalayanlar, tüm faturayı ödemek ve şehitlerin
kanının dökülmesinde, ölümlerde ve yarılılardaki sorumluluğun büyüğünü
üstlenmek zorundadır.
Arap halkları ve Suriye halkı bunların suçlarını
bilmektedir. Suriye halkının ve çocuklarının kanını dökenlerin ve dökülmesine
yardımcı olanların hesap günü gelecektir. Bu büyük halkın Yemenli
kardeşlerimizin kanını dökenleri unutmayacağı gibi. İnsanlığa karşı işledikleri
suçları ödeyecekler.
Suriye küllerinden doğacaktır. Halkı kendi arasında
barışacaktır. Bölgede yaşanan bütün savaşlarda olduğu gibi tüm sıkıntılar
aşılacaktır.
MISIR’IN HIRİSTİYANLARI VE İSTİKRARI HEDEFTE
Rai al Youm
Başyazı
Kahire’de San Marco Kilisesini bombalamak, bölgedeki
Hristiyanları tehcir etmek, Mısır’ı Suriye, Libya ve Yemen gibi kaosa sürükleme
planın bir parçası.
Arkasında İslamcı militanların, Batının ve belki de
İsrail’in durduğu, Hıristiyan kardeşlerimizi Ortadoğu bölgesinden göç etmeye
zorlamaya yönelik bir plan var. Kahire’nin kalbinde, Kıpti Ortodoks Papalığının
merkezindeki patlama bu planın en son bölümü. Tabii Mısır’ı istikrarsızlaştırma
planıyla beraber. Ama sadece rejimini istikrarsızlaştırma değil, aynı zamanda
1500 yıldır iki dinin; İslam ve Hıristiyanlığın beraber yaşadığı toprakları ve
ulusal bütünlüğü parçalama amacı da var.
Hıristiyan kardeşlerimizin göçertilmesi planı Irak’ta, ondan
önce Lübnan’da başladı. Oradan Filistin ve Suriye’ye uzandı. Bu plan Mısır’da
da peygamberin doğum günü kutlamalarına eş zamanlı olarak en kötü şekilde
tecelli etmektedir.
Bu saldırıdan kimin sorumlu olduğu veya arkasında durduğu
konusunda önyargılarla acele içinde verilen hükümlerin içinde boğulmak
istemiyoruz. Lakin özellikle Noel bayramının yaklaştığı bir süreçte, çok özel
korunan bir kiliseye 12 kilogram dinamitin sokulması, ancak iki şekilde olur;
ya güvenlik güçlerinin kesin bir ihmali var veya kiliseyi koruyan güvenlik
timine kadar uzanan üst düzey suçlular bu patlamanın olmasını kolaylaştırdılar.
Biz 31 Aralık 2010 yılbaşı gününde İskenderiye’de Azizler
Kilisesindeki patlamayı izleyenler olarak bunu söylüyoruz. Yılbaşı gecesinde
gerçekleşen bu patlamada 21 Hıristiyan ölmüştü. Patlamayı başında Orgeneral
Habib el Adali’nin bulunduğu içişleri bakanlığına bağlı güvenlik güçleri
gerçekleştirmişti. Bu patlama, “Müslüman Kardeşleri” ve diğer siyasi İslami
grupları vurmak için bir “bahane” olarak kullanılmıştı.
Kahire’nin kalbine ve diğer kentlere terörün dönmesi,
şiddetli bir ekonomik kriz yaşayan Mısır hükümetinin en son isteyeceği şeydir.
Çünkü turizm sektörüne yatırım yapılmasını sağlayacak istikrar ve güvenlik
böyle bir krizden çıkmanın en önemli taşıdır.
KAHİRE DEKLARASYONU LİBYA’DA DIŞ MÜDAHALEYE KARŞI
İsmail CUMA
al Ahram
Kahire’de geçen Salı günü, Mısır’ın desteğiyle gerçekleşen
ve birçok Libyalı şahsiyetin katıldığı toplantılar sonuçlandı. İki gün süren ve
genel konuların ele alındığı toplantılara, Dışişleri Bakanı Semih Şükri ve
Mısır Genelkurmay Başkanı Mahmut Hicazi katıldı. Toplantılar süresince Libya’da
mevcut durum tartışıldı ve aşağıdaki kararlar alındı.
Birinci olarak; Mısır’ın tarihi olarak sorumlu olduğu
bölgedeki rolünün değerlendirilmesi ve Libya’da barış ve istikrarın korunması.
İkincisi; Mısır’ın güvenliğini ve istikrarını hedef alan
terör eylemlerinin kınaması.
İki gün süren yararlı tartışmalarda krizin bütün boyutları
ve darboğazları tartışıldı. Bu tartışmalar sonucu siyasi bir anlaşmaya varıldı.
Buna göre ülkenin yaşadığı ve 2014’ten beri devam eden bölünme sona
erdirilmelidir.
Tartışılan milli değerler de onaylandı. Bu değerler;
Libya’nın toprak bütünlüğü, Libya’nın bölünmeyi kabul etmeyen tek bir ülke
olması, Libya ordusunun bütünlüğünün yanı sıra ülkeyi koruyan ulusal polis gücü
ve Libya devletinin kurumlarının korunması ve hukukun üstünlüğünün tanınması.
YEMEN; HER 10 DAKİKADA BİR ÇOCUK ÖLÜYOR
as Safir
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Yemen’de
kötü beslenme ve hastalıklar yüzünden her on dakikada en az bir çocuğun
öldüğünü açıkladı. Örgüt, 2.2 milyon
çocuğun ilerlemiş düzeyde beslenme yetersizliği çektiğine ve acil bakıma
ihtiyaç duyduğuna dikkat çekti.
UNICEF pazartesi günü yaptığı açıklamada, 462 bin çocuğun
acil bakıma ihtiyaç duyduğu vurgulandı. 2014 rakamlarına göre yüzde 200 artış
olduğu kaydedildi. Süren çatışmalar insani durumun bozulmasına neden oldu. 26
milyonluk ülke nüfusunun üçte ikisi gerekli tıbbi bakımdan mahrum durumda.
UNICEF, bu ülkede kötü beslenmenin geçmişe göre çok daha yüksek olduğunu,
Ortadoğu’nun en fakir ülkesinin çocuklarının böylesi rakamlara daha önce şahit
olmadığına dikkat çekti. ( Yusuf ERTAŞ / Ali KARATAŞ-EVRENSEL)