AKP’liler HAYIR’a hiç de uzak değil
Anayasa değişikliğini içeren referandum tartışmalarının gündemimizde yeri büyük. Özellikle, önceki seçimlerde iktidar partisine oy verenlerin ne yapacağı merak konusu. İşte o kitleden çarpıcı tespit ve açıklamalar


AKP’nin ve göze girmeye çalışan AKP’lilerin bugünlerdeki durumu, ‘şaşkın ördek tersten dalar’ atasözünü anımsatıyor. ‘Reisin’ kalburüstü destekçileri yayınladıkları antipatik ‘evet biz de varız’ videolarıyla aslında referandumun en etkili hayır kampanyasını yürütüyorlar. Türkiye’nin enleri... Mafyası, makaracısı, topçusu, popçusu, basketbolcusu, şeytanı, ‘Alevi dedesi’… Dinleri rol, imanları para...

İktidar da boş durmuyor! ‘Osmanlı’da oyun çok’ derler... Ancak halka iyi bir gelecek düşüncesiyle değil tek kişiye istikbal vaadiyle çıkılan yeni istiklal harbinde bu ‘oyunlar’ da ters tepiyor. HDP’li vekillere yönelik yeni operasyonlar, Ahmet Türk’e yapılanlar, kararsız MHP seçmenini ‘Evet’ tarafına çekmiyor, bilakis AKP’lilerin bir bölümünü de HAYIR’a yakınlaştırıyor. Peki; AKP’li seçmenin kafasında ne var? Bilgi alıp değerlendirmelerine başvurduklarımız, hem referandum hem de yakın gelecekle ilgili fikir veriyor.

Referandum parti seçmeye benzemez

AKP ve Erdoğan’a gönül vermiş seçmenlerden bilgi alıyor ve konuşma şansı buluyoruz. Pek çoğunun söyledikleri çok açık, ortak bir paydaları var. Sıklıkla dile getirdikleri aynı cümleler: “Ak Parti’ye başından beri destek verdik, Erdoğan’ı seviyoruz fakat bu değişimi benimsemiyoruz.” Tam da bu noktada troller ve AKP seçmenini ayırmak gerekiyor. Mahallenin öteki tarafında da kutuplaşmanın verdiği bıkkınlık, ülkede olabileceklerden yana kaygı var.

Üç tip AKP seçmeni

Satır aralarında büyük tüyolar bulunuyor... Öfke, nefret söylemi, alaylı dil, necaset yarışı rafa kaldırılıp sakinlikle yol alınırsa bu iş HAYIRLAR’a vesile olacağa benziyor. ‘Zor da olsa’ HAYIR kampanyasını Erdoğan üzerinden yürütmemek, parti bazına indirgememek, işi iki ayrı grup yerine ülke paydasında tutabilmek önem taşıyor. Blok HAYIR yerine, ‘hepimiz, geleceğimiz ve çocuklarımız için mevcut sistemi savunmalıyız’ yolunu açarak yürüyebilmek daha parlak bir fikre benziyor.

Fanatiklere ulaşmak imkânsız

Küçük bir alan araştırması ve AKP seçmenleriyle yaptığımız sohbet, aslında referandum konusunda yeteri miktarda umut veriyor. Üç tür AKP seçmeninin olduğunu gözlemliyoruz.

Birinci kategoridekiler, üzerlerinde mavi turuncu renkte parti forması olanlar. Sırtlarında ‘Reis’ yazıyor. Değil ikna, ağzınız yerine mabadınızla kuş avlamayı deneseniz caymayacak olanlar. Zaten hemen kestirip atıyorlar: “Yol yaptı, bizim yolumuz belli.” Bir asır daha geçse değişmeyecek seçmen.

Hayır’a yakın bir AKP seçmeni var: “Anlatın”

Ne var ki diğer kategoriler öyle değil. İkinci kategoridekiler de Erdoğan ve AKP’ye bağlı olsalar da referandum için kafaları karışık. Anlaşıldığı kadarıyla altı boş konuşmalar ve “Vatan için evet demeliyiz’ propogandaları işe yaramıyor. Bu dilimde yer alan bir AKP seçmeninin söyledikleri açık: “Hayır diyecekler zaten belli. Ama bu yeterli değil. O yüzden kafası çok karışık durumda olan bizleri de ikna etmelisiniz. Sayımız yüksek. Hayır vermeye yakınız çünkü neden ‘evet’ dememiz gerektiği konusu boşlukta kalıyor. Bu nedenle öfke, alay, sataşma yerine anlatmalısınız. Ancak bunu da Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden yaparsanız işe yaramaz. Sonuçta bunlar bizim değerlerimiz.”

Bir çözülme şaşırtıcı olmaz

Konuşma şansı bulduğumuz üçüncü kesim AKP seçmeninin partiden kopuşa yakın olduğu anlaşılıyor. Son derece mütedeyyin ve yeni bir siyasi yol konusunda arayış içinde olan samimi bir AKP seçmeni değerlendirme yapıyor. Partiyi hem nasıl benimsediğini hem de uzaklaşma sürecini anlatıyor: “40 yaşına girmeye iki ayı kalmış, imam hatip lisesi mezunu, 3 çocuk babası, Refah Partisi ve Mili Gençlik Vakfı çevreleri yanı sıra Saidi Nursi ve Nur cemaati çevreleri içerisinde büyümüş biriyim. 28 Şubat sürecinde ezildiğimi hissettim, öfkelendim, Ak Parti kurulunca hemen üye oldum. Parti tabanını kemikleştiren ve ne pahasına olursa olsun oy verilmesine neden olan şey, ‘ister kabul edin, ister kabul etmeyin’, Türkiye’deki muhalefetin tavrı olmuştur.”

‘AK Parti değerlerimizin içini boşalttı’

İktidar partisinin 15 yıllık serüvenin ilerleyen yılları da aynı AKP’li seçmenin gözünden aktarılırken sert eleştiriler de ortaya çıkıyor: “2010 yılında yapılan referandumda sonuna kadar ‘evet’ denilmesi gerektiğini savundum. Kophenag Kriterleri heyecan veriyordu. Oysa AK Parti referandumda ‘evet’ dediğimiz maddelerin pek çoğunu zamanla kaldırdı. Bununla da sınırlı kalmadı. Tuhaf bir dönüşümü gördük. İktidar, dindarlara başörtüsünü, Kuran kursu açmayı ve imam hatipte rahat rahat okumayı rüşvet olarak verdi. Karşılığında onların dini değerlerini aldı. Şimdi başörtümüz var ama başımızda o örtü ile kul hakkı yiyoruz. Kayırıldığımız işlere koşup maaşlarımızı alıyoruz. Kuran kursları her yerde fakat içinde Kuran öğrenen çocuklara tecavüz ediliyor. İmam hatiplerimiz var ama Allah’ın ısrarla üzerinde durduğu adalet yok. Çocuklara ‘Elif be te se cim ha hı’ öğretiyoruz. Ne yazık ki bu harfler zihinlerinde bir araya gelip bir mana ifade etmiyor. Çünkü biz bunları alıp değerlerimizi iade ettik.”

Üzerinde sıkça durduğumuz ve ‘neye benzediği bilinmeyen bu yeni ahlak anlayışı’ şu sözlerle anlatılmaya devam ediliyor: “Aslında biliyor musunuz, Ak Parti’nin dindarlar dışında kimsenin yaşam tarzına müdahale ettiğine inanmıyorum. Evet; şaşırtıcı gelebilir ama AKP, özellikle dindarlara belirli bir anlayışı ve yaşantı biçimini dayatıyor. İçinde bolca dünyevilik, gösteriş, şaşaa ve israf olan tuhaf bir dindarlık dayatması bu. Kaba, vahşi, nobran, bir Müslüman tiplemesi oluşturuluyor.”

“Çok kaygan her şeye hazır bir taban; iş referandumla bitmez”

AKP ile gelinen noktanın farkında olan seçmen kitlesinden sadece biri. Ne var ki o da “Azımsanmayacak bir sayımız var” diyor. Yıllarca sandığa AKP’ye oy atmak için giden biri olarak eğilimlerini gizlemiyor, içerden bilgiler veriyor: “Her şeye rağmen hemen kemikleşmeye hazır bir yapı. Referandumda hayır çıkması zor değil. Fakat iş bununla bitmez. Sonrası da önemli. İtilirse anında kemikleşip iç savaşa bile kısa zamanda hazır olacak bir taban. Bu yüzden, hep farklı, şimdiye kadar kaçırılan yöntemler denenmeli. Yakın geleceğe de yatırım yapılmalı. Çok basit şeyler anlatmalı. ‘Hatalarınızı sizi aşağılamak ve küçümsemek için fırsat bilmeyeceğiz. Hatalarınızı ve hatalarımızı hep birlikte gelişebilmemiz için bir fırsat olarak göreceğiz. Kim olduğunuzu değil meydana gelen sorunları tartışacağız demelisiniz.”

Küçük bir alan araştırması ve konuşma fırsatı ilham ve yeni fikirler vermekle birlikte Türkiye’nin kısa vadede bir ip üzerinde ilerlemeye devam edeceğini de gösteriyor. Belli çıkarımlar yapmak mümkün. Umudu büyütmenin yanı sıra sükûneti korumanın yararı büyük olacaktır. HAYIR’lı bir süreç, içgüdüsel olarak devam ediyor. Her ne olursa olsun bu şekilde sürdürebilmek önem taşıyor.

AKP seçmeni gelecek kaygısıyla kararsız kalıyor
Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel Müdürü Murat Sarı, Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin gözlem ve tahminleriyle Birgün’den Meltem Yılmaz’ın sorularını cevapladı

Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel Müdürü Murat Sarı, Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin gözlem ve tahminleriyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

Yaptıkları anketlere göre, referanduma halihazırda “evet” ve “hayır” diyenlerin oranının neredeyse aynı olduğunu belirten Sarı, genel seçmende yüzde 12, AKP seçmeninde ise yüzde 10’luk dilimin kararsız olduğuna dikkat çekerek, kararsızların temel gerekçesinin “gelecek kaygısı” olduğunu söylüyor.

"Evet diyenleri en çok motive eden faktör Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır" diyen Sarı, Cumhurbaşkanı’nın 2019'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacağını bugün açıklaması halinde, referandumda "evet" oylarının yaklaşık 9 puan gerileyeceğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Muhalefetin yürüteceği kampanya kapsayıcı olmak zorunda. Paketin tümüne karşı çıkmak yerine vatandaşın onaylamadığı maddelere yoğunlaşarak kampanyayı bu maddeler üzerine kurmaları kendilerine puan kazandıracaktır.”

Anketlerin, referandumda "Evet" oyu vereceğini söyleyenlerle "Hayır" oyu vereceğini söyleyenlerin aynı düzeyde OHAL'in kaldırılmasını istediğini gösterdiğine de dikkat çeken Sarı, seçmenin, yapılacak anayasa değişikliğinin, sorunlarına çare olmayacağına dair bir inancı olduğunu da belirtiyor.

»Anketlerin ağırlıklı olarak manipülasyon amaçlı kullanıldığı bir ortamda, tarafsız anketlerinizle dikkat çekiyorsunuz. Anayasa referandumuna ilişkin öngörünüz nedir?

Referandum sonucunu önümüzdeki iki ay içerisinde gerçekleşecek olan kampanyalar belirleyecek gibi. Sürdüreceği kampanya daha başarılı olan eğilim referandumda ipi göğüsleyecek. Bugün için baktığımızda "evet" ve "hayır" oy oranları neredeyse aynı. Anketlerde "kararsızım" cevabını verenlerin oranı da oldukça yüksek. Özellikle yüzde 12 oranında bir kesimin" referanduma kadar fikrim değişebilir" demesi biz araştırmacıların tahmin konusunda işimizi zorlaştırıyor. Bu yüzde 12'nin, yüzde 37'si “evet”çiler, yüzde 58'i “hayır”cılar ve yüzde 5'i de oy kullanmaya gitmeyeceğini belirten seçmenlerden oluşuyor. Bu kitlenin ne yöne kayacağı referandum sonucunu etkileyecektir.

AKP seçmeninin ne kadarı evet diyor?

1 Kasım 2015'te AK Parti'ye oy veren seçmenler arasında "evet" oyu vereceğini belirtenlerin oranı yüzde 80'ler düzeyinde, “hayır” oyu vereceğini belirtenlerin oranı ise yüzde 10'lar düzeyindedir. Yüzde 10'luk bir kesim ise kararsız.

AKP içindeki kararsızlar neden kararsız?

AKP içindeki kararsızlar ile CHP içindeki kararsızların oranı hemen hemen aynı. Çünkü seçmen, parti bazında düşünmüyor, geleceğini düşünüyor. Referanduma partiler üstü bir bakış açısıyla bakıyor. İşte bu nedenle AKP seçmeni de gelecek kaygısı nedeniyle kararsız kalıyor.

Hayırcıların hedefi Mhp seçmeni olmalı

MHP seçmeni açısından durum nedir?

1 Kasım 2015'te MHP'ye oy veren seçmenin yüzde 25'i Referandum’da "evet" oyu vereceğini belirtirken, "hayır" oyu vereceğini belirtenler yüzde 55 düzeyindedir. MHP tabanının yüzde 20'si ise daha kararını vermemiş gözükmektedir. Özellikle MHP seçmeninin çoğunluğunun oyunun renginin kahverengi olması, MHP yönetiminin tabanına daha henüz neden "evet" dediğini anlatamamasından kaynaklanmaktadır. Vatandaş 1 Kasım 2015'te AK Parti'ye iktidar görevi verirken MHP'ye de muhalefet görevi vermiştir. Bugün "hayır" oyunun savunucuları MHP hariç diğer muhalefet partileridir.

Bu tabloya bakarak, “Hayır” oyunu savunanlar için öncelikli hedefin MHP seçmeni olduğunu mu düşünmeliyiz?

Evet. Çünkü AK Parti bundan yaklaşık 1 yıl önce yapılan genel seçimlerde yüzde 50 eşiğini aşamamıştır. AK Parti'nin bu eşiği aşabilmesi için yanında, oy potansiyeli yüksek olan bir diğer partiyle bu seçime girme zorunluluğu vardır. Fakat AK Parti'nin MHP ile yaptığı bu referandum koalisyonu AK Parti tabanında da düşük bir oranda olsa da "evet" oyu verecek seçmen kaybına uğramasına sebep olmaktadır. Fakat bütün bunların yanı sıra AK Parti ve MHP'nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası koalisyon hükümetini kuramamış olmaları da özellikle MHP seçmeni bazında çekimserliği ve hayırların artmasına sebep olmaktadır."Bu aşamaya gelecektik neden o zaman AK Parti ile hükümeti kurmadık" sorusu MHP seçmeninin kafasını karıştırmaktadır.

"Evet" eğilimi için en önemli dezavantajlardan bir diğeri ise MHP tabanının, AK Parti karşısında muhalefetin savunduğu bir siyasi fikrin veya adayın etrafında kolayca kümelenebilmesidir. Bunun en güzel örneği Belediye seçimleridir. Örneğin İstanbul'da bir önceki genel seçimde yüzde 12'ler düzeyinde oy alan MHP, en son yerel seçimlerde yüzde 4'ler düzeyine düşmüş, sonra tekrar yüzde 10'ların üzerine çıkmıştır. İstanbul'da, genel seçimlerde yüzde 30'lar düzeyinde olan CHP oyları ise en son yerel seçimde yüzde 40'a yükselmiştir. Anketler göstermektedir ki CHP'nin yerel seçimlerdeki bu yükselişinde MHP genel seçim seçmeninin azımsanmayacak önemde payı vardır.

Hayır kampanyası kapsayıcı olmak zorunda

Referandum öncesi muhalefetin yürüteceği kampanyanın başarılı bir sonuç vermesi için en önemli gereksinim nedir? AKP’nin kullandığı gibi, milliyetçi söylemlere oturtulmuş bir kampanya mı yoksa bunun bir rejim değişikliği olduğunu vurgulayacak bir kampanya mı daha etkili olur?

Muhalefetin yürüteceği kampanya kapsayıcı olmak zorunda. Paketin tümüne karşı çıkmak yerine vatandaşın onaylamadığı maddelere yoğunlaşarak kampanyayı bu maddeler üzerine kurmaları kendilerine puan kazandıracaktır. Bu onlara yapılan değişiklikleri çarpıtma eleştirilerine uğramadan aynen metindeki gibi anlatmalarını sağlayacaktır. Örneğin eğer vatandaş tarafından onaylanmıyorsa "Cumhurbaşkanına Bütçe yapma yetkisi verilmesini" sertleşmeden incitmeden vatandaşa anlatmalılar. Tam tersi bir örnek ise eğer seçmen tarafından onaylanıyorsa "Cumhurbaşkanının devletin başı olması" değişikliğini eleştirerek gündeme getirmeleri kendilerine puan kaybettirecektir.

CHP seçmeninin kimi seçimlerde olduğu gibi, bu referandumda da sandığa gitme oranının hayal kırıklığı yaratma ihtimali var mı?

CHP'lilerin sandığa yüksek katılımla gitmesini bekliyorum. Gözlemlediğim kadarıyla, CHP örgütü diğer seçimlere nazaran daha yüksek düzeyde motive olmuş durumda. Cumhuriyet'ten yana ulusal hassasiyetleri olduğu bilinen CHP'liler, parti yönetiminin bu değişiklikler "rejim değişikliğine yol açar" söylemi sonrası kenetlenmiş durumda. Referandumda, sayısal bazda en az fireyi verecek parti CHP. Özellikle HDP'li vekillerin TBMM'deki görüşmelere belirli bir aşamadan sonra protesto edip katılmamaları, akıllarda "HDP acaba 12 Eylül 2010 referandumunda olduğu gibi sandığa gitmeyerek çekimser mi kalacaklar" sorusunun oluşmasına sebep oluyor. Bu da CHP'yi "Hayır" eğiliminde yalnızlaştırıyor. Fakat görünen odur ki bu yalnızlık CHP'nin oy potansiyelinde yükselmeye sebep oluyor. Kısacası CHP'li seçmenin sandığa gidip çok az bir kayıpla büyük bir bölümünün de partilerinin savunduğu "Hayır" oyu kullanacağını düşünüyorum.

HDP’nin kilit faktör olduğunu söyleyebilir miyiz?

Şu aşamada hem evet eğilimi için hem de hayır eğilimi için bütün partiler kilit faktör. Fakat HDP yönetiminin tabanına vereceği "referandumda oy kullanın" mesajı hayırcılar için önem teşkil ediyor. Dikkat ettiyseniz sadece "oy kullanın" mesajından bahsediyorum, "Evet veya Hayır oyu kullanın" mesajından bahsetmiyorum. HDP'nin referandumda aynen 2010'daki referandumda olduğu gibi çekimser kalması "Evet Eğilimi'nin" işine yaramaktadır, HDP seçmeninin referandumda oy kullanması ise "Hayır Eğiliminin" işine yarıyor. Kaldı ki bir hayır kampanyası düzenlemesi ise bugün "hayır" vermeyi düşünen MHP tabanını "evet" eğilimine yönlendirebilir. Karışık bir denklem. İşte bu yüzden, her iki taraf için de "bıçak sırtı" giden referandumda HDP tabanı kilit faktörlerden biridir.

Yöneticilerin tutukluluğu süreci etkiliyor

Referandumda Kürt illerinin tercihi ne olur ve HDP yöneticilerinin cezaevinde olması sürece nasıl yansıyor?

HDP'nin Eşbaşkanlarının cezaevinde olması sürece yansımış durumda. HDP TBMM'de grubu olan bir siyasi parti ancak ve şu an yönetici ve milletvekillerinin cezaevinde olması, HDP'nin yapılacak bir seçimde kampanya gücünü azaltıyor. Mecliste yapılan oylamalarda oylarını kullanamadılar. Şu an HDP tabanının seçime katılıp katılmayacağı sorusunun bizleri meşgul etmesi de bu sebepten.

Peki “Evet” diyenler temel olarak hangi nedenlerle evet diyor, hayırcıların en temel gerekçeleri nelerdir?

"Evet" diyenleri en çok motive eden faktör "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.” Cumhurbaşkanı 2019'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacağını bugün açıklasa, önümüzdeki Referandum'da "evet" oyları yaklaşık 9 puan gerilemekte. "Hayır" diyenleri en çok motive eden faktör ise "rejim değişikliği" korkusu ve "ülke yönetimindeki her şeyin tek bir kişinin eline verilmesini" istememeleri. Eğer "hayırlar" kazanırsa hayırcıların beklentileri büyük. Hayır oyu verenlerin bugünkü mevcut yönetim şeklinden de memnun olmadığını söylemek mümkün. Özellikle referandum sonrası, kazanırlarsa kuvvetler ayrılığı prensibinin sağlamlaştırıcı adımların atılmasını bekliyorlar. Kısaca, kazanırlarsa Hayır'ı savunan partilerin işi referandum sonrası daha zor.

Öyleyse kamuoyunun neyi oylayacağına ilişkin farkındalığının gelişmiş olduğunu düşünüyor musunuz?

Seçmen, özellikle Aralık 2016'nın ortalarına kadar referandumda anayasanın bütün maddelerinin yeniden yazılıp oylanacağı düşünülüyordu. Seçmenin bu fikirde olmasının en önemli nedenlerinden biri ise iki önceki meclisin anayasa maddelerinin tek tek ele alıp yeniden yazmaya başlaması, hatta 60 madde üzerinde de uzlaşı sağlamasıydı. Fakat referandumda yapılacak değişiklikler kamuoyuna yansıyınca farkındalık arttı, anayasa değişimine destek azaldı. Aralık başlarında yaptığımız bir araştırmada "bütün beklentilerinizi karşılayan, içerisinde başkanlık sistemi de olan bir anayasa için referanduma gidilse evet oyu mu hayır oyu mu verirsiniz?" sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 59'u "evet oyu veririm" cevabını vermişti. Yani hayır oyu veririm diyenlerin oranı yüzde 41'di. Anayasada yapılması planlanan değişiklikler yayınlandıktan sonra bu oranlar neredeyse eşitlendi.

İki taraf da OHAL’in kaldırılmasını istiyor

Dünya geneline baktığınızda, referandumlarda genel bir eğilimden söz edebilir miyiz?

Dünya genelinde referandumları ile ünlü ülke İsviçre'dir. İsviçre'de her yıl ortalama 3-4 referandum yapılır. Bunların kimisinde "evet" çıkar, kimisinde "hayır" çıkar. "Evet", "Hayır" dedik ama İsviçre'de yapılan referandumda, oy pusulasında genelde "evet" "hayır" seçeneği olmaz. En az 2 karşıt fikir oy pusulasına tamamen yazılır. Örneğin bizim yapmayı planladığımız referandumdaki değişiklikler, İsviçre'de yapılmak istense en az 15 referandum çerçevesinde peş peşe yapılır ve sonuçlarına kimse itiraz etmez. Çünkü şeffaflık, halka seçenek sunmak ön plandadır.

Türkiye’de durum nasıl?

1961'den bu yana, Türkiye'de 6 kez referandum yapılmıştır ve sadece 1 referandumda "hayır" oyu çıkmıştır. 1988'de gerçekleşen bu referandumun en önemli özelliğinin sadece 1 anayasa maddesinin oylanmasıdır. " 1982 Anayasası'nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmamasını isteyip istemediği" sorulmuştur. Ve "hayır" oyları yüzde 65 gibi bir çoğunlukla çıkmıştır. Nisan ayı içerisinde yapılacak referandumda seçmen tam 18 madde için "evet" ya da "hayır" diyecektir. Bu 18 maddenin bazıları seçmenler tarafından onaylanırken, bazıları onaylanmamaktadır. Referandum sonucunda "evet" çıkarsa seçmen tarafından onaylanmayan o bazı maddeler sorun oluştururken "hayır" çıkarsa onaylanan maddeler sorun oluşturacaktır.

Referandumun OHAL koşullarında yapılması toplumun eğilimini ne yönde etkiliyor?

Bugün 7 Kasım 1982'de yapılan referanduma karşı çıkma, "sonuçlar gerçeği yansıtmıyor" denilmesinin önemli nedenlerinden biri o referandumun "sıkıyönetim" koşulları altında gerçekleşmesidir. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki, bu referandumda "Evet" oyu vereceğini söyleyenlerle "Hayır" oyu vereceğini söyleyenler aynı düzeyde OHAL'in kaldırılmasını istiyor. Neredeyse karşıt fikirlerin tek uzlaştıkları konu bu. Zaten Başbakan Binali Yıldırım da bir röportajında "Referanduma kadar OHAL'i kaldırırız" diyerek buna açıklık getirmişti.

İşsizlik, terör, çaresizlik hissi

Toplum nasıl bir ruh haliyle sandığa gidiyor?

Toplum, içerisinde bulunduğu günlük yaşamın her gün giderek artan sorunlarıyla sandık başına gidecek. Bu sorunların günlük yaşamı etkileyen en önemlileri: Ekonomideki dengesizlik, KOBİ'lerin yaşadığı finansman zorluğu nedeniyle iş yerlerini kapatmak için OHAL'in bitmesine beklemeleri, işsizliğin artması, alım gücündeki düşüş, hayatın pahalanması, ülkenin dört bir taraftan (FETÖ, IŞİD, DAEŞ, PKK ve uzantıları, vs...) terör saldırısı altında olması, terörün kentlerimize inmesi ve seçmenin yapılacak anayasaya değişikliklerinin bu sorunların çözümüne çare olmayacağını düşüncesi… İşte referandum öncesi Türkiye’de seçmenin ruh hali.

Hayır çıkması durumunda Erdoğan’ı ve AKP’yi ne bekliyor?

Çok net: Meclis'te anayasal değişiklik çoğunluğunu sağlayana dek erken seçim. Çünkü yapılacak bir erken seçimde AK Parti + MHP ile bu mümkün olabilir.

Evet çıkması durumunda Türkiye’yi ne bekliyor?

İki kutuplu bir siyaset bekliyor. Bir sonraki aşama "Seçim Sistemi Yasası" ve daha sonra "Siyasi Partiler Kanununda" değişiklik. Çünkü bugünkü Seçim Kanunu ve Siyasi partiler yasası ile önerilen sistem yürümez. Seçim sistemi burada önem kazanıyor. Bugünlerde dillendirilen "Dar ve Daraltılmış" bölge sistemleri. Bu iki sistemden biri devreye girerse bundan en yüksek oranda negatif etkilenecek parti MHP. Bakın, Nisan ayında yapacağımız anayasa referandumu yapmamıza sebep olan 2007 yılında yapılmış yüzde 67,5 katılımlı evetlerin yüzde 68,9 çıktığı bir anayasa değişikliğidir. Örneğin bu referandumdan yüzde 51 Evet, yüzde 49 Hayır çıkarsa sizce uzlaşma sağlanmış olacak mı? Anayasalar ülkelerin toplumsal uzlaşma metinleridir. Yüzde 49'un kabul etmediği bir anayasa çok tartışılır. Örnek olarak, yakın siyasi tarihimizi incelediğimizde "siyasi yasakların kaldırıldığı" 1987 anayasasında yüzde 50,2 ile geçen "evetler" senelerce tartışıldı. 
(MELTEM YILMAZ-ERK ACARER-BİRGÜN)
Daha yeni Daha eski