AKP’liler HAYIR’a hiç de uzak değil Anayasa değişikliğini içeren referandum tartışmalarının gündemimizde yeri büyük. Özellikle, önceki s...
AKP’liler HAYIR’a hiç de uzak değil
Anayasa değişikliğini içeren referandum tartışmalarının gündemimizde
yeri büyük. Özellikle, önceki seçimlerde iktidar partisine oy verenlerin ne
yapacağı merak konusu. İşte o kitleden çarpıcı tespit ve açıklamalar
AKP’nin ve göze girmeye çalışan AKP’lilerin bugünlerdeki
durumu, ‘şaşkın ördek tersten dalar’ atasözünü anımsatıyor. ‘Reisin’ kalburüstü
destekçileri yayınladıkları antipatik ‘evet biz de varız’ videolarıyla aslında
referandumun en etkili hayır kampanyasını yürütüyorlar. Türkiye’nin enleri...
Mafyası, makaracısı, topçusu, popçusu, basketbolcusu, şeytanı, ‘Alevi dedesi’…
Dinleri rol, imanları para...
İktidar da boş durmuyor! ‘Osmanlı’da oyun çok’ derler...
Ancak halka iyi bir gelecek düşüncesiyle değil tek kişiye istikbal vaadiyle
çıkılan yeni istiklal harbinde bu ‘oyunlar’ da ters tepiyor. HDP’li vekillere yönelik
yeni operasyonlar, Ahmet Türk’e yapılanlar, kararsız MHP seçmenini ‘Evet’
tarafına çekmiyor, bilakis AKP’lilerin bir bölümünü de HAYIR’a yakınlaştırıyor.
Peki; AKP’li seçmenin kafasında ne var? Bilgi alıp değerlendirmelerine
başvurduklarımız, hem referandum hem de yakın gelecekle ilgili fikir veriyor.
Referandum parti seçmeye
benzemez
AKP ve Erdoğan’a gönül vermiş seçmenlerden bilgi alıyor ve
konuşma şansı buluyoruz. Pek çoğunun söyledikleri çok açık, ortak bir paydaları
var. Sıklıkla dile getirdikleri aynı cümleler: “Ak Parti’ye başından beri
destek verdik, Erdoğan’ı seviyoruz fakat bu değişimi benimsemiyoruz.” Tam da bu
noktada troller ve AKP seçmenini ayırmak gerekiyor. Mahallenin öteki tarafında
da kutuplaşmanın verdiği bıkkınlık, ülkede olabileceklerden yana kaygı var.
Üç tip AKP seçmeni
Satır aralarında büyük tüyolar bulunuyor... Öfke, nefret
söylemi, alaylı dil, necaset yarışı rafa kaldırılıp sakinlikle yol alınırsa bu
iş HAYIRLAR’a vesile olacağa benziyor. ‘Zor da olsa’ HAYIR kampanyasını Erdoğan
üzerinden yürütmemek, parti bazına indirgememek, işi iki ayrı grup yerine ülke
paydasında tutabilmek önem taşıyor. Blok HAYIR yerine, ‘hepimiz, geleceğimiz ve
çocuklarımız için mevcut sistemi savunmalıyız’ yolunu açarak yürüyebilmek daha
parlak bir fikre benziyor.
Fanatiklere ulaşmak imkânsız
Küçük bir alan araştırması ve AKP seçmenleriyle yaptığımız
sohbet, aslında referandum konusunda yeteri miktarda umut veriyor. Üç tür AKP
seçmeninin olduğunu gözlemliyoruz.
Birinci kategoridekiler, üzerlerinde mavi turuncu renkte
parti forması olanlar. Sırtlarında ‘Reis’ yazıyor. Değil ikna, ağzınız yerine
mabadınızla kuş avlamayı deneseniz caymayacak olanlar. Zaten hemen kestirip
atıyorlar: “Yol yaptı, bizim yolumuz belli.” Bir asır daha geçse değişmeyecek
seçmen.
Hayır’a yakın bir AKP seçmeni
var: “Anlatın”
Ne var ki diğer kategoriler öyle değil. İkinci
kategoridekiler de Erdoğan ve AKP’ye bağlı olsalar da referandum için kafaları
karışık. Anlaşıldığı kadarıyla altı boş konuşmalar ve “Vatan için evet
demeliyiz’ propogandaları işe yaramıyor. Bu dilimde yer alan bir AKP seçmeninin
söyledikleri açık: “Hayır diyecekler zaten belli. Ama bu yeterli değil. O
yüzden kafası çok karışık durumda olan bizleri de ikna etmelisiniz. Sayımız
yüksek. Hayır vermeye yakınız çünkü neden ‘evet’ dememiz gerektiği konusu boşlukta
kalıyor. Bu nedenle öfke, alay, sataşma yerine anlatmalısınız. Ancak bunu da Ak
Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden yaparsanız işe yaramaz. Sonuçta bunlar
bizim değerlerimiz.”
Bir çözülme şaşırtıcı olmaz
Konuşma şansı bulduğumuz üçüncü kesim AKP seçmeninin
partiden kopuşa yakın olduğu anlaşılıyor. Son derece mütedeyyin ve yeni bir
siyasi yol konusunda arayış içinde olan samimi bir AKP seçmeni değerlendirme
yapıyor. Partiyi hem nasıl benimsediğini hem de uzaklaşma sürecini anlatıyor:
“40 yaşına girmeye iki ayı kalmış, imam hatip lisesi mezunu, 3 çocuk babası,
Refah Partisi ve Mili Gençlik Vakfı çevreleri yanı sıra Saidi Nursi ve Nur
cemaati çevreleri içerisinde büyümüş biriyim. 28 Şubat sürecinde ezildiğimi
hissettim, öfkelendim, Ak Parti kurulunca hemen üye oldum. Parti tabanını
kemikleştiren ve ne pahasına olursa olsun oy verilmesine neden olan şey, ‘ister
kabul edin, ister kabul etmeyin’, Türkiye’deki muhalefetin tavrı olmuştur.”
‘AK Parti değerlerimizin içini
boşalttı’
İktidar partisinin 15 yıllık serüvenin ilerleyen yılları da
aynı AKP’li seçmenin gözünden aktarılırken sert eleştiriler de ortaya çıkıyor:
“2010 yılında yapılan referandumda sonuna kadar ‘evet’ denilmesi gerektiğini
savundum. Kophenag Kriterleri heyecan veriyordu. Oysa AK Parti referandumda
‘evet’ dediğimiz maddelerin pek çoğunu zamanla kaldırdı. Bununla da sınırlı
kalmadı. Tuhaf bir dönüşümü gördük. İktidar, dindarlara başörtüsünü, Kuran
kursu açmayı ve imam hatipte rahat rahat okumayı rüşvet olarak verdi.
Karşılığında onların dini değerlerini aldı. Şimdi başörtümüz var ama başımızda
o örtü ile kul hakkı yiyoruz. Kayırıldığımız işlere koşup maaşlarımızı
alıyoruz. Kuran kursları her yerde fakat içinde Kuran öğrenen çocuklara tecavüz
ediliyor. İmam hatiplerimiz var ama Allah’ın ısrarla üzerinde durduğu adalet
yok. Çocuklara ‘Elif be te se cim ha hı’ öğretiyoruz. Ne yazık ki bu harfler
zihinlerinde bir araya gelip bir mana ifade etmiyor. Çünkü biz bunları alıp
değerlerimizi iade ettik.”
Üzerinde sıkça durduğumuz ve ‘neye benzediği bilinmeyen bu
yeni ahlak anlayışı’ şu sözlerle anlatılmaya devam ediliyor: “Aslında biliyor
musunuz, Ak Parti’nin dindarlar dışında kimsenin yaşam tarzına müdahale
ettiğine inanmıyorum. Evet; şaşırtıcı gelebilir ama AKP, özellikle dindarlara
belirli bir anlayışı ve yaşantı biçimini dayatıyor. İçinde bolca dünyevilik,
gösteriş, şaşaa ve israf olan tuhaf bir dindarlık dayatması bu. Kaba, vahşi,
nobran, bir Müslüman tiplemesi oluşturuluyor.”
“Çok kaygan her şeye hazır bir
taban; iş referandumla bitmez”
AKP ile gelinen noktanın farkında olan seçmen kitlesinden
sadece biri. Ne var ki o da “Azımsanmayacak bir sayımız var” diyor. Yıllarca
sandığa AKP’ye oy atmak için giden biri olarak eğilimlerini gizlemiyor, içerden
bilgiler veriyor: “Her şeye rağmen hemen kemikleşmeye hazır bir yapı.
Referandumda hayır çıkması zor değil. Fakat iş bununla bitmez. Sonrası da
önemli. İtilirse anında kemikleşip iç savaşa bile kısa zamanda hazır olacak bir
taban. Bu yüzden, hep farklı, şimdiye kadar kaçırılan yöntemler denenmeli.
Yakın geleceğe de yatırım yapılmalı. Çok basit şeyler anlatmalı. ‘Hatalarınızı
sizi aşağılamak ve küçümsemek için fırsat bilmeyeceğiz. Hatalarınızı ve
hatalarımızı hep birlikte gelişebilmemiz için bir fırsat olarak göreceğiz. Kim
olduğunuzu değil meydana gelen sorunları tartışacağız demelisiniz.”
Küçük bir alan araştırması ve konuşma fırsatı ilham ve yeni
fikirler vermekle birlikte Türkiye’nin kısa vadede bir ip üzerinde ilerlemeye
devam edeceğini de gösteriyor. Belli çıkarımlar yapmak mümkün. Umudu büyütmenin
yanı sıra sükûneti korumanın yararı büyük olacaktır. HAYIR’lı bir süreç,
içgüdüsel olarak devam ediyor. Her ne olursa olsun bu şekilde sürdürebilmek
önem taşıyor.
AKP seçmeni gelecek kaygısıyla
kararsız kalıyor
Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel
Müdürü Murat Sarı, Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin gözlem ve
tahminleriyle Birgün’den Meltem Yılmaz’ın sorularını cevapladı
Kamuoyu araştırma şirketi Konsensus’un sahibi ve Genel
Müdürü Murat Sarı, Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin gözlem ve
tahminleriyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
Yaptıkları anketlere göre, referanduma halihazırda “evet” ve
“hayır” diyenlerin oranının neredeyse aynı olduğunu belirten Sarı, genel
seçmende yüzde 12, AKP seçmeninde ise yüzde 10’luk dilimin kararsız olduğuna
dikkat çekerek, kararsızların temel gerekçesinin “gelecek kaygısı” olduğunu
söylüyor.
"Evet diyenleri en çok motive eden faktör Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dır" diyen Sarı, Cumhurbaşkanı’nın 2019'daki
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacağını bugün açıklaması halinde,
referandumda "evet" oylarının yaklaşık 9 puan gerileyeceğine dikkat
çekerek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Muhalefetin yürüteceği kampanya kapsayıcı olmak zorunda.
Paketin tümüne karşı çıkmak yerine vatandaşın onaylamadığı maddelere
yoğunlaşarak kampanyayı bu maddeler üzerine kurmaları kendilerine puan
kazandıracaktır.”
Anketlerin, referandumda "Evet" oyu vereceğini
söyleyenlerle "Hayır" oyu vereceğini söyleyenlerin aynı düzeyde
OHAL'in kaldırılmasını istediğini gösterdiğine de dikkat çeken Sarı, seçmenin,
yapılacak anayasa değişikliğinin, sorunlarına çare olmayacağına dair bir inancı
olduğunu da belirtiyor.
»Anketlerin ağırlıklı olarak manipülasyon amaçlı
kullanıldığı bir ortamda, tarafsız anketlerinizle dikkat çekiyorsunuz. Anayasa
referandumuna ilişkin öngörünüz nedir?
Referandum sonucunu önümüzdeki iki ay içerisinde
gerçekleşecek olan kampanyalar belirleyecek gibi. Sürdüreceği kampanya daha
başarılı olan eğilim referandumda ipi göğüsleyecek. Bugün için baktığımızda
"evet" ve "hayır" oy oranları neredeyse aynı. Anketlerde
"kararsızım" cevabını verenlerin oranı da oldukça yüksek. Özellikle
yüzde 12 oranında bir kesimin" referanduma kadar fikrim değişebilir"
demesi biz araştırmacıların tahmin konusunda işimizi zorlaştırıyor. Bu yüzde
12'nin, yüzde 37'si “evet”çiler, yüzde 58'i “hayır”cılar ve yüzde 5'i de oy
kullanmaya gitmeyeceğini belirten seçmenlerden oluşuyor. Bu kitlenin ne yöne
kayacağı referandum sonucunu etkileyecektir.
AKP seçmeninin ne kadarı evet
diyor?
1 Kasım 2015'te AK Parti'ye oy veren seçmenler arasında
"evet" oyu vereceğini belirtenlerin oranı yüzde 80'ler düzeyinde,
“hayır” oyu vereceğini belirtenlerin oranı ise yüzde 10'lar düzeyindedir. Yüzde
10'luk bir kesim ise kararsız.
AKP içindeki kararsızlar neden
kararsız?
AKP içindeki kararsızlar ile CHP içindeki kararsızların
oranı hemen hemen aynı. Çünkü seçmen, parti bazında düşünmüyor, geleceğini
düşünüyor. Referanduma partiler üstü bir bakış açısıyla bakıyor. İşte bu
nedenle AKP seçmeni de gelecek kaygısı nedeniyle kararsız kalıyor.
Hayırcıların hedefi Mhp seçmeni
olmalı
MHP seçmeni açısından durum
nedir?
1 Kasım 2015'te MHP'ye oy veren seçmenin yüzde 25'i
Referandum’da "evet" oyu vereceğini belirtirken, "hayır"
oyu vereceğini belirtenler yüzde 55 düzeyindedir. MHP tabanının yüzde 20'si ise
daha kararını vermemiş gözükmektedir. Özellikle MHP seçmeninin çoğunluğunun
oyunun renginin kahverengi olması, MHP yönetiminin tabanına daha henüz neden
"evet" dediğini anlatamamasından kaynaklanmaktadır. Vatandaş 1 Kasım
2015'te AK Parti'ye iktidar görevi verirken MHP'ye de muhalefet görevi vermiştir.
Bugün "hayır" oyunun savunucuları MHP hariç diğer muhalefet
partileridir.
Bu tabloya bakarak, “Hayır”
oyunu savunanlar için öncelikli hedefin MHP seçmeni olduğunu mu düşünmeliyiz?
Evet. Çünkü AK Parti bundan yaklaşık 1 yıl önce yapılan
genel seçimlerde yüzde 50 eşiğini aşamamıştır. AK Parti'nin bu eşiği aşabilmesi
için yanında, oy potansiyeli yüksek olan bir diğer partiyle bu seçime girme
zorunluluğu vardır. Fakat AK Parti'nin MHP ile yaptığı bu referandum koalisyonu
AK Parti tabanında da düşük bir oranda olsa da "evet" oyu verecek
seçmen kaybına uğramasına sebep olmaktadır. Fakat bütün bunların yanı sıra AK
Parti ve MHP'nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası koalisyon hükümetini
kuramamış olmaları da özellikle MHP seçmeni bazında çekimserliği ve hayırların
artmasına sebep olmaktadır."Bu aşamaya gelecektik neden o zaman AK Parti
ile hükümeti kurmadık" sorusu MHP seçmeninin kafasını karıştırmaktadır.
"Evet" eğilimi için en önemli dezavantajlardan bir
diğeri ise MHP tabanının, AK Parti karşısında muhalefetin savunduğu bir siyasi
fikrin veya adayın etrafında kolayca kümelenebilmesidir. Bunun en güzel örneği
Belediye seçimleridir. Örneğin İstanbul'da bir önceki genel seçimde yüzde
12'ler düzeyinde oy alan MHP, en son yerel seçimlerde yüzde 4'ler düzeyine
düşmüş, sonra tekrar yüzde 10'ların üzerine çıkmıştır. İstanbul'da, genel
seçimlerde yüzde 30'lar düzeyinde olan CHP oyları ise en son yerel seçimde
yüzde 40'a yükselmiştir. Anketler göstermektedir ki CHP'nin yerel seçimlerdeki
bu yükselişinde MHP genel seçim seçmeninin azımsanmayacak önemde payı vardır.
Hayır kampanyası kapsayıcı olmak
zorunda
Referandum öncesi muhalefetin
yürüteceği kampanyanın başarılı bir sonuç vermesi için en önemli gereksinim
nedir? AKP’nin kullandığı gibi, milliyetçi söylemlere oturtulmuş bir kampanya
mı yoksa bunun bir rejim değişikliği olduğunu vurgulayacak bir kampanya mı daha
etkili olur?
Muhalefetin yürüteceği kampanya kapsayıcı olmak zorunda.
Paketin tümüne karşı çıkmak yerine vatandaşın onaylamadığı maddelere
yoğunlaşarak kampanyayı bu maddeler üzerine kurmaları kendilerine puan
kazandıracaktır. Bu onlara yapılan değişiklikleri çarpıtma eleştirilerine
uğramadan aynen metindeki gibi anlatmalarını sağlayacaktır. Örneğin eğer
vatandaş tarafından onaylanmıyorsa "Cumhurbaşkanına Bütçe yapma yetkisi
verilmesini" sertleşmeden incitmeden vatandaşa anlatmalılar. Tam tersi bir
örnek ise eğer seçmen tarafından onaylanıyorsa "Cumhurbaşkanının devletin
başı olması" değişikliğini eleştirerek gündeme getirmeleri kendilerine
puan kaybettirecektir.
CHP seçmeninin kimi seçimlerde
olduğu gibi, bu referandumda da sandığa gitme oranının hayal kırıklığı yaratma
ihtimali var mı?
CHP'lilerin sandığa yüksek katılımla gitmesini bekliyorum.
Gözlemlediğim kadarıyla, CHP örgütü diğer seçimlere nazaran daha yüksek düzeyde
motive olmuş durumda. Cumhuriyet'ten yana ulusal hassasiyetleri olduğu bilinen
CHP'liler, parti yönetiminin bu değişiklikler "rejim değişikliğine yol
açar" söylemi sonrası kenetlenmiş durumda. Referandumda, sayısal bazda en
az fireyi verecek parti CHP. Özellikle HDP'li vekillerin TBMM'deki görüşmelere
belirli bir aşamadan sonra protesto edip katılmamaları, akıllarda "HDP
acaba 12 Eylül 2010 referandumunda olduğu gibi sandığa gitmeyerek çekimser mi
kalacaklar" sorusunun oluşmasına sebep oluyor. Bu da CHP'yi
"Hayır" eğiliminde yalnızlaştırıyor. Fakat görünen odur ki bu
yalnızlık CHP'nin oy potansiyelinde yükselmeye sebep oluyor. Kısacası CHP'li
seçmenin sandığa gidip çok az bir kayıpla büyük bir bölümünün de partilerinin
savunduğu "Hayır" oyu kullanacağını düşünüyorum.
HDP’nin kilit faktör olduğunu
söyleyebilir miyiz?
Şu aşamada hem evet eğilimi için hem de hayır eğilimi için
bütün partiler kilit faktör. Fakat HDP yönetiminin tabanına vereceği
"referandumda oy kullanın" mesajı hayırcılar için önem teşkil ediyor.
Dikkat ettiyseniz sadece "oy kullanın" mesajından bahsediyorum, "Evet
veya Hayır oyu kullanın" mesajından bahsetmiyorum. HDP'nin referandumda
aynen 2010'daki referandumda olduğu gibi çekimser kalması "Evet
Eğilimi'nin" işine yaramaktadır, HDP seçmeninin referandumda oy kullanması
ise "Hayır Eğiliminin" işine yarıyor. Kaldı ki bir hayır kampanyası
düzenlemesi ise bugün "hayır" vermeyi düşünen MHP tabanını
"evet" eğilimine yönlendirebilir. Karışık bir denklem. İşte bu
yüzden, her iki taraf için de "bıçak sırtı" giden referandumda HDP
tabanı kilit faktörlerden biridir.
Yöneticilerin tutukluluğu süreci
etkiliyor
Referandumda Kürt illerinin
tercihi ne olur ve HDP yöneticilerinin cezaevinde olması sürece nasıl yansıyor?
HDP'nin Eşbaşkanlarının cezaevinde olması sürece yansımış
durumda. HDP TBMM'de grubu olan bir siyasi parti ancak ve şu an yönetici ve
milletvekillerinin cezaevinde olması, HDP'nin yapılacak bir seçimde kampanya
gücünü azaltıyor. Mecliste yapılan oylamalarda oylarını kullanamadılar. Şu an
HDP tabanının seçime katılıp katılmayacağı sorusunun bizleri meşgul etmesi de
bu sebepten.
Peki “Evet” diyenler temel
olarak hangi nedenlerle evet diyor, hayırcıların en temel gerekçeleri nelerdir?
"Evet" diyenleri en çok motive eden faktör
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.” Cumhurbaşkanı 2019'daki
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmayacağını bugün açıklasa, önümüzdeki
Referandum'da "evet" oyları yaklaşık 9 puan gerilemekte.
"Hayır" diyenleri en çok motive eden faktör ise "rejim
değişikliği" korkusu ve "ülke yönetimindeki her şeyin tek bir kişinin
eline verilmesini" istememeleri. Eğer "hayırlar" kazanırsa
hayırcıların beklentileri büyük. Hayır oyu verenlerin bugünkü mevcut yönetim
şeklinden de memnun olmadığını söylemek mümkün. Özellikle referandum sonrası,
kazanırlarsa kuvvetler ayrılığı prensibinin sağlamlaştırıcı adımların
atılmasını bekliyorlar. Kısaca, kazanırlarsa Hayır'ı savunan partilerin işi
referandum sonrası daha zor.
Öyleyse kamuoyunun neyi
oylayacağına ilişkin farkındalığının gelişmiş olduğunu düşünüyor musunuz?
Seçmen, özellikle Aralık 2016'nın ortalarına kadar
referandumda anayasanın bütün maddelerinin yeniden yazılıp oylanacağı
düşünülüyordu. Seçmenin bu fikirde olmasının en önemli nedenlerinden biri ise
iki önceki meclisin anayasa maddelerinin tek tek ele alıp yeniden yazmaya
başlaması, hatta 60 madde üzerinde de uzlaşı sağlamasıydı. Fakat referandumda
yapılacak değişiklikler kamuoyuna yansıyınca farkındalık arttı, anayasa
değişimine destek azaldı. Aralık başlarında yaptığımız bir araştırmada
"bütün beklentilerinizi karşılayan, içerisinde başkanlık sistemi de olan
bir anayasa için referanduma gidilse evet oyu mu hayır oyu mu verirsiniz?"
sorusuna araştırmaya katılanların yüzde 59'u "evet oyu veririm"
cevabını vermişti. Yani hayır oyu veririm diyenlerin oranı yüzde 41'di.
Anayasada yapılması planlanan değişiklikler yayınlandıktan sonra bu oranlar
neredeyse eşitlendi.
İki taraf da OHAL’in
kaldırılmasını istiyor
Dünya geneline baktığınızda,
referandumlarda genel bir eğilimden söz edebilir miyiz?
Dünya genelinde referandumları ile ünlü ülke İsviçre'dir.
İsviçre'de her yıl ortalama 3-4 referandum yapılır. Bunların kimisinde
"evet" çıkar, kimisinde "hayır" çıkar. "Evet",
"Hayır" dedik ama İsviçre'de yapılan referandumda, oy pusulasında
genelde "evet" "hayır" seçeneği olmaz. En az 2 karşıt fikir
oy pusulasına tamamen yazılır. Örneğin bizim yapmayı planladığımız
referandumdaki değişiklikler, İsviçre'de yapılmak istense en az 15 referandum
çerçevesinde peş peşe yapılır ve sonuçlarına kimse itiraz etmez. Çünkü
şeffaflık, halka seçenek sunmak ön plandadır.
Türkiye’de durum nasıl?
1961'den bu yana, Türkiye'de 6 kez referandum yapılmıştır ve
sadece 1 referandumda "hayır" oyu çıkmıştır. 1988'de gerçekleşen bu
referandumun en önemli özelliğinin sadece 1 anayasa maddesinin oylanmasıdır.
" 1982 Anayasası'nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene
alınıp alınmamasını isteyip istemediği" sorulmuştur. Ve "hayır"
oyları yüzde 65 gibi bir çoğunlukla çıkmıştır. Nisan ayı içerisinde yapılacak
referandumda seçmen tam 18 madde için "evet" ya da "hayır"
diyecektir. Bu 18 maddenin bazıları seçmenler tarafından onaylanırken, bazıları
onaylanmamaktadır. Referandum sonucunda "evet" çıkarsa seçmen
tarafından onaylanmayan o bazı maddeler sorun oluştururken "hayır"
çıkarsa onaylanan maddeler sorun oluşturacaktır.
Referandumun OHAL koşullarında
yapılması toplumun eğilimini ne yönde etkiliyor?
Bugün 7 Kasım 1982'de yapılan referanduma karşı çıkma,
"sonuçlar gerçeği yansıtmıyor" denilmesinin önemli nedenlerinden biri
o referandumun "sıkıyönetim" koşulları altında gerçekleşmesidir.
Yaptığımız araştırmalarda gördük ki, bu referandumda "Evet" oyu
vereceğini söyleyenlerle "Hayır" oyu vereceğini söyleyenler aynı
düzeyde OHAL'in kaldırılmasını istiyor. Neredeyse karşıt fikirlerin tek
uzlaştıkları konu bu. Zaten Başbakan Binali Yıldırım da bir röportajında
"Referanduma kadar OHAL'i kaldırırız" diyerek buna açıklık
getirmişti.
İşsizlik, terör, çaresizlik
hissi
Toplum nasıl bir ruh haliyle
sandığa gidiyor?
Toplum, içerisinde bulunduğu günlük yaşamın her gün giderek
artan sorunlarıyla sandık başına gidecek. Bu sorunların günlük yaşamı etkileyen
en önemlileri: Ekonomideki dengesizlik, KOBİ'lerin yaşadığı finansman zorluğu
nedeniyle iş yerlerini kapatmak için OHAL'in bitmesine beklemeleri, işsizliğin
artması, alım gücündeki düşüş, hayatın pahalanması, ülkenin dört bir taraftan
(FETÖ, IŞİD, DAEŞ, PKK ve uzantıları, vs...) terör saldırısı altında olması,
terörün kentlerimize inmesi ve seçmenin yapılacak anayasaya değişikliklerinin bu
sorunların çözümüne çare olmayacağını düşüncesi… İşte referandum öncesi
Türkiye’de seçmenin ruh hali.
Hayır çıkması durumunda
Erdoğan’ı ve AKP’yi ne bekliyor?
Çok net: Meclis'te anayasal değişiklik çoğunluğunu sağlayana
dek erken seçim. Çünkü yapılacak bir erken seçimde AK Parti + MHP ile bu mümkün
olabilir.
Evet çıkması durumunda
Türkiye’yi ne bekliyor?
İki kutuplu bir siyaset bekliyor. Bir sonraki aşama
"Seçim Sistemi Yasası" ve daha sonra "Siyasi Partiler
Kanununda" değişiklik. Çünkü bugünkü Seçim Kanunu ve Siyasi partiler
yasası ile önerilen sistem yürümez. Seçim sistemi burada önem kazanıyor.
Bugünlerde dillendirilen "Dar ve Daraltılmış" bölge sistemleri. Bu
iki sistemden biri devreye girerse bundan en yüksek oranda negatif etkilenecek
parti MHP. Bakın, Nisan ayında yapacağımız anayasa referandumu yapmamıza sebep
olan 2007 yılında yapılmış yüzde 67,5 katılımlı evetlerin yüzde 68,9 çıktığı
bir anayasa değişikliğidir. Örneğin bu referandumdan yüzde 51 Evet, yüzde 49
Hayır çıkarsa sizce uzlaşma sağlanmış olacak mı? Anayasalar ülkelerin toplumsal
uzlaşma metinleridir. Yüzde 49'un kabul etmediği bir anayasa çok tartışılır.
Örnek olarak, yakın siyasi tarihimizi incelediğimizde "siyasi yasakların
kaldırıldığı" 1987 anayasasında yüzde 50,2 ile geçen "evetler"
senelerce tartışıldı.
(MELTEM YILMAZ-ERK ACARER-BİRGÜN)