Dün (31.01.2017) Diyarbakır’da Demokratik Bölgeler Partisi, Demokratik Toplum Kongresi, Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokrati...
Dün (31.01.2017) Diyarbakır’da Demokratik Bölgeler Partisi, Demokratik Toplum
Kongresi, Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokratik Partisi ve
Tewgera Jinen Azad (Özgür Kadın Hareketi) tarafından, Anayasa referandumuna
ilişkin yapılan toplantı sonrası bir deklarasyon açıklandı
İşte söz konusu deklarasyonun tam metni:
Basına ve Kamuoyuna;
Türkiye tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşıyoruz.
Kürt sorunu başta olmak üzere toplumsal sorunların çözümü, ülke yönetimi ve
demokrasi konularında geleceğin şekilleneceği bir dönem içerisindeyiz. Anayasa
referandum süreci öncesi ve sonrası dahil olmak üzere önümüzde ki dönemin tümü
halklarımızın geleceğini belirleyecek nitelikte olacaktır.
Bugün acılı ve yakıcı şekilde devam eden Kürt sorunu, alevi
sorunu dahil farklı toplulukların kimlik sorunu, inanç sorunu, kadın özgürlüğü
ve emek ile ekoloji sorunu, demokrasi gibi sorunlarımızın tamamı kaynağını;
ülkenin kuruluşundan bu yana izlenen yanlış politikalardan ve darbe ya da
olağanüstü koşullarda oluşturulan, ülkenin toplumsal çoğulculuğuna ve toplumsal
mutabakata dayanmayan tekçi anayasalardan almaktadır.
1921 Anayasası sonrasında 1924’den bu yana tüm anayasalar
Kürt halkı dahil diğer halkların ve farklı kimliklerin inkarı üzerine
kurulmuştur. Ülkede birçok etnik yapı, birçok inanç ve farklı kültürel yapılar
olmasına rağmen, tek kimlik ve tek inanç yapısına dayalı anayasa oluşturulması,
farklı kimliklerin bu teklik içinde eritilmeye çalışılması Kürt halkı gibi
diğer tüm kimliklerin de kendini anayasalar içerisinde görememesine ve varlık
sorununa yol açmıştır. Bu zihniyet çerçevesinde Kürt halkının inkarına ve
asimilasyonuna dayalı uygulanan politikalar, beraberinde isyan ve imha
süreçlerini doğurmuş, demokrasi sorunu, ekonomik sorunlar, barış ve güvenlik
sorunlarının tamamı da bununla bağlantılı olarak bugüne kadar süregelmiştir.
Diğer yandan; toplumsal sözleşme niteliği olan, yani
toplumun tüm kesimlerinin birlikte yaşam ilkelerini belirlemesi gereken
anayasaların yapım süreçleri de aynı şekilde, olması gerekenden uzak, belli
zümreler tarafından ve sadece belli zümrelerin çıkarlarına dayalı biçimde
yapılmıştır. 1924 Anayasası 1. Dünya Savaşı sonrası tek parti dönemi
koşullarında, 1961 Anayasası darbe yönetimi tarafından, 1982 Anayasası da yine
darbe cuntası tarafından oluşturulmuştur. Toplumsal kesimler bu anayasa yapım
süreçlerine katılım sorunu yaşarken, Kürt halkı tümüyle dışında tutulmuş,
toplumsal hakları ve özgürlükleri ise hiçbir şekilde tanınmamıştır.
Bugün içinde bulunduğumuz süreç itibariyle baktığımızda;
yine bir kez daha Kürt sorunun inkar edildiği, Kürt halkının ve demokratik
siyasal mücadelesinin bastırılmaya çalışıldığı, HDP, DBP eş başkanları dahil
olmak üzere milletvekillerin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin,
il-ilçe yöneticilerinin, binlerce parti üyesinin, demokratik kitle örgütü,
sivil toplum örgütü ve sendika yöneticisi ile basın çalışanlarının tutuklu
olduğu, belediyelere el konulduğu, muhalif birçok televizyon, radyo, gazete,
dergi ile kadın kurumları, dernekler ve Kürt kurumlarının kapatıldığı bir
ortamda, hem de olağanüstü hal koşullarında yine Kürtler, haklar, emekçiler,
inançlar, kadınlar dışarıda tutularak bir anayasa yapılmaya çalışılmaktadır.
Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki; bizler, Kürt halkı ve
tüm halkların kimliklerin, inançların ve toplumsal kesimlerin ortaklaştığı
sivil toplum ve siyasi yapılar olarak, tüm bu siyasi soykırım yönelimlerine rağmen
halkımızın hak ve özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesini kararlılıkla
yükselterek sürdüreceğiz.
Tarih boyunca inkar, imha ve asimilasyon kıskacına karşı
direnerek, ısrar ve inatla varlığını bu güne kadar taşıyan halkımızın, 90’lı
yıllarda HEP, DEP süreciyle başlayarak geliştirdiği ve bu güne getirdiği
demokratik siyasal mücadelenin tarihsel mirasına uygun şekilde davranacağız.
Doksanlı yıllardan itibaren savaş konsept hareket eden hükümetlerin tüm
yönelimlerine, faili meçhullere, tutuklamalara, parti kapatmalara ve
göçertmelere rağmen bundan önce nasıl ayakta kalındıysa, demokratik siyasette
nasıl ısrar edildiyse, halkımızın haklarına kavuşma, barış ve demokrasi umudu,
mücadelesi sürdürüldüyse geçmiş dönemlere nazaran daha fazla imkan ve güce sahip
olduğumuz bugün de direnerek dimdik ayakta kalacak ve demokratik siyasi
mücadelemizi sürdüreceğiz. Çünkü sorunların demokratik siyasi yollarla
çözülmesi gerektiğine ve bunun gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Halkımızın bu
yönlü beklentilerini biliyoruz.
Bizler halkımızın beklentisi çerçevesinde, çökertme
planlarını ve siyasi mücadelemizi tasfiye politikalarını boşa çıkartacak
şekilde direnecek, her zaman olduğundan daha fazla birlikte, yan yana durarak,
kenetlenerek ve doğru politikalarla siyasi mücadelemizin tasfiyesini önleyecek,
hak, özgürlük, barış ve demokrasi adına daha fazla kazanımlar sağlayacak bir
geleceği mutlaka oluşturacağız. Bundan halkımızın hiçbir şüphesi olmadığını
biliyoruz. Çünkü; mücadelemizin kaynağı zaten halkımızın bizzat kendisidir.
Onca yıllar inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı direnerek varlığını
koruyup bugüne taşıyabilen halkımız, bugün de yarın da varlığını koruyacak ve
geleceğe taşıyacaktır.
Kaynağı halkın kendisi olan hiçbir mücadele asla yenilmez.
Bizim de bundan kuşkumuz yoktur. Bu gerçeği, bugün siyasi partilerimizi, demokratik
kurumlarımızı tasfiye etmek, ortadan kaldırmak isteyen güçler de çok iyi
bilmektedir. Bu yolla bir halk mücadelesinin bitirilemeyeceğini en iyi onlar
bilir. Çünkü tarih bunun örnekleriyle doludur. Haklı bir dava asla yenilmez ve
eninde sonunda başarıya ulaşır. Başarı; haklar ve özgürlüklere kavuşmak,
halklarımızın eşit haklarla, birlikte, barış ve demokrasi içinde yaşayabildiği
bir geleceği inşa etmektir.
Bizler siyasi yapılar ve kurumlar olarak, demokrasi
mücadelemizi güçlü bir şekilde yükseltme kararlılığımızı ve anayasa referandum
sürecinde ortak tutumumuzu deklare etmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nde 90 yıldır biriken toplumsal
sorunların çözümünün başlangıcı “Demokratik Cumhuriyet Anayasası’dır”.
Ülkede yaşayan tüm halkların, inançların, toplumsal
kesimlerin ve kadınların haklarını, özgürlüklerini tanımlayan, yerel demokrasi
ve toplumsal katılıma dayalı idari – siyasi yönetim sistemini esas alan bir
anayasa toplumsal sorunlarımızı çözecek, toplumsal barışımızı sağlayacak ve
toplumu güçlendirecek olan bir anayasa olur.
Fakat mevcut haliyle AKP-MHP ortaklığı ile ülke gündemine
getirilen, bir çok usulsüzlükle TBMM’den geçirilen ve halkımızın huzuruna
getirilecek olan Anayasa değişikliğinin, Kürt sorunu dahil, hiçbir toplumsal
sorunu ve siyasi yönetim sorununu çözme imkanı ve kapasitesi yoktur.
Bu anayasa, her şeyden önce AKP-MHP anayasasıdır. Tüm siyasi
yapıların dahil olduğu bir anayasa olmadığı gibi, ruhu itibariyle etnik,
milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi ve merkeziyetçi bir anayasadır. Bu anayasanın
içinde Kürt halkı da Türkiye toplumu da yoktur. Alevi toplumu, diğer kimlikler
ve kültürlerin hakları ve özgürlükleri ile mütedeyyinler ve beklentileri
yoktur. Bu anayasada kadınlar yoktur. Bu anayasada emekçiler yoktur. Demokrasi
yoktur. Bu anayasada sadece ve sadece, cumhurbaşkanlığı adı verilen ve
merkezileşen, tekleşen bir hükümet sisteminin yetkileri ile seçim şeklinin
tanımlanması vardır.
Oysa, halklarımızın beklentisi olan anayasa, bu anayasa
değildir. 90 yıldır ülkede yaşanan sorunların kaynağı hükümet sisteminin adının
ne olduğu, cumhurbaşkanının yetkilerinin ne olduğu veya ne olmadığı değildir.
90 yıldır Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, Sünnilerin, mütedeyyinlerin,
işçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunlar, bunca yıldır yaşanan çatışmalar,
kavgalar, ölümler, yıkımlar, kadın katliamları, kutuplaşmalar ve gerilimlerin
nedeni cumhurbaşkanı yetkilerinin ne olduğu mudur? ki tüm sorun buymuş gibi
sadece kişisel ve partisel istikbale dayalı bir anayasa sunulmaktadır!
Öte yandan, gücün merkezileşmesinin, yetkilerin tek elde,
cumhurbaşkanında, toplanacak olmasının diktatörlük dahil doğuracağı sorunlar
ise halihazırda yaşanan sorunları daha fazla katmerleştirmekten başka bir sonuç
doğurmayacaktır.
Tüm bunları durdurma, halklarımızın, toplumun beklentisi
doğrultusunda gerçekten yeni bir demokratik anayasa yapılabilmesi imkanı
vardır. Onun için bu anayasa referandumunda “HAYIR” oyu vermek ve çıkacak olan
“HAYIR” sonucuna sahip çıkmamız gerekir.
Referandumda “HAYIR” çıkması gerçekten herkes için, tüm
toplum için yararlı olacaktır. Böylelikle AKP-MHP ortaklığına dayalı
merkeziyetçi, devletçi, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi bir anayasa yapımı
engellenmiş olacaktır. Beraberinde, tüm siyasi yapıların ve toplumun dahil
olacağı, tutuklu eş başkanlar, milletvekilleri, belediye eş başkanları, parti
yönetici ve üyeleri, demokratik kitle örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının
yönetici ve üyeleriyle, basın çalışanlarının serbest kalıp anayasa yapım
sürecine dahil olabileceği, Kürt halkı dahil tüm kimlikleri, inançları,
kültürleri, hak ve özgürlükleri kapsayan toplumsal sorunlarımızı çözecek
demokratik bir anayasa yapma şansımız olacaktır.
Anayasa referandumun da “HAYIR” çıkması, AKP-MHP ‘şer’
ittifakının çökmesi ve yeniden Kürt sorununda demokratik çözüm sürecine
dönebilme imkanı demektir. Aksi durumda AKP’nin MHP ile ortak anayasa yapımı,
ortak hükümet süreçlerine ve uzun süreli bir inkar, tasfiye ve savaş konseptinin
uygulamada kalması anlamına gelecektir. Bu nedenle barış ve çözüm isteyen,
çözüm sürecine dönülmesini isteyen tüm kesimlerin referandumda “HAYIR” demesi
gerekmektedir.
Topluma ve sorunların çözümüne yarar getirmeyecek bu
anayasanın referandumda durdurulması sonrasında gelişecek süreç, yeniden çözüm
ve müzakere masası olmalıdır. Çabamız ve siyasetimiz bu yönlü olacaktır. Bu
konu da sayın ÖCALAN son görüşmesinde “ben hala müzakere masasındayım, çözüm
için projelerim var” demiştir. Sayın Öcalan’ın barışçıl çözüm yanlısı rolü ve
toplumsal sorunların çözümü ve demokrasiye dayalı yeni anayasa görüşmeleri tüm
toplum tarafından iyi bilinmektedir.
Hala sahip olunan imkanlar değerlendirilerek,
cumhurbaşkanının yetkileri ne olacağından önce, her gün can alan, ailelerin
ocağına ateş düşüren, göçlere ve binlerce insanlık dramına ve ekonomik krize
yol açan bu soruna öncelikle çözüm bulunmalı ve anayasal güvenceler
oluşturulmalıdır.
Ancak görüldüğü üzere AKP, toplumdan önce kendini
düşünmekte, yaşanan onca acıya rağmen 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana savaş
politikası yürüterek, halkın yeni acılar yaşaması pahasına, kendi geleceğini
garantiye alan bu anayasayı yapmaya kalkmıştır. Halka ne olduğu, ne kadar
insanın canına mal olduğu, ne kadar insanın mağdur olduğu, ekonomik krizin ne
olduğundan öte varsa yoksa her şeyden önce AKP’nin kendi istikbalidir. AKP, tam
da bu nedenle MHP ile milliyetçi, faşist bir şer ittifakına girerek çözüm
sürecini bitirmiş, bir kez daha tarihi inkar politikasına dönerek Kürt sorunun inkarına
gitmiştir. Ülke içinde ve dışında Kürt karşıtı bir politika izlenmiş, sayın
Öcalan’a son iki yıldan bu yana tecrit uygulamış, Kürtlerin kazanımlarına el
koyarak halkımız üzerinde her tür baskı ve zulüm geliştirmiştir.
Bu nedenle halkımız bu gidişe DUR diyecek, bu anayasaya
referandumda “HAYIR” oyu verecektir.
Bizler, bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz; uygulanan
siyasi soykırım operasyonlarına, tutuklamalara, baskılara karşı direneceğiz,
boyun eğmeyeceğiz ve demokratik siyasal mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz.
Hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyen, içerisinde Kürt sorunun
çözümü olmayan, toplum olarak haklarımızı ve özgürlüklerimizi barındırmayan bu
anayasaya onay vermeyeceğiz. Güçlü şekilde “HAYIR” diyeceğiz.
Tüm bu gerekçelerle halkımızın 7 Haziran seçim sürecinde
olduğu gibi referandum sürecinde, çalışmalara Newroz ruhuyla katılacağından ve
sandık başına giderek çözüm, barış, demokrasi ve özgürlükleri için tarihi
rolünü oynayacağından kuşkumuz yoktur.
Çünkü ülkede anayasanın nasıl olması ya da olmaması
gerektirdiğiyle en çok ilgili olan, mücadelesini yürüten bizleriz. Bu ülkede
hakları inkar edilen, tanımlanmayan ve onlarca yıldır en çok sorun yaşayan
başta bizleriz. Bu nedenle bizler, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi koordine
olacak ve Mehmet Tunçların, Pakize Nayırların, Seve Demirlerin ruhuyla
çalışmalarımızı en etkili şekilde yürüteceğiz.
Gerçekten yeni ve demokratik bir anayasa istediğimizi,
içinde Kürt halkının, diğer tüm kimliklerin, toplumsal ve kişisel hakların,
özgürlüklerin ve demokrasinin olduğu bir anayasa istediğimizi mevcut olanı en
güçlü şekilde ret ederek göstermeliyiz.
Demokratik Bölgeler Partisi
Demokratik Toplum Kongresi
Halkların Demokratik Kongresi
Halkların Demokratik Partisi
Tewgera Jinen Azad (Özgür Kadın Hareketi)