“Bir de katliamdan sonrası var tabii. İnsanları katletmesi 7 dakika sürüyor. Katliamdan sonra da mutfakta giysilerini değiştirirken falan ...
“Bir de katliamdan sonrası var tabii. İnsanları katletmesi 7
dakika sürüyor. Katliamdan sonra da mutfakta giysilerini değiştirirken falan 13
dakika daha geçiyor. Toplam 20 dakika. Belli ki kendisine verilmiş bir süre
var. O süreyi kullanıyor. Ondan sonra da çekip gidiyor.”
Reina’nın sahibi Mehmet Koçarslan’ın açıklaması şöyle:
“İstihbarat değil, açık istihbarattı. Benim medya takipten okuduğum şeylerdi.
Emniyetten bir bilgi yok. Emniyetin almış olduğu 17 Aralık’tan beri, o bölgede
Bebek-Ortaköy arası almış olduğu; bugüne kadar hayatımda görmüş olmadığım
olağanüstü tedbirler vardı. Açık istihbarattan medyadan, medya takipten
okuduğum şeyler olağanüstü güvenlik tedbirlerini birleştirdiğimiz zaman
söyleyecek pek fazla bir şey yok.”
Bir de Reina’nın DJ’ı Abdullah Can Saraç’ın anlattıklarını
dinleyelim: “Kulübe gelene kadar çok sıkı güvenlikten geçmesine rağmen
saldırganın nasıl kulübe girebildiğini anlamadığını söyleyen ünlü DJ, ‘Önceki
günlerde tedirginlik vardı. İhbar alındığı söylenmişti. Personelle aramızda
konuşmuştuk. Yanımızda bir kulüp var. İddiaya göre üç kişi oraya keşfe gitmiş.
Bize ‘Üç şahıs geldi, polise ihbar ettik’ diye ikaz geldi. Garsonlar arasında
böyle bir dedikodu vardı. Ben işe gelirken üç kez polis kontrolünden geçtim.
Gelene kadar 10-15 polis saydım. O kadar sıkı güvenlik vardı ki, şu an aklım
duruyor, nasıl gelebildi… Akşam ‘Bize bir şey olmaz, yaklaşamaz, her yerde
çevirme var, durdurulur’ demiştik. Taksiler bile çevriliyordu. Çevrede o kadar
önlem varken, bir saldırı olmaz diyorduk” ifadelerini kullandı.
Koçarslan’ın ve Saraç’ın bu sözleri üzerine de söylenecek
pek fazla bir yok aslında. Her şey açık değil mi? Ne olduğunu anlamak için bir
güvenlik uzmanı zekâsına sahip olmak bile yeterli. Doğrudan bir ihbar
olmadığını kabul etsek bile, emniyet, 17 Aralık’tan, yani saldırının 14 gün
öncesinden olağanüstü tedbirler alıyor, seyyar karakollar kuruyor, özellikle
Reina’nın önünden geçen sahil yolunu hem Ortaköy, hem Kuruçeşme tarafından sıkı
kontrole alıyor, yolları keserek arabaları arıyor. Bununla da yetinilmiyor,
Sahil Güvenlik de denizden tarassut altında tutuyor Reina’yı ve o civardaki
birkaç kulübü. Bu, muhtemelen 31 Aralık’a kadar böyle geliyor. Hatta,
bilemiyoruz ama belki de 31 Aralık’ın son saatlerine kadar.
Emniyet önlemlerinin aniden asgariye indirilmesi muhtemelen
yılın son saatlerinde oldu, çünkü diyelim ki, olağanüstü güvenlik önlemleri 31
Aralık’ın gündüzünden kaldırılmış olsaydı dikkat çekerdi. Fakat o gece yarısı,
yeni yıl heyecanının doruğa çıktığı son saatlerde, öyle anlaşılıyor ki, bu
değişiklik pek dikkat çekmedi. Bilmiyoruz, belki de bazı kişilerin dikkatini
çekmiştir ama ne yapabilirlerdi ki. “İyi sıhhatte olsunlar”dan hesap sorulmaz.
Belki de hayra yormuş, emniyet güçlerinin muhtemel saldırganı suçüstü yakalamak
için kendilerini kasıtlı olarak gizlediklerini düşünmüşlerdir.
Ve belli bir saatten sonra bütün emniyet önlemleri asgarinin
de asgarisine indiriliyor. Bırakın olağanüstü önlemleri, olağan önlemler bile
kısıtlanıyor. Mesela, normalde kapının önünde en az iki polis bekletilmesi
gerekirken polis sayısı bile bire indiriliyor. Yollardaki kontroller görülmeyen
bir el tarafından kaldırılıyor. Katliamcının da bu durumdan haberdar olduğunu
düşünmek için çok neden var. Reina yolu üzerinde kontrol olmadığından ve
çevrilmeyeceğinden o kadar emin ki, uzun namlulu silahını, şarjörlerini, çelik
uçlu mermilerini vb. bir bavula dolduruyor, bir taksi çeviriyor, bavulunu
bagaja koyuyor ve en ufak bir tedirginlik duymadan Reine’nin yakınlarına kadar
(üç dakikalık bir yürüyüş mesafesine) gelip taksiden iniyor. Gecenin o saatinde
bavullu birinin olağanüstü kuşku çeken halinden hiç çekinmeden bavulunu
taşıyarak Reina’nın önüne geliyor. Bavulunu açıyor, silahını çıkartıyor ve
kapıda görevli polis memuru Burak Yıldız’ı vurup içeri dalıyor. Sonrası malum.
Bir de katliamdan sonrası var tabii. İnsanları katletmesi 7
dakika sürüyor. Katliamdan sonra da mutfakta giysilerini değiştirirken falan 13
dakika daha geçiyor. Toplam 20 dakika. Belli ki kendisine verilmiş bir süre
var. O süreyi kullanıyor. Ondan sonra da çekip gidiyor.
İlginç bir nokta daha var. Katliamcı Kuruçeşme tarafına
doğru kaçıyor. Muhtemelen 100-200 metre ötede bir taksiye el ediyor ve şu işe
bakın ki, hiçbir olay olmasa bile önünün kesilmesi kuvvetle muhtemel olan yolda
hiçbir engelle karşılaşmadan uzaklaşıyor. Oysa biliyorsunuz, bu kadar büyük bir
olay olmasa bile polis, bütün noktalara telsizle aniden “yol kes” talimatı
verir. Böyle bir talimat verildi mi bilmiyorum ama verilmiş olsaydı, katliamcı
en fazla bir kilometre içinde yolu kesilerek mutlaka yakalanırdı ya da yanında
başka bir silahı varsa çatışmaya girerdi.
Bütün bunlar bana, katliamcının polis teşkilatının herhangi
bir kademesinden destek aldığını düşündürdü. Ben içişleri bakanı olsam
(yazdıysa bozsun!) öncelikle emniyetteki, o bölgenin ilgili güvenlik
birimlerinin sorumlularını sorgular, bütün telsiz konuşmalarına el koyar,
güvenlik önlemlerinin neden aniden en alt düzeye indirildiğini soruştururdum.
Böyle bir şey yapılıyor mudur? Bilinmez elbette ama dışarıya bu yönde yansıyan
herhangi bir şey olmadı şu ana kadar.
Gün Zileli - 5 Ocak 2017 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com