“CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’nun bir tweetine rastladım bu sabah. Bir Suriyeli gencin videosunu koymuş (sesini açıp izlemedim bile) ve üstüne de şöyle yazmış: “Ülkemizin kültürü ve tarihi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmayan dilimizi tam konuşamayan yabancılar geleceğimiz için oy kullanacak…” Emrah Aydınalp adlı bir arkadaş ona cevaben şöyle yazmış: “işin ilginci oralarda sağ partiler bu durumdan rahatsızken, bizde sol partilerin rahatsız olması…” Ben de Emrah Aydınalp’i destekleyerek şöyle bir cevap verdim bu tweete: “Yabancı düşmanlığı her durumda kötüdür. İngiltere’de yaşarken bu deneyimi edinmiş birisi olarak söylüyorum.”


Şair Yılmaz Odabaşı, bayrakla kan dökmeyi özdeşleştiren yukarıdaki hezeyana “…bayrak imalatçılarıdır” diye esprili ve güzel bir dizeyle karşılık vermişti yıllar önce.

Genelde bu böyle olmakla birlikte ve herhangi bir ulusal bayrak taşımaktan hoşlanmadığım halde, ulusal bayraklara saygı göstermekten yanayımdır. Madem ki bazı insanlar o bayraklarda kendi aidiyetlerini görüyorlardır o zaman kimin bayrağı olursa olsun bütün ulusal bayraklara saygılı davranmak gerekir. Mustafa Kemal’in en sevdiğim davranışı, İzmir’e girerken ayaklarının altına serilen Yunan bayrağını çiğnemeyi reddedip hiçbir ulusun ulusal bayrağının herhangi bir gerekçeyle çiğnenemeyeceğini net bir şekilde beyan etmiş olmasıdır. Çeşitli anti-emperyalist ya da anti-Amerikan gösterilerde Amerikan bayrağının yakılmasını da aynı gerekçeyle onaylamam.

Bugünlerde bir bayrak tartışmasıdır gidiyor. Hükümete yamanan tutumuyla bir hayli prestij kaybetmiş olan MHP’li Devlet Bahçeli, muhtemelen iyice zedelenen prestijini yeniden onarmak amacıyla bir bardak suda fırtına yaratıp hükümete yükleniyor. Ne o efendim, Barzani karşılanırken onu temsil eden Kürdistan “paçavrası” nasıl dalgalandırılırmış “Türk” toprağında. Bu tartışmada on beş yıldır ilk kez kendimi AKP hükümetinin tutumuna daha yakın hissettim.

Bir kere, her şey bir yana, Irak’taki Kürdistan özerk bölgesinin temsilcisi Barzani, Türkiye’ye resmi davetli olarak gelmiştir. Dolayısıyla bu özerk bölgenin bayrağının göndere çekilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bahçeli, doğrudan bu davete karşıysa onu söylesin. Bu tartışılsın. Ama hem adamı davet edip hem de bayrağını çekmemek her şeyden önce insani nezaket kurallarına uymaz. İkincisi, bir bayrağa “paçavra” diye hakaret etmek sadece bu sözcüğü kullananın düzeyini gösterir. Bütün bayraklar bayraktır da, bir tek Kürdistan özerk bölgesinin bayrağı “paçavra”dır, öyle mi? Bahçeli, pek fazla sahip çıktığı devletinin kurucusu Mustafa Kemal’in yukarıda sözünü ettiğim davranışından bir nebze bir şeyler öğrenebilmiş olsaydı, bu şekilde zırvalamayacaktı.

Peki, Bahçeli böyle zırvaladı da, sabahları Foxtv’de hoşlanarak izlediğimiz İsmail Küçükkaya’nın mal bulmuş mağribi gibi Bahçeli’nin bu tutumunu destekler bir havada ekranlara taşımasına ne demeli? İkide bir haklı olarak gazeteci olduğunu vurgulayan İsmail Küçükkaya’ya, Cem Karaca’nın “işçisin sen işçi kal” dediği gibi, “gazetecisin sen, gazeteci kal” demek zorundayım. Bizim gençliğimizde daha çok solcuların kullandığı “çirkin politikacı” diye bir deyim vardı. Kısacası, böyle başarılı bir gazetecinin politika uğruna böyle çirkinleşmesi üzücü. Ne o? Bahçeli AKP hükümetiyle Kürdistan bayrağı yüzünden çatışmış. Aman aman ne güzel! Evet cephesinde büyük bir yarılma! Üstüne gidelim, zaten bizi izleyenlerin çoğu da bu milliyetçi çıkışa olumlu bakacaktır kurnazlığı! Çatışıyorlar da, hangi noktada çatışıyorlar, ona bakmak lazım. Çatışma var, çatışma var. Bence Bahçeli’nin bu konudaki çığırtkanlığı, uluslararası alanda artık iyice düşük profil veren AKP hükümetine bir iki puan kazandırmıştır. Ülke içinde de öyle. Belki de danışıklı dövüştür bütün bunlar. Nasıl Bahçeli, durup dururken Perinçek’e çatıp ona bir iki puan kazandırdıysa… Bunlardan her şey beklenir!

Buna benzer sakatlıklara CHP saflarından da rastlanabiliyor. CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’nun bir tweetine rastladım bu sabah. Bir Suriyeli gencin videosunu koymuş (sesini açıp izlemedim bile) ve üstüne de şöyle yazmış: “Ülkemizin kültürü ve tarihi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmayan dilimizi tam konuşamayan yabancılar geleceğimiz için oy kullanacak…” Emrah Aydınalp adlı bir arkadaş ona cevaben şöyle yazmış: “işin ilginci oralarda sağ partiler bu durumdan rahatsızken, bizde sol partilerin rahatsız olması…” Ben de Emrah Aydınalp’i destekleyerek şöyle bir cevap verdim bu tweete: “Yabancı düşmanlığı her durumda kötüdür. İngiltere’de yaşarken bu deneyimi edinmiş birisi olarak söylüyorum.”

Yalnız CHP yöneticileri ya da milletvekilleri değil, CHP tabanından insanlar da bu hatalı davranışı sık sık tekrarlıyor. Emrah Altınalp’in dediği gibi, bu tür bir yabancı düşmanlığı Avrupa’da sadece aşırı sağcı partilerin tutumudur, bundan nemalanmak isterler. Bu ülkeye devletlerin çıkardığı savaş nedeniyle sürüklenmiş bu insanlara böylesine “paçavra” muamelesi yapmak sadece ırkçı duyarlılıklar içinde bulunan aşırı sağcıların ve faşistlerin işi olabilir. Ben olsam, özellikle Emrah Aydınalp’in güçlü eleştirisinden sonra bu tweeti geri alırdım. Ama nerde o tutarlılık ve duyarlılık!

Bu gibi durumları anlatan çok güzel bir sözcük var Türkçede: Hezeyan. İster sağdan, ister soldan gelsin, ister milliyetçi, ister enternasyonalist bir eğilimi temsil etsin her türlü hezeyan sağlığa zararlıdır!

Gün Zileli - 2 Mart 2017 - www.gunzileli.com - gunzileli@hotmail.com
Daha yeni Daha eski