Saadet Partisi Silivri İlçe Başkanı kadir Tokalı “Bizim geleneğimiz bir “Tek Adam” geleneği değildir ve hiç olmamıştır. Çünkü bizde diğer her şey bir yana “İstişare” vardır. Parti ve hareket içerisindeki bütün kararlar hep ve daima “İstişare”lerle alınır. Bu anlamda “danışmak” ve “görüşmek” bizim için esastır. Çünkü inancımızda bu vardır. ” diyerek, 16 Nisan 2017 pazar günü yapılacak olan Anayasa Referandumunda neden “#Hayır” diyeceklerini Hayri Günel’e verdiği özel röportajla açıkladı. Bu röportajı aşağıda ilginize sunuyoruz.
GAZETE DEMOKRAT 


SUNUŞ

Ülkelerin tarihlerindeki çok kritik ve hayli yıpratıcı virajlara özgü umut kırıcı an ve süreçler ortaya çıktığında, bu an ve süreçleri parçalayıp dağıtacak kimi “duruş”lar, diğer her şey bir yana, sürece müdahale noktasında, karanlıkta yakılan bir mum ışığı gibi bir anda umut, bir anda bir güç ve bir anda bir katkı oluverirler. Ve ülkelerin tarihleri yazılırken, işte bu mum ışıkları, her zaman öne çıkar, gerçekten hak ettikleri yere oturtulurlar. Bu anlamda tarih bilimi hiç ama hiç yanılmaz. Aşağıda okuyacağınız söyleşi, bu nesnel gerçeklikten yola çıkılarak gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’nin son onbeş yıllık yakın geçmişi, bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, vıcık vıcık arabeskliğin sarıp sarmaladığı; çok kaba, çok sıkıntılı, çok lümpen, çok saçma, çok akıl dışı, çok uyumsuz, çok ayrıştırıcı, çok bölücü, çok kindar, çok demagojik ve inanılmaz yalanlar ve tezgahlarla dolu bir zavallılığın egemen olduğu, halkımız için oldukça talihsiz bir süreç olarak şekillendi.

Bu onbeş yıllık kısacık süreçte, sayısız kritik virajdan geçen Türkiye ve halk, belki de son kritik virajına 16 Nisan günü girecek. Bir, evet sadece bir tek insanın adeta dayatmasıyla ortaya çıkan ve yalnızca “yargılanma” korkusunun taşlarını döşediği bu viraja ülkece girilirken, dayatmaya karşı çıkan birey, unsur ve yapılara, hiç tereddüt etmeden, yalpalamadan, “ama”sız ve cesaretle, üstelik de evet, en başından itibaren katılan Saadet Partisi, bu anlamda ve başta da belirttiğimiz gibi, hali hazırda egemen olan umut kırıcı süreci parçalayıp dağıtacak ve bu yanıyla çok önemli bulduğumuz bir “duruş” sergilemektedir.

Bu söyleşi, işte bu “duruş”un kaynaklık ettiği bir söyleşidir. Geçmişte tanık olduğumuz ve Saadet Partisi noktasında, özellikle bu satırların yazarının asla “atlayamayacağı” kimi olaylar ve gelişmeler, (sözgelimi bir “Madımak-Karamollaoğlu” nesnelliği) “ileride” konuşulur ve ele alınır umudu ve düşüncesiyle, Saadet Partisi Silivri İlçe Başkanı Kadir Tokalı’yla gerçekleştirilen söyleşiyi ilginize sunuyoruz.

Bu anlamda olmak üzere, söyleşi sırasında sorduğumuz her soruya içtenlikle ve mevcut koşullar düşünüldüğünde oldukça cesaretli bir biçimde cevaplar verdiği için kendisine gerçekten çok teşekkür ediyoruz. (HAYRİ GÜNEL) 


“Bizim geleneğimiz bir “Tek Adam” geleneği değildir ve hiç olmamıştır”

“Ortada bir “tiyatro” var ve bu “tiyatro” bütün hızıyla oynanmaya devam ediyor”

“Bir “Fadime Şahin”, bir “Müslüm Gündüz” şimdi neredeler bilen var mı?”

“28 Şubat, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin ilk adımıdır”

“Erdoğan, Milli Görüş gömleğini çıkardı, ABD gömleği giydi. Mesele bu kadar basit ve nettir”

“Geçmişte Fethullah Gülen’e “mesafeli” duran tek politik figür Necmettin Erbakan’dır”

“Başkanlık” sistemine muhalefet edecekleri muhtemel unsurlar 15 Temmuz bahanesiyle “tasfiye” edilmişlerdir”

“450 milletvekiliyle neyi çözemediler de bu sayı 600’e çıkarılmak isteniyor?”

“14 milyon 600 bin gencin oyuna göz dikmişler. Seçilme yaşının 18’e indirilmek istenmesinin ardında bu gerçeklik yatıyor”

“Erdoğan “HAYIR”ı evet’e çevirebilmek için bir “çatışma” ihtimalini bile göze alabilir. Çünkü işlediği suçlar çok büyük”

“15 Temmuz’un üzerinden 8 ay geçmiş olmasına rağmen gözaltılar, işten atmalar ve tutuklamalar bütün hızıyla devam ediyor… Asıl bunları konuşmamız, tartışmamız gerekmiyor mu?”

“Ben, Kadir Tokalı olarak, politik kimliğim bir yana… o akademisyenlerin dünya görüşleri nedeniyle işlerinden edilmelerine sebep olmazdım”


HAYRİ GÜNEL- Neredeyse bütün bir cumhuriyet tarihi boyunca, öyle pek de fazla olmayan politik geleneklerden biri olarak kabul gören “Erbakan Geleneği”, çok da uzak olmayan bir geçmişte  Doğu Perinçek’in bile altını çizdiği gibi, özellikle “Milli” yanı hep öne çıkmış, bir gelenek olarak biliniyor. Ama böyle bir gelenek, aynı zamanda kendi içerisinden, adeta bir Amerikan projesi olan “Akepe” adlı bir yapıyı da çıkardı. Bu ikisi bağlamında; Erbakan Geleneği ile bize göre bir Amerikan projesi olan Akepe arasındaki farklar, ayrılıklar anlamında bize neler söyleyebilirsiniz?

KADİR TOKALI- Öncelikle Erbakan Geleneği diye adlandırdığınız hareketimizin hani deyim yerindeyse “yüzde yüz yerli” olduğunun altını çizmek isterim. Bizim hareketimizle Akepe adlı yapı arasındaki farklar siyahla beyaz gibidir. Bizim geleneğimiz bir “Tek Adam” geleneği değildir ve hiç olmamıştır. Çünkü bizde diğer her şey bir yana “İstişare” vardır. Parti ve hareket içerisindeki bütün kararlar tıpkı Hendek ve Uhud savaşları sırasında olduğu gibi hep ve daima “İstişare”lerle alınır. Bu anlamda “danışmak” ve “görüşmek” bizim için esastır. Çünkü inancımızda bu vardır. Bütün kararlar ortaklaşa alınmaktadır. Öte yandan, “Hak değişmez, batıl değişir” gerçeğinden hareket ettiğimiz için onlar Avrupa Birliğinden yana olurken, biz her zaman İslam Birliğinden yana olduk. Bu da onlarla aramızdaki diğer en önemli farklardan biridir. Buradan hareketle “İslam Birleşmiş Milletleri”ni savunuyoruz. Avrupa’nın geldiği noktaya baktığımızda ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Geçmişte biz tek devlet iken Avrupa yüz devletti. Bugün ise Avrupa artık tek devlet olmuştur. Erdoğan her bulduğu fırsatta “dünya 5’ten büyüktür” diyor ama bu söylediğiyle ilgili olarak herhangi bir şey yapmıyor. Ortada bir “tiyatro” var ve bu “tiyatro” bütün hızıyla oynanmaya devam ediyor.

HAYRİ GÜNEL- Akepe’yi kuran kadronun, sizin de dahil olduğunuz yapı içerisinden ayrılıp gitmiş olması gibi bir temel gerçeklik var ve bu gerçeklik ülkenin yakın geçmişine ait tarihinde yerini çoktan aldı. Bu çok önemli ve son onbeş yıla damgasını vurmuş “kopuş” hakkında sizden neler duyabiliriz?

KADİR TOKALI- Bir kitap fuarı etkinliğinde sohbet etme fırsatı bulduğum Vural Savaş bana, gözlüklerinin tepesinden bakarak; “ABD kendisine hizmet etmeyecek hiç kimseyi iş başına getirmez” demişti. Yani her şey ama her şey önceden hazırlanıp planlanmıştı. Ülke 28 Şubat noktasına işte bu hazırlıkla getirildi. Sözgelimi bir “Fadime Şahin”, bir “Müslüm Gündüz” şimdi neredeler bilen var mı? “Aczmendiler” bile kullanıldı. Bu anlamda 28 Şubat, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin ilk adımıdır. Yakın arkadaşlarımızın tanıklıkları var, adliye binalarında sakallarının takma oldukları ortaya çıkan insanlardan söz ediyoruz. Öte yandan sürecin hızlandırılmasına yönelik olarak, Süleyman Demirel’in görevi Mesut Yılmaz’a vermiş olmasının inkar edilemeyecek katkısını da unutmamak gerekiyor. Demirel’in süreçteki “oyun”larını gözardı etmek mümkün değildir. O dönem parti içerisindeki milletvekillerinin “Yenilikçiler” ve “Gelenekçiler” olarak fişlenmelerine tanık olunmuştur. Akepe’yi kuran kadronun parti içerisinden ayrılıp gitmeleri süreci tamamlayan bir hamledir.

HAYRİ GÜNEL- Az önceki soruma bağlı olarak “tam da sormanın sırasıdır” diyorum, Erdoğan’ın meşhur “Milli Görüş gömleğini çıkardık” demiş olması, yani bu cümle ne anlama geliyor?

KADİR TOKALI- Milli Görüş gömleğini çıkardı, ABD gömleği giydi. Mesele bu kadar basit ve nettir. Bu noktada biz hiçbir zaman Akepe’li seçmeni değil, Akepe kadrolarıyla üst yönetimini ve Erdoğan’ı eleştiriyoruz. Ülke olarak geldiğimiz nokta ortadadır. Son onbeş yıla bakıldığında, fuhuş, kumar ve uyuşturucu gibi illetlerin giderek daha fazla, çok daha fazla egemen oldukları görülüyor. Milli Görüş gömleğinin çıkarılmış olması bu anlama mı geliyor? Sürekli “Milli İrade’ye Saygı” diyor Erdoğan ama, sözgelimi 7 Haziran seçimlerinde “YENİLMİŞ” olmasına rağmen sözünü edip durduğu bu “Saygı”yı, o yenilgisi ve hemen sonrasındaki süreçte hiç ama hiç aklına getirmiyor.


HAYRİ GÜNEL- Fethullahçı yapıyla “15 Temmuz olayları”nı neden-sonuç bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Bize biraz bu yapı ve “15 Temmuz Olayları” hakkındaki görüşlerinizden sözedebilir misiniz?

KADİR TOKALI- Geçmişte Fethullah Gülen’e “mesafeli” duran tek politik figür Necmettin Erbakan’dır. Gülen için; “O’nda yanlış itikat var” demiştir. Öte yandan örneğin İlker Başbuğ’un bu kişi hakkında söyledikleri de ortadadır. , Gülen’in CIA destekli olduğu, başka türlüsünün mümkün olamayacağı kimi önemli ve öne çıkmış şahsiyetler tarafından belirtmiştir. 15 Temmuz ise, 28 Şubat’ın hesabı sorulamadığı için gerçekleşmiş ve tarihteki yerini almıştır. 28 Şubat öncesinde Necmettin Erbakan, darbe hazırlığındaki bir grubun varlığından söz etmiş ve bu unsurların ordudan atılmaları ihtimali ortaya çıktığındaysa bu Erbakan tarafından “hayır atmayın, tam tersine onları eğitin” denilerek engellenmiştir. Erbakan’ın bu talimatı doğrultusunda bu unsurlarla eğitim toplantıları başlatılmışken ne yazık ki hükümet düşmüştür. Bize göre 15 Temmuz Türkiye’de bir sistem değişikliğine gidebilmek için gerçekleştirilmiş bir tiyatrodur. “Başkanlık” sistemine muhalefet edecekleri muhtemel unsurlar 15 Temmuz bahanesiyle “tasfiye” edilmişlerdir. Çünkü Akepe bugün ne yapıyorsa oy ve koltuk hesabı için yapıyor. Biz ise Allah rızası için!

HAYRİ GÜNEL- Sevgili Tokalı… Peki Saadet Partisi neden “HAYIR” diyor?

KADİR TOKALI- Saadet Partisi düşündüğü için “HAYIR” diyor. Anayasa değişikliklerinin “mutabakatla” gerçekleşmelerini savunuyor. Çünkü bu değişikliklerin herkesi ilgilendirdiğini düşünüyor ve biliyor. Çok fazla ayrıntıya girmeye gerek yok, her şey açıkça ortada. Örneğin 450 milletvekiliyle neyi çözemediler de bu sayı 600’e çıkarılmak isteniyor? Bakın, 14 milyon 600 bin gencin oyuna göz dikmişler. Seçilme yaşının 18’e indirilmek istenmesinin ardında bu gerçeklik yatıyor. Çünkü deminde söylediğim gibi Akepe her şeyi oy hesabıyla yapıyor. Bu hesabı dışında başka bir hesabı yok. Şimdiye kadar da olmadı. Meclisi feshetme yetkisine bakın örneğin… Sır bu yetki bile aynı kişinin yeniden ve yeniden seçilmesine imkan tanıyor…

HAYRİ GÜNEL- Burada araya girmek istiyorum, referandum sonrası Türkiye’yi neler bekliyor? Örneğin bir erken seçim gündeme gelir mi? Gelirse eğer sizler Saadet Partisi olarak böyle bir duruma karşı hazırlıklı mısınız? Yani daha kestirmeden soracak olursak, Saadet Partisi bir erken seçime hazır mı?

KADİR TOKALI- Referandum sonrası aslında pek bir şey değişmeyecek. Çünkü ülke hani deyim yerindeyse her yönden “batmış” bir durumdadır. Referandum sonuçları bu “batmışlık” durumunu ortadan kaldırmayacak. Ama örneğin “HAYIR” çıkarsa Akepe ve Erdoğan büyük sıkıntılar yaşayacak. Bu noktada bir şeyin altını çizmek gerekiyor. Bu referandum, işlediği “büyük suçlar” nedeniyle Erdoğan’ın kendisini kurtarmak için yapılacak. “HAYIR” çıkarsa Erdoğan büyük sıkıntılar yaşayacak dememiz ondandır. Elbette halkımız da bu sıkıntıdan payına düşeni ne yazık ki alacak. Erdoğan “HAYIR”ı evet’e çevirebilmek için bir “çatışma” ihtimalini bile göze alabilir. Çünkü işlediği suçlar çok büyük. Diğer sorunuza gelince… Saadet Partisi her seçime her zaman hazırdır. Bu “hazır olma durumu” bizim hareketimizin geleneğinde vardır zaten.

HAYRİ GÜNEL- Erdoğan’ın ve Binali Yıldırım’ın, referandum kampanyasını kendileri açısından neredeyse bir tek argümana kadar indirgemiş olduklarını gözlemliyoruz. Ben bu durumu kendi payıma, söyleyecek başka bir sözlerinin ve kullanabilecekleri başka yol ve yöntemlerinin artık kalmamış olmasına bağlıyorum. Bana göre, Erdoğan ve Akepe bütün bunların neredeyse tamamını önceki bütün seçimlerde kullandılar ve tükettiler. Sorumuza dönecek olursak… ellerindeki tek kampanya argümanı olarak kalan cümle; “HAYIR Kandil’e ve ‘Fetö’ye yarayacak” cümlesidir. Size göre “HAYIR” gerçekten Erdoğan’ın ve Yıldırım’ın dediği gibi Kandil’e ya da Fethullaçı yapıya mı yarayacak? Bu konuda Saadet Partili bir ilçe başkanı olarak siz neler söyleyeceksiniz?

KADİR TOKALI- “HAYIR” oyları Kandil’e ve Fethullahçı yapıya yarar demek çok ama çok saçmadır. Akıl ve mantık dışı bir söylemdir. Ne yani şimdi bir PKK’li  yemek yiyor ve uyuyor diye biz yemek yemekten ve uyumaktan vaz mı geçelim. Hiç böyle bir şey olabilir mi? Sanırım bu örnekle söylemek istediğim şey netlik kazanmıştır. Bu anlamda olmak üzere, Erdoğan’ın referandum kampanyasının sizin de belirttiğiniz gibi tek argümanı olan o cümle hakkında daha fazla konuşmayı ve ayrıntıya girmeyi gereksiz buluyorum. Türkiye’nin asıl sorunları bambaşka çünkü… Örneğin 15 Temmuz’un üzerinden 8 ay geçmiş olmasına rağmen gözaltılar, işten atmalar ve tutuklamalar bütün hızıyla devam ediyor… Asıl bunları konuşmamız, tartışmamız gerekmiyor mu?

HAYRİ GÜNEL- Sevgili Tokalı, ben her söyleşimin sonunda, söyleşinin önceden planladığım asıl soruları yanında, bir de kişisel merakımı gidermek amacıyla mutlaka özel bir soru sorarım. Bu söyleşimin ana objesi siz olduğunuz için aynı tercihi burada da kullanmak istiyorum. Hazır siz gözaltı tutuklama ve işten atmalar demişken… bu işten atmalar rüzgarına en son olarak “BARIŞ AKADEMİSYENLERİ”de dahil edilmişti. Sadece ama sadece bir bildiri altına imza attıkları için 300’e yakın akademisyen, çalıştıkları üniversitelerden, üstelik de öğrencilerinin gözleri önünde, yaka paça sürüklenerek, coplanarak, dövülerek, itilerek, kakılarak, gazlanarak kapı dışarı edilmişlerdi. Türkiye’yi yönetenlerin bu “tasarruf”u hakkında  ne düşündüğünüzü öğrenebilir miyiz?

KADİR TOKALI- Ben bir sitede yaşıyorum. Doğal olarak her politik görüşten değişik dünya görüşlerine sahip komşularım var. Aynı düşünmesek de, diğer her şey bir yana ben onların tümüyle uyum içerisinde yaşamak zorundayım. Ülke de işte böyle bir şeydir.  Burada uyum çok önemlidir. Ben, Kadir Tokalı olarak, politik kimliğim bir yana… o akademisyenlerin dünya görüşleri nedeniyle işlerinden edilmelerine sebep olmazdım.

HAYRİ GÜNEL- Söyleşi ve cevaplarınız ve bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ediyorum…

(HAYRİ GÜNEL - GAZETE DEMOKRAT - 20.03.2017)
Daha yeni Daha eski