“Batılı devletler, ABD’nin içindeki farklı fraksiyonların ve
stratejilerin arasındaki mücadeleler; Türk devletinin içindeki mücadeleler, bir
süre sonra, kimyasalların nereden ve nasıl geldiğine dair bilgilerin ortaya dökülmesine
yol açabilir ve bu kimyasal işi Erdoğan’ın ayağına dolaşabilir. Ama hepsinin
üstü en azından bir süre için örtülebilir de. Ve uluslararası dengeler son anda
Erdoğan’ın imdadına yetişebilir de. Hep bekliyorduk bu adam bir şeyler yapar
diye. Yaptı. Kim bilir belki Şengal’e bir de sefer açar son bir çırpınışla.”
Ortada kimyasaldan ölen insanlar var.
Önce bunun suçlusu kimdir diye bir araştırma yapmak gerekmez
mi?
Gerekir.
Bu suçluyu tespit edecek teknik olanaklar var mıdır?
Vardır.
Televizyonlarda her gün polisiye diziler bile en basit
izlerden hareketle nasıl sonuçlara ulaşılabildiğini, tekniğin ve olanakların ne
kadar geliştiğini gösteriyorlar.
Suçluyu ortaya çıkarmak için ne yapılır?
İki taraf da diğerini suçladığına göre, tarafsız bir heyetin
derhal olay mahalline gidip inceleme yapması sağlanır.
Peki, bu politik olarak mümkün müdür?
Evet mümkündür.
Idlip’teki isyancılara Türkiye destek vermektedir ve onlara
pek ala Birleşmiş Milletler’in belirlediği tarafsız bir heyetin orada inceleme
yapması için olanakların yaratılmasını dikte ettirebilir.
*
En basit bir suçlamada bile izlenebilecek ve izlenmesi
gereken bu en basit prosedürü yerine getirmeden, Türkiye’nin, ABD’nin ve cümle
batılı emperyalistlerin ağız birliği etmişçe, Suriye rejimini suçlaması ve
sonunda ABD’nin füzeleri yollamasının mantıki bir izahı var mıdır?
Kaldı ki daha önceden bu konuda açık deneyler var.
Irak’a kimyasal silahlar bahane edilerek girilmişti.
Olmadığı, bunun manüplasyon olduğu ortaya çıktı.
Keza daha önce Suriye yine böyle suçlanmış ve Obama tam
cezalandırma yoluna gidecekken muhaliflerin Rejim’den ele geçirdikleri kimyasal
silahları kullanmış olduğu ve suçu rejime yıktığı yönündeki güçlü deliller
nedeniyle, bombardımandan vazgeçmişti. (Keza Rusya’nın araya girmesiyle de
Suriye elindeki kimyasal silahları vermiş ve bunlar bir ABD gemisinde imha
edilmişti.)
Yani böylesine manüplasyon deneylerinin de olduğu bir konuda
bunca hız ve peşin hüküm niye?
Bu ancak gerçek suçluların telaşıyla açıklanabilir.
Ve bizlere gerçek suçluların nerede aranması gerektiğini
göstermektedir.
*
Madem Türk Devleti ve Erdoğan, madem Trump, ABD ve bilumum
Batılı devletler böyle peşin yargılı bir yol izleyip kolayca suçluyu belirleyip
cezalandırıyorlar, o halde de biz de bir İnsan ve bir Yurttaş olarak aynı hakka
sahibiz veya sahip olmalıyız.
Yani elimizde delil olmadan suçlayabiliriz ve bağımsız bir
kurulun inceleme raporu olmadan veya tarafsız ve bağımsız mahkemelerin kararı
olmadan cezalandırabiliriz.
Elbet bizim bombalarımız, füzelerimiz yok. Yaptırım gücümüz,
fiziki olanaklarımız yok. Fiziki olarak cezalandıramayız.
Ama bizim vicdanlarda derin yaralar açabilecek “hakikat
bombalarımız” var.
Ayrıca biz bunlar gibi aceleci de değiliz.
Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Hakikat uzun
vadede ortaya çıkar.
Suçladığımıza suçsuzluğunu kanıtlama olanağı vermeden
cezalandırma yoluna gitmeyeceğiz.
Ona suçsuzluğunu kanıtlamak için zaman ve imkân vereceğiz.
*
İddia ediyoruz ve aksini ispatlamaya çağırıyoruz.
Kimyasal silahın suçlusu Erdoğan’dır ve dolayısıyla Türk
devletidir.
Aksini kanıtlayamadıkları sürece suçludurlar ve vicdanlarda
suçlu muamelesi görmelidirler.
Evet, iddia ediyoruz.
O kimyasallar oraya Türk devleti ve Erdoğan tarafından
yollandı.
Suriye tezgâha düşürüldü.
Bunun nasıl olduğunu bilmiyoruz.
Örneğin Suriye devletine, Türk istihbaratının ele geçirdiği
muhbirler aracılığıyla yanlış istihbarat verilmiş ve Suriye’nin kimyasalların
bulunduğu bir depoyu bombalamasına yol açılmış olabilir.
Veya bombalanan bir yere bizzat kendileri kimyasal salıp
Suriye kimyasal silah kullanmış gibi bir görünüm yaratmış olabilirler.
Ancak tarafsız ve bağımsız bir uzmanlar kurulunun bunu
kolaylıkla ortaya çıkarabileceğini düşünüyoruz.
Türkiye ve Erdoğan suçsuzluklarını kanıtlamak istiyorlarsa
İdlip bölgesine böyle bağımsız bir heyetin gelmesine ve orada araştırmalar
yapmasına imkân tanımalıdırlar. Böyle bir imkânı yaratmadıkları sürece suçlu
kabul edilmelidirler suçlu muamelesi görmelidirler.
Devletler ve hele Türk devleti her zaman baştan suçludur ve
suçsuzluğunu kanıtlamak ona düşer.
*
Evet, iddia ediyoruz, o gazlar Erdoğan tarafından oraya
yollandı. Yani Türk devletinin istihbarat örgütleri tarafından. Özellikle de
Erdoğan’ın tam kontrolündeki kesimler tarafından.
Erdoğan sıkışmıştı. İslamcı ve yeni Osmanlıcı hayalleri
gömülmüştü ve Türk devletinin içindeki belli eğilimleri yansıtan kimi kalemler
bir süreden beri, Kürtlerin bir oluşumuna izin vermemek için, Suriye devletini
desteklemek gerektiği yönünde kalem oynatmaya başlamıştı. Bir strateji değişimi
geliyordu.
Böyle bir stratejide Esad’ın oradan uzaklaştırılmasını açık
hedef ilan etmiş bir Erdoğan’ın yeri olamazdı.
Öte yandan referandumda büyük bir olasılıkla #HAYIR
çıkacaktı ve bu sonuç bu strateji değişimiyle birlikte Erdoğan’ın sonunun
başlangıcı demekti.
Bu müstakbel strateji dönüşüne paralel, uyumlu ve bunu
destekleyen bir dönüş de ABD’den geldi. Esad’ın uzaklaştırılması gibi bir
önceliğin olmadığı söylendi.
Bu tam da Türk devletinin referandum sonrası stratejisine
tencere ve kapağı gibi uyan bir pozisyondu ve Erdoğan için artık yolun sonunun
görüldüğü anlamına geliyordu.
Bunlar olurken Rusya ve Suriye İdlib’te bir saldırıya
hazırlanıyorlardı.
İşte tam bu sırada birden kimyasal silah olayı oldu.
Bunu hazırlayan Erdoğan’dan ve onun kontrolündeki Türk
devletinin aygıtlarından (örneğin MİT) başkası olamaz. (Tabii İsrail devletini
ve istihbaratını da unutmamalı.)
Erdoğan içinde bulunduğu çıkmazdan çıkabilmek veya sonunu
geciktirebilmek için bu tezgâhı kurdu.
Aksini kanıtlamak kendisine düşer.
*
Trump da iç politikada iyice sıkışmıştı ve bizzat
cumhuriyetçiler içinde bile tecrit olmuştu.
Erdoğan’ın bu tezgâhı Trump’a al da at anlamında bir pas
gibi geldi ve o da bunun üzerine atladı.
Böylece Trump ne kadar kararlı olduğunu, Rusya ile çatışmayı
bile göze alabildiğini gösterebilecekti.
Tabii aslında Suriye’yi işgal edemezdi.
Uçak yollasa Rus füzeleri düşürürdü.
Bu durumda Rusya ile konuşup durumu kurtaracak bir şekilde,
füzeler zaten pek kullanılmayan bir üsse yollanarak durum idare edilmiş oldu.
Trump da, ABD’deki Trump’a muhalefet eden ve onu kontrol
altına almak isteyen Cumhuriyetçiler de konumlarını güçlendirdi.
Rusya ve dolayısıyla Suriye’ye haber verilerek ve de pek
kullanılmayan bir üsse füzeler yollanarak onların da belli bir ölçüde durumu
kurtarılmış gibi oldu.
Trump’ın bu ilk hamlesi son hamlesi de olabilir.
*
Batılı devletler, ABD’nin içindeki farklı fraksiyonların ve
stratejilerin arasındaki mücadeleler; Türk devletinin içindeki mücadeleler, bir
süre sonra, kimyasalların nereden ve nasıl geldiğine dair bilgilerin ortaya
dökülmesine yol açabilir ve bu kimyasal işi Erdoğan’ın ayağına dolaşabilir.
Ama hepsinin üstü en azından bir süre için örtülebilir de.
Ve uluslararası dengeler son anda Erdoğan’ın imdadına
yetişebilir de.
Hep bekliyorduk bu adam bir şeyler yapar diye.
Yaptı.
Kim bilir belki Şengal’e bir de sefer açar son bir
çırpınışla.
7 Nisan 2017 Cuma - Demir Küçükaydın - @demiraltona - demiraltona@gmail.com
Yazılarımız şu adresteki blogta bulunuyor:
https://demirden-kapilar.blogspot.de/
Videolarımız şu adreste:
https://www.youtube.com/user/demiraltona
Yazılarımızı ayrıca ses dosyası olarak şurada paylaşıyoruz.
Direk podcasttan veya indirerek dinlemek mümkün.
https://soundcloud.com/demirden-kapilar
Kitaplarımız buradan indirilebilir.
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA