"Arda kendi tarihine küfrediyor. Pişman olduğundan değil, başka türlüsünü bilmediğinden"
“Arda kendi geçmişiyle kavga ediyor aslında, kendi tarihine
küfrediyor. Pişman olduğundan değil, başka türlüsünü bilmediğinden”
Kabadayıların oyununda bir başka kabadayı: Arda Turan
Şaşırmak ne güzel duygu, hiç düşündünüz mü?
Ben epeydir bunu düşünüyorum. Varlığını bir bilginin
sıradanlaşmasına teslim etmemek. Zihninin sana klasik oyunlarından birini
oynamasına müsaade etmemek. İçini olması gerekenin bu olmadığına duyduğun
inançla bir ürperti kaplamasına izin vermek.
Epeydir düşünüyorum çünkü etrafımda neredeyse herkes aynı
tepkiyi veriyor: ‘Sen hala bu olanlara şaşırıyor musun?’
Evet, şaşırıyorum. Ve üstelik bir gün şaşırmamaktan
korkuyorum. Bir gün olağanüstünün sıradanlaşmasından korkuyorum. Olması gerekenin
bir jeste dönüşmesinden korkuyorum. Normalin iyiye, iyinin bir bilinmeyene
göçmesinden korkuyorum.
Başka türlüsüne şahit olmadım
Ama milli takım kaptanı Arda’nın bir gazetecinin boğazına
sarılarak ana avrat sövmesine, teknik direktör ve federasyon başkanına
giydirmesine şaşırmadım. Hem de hiç şaşırmadım.
Çünkü diğer türlüsünü bilmiyorum. Diğer türlüsünü görmedim.
Bu oyunun özellikle bu memlekette başka türlü oynanabildiğine şahit olmadım.
Arda’ya ailesinin hakkını aramanın, kendisinden onlarca yaş
büyük bir abisini gırtlaklamaktan geçtiğini öğretenler bugün onunla prim
tartışmasına girenlerden başkası değil zira.
Üzülmemizi beklemesinler
Onlar da dertlerini bugüne kadar benzer şekillerde çözdüler,
çözüyorlar. Alenen gazeteci dövmeye kalkmadılar belki ama oyuncularına ‘saldır’
emri vererek soyunma odası koridorlarında bir hakemi ölüm korkusundan hüngür
hüngür ağlattıkları günler hafızamızda çok taze.
O gün verdikleri emirlerle ‘iletişim’i öğrettikleri
çocuklarının hedefinde bugün kendileri var ve o dil şimdi kendilerine karşı
kullanılıyor diye şaşırmamızı, üzülmemizi beklemesinler.
Bize futbol adına yıllardır kabadayılığı, zorbalığı,
maçoluğu dayatan o insanlar, tüm bu hallerin bir parça mağduru olduklarında
birer mazluma dönüşmüyor, aksine bu dilin ülke futboluna hakim olmasını
sağladıkları için zulmün en büyük ortağı konumlarını perçinliyorlar.
Radikal İslam’ı Ortadoğu çocuklarına öğreten, ellerine silah
verip sırtlarını sıvazlayanların bugün mağduru oynamalarından hiçbir farkları
yok, bunu onlar da gayet iyi biliyor.
Bozuk sistemin kendisini yeniden ürettiği bir figür
Futbolda küçük bir umut ışığı görünce şaşırdık biz yıllarca.
Bu oyunu o ışığın altında biraz olsun aydınlatalım istedik. Sevgimizi ancak
böyle devam ettirebildik.
Yoksa kabadayıların oyununa ortak olmaya çalıştığımızı tabii
ki biliyorduk. Bu kocaman ve karanlık ormanda küçücük bir ateşle ısınmaya
çalıştığımızın tabii ki farkındaydık.
Arda’ya şaşırmayın. Kızmayın da.
Anasını babasını savunmanın, kendi tabiriyle ‘adam’ olmanın
yolunun kendisinden yaşça büyük birisine el kaldırmaktan, küfretmekten
geçtiğini ona öğrettiler. Ailesini asıl utandıracak davranışların bunlar
olduğunu ise ondan gizlediler.
O genç adam, baştan bozuk sistemin kendisini yeniden
ürettiği bir figür sadece. Bir yansıma…
Arda kendi geçmişiyle kavga ediyor aslında, kendi tarihine
küfrediyor. Pişman olduğundan değil, başka türlüsünü bilmediğinden. (ERAY ÖZER –
DİKEN.ORG)