Halk eksik ve yanlış bilgilendirilerek, sosyal medyada paylaşım yapanların ‘hapislerde çürüdüğü’ imajı ile insanların sosyal medyadan uzaklaşması hedeflenmektedir. Diktatörlüklerin, sürekli üretilen korkularla rejimlerini devam ettirdiklerini önceki diktatörlük deneyimlerinden biliyoruz


Başta Facebook ve Twitter olmak üzere sosyal medya, gazete ve televizyon gibi konvansiyonel medyaya göre kontrol edilmesi kolay bir mecra değil. Gezi Direnişi’nde sosyal medyanın gücü ve etkisi herkesin malumu.

Gezi tecrübesinden sonra bugün devletin başında olanlar interneti kontrol etmek için bir dizi önlem aldılar.

Gelişmiş internet sansürü araçlarını geliştirdiler. Hızlı bir şekilde işlerine gelmeyen sitelerin erişimine müdahale ediyorlar. Erişime kapatma işlerine bakan mahkemelerden jet hızı ile kararlar çıkarıp siteleri erişime kapatabiliyorlar. Hakimler örneğin 20 Temmuz sendika52.org’u da erişime engelledikten sadece 1 gün sonra önlerine gelen sendika53.org dosyasını da işleme alıp erişime engelleme kararı alabiliyorlar.

Özel dönemlerde internet servis sağlayıcılar aracılığıyla interneti ve özellikle sosyal medya kullanımını yavaşlatıyorlar. İnternet servis sağlayıcılarına emir geldiğinde Facebook ve Twitter kullanıcılarının internete çok yavaş girmesini sağlayan düzenek kurdurdular.

Binlerce ‘AKtroll’ ile sosyal medyayı kirletiyorlar.

Bu önlemler yetersiz kalınca bu defa korku iklimi oluşturmayı ve bunu büyütmeyi hedeflediler. Bunun için öncelikle popüler kişileri hedef olarak seçtiler. Barbaros Şansal, Barış Atay gibi popüler isimleri sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına aldılar veya tutukladılar. Tüm bu süreci de yaygara kopararak yaptılar. Amaç sadece onları cezalandırmak değil, onları göstererek herkese korku vermekti.

Bu konuda kısmen başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Bunun etkisini sizler de kolayca ölçebilirsiniz. Çevrenizde sosyal medya hesabını kapatanlara ya da artık bir şey paylaşırken iki kez düşünenlerin sayısının artmasına bakmanız yeterli.

Alternatif-muhalif medya tuzağa düşüyor!

Devleti yönetenler sıradan bir internet kullanıcısını korkutmaya çalışırken, alternatif-muhalif medyadakiler de muhtemelen bilmeden buna yardımcı oluyor.

Facebook ve Twitter paylaşımı nedeni ile gözaltına alınma haberleri hızla manşete taşınıyor. Bu bilgi yorumsuz, “objektif habercilik” adına adeta “sosyal medyayı kullanırsanız sizin de başınıza aynısı gelir” mesajını da vererek dağıtılıyor.

Bu haberleri okuduktan sonra binlerce kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklandığını, aylardır cezaevinde olduğunu mu zannediyorsunuz? Hem ana akım, hem yandaş hem de alternatif-muhalif medyadaki haberlere bakarsanız böyle anlaşılıyor. OHAL’in birinci yılı nedeni ile OHAL bilançosunu çıkarmak için yaptığımız bir rapor çalışması sırasında sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltı ve tutukluluk sayılarına erişmeye çalışıyorduk. Şaşkınlıkla gördük ki birçok güvenilir kaynaktaki birbiriyle çelişen bilgilerde tutuklanan binler hatta on binlerce kişiden bahsedilmekte. Çünkü alternatif-muhalif medya bu bilgileri sürekli ve düşünmeden ortama pompalamış.[1]

Biz de rapordaki veriler için devletin resmi verilerini kullanmaya karar verdik. İçişleri Bakanlığı internet sitesinde bir süredir haftalık operasyon raporları paylaşıyor. Bu raporlarda “SİBER SUÇLARLA MÜCADELE” başlığında ise her hafta sosyal medya nedeniyle gözaltı sayıları da veriliyor. Bu bölümde her hafta aşağıdaki şablon metin yer alıyor:

“FETÖ/PDY, PKK/TAK, DAEŞ gibi bölücü terör örgütleri başta olmak üzere terör örgütü propagandası yapan, bu örgütleri öven, terör örgütleri ile iltisaklı olduğunu alenen beyan eden, halkı kin, nefret ve düşmanlığa sevk eden, devlet büyüklerine hakaretlerde bulunan, devletin bölünmez bütünlüğüne ve toplumun can güvenliğine kast eden, nefret söylemleri içeren … sosyal medya hesabı ile ilgili çalışma yapılmış, tespit edilen … kişiden ..’i gözaltına alınmıştır.”[2]

İçişleri Bakanlığı raporunda çalışma yapılan sosyal medya hesaplarının sayısı, kimlikleri tespit edilmiş kişi sayıları ve gözaltına alınmış kişi sayılarına ilişkin veriler bulunmaktadır.

Örneğin 24 Nisan-10 Temmuz 2017 tarihleri arasındaki 11 adet rapora göre sadece çalışma yapılan sosyal medya hesaplarını dikkate alırsak 7931 adet sosyal medya hesabına ulaşırız.

Yani siber suçlar bölümünde çalışan uzmanlar, 24 Nisan-10 Temmuz 2017 arasında 7931 adet sosyal medya hesabını sadece incelemişler. Çalışma yapılan 7931 adet hesaptan 3110 kişiyi tespit etmişler. Ve toplamda sadece 472 kişiyi gözaltına almışlar.

Hem yandaş hem ana akım hem de alternatif medyada bazen en yüksek olan sosyal medya hesap sayısı olan 7931, bazen tespit edilen kişi sayısı 3110 ve bazen 472 sayıları, bazen de kaynağı belirsiz verilerle yanıltıcı rakamlarla paylaşıldığı görülmektedir.

Örneğin gözaltına sadece 472 kişinin kaç tanesi tutuklanmış ve kaç tanesi ilk tutukluluk itirazında serbest bırakılmış, en uzun tutuklu kalan ne kadar tutuklu kalmış? Bu bilgilere sahip olamıyoruz. Gözaltı ve tutuklamaları anında haberleştiren “tık avcısı cevval” habercilerimizden bu soruların yanıtlarını alamıyoruz.

Sosyal medya paylaşımından dolayı gözaltı ve tutuklama haberi manşetten verilirken, haber takibi yapılmamakta ve ne kadar zaman sonra gözaltından veya tutukluluktan serbest kaldığı bilinmemektedir.

Sosyal medya hesapları ile ilgili davalara bakan avukatlarla yapılan yüz yüze görüşmelerde sosyal medya nedeni ile tutuklama sayısının çok yüksek olmadığı, tutuklananların da çoğunlukla tutukluluğa ilk itirazda ya da bir ay içinde serbest bırakıldığı bilgilerine eriştik.

Aslında burada psikolojik bir savaş yürütüldüğünden söz edebiliriz. Halkı eksik ve yanlış bilgilendirilerek, sosyal medyada paylaşım yapanların ‘hapislerde çürüdüğü’ imajı ile insanların sosyal medyadan uzaklaşması hedeflenmektedir.

Sosyal medya paylaşımları Anayasa ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir ve hiçbir koşulda gözaltı ve tutuklama olmamalıdır. Her yerde hukuksuzluk hüküm sürüyorken mevcut durum kanıksanmamalıdır. Her seferinde bu haklar tekrar vurgulanmalı ve haklarımıza sahip çıkmaya çağrılmalıdır.

Diktatörlüklerin, sürekli üretilen korkularla rejimlerini devam ettirdiklerini önceki diktatörlük deneyimlerinden biliyoruz.

İnsanlar oto sansür uyguladıkça, kendini ve yakındakilerini korkuttukça haberleşme ve iletişim için elimizdeki en güçlü aracı, sosyal medyayı elimizle teslim etmiş oluruz ve muktedirler amaçlarına ulaşmış olurlar.

En temel hakkımız ifade özgürlüğümüzden vazgeçecek miyiz?

Sosyal medya paylaşımlarından çekinmemeli, yandaş ve ana akım medyanın görmezden geldiği haberleri “güvenilir kaynaklardan” teyit ederek mutlaka sosyal medya aracılığı ile yaygınlaştırmalıyız.[3] Pekâlâ, aleni küfür ve hakarete başvurmadan da paylaşımlar yapılabilir.

Korkmayalım, vazgeçmeyelim…

Unutmayalım baskı rejimleri gücünü insanlar korkmamaya başladığında kaybeder.

(ÖNDER ÖZDEMİR - SENDİKA.ORG)

Dipnotlar:

[1] Son zamanlarda daha fazla ‘tık’ elde ederek gelir elde etme hastalığı birçok siteyi etkilemiş. Dikkat çekici, merak uyandırıcı başlıklar atmak, ‘tık avcılığı’ yapmakla tanımlanacak ‘gazetecilik’ tarzını son zamanlarda bazı alternatif haber sitelerinde sık görmeye başladık.

[2] İçişleri.gov.tr web sitesinde basın açıklamaları bölümünde hafta hafta raporlara erişilebilir.

https://www.icisleri.gov.tr/basin-aciklamalari

[3] Internet üzerindeki bilgileri, haberleri teyit etmek için ziyaret edilmesi gereken bir site: http://teyit.org
Daha yeni Daha eski