PKK, MİT görüşmeleri kitap oldu: Hakan Fidan, Sabri Ok'tan ne istedi? Avrupa’da satışa çıkan kitapta “Çözüm süreci”nde MİT’in, dönem...
PKK, MİT görüşmeleri kitap oldu: Hakan Fidan, Sabri Ok'tan
ne istedi?
Avrupa’da satışa çıkan kitapta “Çözüm süreci”nde MİT’in,
dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla PKK
yöneticileri ile nasıl görüştüğü, kararların nasıl alındığı ve görüşmelerin
nasıl bitirildiği anlatıldı.
AKP hükümetinin PKK ile görüşmelerine ilişkin daha önce
Oslo’da yapılan toplantının ses kaydı sızdırılmıştı. Oslo'daki görüşmelerin
içeriği günlerce konuşulmuştu. “Çözüm süreci”ndeyken HDP’nin İmralı’da tuttuğu
notlar da Avrupa'da kitap olarak yayımlanmıştı. Kitapta HDP ve devlet heyetinin
İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmelerindeki birçok ayrıntıya ve isme yer
verilmişti.
Bu sefer ise PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı
yazarlarından Amed Dicle’nin “2005- 2015 yılları arasındaki ‘Türkiye-PKK’
görüşmeleri” isimli kitabı çıktı. Avrupa’da satışa çıkan kitapta “Çözüm
süreci”nde MİT’in, dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
onayıyla PKK yöneticileri ile nasıl görüştüğü, kararların nasıl alındığı ve
görüşmelerin nasıl bitirildiği anlatıldı. Görüşmelerde Oslo ve Kandil'deki
görüşmelerin ayrıntıları yer aldı.
İşte “2005- 2015 yılları arasındaki ‘Türkiye-PKK’
görüşmeleri” kitabından bölümler:
NORVEÇLİ SİYASETÇİ ERDOĞAN’DAN OLUMLU SİNYAL ALDI VE MİT PKK
İLE BİRARAYA GELDİ
Odatv'den Süheyla Kaplan'ın haber şöyle: “Resmi belgelerde
geçen bilgiye göre Avrupa’daki uluslararası bir toplantıda Erdoğan ile (Dönemin
Başbakanı- 2005) bir araya gelen eski bir Norveç Başbakanı Kürt hareketi ve
Türkiye arasındaki sorunun çözümü için insiyatif almak istediklerini söyledi ve
kendilerinin bu konuda ne düşündüğünü sordu.
Erdoğan, önceki girişimlerden söz etmeyerek, böyle bir
girişimin olumlu olacağını belirtti. Erdoğan, daha sonra Norveç Dışişleri
Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı da yapan muhatabını dönemin MİT Müsteşarı Emre
Taner’e yönlendirdi.
Norveçli siyasetçi Erdoğan’dan ‘olumlu sinyal aldı’ ve PKK
Avrupa yönetimiyle görüşerek aynı talepte bulundu. Bunun üzerine Norveçli
aracılar Kandil’e giderek Murat Karayılan ve Duran Kalkan ile bir görüşme
gerçekleştirdi.
Norveç heyeti Emre Taner ile iki defa görüşüp PKK’lı
muhataplarını konu hakkında bilgilendirdi ve bu diyalog böylece devam etti. (S.
26- 27)”
AHMET TÜRK VE EMRE TANER GÖRÜŞMESİ SONRASI KANDİL’E MESAJ
GÖNDERİLDİ
“AKP hala devlete yerleşememişti, bu nedenle hem PKK’yı hem
de devleti idare etmesi gerekiyordu. Ankara’daki DTP Genel Merkezi’ne giden Mam
Cemal’in özel temsilcisi, Emre Taner’in görüşme talebini iletti. Talabani,
‘Kürt tarafının bu görüşmeye önem vermesini’ rica etmişti. Ahmet Türk partinin
dar yönetimiyle konuyu görüştükten sonra talebi kabul etti. Bunun üzerine bir
genel başkan yardımcısını da yanına alarak, belirlenen tarihte Ankara’da Emre
Taner ile görüştü.
Taner görüşmede, ‘4-5 ay cenaze gelmesin yeter. Biz bu süreç
zarfında bir girişim başlatacağız, bu sorun çözülür. Şu an çatışma olduğu için
bir şey yapamıyoruz. Onun için PKK’nın ateşkes ilan etmesi lazım. Siz bu konuda
inisiyatif alın’ derken, Ahmet Türk ve arkadaşlarının bu talebi desteklemesi ve
Öcalan’a bir mektup göndermelerini istedi. Türk, bu görüşmelerin içeriğini
Kandil’e ileteceklerini söyledi. (S. 37)”
GÖRÜŞMELER MGK’DA ELE ALINMIŞ
“Emre Taner’in Ankara’da Sabri Ok (PKK’nın Türkiye
Temsilcisi) ve DTP yönetimi ile 5-6 defa görüştüğü kuşkusuz askerler tarafından
da biliniyordu. Çünkü Taner, görüşmelerin MGK’da ele alındığı ve ateşkesin
‘çözüm isteyen kanadın elini güçlendireceğini’ söylemişti.
Taner, ateşkes ilan edilirse askerin olumlu yaklaşacağını
söylüyor ve hatta İlker Başbuğ ile bir diyaloğunu şöyle aktarmıştı: ‘Geçenlerde
bir toplantı vesilesiyle koridorda İlker Paşa ile karşılaştım. Bana hani
ateşkes ilan edeceklerdi’ diye sordu. (S. 48)”
EMRE TANER ERDOĞAN’A 'KORKAK' DEDİ
“Görüşmede Sabri Ok, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk bulunuyor.
Ok, zamanın ilerlediğini, ateşkesin devam ettiğini, ama devletin gereken
adımları atmadığını belirtti.
Ahmet Türk ‘Biz iyi niyetli devreye girdik. Sorun çözülsün
istiyoruz. Başkanı (Öcalan’ı) bu şekilde bilgilendirdik ve neredeyse kefil
olduk. Şimdi aldatıldığımızı düşünüyorum. Bunun vebalı çok ağır olur’ mealinde
bir değerlendirme yapınca Taner, ‘Ne yapayım, bizim o kadar korkak bir
başbakanımız (Erdoğan) var ki, Ankara’nın üzerinden uçaklar 10 bin metreden
uçunca o eğiliyor, korkudan eğiliyor’ cevabını veriyor.
Sonuçta, Türk tarafının masada sunduğu bir çözüm perspektifi
ve yol haritasını Emre Taner şu cümleler ile özetledi: ‘Hükümet (AKP) kararlı değil,
ürküyor, korkuyor.’ (S. 49)”
KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE HÜKÜMET KANADINDA İKİ FARKLI EĞİLİM
OLUŞTU
“3 Temmuz 2008’de Cenevre’de aracı kurumun merkezinde Kürt
ve Türk taraflarının katılımıyla yapılan toplantıda sürecin devam etmesi
üzerine prensip anlaşmasına varılmış ama nasıl ve hangi formatta devam
edileceğine ilişkin bir karar verilmemişti. Aracı kurumun temsilcilerinin
edindikleri izlenim şöyleydi: ‘Hükümet ve devlet içerisinde sorunun siyasal
yöntemlerle çözülmesini isteyen bir kesim var. Bu ekip hükümet ve bürokraside
etkili. Ancak şiddet yöntemini esas alan ekip de var ve bu ekip daha güçlü.
Erdoğan ise her iki ekiple aynı mesafede ama daha çok savaş yöntemini
benimseyen ekibe yakın.'
Ankara’dan farklı aracılar üzerinden Kandil’e giden bazı
mesajlarda siyasi çözümden yana bir ekibin varlığından bahsediliyor. Bu ekibi
hükümette Beşir Atalay, Sadullah Ergin, Ahmet Davutoğlu, Nihat Ergun MİT’te ise
Emre Taner ve ekibinin temsil etiği belirtiliyor. (S. 69)”
EMRE TANER BİZZAT KANDİL’E GİDEREK PKK YÖNETİMİ İLE GÖRÜŞMEK
İSTEDİ
“2008 yaz ayları. Aracı kurumun Kandil, Ankara ve Brüksel
arasında gidip geldiği süreçler. Kurum, tarafları biraraya getirmek için
uğraşırken, Ankara başka bir mekanizmayı devreye koyuyor ve PKK yönetimi ile
doğrudan görüşmek istiyor.
MİT Müsteşarı Emre Taner, bu girişimi başlatmak üzere özel
bir uçakla Irak’ın başkenti Bağdat’a giderek dönemin Irak Cumhurbaşkanı ve YNK
Genel Sekreteri Celal Talabani ile biraraya geliyor. Mam Celal, bir sonraki gün
görüşmenin içeriğini bir mektupla Murat Karayılan’a iletiyor. Talabani,
güvendiği bir danışmanını Kandil’e, Karayılan’a gönderiyor ve cevabını
bekliyor. Mesaja göre ‘Taner, bizzat Kandil’e gelerek PKK yönetimi ile görüşmek
istiyor. Mam Celal mesajda şöyle diyor: ‘Emre Taner gelsin, görüşün. Onun
yanında YNK merkezinden birini de gönderirim. Güvenliği sağlanır. Doğrudan
böyle bir mekanizma kuralım.’
PKK yönetimi bu öneriyi reddediyor. PKK, İmralı’da esaret
altında tutulan Öcalan’ı yadsıyan, onu atlatarak hareket merkeziyle konuşmak
isteyen girişimlere mesafeli durmayı esas alıyor. (S. 79)”
GÖRÜŞMEYE KATILANLARIN KİMLİKLERİ
“Türk heyeti, kadın bir MİT Müsteşar Yardımcısı tarafından
temsil ediliyor. 1 Kasım 2007’de Emre Taner tarafından Brüksel’deki görüşmede
‘Ayla Hanım’ olarak tanıtılan kadın temsilciye, aracı kurumun temsilcileri
tarafından da ‘Bayan Güneş’ diye hitap ediliyor. Daha sonraki görüşmelerde
Hakan Fidan’ın ‘Afet Hanım’ demesiyle, gerçek isminin Afet Güneş olduğu
anlaşılıyor.
Değerlendirmelerden anlaşıldığı kadarıyla Afet Güneş,
MİT’teki kariyerini Kürtler ile ilgili çalışarak elde etmiş bir Karadenizli ve
Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken de MİT ajanı olarak okula kaydedilmiştir.
Türk heyetinde yer alan ‘Ozan’ kod isimli kişinin gerçek
kimliği bilinmiyor. Ancak 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen Sakine Cansız,
Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ın katili tetikçi Ömer Güney ile cinayeti
planlayan MİT yetkilisi olduğu anlaşılıyor. (S. 88)”
MİT MÜSTEŞAR YARDIMCISI AFET GÜNEŞ ve MİT MÜSTEŞARI TANER
ÖCALAN İLE GÖRÜŞTÜ
“Oslo 2 Görüşmesi: Görüşmenin takvimi 12, 13 ve 14 Mart 2009
olarak belirlenmiştir. PKK heyeti Hewler üzeri Viyana aktarmalı Oslo’ya
ulaşmış, burada devlet tarafından karşılanmış ve görüşmelerin yapıldığı otele
götürülmüş. Güneş, PKK yetkililerine Emre Taner ile birlikte İmralı’ya
gittiklerini ve Öcalan’la görüştüklerini anlatıyor. ‘Zaten sizin de talebiniz
vardı. Biz İmralı’da Sayın Öcalan’la görüştük ve bu görüşmelerimiz hakkında
kendisini bilgilendirdik. Sizin heyetinizde yer alan kişilerin isimlerini de
ilettik. Kendisinin sizlere selamları vardı. Sağlık durumu iyi. Sayın Öcalan’ın
bu görüşmelerden haberi var. Eğer isterseniz biz sizin söyleyeceklerinizi
kendisine, kendisinin size yazacaklarını iletebiliriz.’
Bu durum üzerine PKK heyeti, başlangıç itibariyle Öcalan’a
bir mesaj yazmak istediğini ve görüşmeler hakkındaki görüşlerini daha sonra
kapsamlı bir mektupla ileteceğini aktarıyor. (S. 103)”
FEHMİ KORU KANDİL’E GİTMEK İSTEDİ
“Bu süreç zarfında Kürt tarafı Öcalan’a aktarılmak üzere
yoğun toplantılar yapıyordu. Kamuoyu Oslo görüşmelerinden haberdar olmasa da
tarafların yaptığı açıklamalar topluma umut veriyordu. Kandil’e gönderilen bazı
gazetecilerle Murat Karayılan’ın görüşmelerinin medyada tartışılmasına zemin
sunuldu. Hasan Cemal Kandil’e gidip döndükten sonra Çankaya Köşkü’nde Abdullah
Gül ve devlet cenahına izlenimlerini aktardı. Bu süreçlerde Kandil’e gitmek
isteyen bir gazeteci de Fehmi Koru’dur. Abdullah Gül’ün yakın arkadaşı Fehmi
Koru, Kandil’e gitmek için Ankara’nın onayını alır. Ancak randevu günü
Erbil’den Ankara’ya geri döner. Koru, Karayılan’a kısa bir mektup yazarak
‘Sözleştiğimiz gibi randevuma gelemiyorum. Tayyip Bey, acilen geri dönmemi
istiyor. Randevuma gelemediğim için özür dilerim’ açıklamasında bulunuyor. (S.
115)”
HAKAN FİDAN: BDP’Yİ RAHAT BIRAKIN, KENDİ KENDİLERİNİ
YÖNETSİNLER
“27 Şubat 2010’daki Brüksel görüşmesinde legal Kürt siyaseti
ile PKK’nın ilİşkileri de ele alındı. Hala görevde olan MİT Müsteşarı Hakan
Fidan, Sabri Ok’a ‘Siz BDP’yi rahat bırakmıyorsunuz, çok müdahale ediyorsunuz,
bıraksanız demokratik siyaset yaparlar. Kendi kendilerini yönetirler’ diyerek
eleştiride bulundu. Görüşmelerin devamında Fidan, Ok’un BDP’yi destek sunmak
için ikna etme ‘ricasında’ bulunuyor. ‘Hükümet Meclis’deki görüşmelerde bazı
değişiklikleri geçirme noktasında zorlanıyor. Kritik bir mesele var. Bir konu
oylanacak. Siz böyle hemen BDP’lilere bilgi verirseniz, yani olumlu yönde oy
kullansalar iyi olur.’ (S. 131)”
YENİ GÖREVE ATANAN MİT MÜSTEŞARI HAKAN FİDAN: 6 AY SÜRE
TANIYIN
“Oslo 6 görüşmesi 2-3 Mayıs 2010. Hakan Fidan bu görüşmeye
gelirken MİT Müsteşar Yardımcısıdır ve 20 gün sonra resmen müsteşarlık görevini
devralacaktı. Fidan’ın bu görüşmedeki temel beklentisi PKK’nın kendisine 6 ay
süre tanımasıdır. ‘Yeni göreve başlıyorum, sizden ricam 6 ay süre tanıyın.
Böyle bir şey yaparsanız elimi güçlendirmiş olursunuz. Siz Ecevit’e, diğer hükümetlere
hep süre verdiniz. Eğer bana bu şansı verirseniz rolümü oynayabilirim.’ (S.
133)”
OSLO’YA GELEN MİT YÖNETİCİLERİ Mİ KATLİAMI PLANLADI
“Sakine Cansız hiçbir zaman Oslo görüşmelerine katılmadı.
Bunu en iyi MİT yöneticileri biliyor. Ses kayıtlarında Ömer Güney’le cinayeti
planlayan kişinin 2 Temmuz 2008’de Cenevre’de yapılan ilk görüşme ile 5 Temmuz
2011’de Oslo’da yapılan son görüşmeye kadar tüm görüşmelerde hazır bulunan
‘Ozan’ kod adlı MİT yöneticisi olduğu konuşuluyor. Öcalan, bu katliamı yapan
Gladyo ekibinin, katledilecek PKK’lı yöneticilerin listesini Başbakan Erdoğan’a
sunduğunu da ifade ediyor.
Fransız savcının yazdığı iddianamede, tetikçinin MİT
bağlantılı olduğunu yazdı. Hakan Fidan, cinayetten sonra Abdullah Öcalan ile
yaptığı görüşmede, cinayetin MİT bünyesinde olduğunu itiraf etti ama kendisinin
bilgisi dışında geliştiğini savundu.
Devletin, PKK ile görüşmelere gönderdiği üst düzey bir MİT
yöneticisinin (ki Brüksel ve Oslo’da Fidan’ın PKK’lilerle yaptığı tüm
görüşmelerde ‘Ozan’ yanında bulunuyordu) müsteşar ve hükümete bilgi vermeden
böyle bir cinayeti planlaması mümkün değildi. Cemil Bayık ve diğer tüm PKK
yöneticileri, bu katliamın Erdoğan ve Hakan Fidan’ın onayıyla yapıldığını
defalarca açıkladı. Ancak muhatapları, bu açıklamaları reddedecek tek kelime
etmedi. (S. 174)”
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI: YPG’NİN BİZE YARDIMCI OLMASINI
İSTİYORUZ
“Operasyonlar için (Süleyman Şah operasyonu) taraflar ortak
karar alır. Türk tarafı bölgede konumlanan IŞİD gruplarının uçakla ve toplarla
vurulacağını söyler ve bunun için YPG’den koordinat istenir. YPG’nin verdiği
koordinatların hiçbiri Türk uçakları tarafından bombalanmaz, top atışı
yapılamaz.
Dolmabahçede’ki toplantıda Türkiye adına Feridun Sinirlioğlu
ve beraberindeki heyet hazır bulundu. Rojava ise Salih Müslim ve diğer yönetici
tarafından temsil ediliyordu.
Feridun Sinirlioğlu burada şu mesajı veriyor. IŞİD orayı
(Süleyman Şah türbesi) bize karşı koz olarak kullanıyor. Türbeyi taşımak
istiyoruz. Taşıdıktan sonra orayı patlatacağız. Türbeyi Kobane topraklarına
taşımak istiyoruz. Orada iktidar olan sizsiniz ve sizin yardımınızla bunu
yapmak istiyoruz.
Rojava tarafı ise olayın askeri boyutu olduğunu ve bunu YPG
ile konuşmak zorunda kaldıklarını aktarır. Bunun üzerine Sinirlioğlu ‘YPG’nin
bize yardımcı olmasını istiyoruz’ talebini tekrarlar. ( S. 192)”
Kitabı Amed Dicle şöyle özetliyor: “Görüşmeler, çözümü değil,
çözümsüzlüğü derinleştirdi. Çözüm zemini olmadan çözüm varmış gibi yapılmış ve
sonuçları ağır olmuştur. İçerde ve dışarda çözüm kendini dayattıkça AKP çözüm
istiyormuş gibi yapmış ve hemen ardından savaş başlamıştır. Bu nedenle yaşanan
süreçlere çözüm süreci değil, çözüm operasyon süreçleri demek daha doğru
olacaktır.”