1999 yılında Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp
Türkiye’ye getirilmesinin ayrıntıları, 10 yıl sonra, CIA’ye bağlı İstihbari
Çalışmalar Merkezi’nin “Studies in Intelligence” (İstihbarat Araştırmaları)
dergisindeki bir makalede anlatılmış. Yazarı, 2002-2005 yıllarında Associated
Press muhabirliği yapan, Michigan Eyalet Üniversitesi’nden doktoralı,
uluslararası ilişkiler uzmanı Miron Varouhakis. Öcalan’ın Yunanistan’dan
Kenya’ya nasıl götürüldüğünü, Güney Afrika’ya götürülmek isterken Kenya
hükümetinin olaya nasıl dâhil olduğunu ve bütün bunlar olurken Yunan
istihbaratının süreci nasıl yönetemediğini ayrıntılı bir şekilde ele alan ve
Türk medyasında yer bulmamış olan bu makalenin geniş bir özetini sunuyoruz
Öcalan, Kıbrıslı bir
gazeteciye ait pasaportla Kenya’ya gidiyor
1999 yılında Yunan hükümeti, Öcalan’la müzakerelerin
yürütülmesi ve akıbetinin yönetilmesi için Yunan milli istihbaratı EYP’yi
görevlendirdi. Birkaç olası senaryonun üzerinde durulduktan sonra Atina, Öcalan
ve yanındakileri Kenya’ya oradan da Güney Afrika’ya götürmeye karar verdi.
Buradaki asıl hedef, Öcalan’ın Güney Afrika’ya iltica etmesi, iltica işlemleri
tamamlana dek de Kenya’da güvende tutulmasıydı. Tüm bu süreci yönetmesi için de
istihbaratçı Savvas Kalenteridis görevlendirildi.
Yunanistan hükümetine ait bir Falcon jeti, Öcalan ve
yanındakileri 2 Şubat 1999 günü saat 11’de Kenya’nın başkenti Nairobi’ye
götürdü. Bir gün öncesindeyse Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangolos’un
üst düzey danışmanlarından Vassilis Papaioanou, Nairobi Büyükelçiliği’ni
bilgilendirip, Nairobi’ye inecek uçakta çok önemli yolcuların olduğunu
söylemişti.
Öcalan, Yunanistan tarafından düzenlenmiş sahte bir
pasaportla seyahat etmişti. Pasaportsa, PKK sempatizanı olduğu bilinen Kıbrıslı
ünlü bir gazeteci olan Lazaros Mavros adınaydı.
Nairobi’ye vardıklarında Öcalan ve yanındakileri
Yunanistan’ın Nairobi Büyükelçisi Georgios Costoulas’ın evine götürdüler.
Sonraki gün Papaioanou, Büyükelçi’yi tekrar arayıp Büyükelçilik ile Dışişleri
Bakanlığı arasındaki bütün iletişimin telefonla yapılması gerektiğini bildirdi.
Bu sıradaysa görevin başındaki Kalenteridis, hükümetin gizli planını
Büyükelçi’ye ifşa etmişti. Söz konusu plana göre, Kalenteridis en kısa sürede
Güney Afrika’ya gidecek ve orada Öcalan için geçerli bir pasaport çıkarılmasını
sağlayacak ve iltica işlemlerini başlatacaktı. Öcalan ise işlemler tamamlanana
kadar Nairobi’deki Büyükelçilik binasında kalacaktı.
4 Şubat Perşembe günü sabah erken saatlerde ABD’nin Nairobi
Büyükelçiliği’nden bir yetkili, Yunanistan Büyükelçiliği’ni telefonla arayıp
bir sonraki gün için acil bir toplantı talep etti. Yine aynı gün, Büyükelçi
Costoulas da Kenya Dışişleri Bakanlığı tarafından çağrıldı ve gelen Falcon ve
içindeki yolcular hakkında sorular yöneltildi.
Bu esnada Kalenteridis, Güney Afrika’ya gitmek için Nairobi
Havalimanı’nda bulunurken, Kenyalı yetkililer tarafından gözaltına alınıp
sorguya çekildi. Kalenteridis uçağına bindirilmedi ve Büyükelçilik’e geri
döndü.
Atina: “Biz Öcalan’a
bir kıyak yaptık, bizi kıyak yaptığımıza pişman etmesin”
5 Şubat Cuma günü, Kenya hükümeti soruşturmasını genişletti.
Bunun üzerine Büyükelçi Costoulas sinirli bir şekilde Atina’ya telefon etti ve
neler olduğuna dair ayrıntılı bir malumat istedi. Dışişleri danışmanı
Papaioanou, Kenya hükümetinin soruları karşısında Büyükelçi’nin “bir çoban gibi
davranmasını ve kayıtsız bir şekilde ıslık çalmasını” salık verdi.
Fakat aynı günün ilerleyen saatlerinde Papaioanou’dan farklı
bir talimat geldi. Papaioanou, Büyükelçi’nin Öcalan’a “derhal Yunan topraklarından
çıkması gerektiğini” söylemesini istedi. Öcalan’ın nereye gideceğini soran
Büyükelçi’ye Papaioanou’nun cevabıysa şu oldu: “Büyük şarkıcı [Dışişleri Bakanı
Pangalos için kullanılan kod adı] çok kızgın. Biz onlara bir kıyak yaptık. Bizi
kıyak yaptığımıza pişman etmesinler. [Öcalan’a] Söyle safariye gitsin. Nereye
istiyorsa oraya gitsin yeter ki bizim topraklarımızdan çıksın.”
Atina’nın talimatları Öcalan’a iletildiğinde güvenliğinden
endişe eden Öcalan tahliye emrini reddetti ve Yunanistan’a siyasi iltica için
resmi başvuru dilekçesi yazdı. Atina’nın tahliyede ısrarcı olması üzerineyse
Öcalan ve İtalya’dan beri yanında olan Ayfer Kaya, Büyükelçilik yetkililerini,
binanın bahçesinde intihar etmekle tehdit ettiler. Birkaç gün boyunca başka
senaryolar düşünüldü. 12 Şubat günü ise görevin başındaki istihbarat yetkilisi
Kalenteridis’in Atina hükümetine yardımcı olmadığı ortaya çıkacaktı.
Yunan istihbaratçı
Atina’dan gelen emirlere ısrarla uymuyor
12 Şubat günü EYP Müsteşarı Haralambos Stavrakakis, Kalenteridis’i
arayıp Öcalan’ın Büyükelçilik topraklarından çıkarılması için adeta yalvardı:
“Derhal terk etmesini ve nereye isterse gitmesini söyleyin. Biz ona hiçbir söz
vermedik. Bak yavrum yalvarıyorum sana, hemen kovun.”
Ancak Kalenteridis, Atina’nın söylediklerini uygulamayı
reddetti. Bir sonraki gün Öcalan’ın Yunan avukatı, Nairobi’ye geldi. Avukat
geldiğinde, Öcalan’ın geçerli bir pasaportu ve yeni bir planı yoktu. Öcalan,
avukatına danıştıktan sonra, Yunanistan’ın ilticasını kabul etmemesi halinde onu
uluslararası hukuka uygun olarak yargılamak için dava açmasını istedi.
Yunan istihbaratçı Savvas Kalenteridis) |
Diğer taraftaysa Stavrakakis Kalenteridis’i tekrar tekrar
arıyordu. Bu sefer Stavrakakis, “Öcalan’ı gerekirse zorla çıkarmalarını”emretti
fakat Kalenteridis bunu yapamayacağını söyledi. Hemen akabinde EYP merkezinden
gelen bir telefon Kalenteridis’e şöyle dedi: “Savvas beni dinle! Ben Tzovaras.
Şu an yanımda üç bakan ve EYP Müsteşarı bulunuyor. Yaptıkların yüzünden bu üç
bakanın kariyeri tehlikede, anlıyor musun? Derhal gidip Öcalan’ı zorla çıkarman
gerekiyor.” Kalenteridis ise güç kullanamayacağını söyleyerek Atina’nın
talimatlarını dördüncü kez reddetti.
Kalenteridis’e sözünü dinletemeyen Atina yönetimi, söz
konusu emirlerin uygulanması için dört üst düzey EYP güvenlik görevlisini
Nairobi’ye yollamaya karar verdi. EYP ve Papaiaonou, yeni planı Büyükelçi’ye
şifreli bir şekilde bildirdi: “Yarın size bir futbol takımı geliyor ve
gerekirse top oynayacaklar.”
Atina’dan yeni
talimat: “Büyükanne derhal tahliye edilecek”
14 Şubat Pazar günü saat 13:00’te Atina’nın görevlendirdiği
güvenlik ekibi Nairobi’ye ulaştı. Kenya yetkilileri tarafından havalimanında
kısa süre gözaltında tutulup sorguya çekilen ekip, Kenya ve diğer ülkeler
tarafından takip edildiklerinin farkına varmıştı.
Güvenlik ekibi, Büyükelçilik’e varmadan birkaç saat önce,
Papaioanou, elçilik sekreterini arayarak yeni direktifleri verdi.
Papaioanou’nun “harfi harfine uyulmasını” ısrarla söylediği yeni direktifler
şöyleydi:
Futbol takımı, talimatları derhal ve gerektiğinde güç
kullanarak uygulayacak
Büyükanne [Öcalan için kullanılan kod adı] derhal tahliye
edilecek
Nairobi’deki bir otelde Büyükanne için bir oda ayarlayın
Gerekiyorsa Büyükanne’nin cebine biraz para koyun
Otele yakın bir yere götürüp bırakın
Onu ve yanındakileri orada hemen terk edin ve bir daha
hiçbir şekilde iletişim kurmayın
Bütün bunlar yarın gerçekleşmiş olsun
Ankara-Nairobi
işbirliği ile Öcalan yakalandı
15 Şubat Pazartesi günü Büyükelçi Costoulas, Kenya Dışişleri
Bakanlığı’na çağrıldı. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Öcalan’ın elçilikte
saklandığını bildiklerini söylediler. Öte yandan, Bakanlık tarafından
Costoulas’a, Öcalan’ın istediği bir ülkeye gitmesi için bir uçak tahsis
edilebileceği söylendi. Teklif Yunanistan Dışişleri Bakanı Pangalos’a iletildi
ve Pangalos kabul etti. Bunun üzerine Öcalan’ı iki saat içerisinde göndermeyi
kararlaştırdılar.
Atina, uçak ve uçuşun ayrıntılarını sorsa da yanıt alamadı.
Öte yandan Kenya hükümeti, Öcalan’ın havalimanına Yunanistan Elçiliği’ne ait
bir araçla götürülmesine de izin vermedi ve Kenya hükümetine ait bir arabayı
tahsis etti. İki ülkenin yetkilileri arasındaki pazarlıklardan sonra, Öcalan,
yanında hiçbir Yunan yetkili olmaksızın Kenya hükümetine ait bir arabaya
bindirildi ve havalimanına götürüldü. Havalimanında Öcalan’ın bindirildiği
uçağın içindeyse Türk yetkililer hazır bekliyordu. Türk yetkililer, Öcalan’ı
orada tutukladı, kelepçeledi, gözünü bağladı ve Türkiye’ye getirdi.
Yunanistan
istihbaratı süreci nasıl yönetemedi?
Bu yazıyı kaleme alan Miron Varouhakis, Öcalan’ın
yakalanması ve Türkiye’ye getirilmesi sürecinin ayrıntılarını anlattıktan sonra
Yunanistan’ın süreci yönetmekte nasıl başarısız olduğunu da değerlendiriyor.
Varouhakis’e göre, Kalenteridis ve ekibinin görevi, Öcalan’ı bir yere iltica
edebilene kadar Yunanistan dışında güvenli bir yerde tutmaktı. Bu görevden,
başka hiçbir ülkenin haberi olmamalıydı. Ancak uluslararası baskının yanı sıra
Atina yönetimi ile Büyükelçilik görevlileri arasındaki iletişimin başarısızlığı
da Yunanistan’ın görevi yönetememesine neden oldu.
Öte yandan Varouhakis’e göre, Kenya tamamen yanlış bir
tercihti. Zira bu yaşananlardan yaklaşık 6 ay önce El Kaide, ABD’nin Nairobi
Büyükelçiliği’ne bombalı bir saldırı düzenlemişti. Bu nedenle hem ABD
istihbaratı Nairobi’de kapsamlı bir soruşturma yürütüyordu hem de Kenyalı
yetkililer alarmdaydı.
Zaten bu koşullar altında Kenya’nın, Öcalan gibi tüm dünyada
aranan birine yardım etmesi mümkün değildi.
EYP Müsteşarı Stavrakakis’in daha sonradan açıkladığına göre
Dışişleri Bakanı Pangalos, Öcalan’ı önce Hollanda’ya vermek istemişti fakat
Hollanda güvenlik sebebiyle kabul etmedi. EYP de Güney Afrika ile pazarlık ederken
Kenya’nın güvenli bir istasyon olabileceğini düşünmüştü. Ancak Kenya’daki
koşullar altında, tüm dünyada aranan Öcalan’ın da takip edileceğini düşünmek
için birçok sebep vardı.
Öte yandan, Yunan yetkililerin iletişim güvenliğine, karşı
istihbarata, kaynakların ve yöntemlerin korunmasına özen göstermemesi de Yunan
istihbaratının süreci yönetememesinin altında yatan önemli bir sebep. Keza
sonradan ortaya çıkan belgeler, Türkiye ve ABD’nin de Öcalan’ın Yunanistan’da
olduğunu ve Kenya’ya gönderildiğini bildiklerini gösteriyor.
Kaybedenler
Varouhakis’e göre Atina’nın yaptığı en büyük hata ise
Kalenteridis’in görevlendirilmesi. Karadenizli bir ailenin çocuğu olan,
İzmir’de askeri ataşelik yapmış olan ve Türkçeyi çok iyi bilen Kalenteridis’in,
EYP’nin sonradan açıkladığı bazı belgelere göre, 1998 yılının Aralık ayında
Roma’da Öcalan ile Yunanistan Meclis Başkan Yardımcısı Panagiotis Sgouridis
arasındaki görüşmede EYP’nin görevlendirmemesine rağmen tercüman olarak görev
almış olduğu ortaya çıktı. EYP’ye bağlı Casusluk Bölümü Direktörü Albay Kitsos
ise, Öcalan’ın Kenya’ya götürülmesinden önce EYP içerisinde birilerinin
bağımsız hareket ettiği ve emirlere uymayabileceğini rapor etmiş. Nitekim
Kalenteridis, EYP’nin emirlerine uymadı ve bunun sonucunda Yunanistan istihbaratı
ve Atina yönetimi tam bir fiyasko yaşandı. Hatta sonuçları bununla sınırlı
kalmadı ve Atina’nın Ankara ve Washington ile ilişkileri gerildi.
Tüm bu hikayenin sonucundaysa, bu fiyaskonun bedelini
birileri kariyeriyle ödedi. Yunanistan kabinesinin üç üyesinin yanı sıra EYP
Müsteşarı da istifa etmek zorunda kaldı. Emirlere uymayan istihbaratçı
Kalenteridis ise bir yıl sonra istifasını sundu.
(GÜLENER KIRNALI-MEDYASCOPETV)