Din sömürüsünden para kazanan, Milli Mücadele nefretiyle
“keşke Yunan kazansaydı” diyebilen, karşı devrimin artığı bir kişi: Kadir
Mısıroğlu.
Kendisini “tarihçi” olarak tanıtmasına rağmen, bugüne kadar
söylediklerinin birçoğu yalan çıktı. Cumhuriyet devrimlerine tepkisini kafasına
fesini geçirerek göstermesiyle, gece gündüz Mustafa Kemal Atatürk’e ve Milli
Mücadele’ye ettiği hakaretlerle hafızalara kazındı Kadir Mısıroğlu.
Adeta, karşı devrimin ete kemiğe bürünmüş hali. Nerede
Cumhuriyet, Atatürk düşmanı varsa, hemen kol kanat gerdi, destek verdi; onların
her söylediğini baş tacı edip ekranlarda, yazılarında aktardı. Şeyh Said'den
"Milletin imanını kurtaran kahraman" diye bahsetmiş, hızını alamayıp
“Şeyh Said Kürt, Cumhuriyet tarihinin en büyük adamı, en saygı duyduğum adam.
Çünkü Allah nizam-ı namına karşı, küfre karşı yiğitçe çıkmış” diyebilmişti.
Milli Mücadele düşmanlığını ise hiç dizginleyemeyip "Beni tefe koyarlar
ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne
medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı” sözlerini
kullanmıştı.
Cumhuriyet’e olan kini gözlerini kör etmiş, aklını esir
almıştı. Mısıroğlu, Kurtuluş Savaşı’nın aslında çok önemsiz bir mücadele
olduğunu, I. İnönü ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri’nin aslında olmadığını,
Büyük Taarruz sonrasında Mustafa Kemal’in İzmir’e nasıl geldiğini bile
bilmediğini, Vahdettin’in bir kahraman, Lozan’ın ise bir hezimet olduğunu
söyleyebilmişti. 12 Mart 2012'de İstiklâl Marşı'nın kabul etkinlikleri
haftasında bir konferans veren Kadir Mısıroğlu Mehmet Akif'i eleştirirken,
“P.....k” demiş, tepkiler üzerine konferansı terk etmek zorunda kalmıştı.
ÇOCUKLUĞUNDAN BAŞLADI
Mısıroğlu’nun Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yeni değil,
çocukluğuna dayanan bir geçmişi var.
1941 yılında, sekiz yaşında, Akçaabat Merkez İlk Mektebi’ne
başlıyor. Mısıroğlu’na göre o yıllar
“İslâm aleyhtarlığının en şiddetli bir sûrette yürütüldüğü zamanlardı.”
1948’de Ortamektep’e giderken arkadaşlarıyla arasında bir gerilim çıktı. Konu;
Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsiyetiydi. Atatürk hakkında söyledikleri okul
idaresine taşındı. 15 yaşındayken Atatürk düşmanlığının ilk cezasını almış,
okuldan 1 haftalığına uzaklaştırılmıştı.
Okuldan uzaklaştırılması onu öylesine öfkelendirmiş olsa
gerek ki, hayatını anlattığı yazısında o olaydan şöyle bahsetti:
“Bu sûretle başlayan yakın tarihimizle alâkalı bir bakış
açısı, zamanla gelişecek, hayat ve mücâdelemin hâkim çizgisini teşkil
edecekti.”
1950’de Trabzon Lisesi’ne başladı. Okulda söyledikleri,
faaliyetleri nedeniyle defalarca disiplin kurulunun karşısına çıktı. Trabzon
Lisesi’ndeki macerası okulda bulunan namaz odasındaki bir takvimde Mustafa
Kemal Atatürk’ün resmini yırtmasıyla son buldu. Trabzon Lisesi’nden atılmış,
liseyi başka okullarda girdiği sınavlarla tamamlayabilmişti.
YURTLARI O KEŞFETTİ
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydını yaptırdı.
İstanbul’da önce akrabalarının yanında, daha sonra Trabzon Liselerinden
Yetişenler Cemiyeti’nin yurduna taşındı. Zaman geçti, Cemiyet’in başkanı oldu.
Başkanlığı döneminde Cemiyet’e bağlı yurtların sayısı arttı. Yurtlara verdiği
önemi şöyle anlatıyor Mısıroğlu:
“Dava yönünden genç insanlarla meşgul olmak için en müsâid
müessesenin yurd olduğunu ilk keşfeden benim, desem herhalde yanlış olmaz, o
derecede ki mâhud dönme Ahmed Emin Yalman o tarihlerde vatan gazetesinde bu
faaliyetimden dolayı aleyhime bir baş yazı yazmıştır.”
Mısıroğlu’nun “keşfettiği” yurtları, daha sonra ise FETÖ
kullanacaktı. O yurtlardan yetişen binlerce militan, Cumhuriyet devrimlerine
savaş açacak, devleti teslim alacak ve orduya kadar sızacaktı.
Takvimler 1964’ü gösterince karşı devrimci fikirlerini bir
kitap olarak yayımlamak istedi ve ilk kitabı “Lozan Zafer mi hezimet mi”
piyasaya çıktı. 1970’de kitabın içeriğini genişletmiş, ikinci baskısını
yapmıştı. Ancak o kitap “Atatürk aleyhinde işlenen suçlar hakkında kanun”a
istinaden toplatıldı. Mısıroğlu’na hapis cezası verildi, ceza 1974’deki afla
düştü.
Ancak Cumhuriyet devrimlerine saldırmaya hız vermişti bir
kere Mısıroğlu. Bu kez, İstanbul Milli Türk Talebe Birliği’nin Harf İnkılabı
konferansında saldırdı devrimlere. Konferansta söyledikleri nedeniyle 7 sene 5
ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezanın infazı Eskişehir Sivil Cezaevi’nde
başladı, oradan İstanbul Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderildi. Daha sonra da
Bakırköy Akıl Hastanesi Adli Servis ve Cerrahpaşa Hastanesi Psikiyatri
Kliniği’nde devam etti. Cerrahpaşa’dan 1974 affıyla birlikte serbest bırakıldı.
CHP’NİN KAPATILMASINI İSTEDİ
Af çıkmış, hakkındaki davalar düşmüştü. Fazla vakit
kaybetmeden işe koyuldu, Sebil dergisini yayımladı. Derginin 8. sayısının
kapağına dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in karikatürü ve CHP’nin 6
okunu koydu. Yayımladığı kapakla CHP’yi solcu olmakla “suçlayıp”, CHP’nin
kapatılmasını talep etti.
Dergi, Cumhuriyet’e düşmanlığın merkezi haline gelmişti.
“Atatürk aleyhinde işlenen suçlar hakkında kanun” kapsamında dergi hakkında
sayısız dava açıldı. Mısıroğlu hapis cezalarından kurtulmak için 1977 Genel
Seçimlerinde Milli Selamet Partisi’nden (MSP) Trabzon Milletvekili adayı oldu,
seçilemedi. Pes etmedi, 1978 yılında partinin Genel İdare Kurulu’na girdi. 12
Eylül 1980 darbesiyle hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Şeriat özlemiyle
yanıp tutuşan Mısıroğlu, tutuklama kararının ardından şeriatla yönetilen bir
ülkeye değil, Almanya’ya, Frankfurt’a yerleşti. Oradan da siyasi iltica
talebinde bulunduğu İngiltere’ye geçti. 1983 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından
çıkarıldı. 1991 yılında yapılan değişikliklerle Türkiye’ye yeniden döndü.
HAC PARALARI KAYBOLDU
Kadir Mısıroğlu için din sadece Atatürk’e ve Cumhuriyet’e
saldırmak için bir kalkan değildi. Yazarlığının yanında bir de ticaret hayatı
vardı Mısıroğlu’nun. 2014 yılında Ortadoğu gazetesi yazarı Yücel Bulut,
Mısıroğlu ile ilgili çok konuşulan bir yazı kaleme aldı. Yazar Bulut, 1963
senesinde dönemin tanınmış ilahiyatçılarından olan ve Türkiye’nin ilk Hac ve
Umre Organizasyon şirketinin kurucularından Prof. Dr. Mehmet Müftüoğlu’nun
Kadir Mısıroğlu’na güvendiğini, yanlarına İhsan Toksarı’yı da alarak “Ortaşark”
isimli Hac ve Umre Organizasyon Şirketi’ni kurduklarını yazdı. Bulut’un
yazısının asıl önemli kısmı ise şuydu:
“Mehmet Müftüoğlu çok iyi düzeyde Arapça bilmesi nedeniyle
Türkiye’den Hacca giden kafilelerin başında yer alır. Müftüoğlu, Hacılarla
birlikte Suudi Arabistan’a giderken; şirketin Türkiye’deki işlerini de Kadir
Mısıroğlu ve İhsan Toksarı’ya bırakır...
1960’ların Türkiye’sinde oldukça uzun süren bir Hac
seyahatine çıkan Mehmet Müftüoğlu bu defa geri döndüğünde her şeyin buhar olup
gittiğini fark eder.. Dünyası yıkılmıştır. Her şeyini emanet ettiği Kadir
Mısıroğlu ve İhsan Toksarı toplanan Hac paralarını adeta buharlaştırmıştır. Bir
türlü hesabı tutturamazlar. Rivayet göre İhsan Toksarı hacıların parasıyla
Bebek’te apartman yaptırmış, Kadir Mısıroğlu da paraların bir kısmını
buharlaştırmıştır.
Olay Adliyelik olur. Bütün birikimini bir anda kaybeden
İlahiyat Profesörü Mehmet Müftüoğlu derhal mahkemeye koşar. Kadir Mısıroğlu ve
İhsan Toksarı aleyhine alacak davası açar. Açar ve kazanır da! Ama parasını
tahsil etmesi mümkün olmaz. Ahını bırakıp geride, Rahmet-i Rahman’a intikal
eder.”
ATATÜRK NEFRETİ GÖZÜNÜ DÖNDÜRDÜ
Atatürk nefreti öylesine gözünü kör etmişti ki
Mısıroğlu’nun, Bülent Arınç’ı eleştirirken Arınç’ı “Atatürk fotoğrafı önünde
ağlarken gördüm” diye suçlamıştı. Elbette Arınç'ın böyle bir şey yaptığına
ihtimal vermiyoruz ancak, Mısıroğlu için Atatürk fotoğrafı önünde ağlamak bile
kriminal bir suç!
Her 30 Ağustos ve 10 Kasım’da sahneye çıkıyor Mısıroğlu. 30
Ağustos’larda Atatürk’ü küçültmeye çabalarken “Yunan'ı biz 500 sene bir vali
ile idare ettik. Yunan'ı yendik diye bayram yapmak bir pehlivanın bir çocuğu
yendiği için mükafatlandırılması gibi abesle iştigaldir" ifadelerini
kullanıyor.
10 Kasım’larda ise haddini aşıyor. "10 Kasım'da saat
09:05'te kenefe (tuvalete) gidin" ifadelerinin yer aldığı afişi
paylaşabiliyor, "Hangi ülkede biri ölünce sokakta insanları bir dakika
durduruyorlar? İnsan hakkına aykırı değil mi bu” diyebiliyor.
AKP’NİN FETVACISI OLDU
Oğlu Abdullah Sunusi Mısıroğlu, bir dönem MÜSİAD’ın yönetim
kurulu üyeliğini yapmıştı. AKP’den çeşitli yerlere de aday olmuştu. Kadir
Mısıroğlu, oğlunu tabi ki yalnız bırakmadı. AKP’nin fetvacısıydı artık. 17
Aralık operasyonlarından sonra gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
Recep Tayyip Erdoğan’a oy isterken, Müslümanlığı çarpıtmaktan geri durmadı.
Mısıroğlu, 17 Aralık’tan sonra ortaya saçılan tapelerin bir an doğru olduğunu
düşünsek bile, demişti ve şöyle buyurmuştu:
"Bir adam bu iddiaları kabul etse bile o Müslümansa bu
İslami kaideye göre gene Tayyip Bey'e oy vermeye mecburdur. İman bunu emreder
İslam bunu emreder hiç kurtuluşu yok. Çünkü bir tarafta küfür var küfür.”
Artık Erdoğan ona “Hocam” diye hitap ediyordu. Mısıroğlu,
Erdoğan’ın bu hitabına layık olmak için çok çabaladı. 16 Nisan referandumu
yaklaştığında yine ekranlardan “fetva” veriyordu. Diyordu ki:
“Evet'ten yana olmak İslam’ın icabıdır, imanın icabıdır,
tarih şuurunun icabıdır. Karşı olanlara bak. Küfür doğru bir işe yönelse bile
yanında olunmaz.”
GERİCİLİĞİ SAÇMALATTI
Gericiliği kafasını bulandırmış olsa gerek ki, İkinci Dünya
Savaşı’nda bahsederken “Alman harbi devam ederken, Komünist Rusya'da Stalin
emretti: 'Kumlara Ayetel Kürsi okuyun. Alman ordusunun üzerine serpelim.' En
azından maneviyat takviyesi için komünist bunu yaptırdı” dedi. William
Shakespeare'in aslında Müslüman ve isminin "Şeyh Pir" olduğunu iddia
etti. Cinlerle iletişim kurabilen kendisi gibi bir insanla karşılaştığını ve
Atatürk’ün ruhunu çağırdıklarını, hatta o “seansta” Atatürk’ü sorguladığını
dahi iddia etti.
Savaşta ölen askerlerin dininin nasıl tespit edileceğiyle
ilgili de şu formülü verdi:
"Harplerde yara bere olmuş, ölmüş bir askerin Müslüman
ölüsü mü, gayrimüslim ölüsü mü olduğunu nasıl bilirlerdi bilir misiniz? Bomba
atılmış, kıyafeti de parçalanmış mesela, parça parça olmuş. Yüzükoyun düşmüşse
kafirdir. Arka üstü düşmüşse Müslüman ölüsüdür. Alıp götürürler. Niye? Müslüman
son nefesini verirken sonsuzluğa teveccüh eder."
Örnekler çoğaltılabilir.
Sonuç olarak...
Bir gerici, Cumhuriyet düşmanının kısa portresini çıkarmak
istedik.
Din sömürüsünden para kazanan, Milli Mücadele nefretiyle
“keşke Yunan kazansaydı” diyebilen, karşı devrimin artığı bir kişi: Kadir
Mısıroğlu. (Sami Menteş - Odatv.com)