“Onlara bakabilmek için kafamı son bir gayretle havaya kaldırmaya çalıştım.İşte tam da o anda, dünyaya yeni gelmiş, güneşi ve gökyüzünü il...
“Onlara bakabilmek için kafamı son bir gayretle havaya
kaldırmaya çalıştım.İşte tam da o anda, dünyaya yeni gelmiş, güneşi ve
gökyüzünü ilk defa görmüş, daha yeni nefes almaya başlamış bir çocuk gibi,
avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başladım. Bir süre, gökyüzünde kanatlar
çırparak uçup giden sokak köpeklerine baktım. ”
kim korkar barıştan?
“En zor ve cesaret isteyen savaş, barış için yapılan
savaştır…”
cehennemden kaçış…
“Tanrının alnımıza çizdiği kaderi yaşamaya ve sıralı ölüm
denileni görmeye ne zamanımız olur ne de fırsatımız. Çocuklar çok nadiren
dedelerini ya da babalarını ecelleriyle öldükleri için toprağa verirler. Bizde
genellikle dedeler torunlarını, babalar evlatlarını toprağa verirler.
…
Öğle saatlerine doğru güneş yüzünü göstermiş ve biraz olsun
ısınmaya başlamıştık. Etrafımızı kaplayan buzlar yavaş yavaş eriyordu. İşte o
anda (…) ölülerimiz yeniden kanamaya başladılar. Evet, ölülerimiz yeniden
kanamaya başladılar!..
Ve biz o anda ölülerimizle yeniden yüzleştik. Kanamaya
başlayan parçalanmış bedenlerden sızan kan, yerin eğimine göre akıyor ve ortada
toplanıyordu. Ortalık bir anda kan gölüne döndü. Analardan yükselen feryatlar
yeri göğü inletiyor, akan gözyaşları kan gölüne karışıyordu.”
Çok sonradan söylenecek yetkililere ait sözlerin, nedenini
gizleyeceği korkunç bir patlama oldu.
Ardından ayyuka çıkan ama hemen, giderek sönen bir uğultu,
meydanda, bir o yana bir bu yana salınan neşeyi aldı götürdü.
Ve o an, kimsenin ne kadar sürdüğünü asla ölçemeyeceği bir
süre, sessizlik işitildi.
Güvercinler can havliyle havalandılar ve havalanır
havalanmaz kanatları alev aldı, kül olup yağdılar ölen Barışların üzerine.
Yüzükler, bilezikler, gözlükler, dişler, saatler yağdı. Hâlâ
şaşkınlıkla, dehşet ve inanılmazlıkla dolu gözler yağdı.
Rengarenk giysiler, resimler, kimlikler, söylenmemiş sözlerle
dolu mektuplar, hatıralar yağdı döne döne, savrula savrula her şeyin üzerine.
Kan döküldü gökten. Kara bir kan. Çoğu yere; birazı
ceketlere, entarilere, ayakkabıların üzerine, saçların arasına; ama en çoğu
coşkunun üzerine. Kara bir kan.
Her şeyin ve her zamanın adı oldu o: An Kara…
An Kara
Yazan: N. Cemal
Yayına Hazırlayan: Özcan Özen
Kapak : Sevil Tarla
Sayfa Düzeni: Duru Su
ISBN :978-605-4906-55-0
Barkod : 97860549060550
Dizi : Türkçe Edebiyat -20, roman- 12
Sayfa : 192sf.
Boyut : 12 x 19 cm.
Baskı Kalitesi : İki Renk, 70 gr, Enso
Baskı Tarihi : Aralık 2017
Fiyat : 16,90 TL
H2OKİTAP