İngiliz Economist dergisi bu haftaki sayısında, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin Suriye'de devam eden Zeytin Dalı Harekatı'nın Türk medyasında
nasıl yer aldığını inceleyen bir yazıya yer veriyor...
Afrin'deki hastanelerden Türkiye'nin hava saldırılarında
yaralandığı iddia edilen sivillerin fotoğrafları geçiyor.
|
Makale "Medyanın ağzını bağlamak: Türkiye'de kimse
Suriye'deki savaşı doğru olarak haberleştirmeye cesaret edemiyor"
başlığını taşıyor ve "100'den fazla gazeteci hapisteyken,
haberleştirmemenin daha ihtiyatlı bir davranış olduğu' yorumu yapılıyor.
Economist'in yazısı, Afrin'deki harekatın başlangıcında,
Başbakan Binali Yıldırım'ın bir sabah ülkenin önde gelen medya temsilcierini
toplayarak onlara operasyonu nasıl haberleştirmeleri gerektiğine dair
talimatlar verdiği hatırlatılarak başlıyor.
"Bir katılımcının söylediğine göre muhabirlere
'Türkiye'nin ulusal çıkarlarını akıllarından çıkarmamaları' öğütlendi.
Uluslararası medyada yayınlanacak olan haberlere, büyük olasılıkla 'terör
propagandasına' platform oluşturacakları düşünülerek, dikkatli yaklaşılması gerektiği
söylendi."
"Okuyuculara, sivillerin zarar görmemesi için ordunun
azami dikkat ve özen gösterdiğinin hatırlatılması istendi. Haberlerde Türk
askerlerinin IŞİD'e ek olarak Kürt güçlerle savaştığının söylenmesi gerektiği
belirtildi - ancak Afrin'de IŞİD savaşçısı yok."
"Kimse verilen sayıları sorgulamıyor"
Economist, birkaç basın kuruluşu dışında Türk medyasının
hükümetin bu tavsiyelerine sadık kaldığını belirtiyor:
"Ana kanallar Türk ordusu tarafından alınan köyleri ve
öldürülen YPG'lileri (Halk Savunma Birlikleri) ilk önce duyurabilmek için
birbirleriyle yarışıyor."
"Haberler, hükümet açıklamaları ve ordunun
bilgilendirme notlarının harmanlanmasından öteye geçemiyor."
Makalede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye
yönelik "Hiç Osmanlı tokadı yememiş oldukları belli" sözlerinin
ertesi gün 16 gazetenin manşetinde olduğu hatırlatılıyor.
Economist, Türk medyasının resmi makamlardan yapılan
açıklamaları başka kaynaklardan kontrol etmediğine de dikkat çekiliyor:
"Türk ordusu Afrin'de tek bir sivile bile zarar
vermeden 2 binden fazla YPG'liyi 'etkisiz hale getirdiğini' savunuyor. Tek bir
ana akım medya kuruluşu bile bu sayıları sorgulamadı."
"Medya patronları, ekonomik çıkarlarını gözeten büyük
iş adamları"
Economist Türkiye'de 100'den fazla gazetecinin cezaevinde
olduğunu hatırlatıyor ve "Erdoğan bunu bu şekilde tutmakta kararlı. [...]
Tutuklamalar son silahları" diyor.
Makalede Türk medyasının ekonomik yapılanmasının, hükümetin
istediği haberlerin yapılmasında rol oynadığına da dikkat çekiliyor:
"Türk hükümetinin istediği yayını alabilmesinin
sağlayan şey aslında daha incelikli bir teşvik ve yaptırım sistemi. En büyük
haber kuruluşlarının sahipleri aynı zamanda madencilik, inşaat ve gemi
taşımacılığı gibi sektörlerde çıkarları olan büyük iş adamları. Kazançlı devlet
ihalelerini kaybetmek istemiyorlar."
"Hükümeti eleştiren uzmanlar ana haber kanallarına
çıkarılmıyor. Hükümet baskısıyla işten çıkarılan muhabirler iş bulamıyor.
Diğerleri ise davadan davaya sürükleniyor. Bir muhabir 'Artık sansüre gerek
yok. Gazeteciler kendilerinden ne istendiğini biliyor' diyor."
Dergi, "Türkiye'deki korku iklimi, sürmekte olan
Olağanüstü Hal ve darbe girişimi ardından dizginlerini koparan milliyetçi
fanatizm, Afrin'deki savaşı objektif olarak haberleştirmeyi imkansız
kılıyor" yorumunu yapıyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) Türkiye
temsilcisi Erol Önderoğlu dergiye yaptığı açıklamada "Gazetecilerin, vatan
hainliği ile suçlanmadan eleştirel haber yapabilmesi mümkün değil" diyor.
Economist, sosyal medya üzerinden savaş karşıtı paylaşımlar
yapan 800'den fazla kişinin gözaltına alındığını da belirtiyor.
"Gazeteler, Suriye rejiminin Guta ya da İdlib'deki
saldırılarını haber yaparken kaynak olarak kullandıkları Suriye İnsan Hakları
Gözlemevi'nin (SOHR), Afrin konusundaki raporlarını görmezden geliyor. SOHR
operasyon başladığından bu yana sınırın Suriye tarafında en az 112 sivilin
öldüğünü, Türkiye'de ise atılan roketler nedeniyle 7 sivilin hayatını kaybettiğini
söylüyor."
Yazı, gazeteci Kadri Gürsel'in sözleriyle son buluyor:
"Sivil ölümleriyle ilgili tüm haberler yalan haber ya da terör
propagandası olarak kabul ediliyor." (THE ECONOMIST – BBC TÜRKÇE)